28 Kayıt Bulundu.
Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat'ı indirdik. Kendilerini (Allah'a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. Allah'ın Kitab'ını korumaları kendilerinden istendiği için Rablerine teslim olmuş zâhidler ve bilginler de (onunla hükmederlerdi). Hepsi ona (hak olduğuna) şahitlerdi. Şu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: مَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
"Andolsun biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele!"
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْعَبْدَ التَّقِىَّ الْغَنِىَّ الْخَفِىَّ
Bize Hasan b. Ali, ona Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyr, ona Ali el-Ezdî ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) yolculuğa çıkmak üzere devesine binip yerleştiğinde üç defa tekbir getirir, ardından "bunu bizim hizmetimize veren Allah eksikliklerden münezzehtir. Yoksa, biz ona güç yetiremezdik. Ve biz kuşkusuz rabbimize geri döneceğiz (Zuhruf, 43/13-14). Allah'ım! Bu yolculuğumuzda senden iyilik, takva ve razı olacağın ameli istiyorum! Allah'ım! Bu yolculuğumuzu bize kolaylaştır. Allah'ım! Uzak (mesafeyi) bize dür (de yakın olsun). Allah'ım! Yolculuğumuzda bizim sahibimiz, ailemizin ve malımızın vekili sensin!" diye dua ederdi. (Yolculuktan) döndüğünde de bunları (tekrar) söyler ve "Allah'a dönenler, tövbe edenler, Rabbimize kulluk edenler ve hamd edenleriz" ilavesinde bulunurdu. Nebî (sav) ve orduları tepelere çıktıklarında tekbir getirirler, (düzlüğe ya da alçak bir yere) indiklerinde de (subhanallah demek suretiyle) tesbihte bulunurlardı. Namaz da buna göre düzenlenmiştir (rükû ve secdelerde tesbih, kalkma esnasında ise tekbir getirilir).
"O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler."
De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: "Bize gel! " diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkârcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir.
Bize Muhammed b. el-Müsennâ ve İbn Beşşar rivayet etti. İbnü'l-Müsennâ'ya Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Ebu Hasîn ve el-Eş'as b. Süleym, o ikisine el-Esved b. Hilal, ona Muaz b. Cebel'in naklettiğine göre Rasulullah (sav) "Ey Muâz! Allah'ın kullar üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?" dedi. Muaz, 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir.' diyerek karşılık verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Allah'a kulluk etmeleri ve ona hiç bir şeyi ortak koşmamalarıdır" buyurdu ve "Peki, bunu yaptıkları zaman onların Allah üzerindeki hakkı nedir?" dedi. O da "Allah ve Rasulü daha iyi bilir" diyerek karşılık verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Onlara azap etmemesi" buyurdu.
Açıklama: İlgili duanın Arapça'sı şöyledir: Allahümme! Einnî alâ zikrike ve şükrike ve husni ibadetike.