486 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Abdülvahid, ona da Süleyman eş-Şeybanî, ona da Abdullah b. Ebu Evfâ şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile bir yolculukta idik. O (sav) oruçlu idi. Güneş batınca 'Bilal, iniver de bizim için sevik ez' buyurdu. Bilal 'ey Allah'ın Rasulü, Akşamı bekleseniz' dedi. Rasulullah (sav) tekrar 'in, bizim için sevik ez' buyurdu. Bilal 'ey Allah'ın Rasulü, henüz akşama erişmediniz' dedi. Hz. Peygamber (sav) tekrar 'in ve bize sevik ez' buyurdu. Bunun üzerine Bilal de indi ve seviki ezdi. Rasulullah (sav) onu içti, sonra parmaklarıyla doğu tarafını göstererek 'gecenin şu taraftan geldiğini gördüğünüz zaman oruçlu orucunu açar' buyurdu."
Açıklama: Sevîk: Öğütülmüş buğday veya arpadan yapılan bir tür yiyecek. اجْدَحْ: ifadesi de sevîk gibi yiyecekleri su ile ezerek karıştırma anlamında kullanılmaktadır.
Bize Mahmud, ona Ubeydullah, İsrail, ona Mansûr, ona İbrahim, ona da Alkame şöyle demiştir: Abdullah (b. Mesud) yemek yerken Eş'as b. Kays yanına girdi ve “bugün aşure günüdür” dedi. İbn Mesud da ona “Âşûrâ, Ramazan orucu inmeden önce tutulan bir oruçtu. Ramazan orucu inince aşure orucu terk edildi. Hadi yaklaş da bizimle yemek ye” dedi.
Bize Zekeriya b. Adî, ona Ubeydullah b. Amr er-Rakkî, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona Cebele b. Sühaym, ona Ebu Müsennâ el-Abdî, ona da İbnü'l-Hasâsıyye es-Sedûsî şöyle rivayet etmiştir: "Biat etmek üzere Rasulullah'ın (sav) yanına geldiğimde bana (biat için) şunları şart koştu: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmemi, namaz kılmamı, zekat vermemi, İslam'ın farz kıldığı haccı eda etmemi, ramazan ayında oruç tutmamı ve Allah yolunda cihad etmemi. Ben de 'Ey Allah'ın Rasulü! Bunlardan ikisi var ki vallahi benim onlara gücüm yetmez; onlar da cihad ve sadakadır. Çünkü insanlar, savaştan kaçana Allah'ın gazap ettiğini söylüyorlar. Savaşa katılacak olsam, belki de nefsimi korku kaplar ve ölmeyi arzu etmez. Sadakaya gelince, benim malım küçük bir koyun sürüsü ve on deveden ibarettir. Bunlar da ailemin geçim kaynağı ve bineğidir' dedim. Rasulullah (sav) elimi tuttu, sonra salladı, sonra da şöyle buyurdu: 'Sadaka olmadan, cihad olmadan cennete nasıl gireceksin?' Bunun üzerine 'Ey Allah'ın Rasulü! Sana biat ediyorum' dedim ve koştuğu şartların hepsi için biat ettim."
Bize Kuteybe ve Ahmed b. Abde ed-Dabbî el-Basrî, onlara Abdülaziz b. Muhammed, ona Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yesar, ona da Muaz b. Cebel şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'Ramazan orucunu tutan, beş vakit namazı kılan, Beyt’i hac eden –zekâtı zikredip etmediğini bilmiyorum- için yüce Allah’ın ona mağfiret etmesi bir haktır. Allah yolunda ister hicret etmiş olsun, ister doğduğu yerinde kalmaya devam etmiş olsun' buyurmuştur. Muâz der ki: Ben 'bunu insanlara haber vereyim mi?' dedim. Rasulullah (sav) 'bırak insanları da amel etsinler. Çünkü cennette yüz derece vardır ki, her iki derece arasındaki uzaklık sema ile yer arasındaki kadardır. Firdevs ise cennetin en üst ve en orta yeridir. Onun üstünde ise Rahman’ın Arşı vardır. Cennetin ırmakları oradan kaynar. Bu sebeple Allah’tan dileyecek olursanız ondan Firdevs’i isteyiniz' buyurdu." [Ebu İsa der ki: Bu hadis, bu şekilde Hişam b. Sa‘d,, ona Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yesar, ona Ubade b. es-Samit'ten rivayet edilmiştir. Ravi Ata, Muaz b. Cebel’e yetişmemiştir. Muaz, erken zamanda, Ömer’in (r.a) halifeliği döneminde vefat etmiştir.]
Açıklama: Rivayet munkatıdır. Ata b. Yesar ile Muaz b. Cebel arasında inkıta' vardır.
Bize Ahmed b. Amr b. Serh ile Hâris b. Miskîn, o ikisine İbn Vehb, ona Mâlik ve Yunus, onlara İbn Şihâb, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kim Allah (ac) yolunda ikişer ikişer (çokça) infak ederse, cennette ona 'Ey Allah’ın kulu! İşte bu gerçek bir hayırdır' diye nida edilir. Namaz ehlinden/namaza özenle devam edenler, cennete namaz kapısından; cihadı çokça yapanlar, cihad kapısından; sadakayı bol bol verenler, sadaka kapısından; oruca devam edenler de Reyyân kapısından çağırılacaklardır. Ebu Bekr es-Sıddîk 'Ey Allah’ın Rasulü! Bir kişinin illa da bu kapılardan birinden çağrılması zorunlu mudur? Peki bütün bu kapıların hepsinden çağırılacak bir kimse var mıdır?' diye sorduğunda, Rasulullah (sav) 'Evet vardır. Ben senin de o kimselerden olacağını umuyorum' buyurdu."
Bize Behz, ona Eban b. Yezid el-Attâr, ona Katade, ona Said b. Müseyyeb ve İkrime, ona da İbn Abbas(ra) şöyle rivayet etmiştir: Aralarında Asar oğullarının kardeşi Eşecc'in de olduğu Abdülkays heyeti Rasulullah'a (sav) geldi. Heyettekiler dediler ki: Ey Allah'ın Nebîsi (sav)!, Biz Rabîa kabilesinin bir koluyuz. Seninle bizim aramızda Mudar kabilesinin kafirleri vardır. Bu sebeple bizler sana yalnızca haram aylarda gelebiliyoruz. Bize öyle bir şey söyle ki, yaptığımız zaman cennete girelim, kavmimizden geride kalanları da ona davet edelim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onlara dört şeyi emretti, onları dört şeyden de nehyetti. Onlara Allah'a ibadet etmeyi ve ona hiç bir şeyi ortak koşmamayı, Ramazan orucunu tutmayı, Kabe'yi haccetmeyi ve ganimetin beşte birini vermeyi emretti. Onlara hantem (şarap küpü), dübbâ (kurumuş kabaktan yapılan şarap testisi), nakîr (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan şarap fıçısı), ve müzeffet (içi ziftle kaplanmış şarap kabı) denilen kaplardan içmeyi da yasakladı. Bunun üzerine heyettekiler, 'Ey Allah'ın Rasulü! Ne ile içeceğiz' diye sordular. "Ağzı bağlanan deri su kaplarına tutunun (onlarla için)!" buyurdu.