Giriş

Bize Kuteybe, ona Bekir b. Mudar, ona Amr b. Hâris, ona Bükeyr b. Abdullah b. Eşec, ona Seleme b. Ekva'nın mevlâsı Yezid, ona da Seleme b. Ekva' şöyle rivayet etmiştir: "(Oruca gücü yetmeyenler, bir yoksulu doyuracak kadar fidye verir) ayeti inince, içimizden dileyen kimseler, bir sonraki ayet inip de önceki ayetin hükmünü neshedinceye dek oruç tutmayıp fidye verirlerdi." [Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih-garîb bir hadistir. (Senetteki) Yezid, Seleme b. Ekva'nın mevlâsı İbn Ebu Ubeyd'dir.]


Açıklama: Hükmen merfu yazilabilir.

    Öneri Formu
14417 T000798 Tirmizi, Savm, 75

Bize Kuteybe, ona Ebu Avâne, ona İsmail es-Süddî, ona Abdullah el-Behiy, ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir: "Ben, ramazan orucu borcumu, Rasulullah (sav) vefat edene dek ancak şaban ayında kaza edebilirdim." [Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Yahya b. Said el-Ensârî, Ebu Seleme vasıtasıyla Aişe'den benzer bir rivayet nakletmiştir.]


    Öneri Formu
14373 T000783 Tirmizi, Savm, 66

Bize Kuteybe, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Amr b. Yahya, ona babası (Yahya b. Umâre), ona da Ebu Said el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), kurban bayramı ve ramazan bayramı olmak üzere iki bayram günlerinde oruç tutmayı yasakladı." [Tirmizî bu hadis hakkında şu değerlendirmede bulunmuştur: Bu konuda Ömer (b. Hattâb), Ali (b. Ebû Talib), Aişe, Ebu Hureyre, Ukbe b. Âmir ve Enes'ten de hadis nakledilmiştir. Ebu Said hadisi, hasen-sahih bir hadistir. İlim ehli nezdinde uygulama (amel) da, bu hadise göredir. Amr b. Yahya, İbn Umâre b. Ebu Hasan el-Mâzinî el-Medenî olup, sika bir kimsedir. Süfyân es-Sevrî, Şu'be ve Mâlik b. Enes, ondan hadis rivayet etmiştir.]


    Öneri Formu
14348 T000772 Tirmizi, Savm, 58

Bize Hennâd, ona Vekî, ona Musa b. Ali, ona babası (Ali b. Rabâh), ona da Ukbe b. Âmir, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Arefe günü, kurban bayramı ve teşrîk günleri, ehl-i İslam olan bizlerin bayramıdır. Bunlar, yeme içme günleridir." [Ebu İsa et-Tirmizî, bu hadis hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştur: Bu konuda Ali (b. Ebu Tâlib), Sa'd, Ebu Hureyre, Câbir (b. Abdullah), Nübeyşe, Bişr b. Sühaym, Abdullah b. Huzâfe, Enes (b. Mâlik), Hamza b. Amr el-Eslemî, Kâ'b b. Mâlik, Aişe, Amr b. Âs ve Abdullah b. Amr'dan da hadis nakledilmiştir. Ukbe b. Âmir hadisi, hasen-sahih bir hadistir. İlim ehli nezdinde de amel buna göredir. Onlar, teşrîk günlerinde oruç tutmayı kerih görmüşler, ancak, Nebî'nin (sav) ashabından ve onlardan başkalarından bir topluluk, temettu haccı yapıp kurbanlık bulamayan ve on günde oruç tutmayan kimselerin teşrîk günlerinde oruç tutmasına ruhsat tanımışlardır. Mâlik b. Enes, Şâfiî, Ahmed (b. Hanbel) ve İshak (b. Râhûye) de bu görüştedir. Iraklılar, Musa b. Ali b. Rabâh derken, Mısır'lılar, Musa b. Uley derler. Bana Kuteybe, ona Leys b. Sa'd, ona da Musa b. Ali şöyle rivayet etmiştir: 'Babamın ismini (Ali değil de) ism-i tasğîr ile Uley (Alicik) olarak ifade eden kimseye hakkımı helal etmiyorum.]


    Öneri Formu
14352 T000773 Tirmizi, Savm, 59

Bize Müsedded ve Muhammed b. İsa, onlara Süfyan, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Nebî'ye (sav) gelip 'Helak oldum' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Ne oldu?' buyurunca, 'Ramazan'da hanımımla beraber oldum' dedi. Rasulullah (sav) 'Azat edeceğin bir köle bulabilir misin? buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Nebî (sav) 'İki ay peş peşe oruç tutabilir misin?' buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Peki altmış fakiri doyurabilir misin?' buyurdu. Adam yine 'Hayır' dedi. Rasulullah (sav) (adama) 'Otur' buyurdu. Derken, Nebî'ye (sav) içerisinde hurma olan bir sepet getirildi. O da adama 'Al, bunu infak et' buyurdu. Adam 'Ya Rasulallah! Medine'nin şu iki taşlığı arasında bizden daha fakir bir aile yok ki' deyince, Rasulullah (sav) ön dişleri gözükene dek güldü ve 'O halde, onu ailene yedir' buyurdu. [Müsedded, başka bir rivayette 'azı dişleri (gözükene dek)' demiştir.]


    Öneri Formu
14576 D002390 Ebu Davud, Sıyam, 37

Bize Hasan b. Ali, ona Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona da Zührî, bu hadisi mana olarak nakletmiştir. Zührî hadise şöyle bir ilavede bulunmuştur: "Bu durum, sadece ona özel bir ruhsattı. Bugün biri bunu yapacak olsa, muhakkak keffaret ödemesi gerekir." [Ebû Davud şöyle demiştir: Bu hadisi Leys b. Sa'd, Evzâî, Mansur b. Mu'temir ve İrâk b. Mâlik; İbn Uyeyne'nin rivayet ettiği hadisin manasına uygun şekilde nakletmişlerdir. (İçlerinden) Evzâî, hadise 'Allah'tan bağışlanma dile' ilavesinde bulunmuştur.]


    Öneri Formu
14579 D002391 Ebu Davud, Sıyam, 37

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona Süfyân (es-Sevrî), ona Ebu İshâk, ona Nümeyr b. Ğarîb, ona da Âmir b. Mesud, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "En kolay elde edilen ganimet, kışın tutulan oruçtur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, mürsel bir hadistir. (Çünkü) Âmir b. Mesud, Hz. Peygamber'e (sav) yetişememiştir. Âmir, Şu'be ve (Süfyân) es-Sevrî'nin kendisinden rivayette bulundukları İbrahim b. Âmir el-Kuraşî'nin babasıdır.]


Açıklama: '' الْغَنِيمَةُ الْبَارِدَةُ'' ifadesinin, ''En kolay (elde edilen) ganimet'' şeklinde anlaşılabileceğine ilişkin bk. Mübârekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, III, 427.

    Öneri Formu
14415 T000797 Tirmizi, Savm, 74

Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Ebu Davud, ona Şu'be, ona Yezid er-Rişk, ona da Mu'âze şöyle rivayet etmiştir: "Aişe'ye 'Rasulullah (sav) her aydan üç gün oruç tutar mıydı?' diye sorduğumda, 'Evet' cevabını verdi. 'Hangi günlerde oruç tutardı?' dediğimde ise 'Hangi gün olduğuna aldırış etmeden oruç tutardı' diye cevapladı." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Yezid er-Rişk, Yezid ed-Duba'î olup, Yezid b. Kasım ve (Yezid b.) Kassâm olarak da bilinir. Rişk, Basralıların dilinde kassâm demektir.]


    Öneri Formu
14329 T000763 Tirmizi, Savm, 54

Bize Nasr b. Ali el-Cahdamî ve Ebu Ammâr, (manaları aynı olsa da hadisin lafzı Ebû Ammâr'a ait olandır), onlara Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip 'Yâ Rasulullah! Helak oldum' dedi. Nebî (sav) 'Seni helak eden de nedir?' deyince, adam 'Ramazan'da hanımımla münasebette bulundum' dedi. Hz. Peygamber (sav) "Bir köle azat edebilir misin?' buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Rasulullah (sav) 'Peş peşe iki ay oruç tutmaya güç yetirebilir misin?' diye sorunca, adam yine 'Hayır' dedi. Nebî (sav) 'Altmış fakiri doyurabilir misin?' buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) adama 'Otur' dedi, adam da oturdu. O esnada Rasulullah'a (sav) içinde hurma olan büyük bir sepet getirildi. (Hadisin râvilerinden biri 'arak büyük sepete denir' açıklamasında bulunmuştur.) Nebî (sav) adama, '(Bunu alıp) sadaka olarak dağıt' buyurunca, o kişi 'Medine'nin şu iki siyah tepesi arasında bizden daha fakiri yoktur' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) azı dişleri gözükene dek gülüverdi. Ardında o kişiye 'Al bunu, ailene yedir' buyurdu." Tirmizî, bu konuda İbn Ömer, Aişe ve Abdullah b. Amr'dan da hadis geldiğini söylemiş, Ebu Hureyre rivayetinin hasen-sahih bir hadis olduğunu ifade etmiştir. Tirmizî açıklamalarına şöyle devam etmiştir: İlim ehli nezdinde, Ramazan'da bilerek cinsel münasebette bulunup orucunu bozan kimse hususunda amel bu hadise göredir. Orucunu yeyip içmek suretiyle bile bile bozan kimse hakkında ise ilim ehli ihtilaf etmiştir. Bir kısmı, o kişiye kaza ve keffaret gerekeceğini ifade edip yeme ve içmeyi cinsel münasebete benzetmiştir ki bu, Süfyân es-Sevrî, İbn Mübârek ve İshâk'ın görüşüdür. Bir kısmı da o kimseye keffâret değil, kazanın gerekeceğini benimsemiştir. Çünkü, Nebî'den (sav) yeme ve içme hususunda değil, (sadece) cinsel münasebette bulunma hususunda keffâretin gerekeceği nakledilmiştir. Ayrıca onlar 'Yeme ve içme, cinsel münasebete benzemez' demişlerdir. Bu, Şâfiî ve Ahmed (b. Hanbel'in) görüşüdür. Şâfiî, Nebî'nin (sav), orucunu bozup kendisine infakta bulunduğu adama 'Onu al, ailene yedir' sözünün pek çok anlama gelebileceğini ifade edip şunları demiştir: Keffâret, muhtemelen güç yetirebilene gereklidir. Bu adam ise keffârete güç yetirememektedir. (Çünkü), Nebî (sav) kendisine o hurmaları verip, o kişi hurmalara sahip olduğunda 'Bizden daha fakiri yok ki' demiştir. Hz. Peygamber (sav) de bunun üzerine 'Onu al, ailene yedir' buyurmuştur. Çünkü keffâret, ancak kişinin günlük ihtiyacının (azığının) fazlalığında sonra söz konusu olur. Şâfiî, bu gibi durumda olan bir kimsenin o azığı yemesini, keffâretin de o kimsenin üzerinde bir borç olarak kalacağı görüşünü tercih etmiştir. O kişi, ne zaman güç yetirebilirse o zaman keffâreti öder.


    Öneri Formu
281362 T000724-2 Tirmizi, Savm, 28

Bize Harun b. Abdullah, ona Muhammed b. Alâ, -mana olarak- onlara Ebu Üsame (Hammâd b. Üsame), ona Hişâm b. Urve, ona Fâtıma bt. Münzir, ona Esma bt. Ebu Bekir şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) döneminde ramazanda bulutlu bir günde oruçlarımızı açmıştık. Sonra güneş (tekrar) göründü." [Ebu Üsame, Hişâm'a 'Onlara oruçlarını kaza etmeleri emredildi mi?' diye sordu. Hişam 'Tabi ki, zorunlu olarak' dedi.]


    Öneri Formu
14508 D002359 Ebu Davud, Sıyam, 23