Giriş

Bize Yahya b. Yahya, ona Malik, ona Salih b. Keysan, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da Nebi'nin (sav) zevcesi Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Namaz hem hazarda (ikamet halinde) hem de seferde ikişer rekât olarak farz kılındı. Sonra seferdeki namaz olduğu gibi bırakıldı, ikamet halindeki namaza ilave yapıldı.


    Öneri Formu
5769 M001570 Müslim, Salât'ül Müsâfirîn ve Kasruhâ, 1

Bize Hennâd, ona Abde -b. Süleyman-, ona Muhammed b. İshak, ona Asım b. Ömer b. Katâde, ona Mahmud b. Lebîd, ona da Râfi' b. Hadîc, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sabah namazını hava aydınlanınca kılın. Çünkü bunun sevabı daha büyüktür." Tirmizî şöyle demiştir: Şu'be ve es-Sevrî, bu hadisi Muhammed b. İshâk'tan rivayet etmişlerdir. Tirmizî şöyle demiştir: Muhammed b. Aclân da bu hadisi Asım b. Ömer b. Katâde'den rivayet etmiştir. Tirmizî şöyle demiştir: Bu konuda Ebu Berze el-Eslemî, Câbir ve Bilal'den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Râfi' b. Hadîc'in bu hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Nebî'nin (sav) ashabının ve tabiînin âlimlerinin pek çoğu sabah namazını aydınlık vakitte (isfâr) kılmayı benimsemişlerdir. Süfyan es-Sevrî de bu görüştedir. Şâfi'î, Ahmed ve İshâk, 'isfârın anlamı, fecrin iyice belli hale gelmesi ve onda şüphe edilmemesidir.' demişlerdir. Bunlar isfârın manasının, namazın (güneşin doğmasına yakın bir zamana) geciktirilmesi olduğu kanaatinde değildir.]


    Öneri Formu
10447 T000154 Tirmizi, Salat, 3