341 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Amr b. Ebu Amr, ona da İkrime şöyle dedi: Iraklı bazı insanlar gelip Ya İbn Abbas! Cuma günü gusletmeyi vacib görür müsün? diye sordular. İbn Abbas, hayır, fakat yıkanan kişi için onda hayır ve temizlik vardır. Gusletmeyen kimseye de sorumluluk yoktur. Size (cuma günü) gusletmenin nasıl başladığını haber vereyim. İnsanlar darlık ve meşakkatte idiler. Yünden elbiseler giyer, bedenleriyle (yük taşıyarak) çalışırlardı. Mescidleri dar, tavanı basıktı. O (tavan) bir gölgelikten ibaretti. Sıcak bir günde, Rasulullah (sav) mescide geldi. Yün elbiseler içerisinde insanlar terlemiş, kendilerinden kokular yayılmıştı. Bu kokularla birbirlerine eziyet veriyorlardı. Rasulullah (sav) bu kokuyu hissedince "Ey insanlar! Bugün (cuma günü) olunca yıkanınız. Her biriniz bulabildiği koku ve yağların en güzelini sürünsün," buyurdu. Aradan zaman geçti ve Allah, (mallar, elbiseler, hizmetçilerle onlara) bolluk verdi. Müslümanlar yünden başka elbiseler giymeye başladılar. (bizzat bedenen) Çalışmaya ihtiyaçları kalmadı, mescidleri genişletildi. Böylece birbirlerine eziyet veren ter de kısmen zail oldu.
Bize İsa b. Hammad el-Mısrî, ona Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Süveyd b. Kays, ona da Muaviye b. Hudeyc, Muaviye b. Ebu Süfyan'dan şöyle rivayet etmiştir: "Muaviye, Hz. Peygamber'in hanımı olan kız kardeşi Ümmü Habibe'ye Rasulullah (sav) cima ederken üzerinde bulunan elbisesi ile namaz kılar mıydı? diye sordu. Ümmü Habibe, evet, O elbisede pislik görmediğinde kılardı, dedi."
Bize Muhammed b. Süleyman el-Enbari, ona Veki', ona Süfyan, ona Ebû Hazim, ona da Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: "Ben, tıpkı çocuklar gibi alt elbise (lerinin) darlığından dolayı onları boyunlarına asmış insanları Rasulullah'ın (sav) arkasında safta gördüm. Birisi ey kadınlar! Erkekler başlarını (secdeden) kaldırmadan sizler başlarınızı kaldırmayın, dedi."
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da İbn Ömer, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden birinin iki elbisesi olduğunda onlarla namaz kılsın. Eğer sadece bir elbise varsa onu (göbeğine) bağlasın ve Yahudilerin büründüğü gibi (elbiseye) bürünmesin."
Bize Hişam b. Ammar ve Süleyman b. Abdurrahman ed-Dımaşkî ve Yahya b. Fadl es-Sicistânî, onlara Hatim b. İsmail, ona Ebu Hazre Yakub b. Mücahid, ona da Ubade b. Velid b. Ubade b. Samit şöyle rivayet etmiştir: "Cabir b. Abdullah'ın yanına geldik. Bize şöyle dedi: Bir gazvede Rasulullah (sav) ile beraber yolculuk ettim. Hz. Peygamber (sav), kalkıp namaza durdu. Benim üzerimde de bir elbise vardı. İki tarafını (omuzlarımda) çaprazlama bağlamaya çalıştım ama (uçları) kavuşmadı. Elbisenin püskülleri de vardı. Elbiseyi ters çevirdim. Sonra iki ucunu çaprazlama bir şekilde (boynuma) astım. Ardından da düşmemesi için (çenemle) sıkıştırdım. Akabinde gelip Hz. Peygamber'in (sav) solunda namaza durdum. O da elimden tuttu (ve arkasından dolaştırıp) beni sağ yanına aldı. (Derken) İbn Sahr gelip Hz. Peygamber'in (sav) solunda namaza durdu. (Bu defa) Rasulullah (sav), ikimizin de ellerinden tutup bizi arkasına aldı. (O esnada) Hz. Peygamber (sav), bana bakmaya başlamış ancak ben fark etmemiştim. Ardından onu fark ettim. Bana, elbisemi (göbeğime) bağlamamı işaret etti. Nebi (sav), namazı bitirince 'Ey Cabir!' dedi. Ben, ya Rasulullah! buyur! dedim. O, '(elbise) geniş olduğunda iki ucunu çaprazlama bir şekilde (omuzlarına) at; dar olduğunda ise onu (göbeğine) bağla,' buyurdu."