26 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb ona da Ebu Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar (üzüm ağacına) kerm diyorlar. Kerm, ancak mü'minin kalbidir."
Açıklama: Câhiliye döneminde kendisinden içki yapıldığı ve içki içen insanların kontrollerini kaybederek fazla harcama ve ikramda bulunmalarına sebep olduğu için üzüme cömert anlamında "kerm" denilmekteydi. Hz. Peygamber ise üzüme bu ismin verilmesini uygun görmemiştir (Nevevî, el-Minhâc [Beyrut, 1972], 15/4).
Bize Harun b. Maruf ve Muhammed b. Abbâd -Hadisin lafzında birbirlerine yakındırlar. Buradaki rivayet Harun'undur.- onlara Hatim b. İsmail ona da Yakub b. Mücahid Ebu Hazre, Ubâde b. Velîd b. Ubâde b. Sâmit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben ve babam bilgi edinmek için ensardan şu kabileye -ki henüz vefat etmemişlerdi- doğru yola çıktık. Bizim ilk karşılaştığımız kişi Rasulullah’ın (sav) sahâbisi Ebu Yesar (ra) oldu. Beraberinde bir de hizmetçisi vardı ki, onun elinde sahifelerden oluşan bir tomar bulunuyordu. Ebu Yesar'ın üzerinde çizgili bir elbise ile bir meâfir kumaşı vardı. Hizmetçisinin üzerinde de çizgili bir elbise ile meâfir kumaşı vardı. Babam kendisine: "Ey amca! Ben senin kızgınlıktan yüzünün renginin değiştiğini görüyorum." dedi. Ebu Yesar: "Evet, benim Benû Haramî kabilesinden filân oğlu filânda alacağım vardı. Ailesine gelerek selâm verdim ve 'O burada mı?' diye sordum". "Hayır!" dediler. Yanıma ergenlik çağı yaklaşmış bir oğlu çıktı. Ona: "Baban nerede?" diye sordum. "Senin sesini işitti ve annemin yatağına giriverdi." dedi. "Yanıma çık! Nerede olduğunu öğrendim" dedim. Bunun üzerine o çıktı ve ben kendisine: "Benden saklanmana sebep olan nedir?" dedim. O: "Allah'a yemin olsun ki ben sana anlatacağım ve yalan da söylemeyeceğim. Vallahi seninle konuşup da sana yalan söyleyeceğimden, sana va'd edip sözümde duramayacağımdan korktum. Sen Rasulullah’ın (sav) sahâbisi idin. Ben vallahi maddi sıkıntıdayım" dedi. "(Böyle olduğuna dair) Allah'a yemin eder misin?" dedim. "Allah'a yemin ederim." dedi. "Allah'a yemin eder misin?" dedim. "Allah'a yemin ederim." dedi. "Allah'a yemin eder misin?" dedim. "Allah'a yemin ederim" dedi ve senedini getirdi. Bunun üzerine babam senedi eliyle yırttı ve şöyle dedi: "İmkan bulursan bana ödersin! Yoksa helâl olsun." Bizzat şu iki gözümle görerek -iki parmağını iki gözünün üzerine koydu-, şu iki kulağımla işiterek ve şu kalbimle kavrayarak -kalbinin damarına işaret etti- Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğuna şahit oldum: "Her kim maddi sıkıntıda olan birine mühlet verir/borcunda indirime gider yahut borcunu bağışlarsa, Allah onu kendi gölgesinde gölgelendirir."
Bize Hasan el-Hulvânî ve Abd b. Humeyd, onlara Ebû Âsım -Abd, Ebû Asım'dan "enbeenâ" rivayet lafzı ile nakletmiştir-, ona İbn Cüreyc, ona Zübeyr ona da Câbir'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) müslümanların emniyette olduğu kimsedir.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Muhammed b. Cafer ve Abdurrahmân b. Mehdi, onlara Şube, ona Katâde, ona Nadr b. Enes, ona Beşîr b. Nehîk ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir adam iflas eder de alacaklı malının aynısını (müflisin/alıcının) yanında bulursa, o malı alma konusunda başkalarından daha fazla hak sahibidir."