137 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Medduyeh, ona Abdurrahman b. Hammad eş-Şuaysi, ona Abbad b. Mansur, ona İkrime, ona da İbn Abbas şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sav) 'Tedavi için kullandığınız şeylerin en hayırlısı, buruna çekilen ilaç, ağızdan içirilen ilaç, hacamat (kan aldırma) ve yürüyüştür' buyurmuştu. Daha sonra Hz. Peygamber (sav), hastalandığında sahabiler de ona (iradesi dışında) şurup içirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'onlara da (ceza olarak) ilaç içirin' buyurdu ve Hz. Abbas hariç, hepsine ilaç içirildi."
Açıklama: الْمَشِىُّ kelimesi yürüyüş ve yürüme anlamına gelmektedir, ama bazı Mişkât nüshalarında kelime “المُشِيّ” (mim dammeli) olarak geçtiği için "Karın boşaltmak için yenilen veya içilen şey, müshil" anlamına gelmiştir. Bakınız: el-Mutarrizî, el-Muğrib, Daru’l-kitâbi’l-arabî, ts, s. 443
Bize Muhammed b. Yahya, ona Yezid b. Harun, ona Abbad b. Mansur, ona İkrime, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Tedavi için kullandığınız şeylerin en hayırlısı, buruna çekilen ilaç, ağızdan içirilen ilaç, hacamat (kan aldırma) ve yürüyüştür Sürme olarak kullandığınız şeylerin en hayırlısı ise İsmid taşından elde edilendir. Zira o gözleri parlatır ve kirpikleri çoğaltır." İbn Abbas der ki: Hz. Peygamber'in (sav) bir sürme kabı vardı, uyuyacağı zaman gözlerini üçer kere sürmelerdi. [Ebu İsa (et-Tirmizî)der ki: Abbad b. Mansur'un bu rivayeti Hasen-Garib'tir.]
Açıklama: الْمَشِىُّ kelimesi yürüyüş ve yürüme anlamına gelmektedir, ama bazı Mişkât nüshalarında kelime “المُشِيّ” (mim dammeli) olarak geçtiği için "Karın boşaltmak için yenilen veya içilen şey, müshil" anlamına gelmiştir. Bakınız: el-Mutarrizî, el-Muğrib, Daru’l-kitâbi’l-arabî, ts, s. 443
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Humeyd et-Tavîl, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle nakletmiştir: "Ebu Taybe isimli bir köle Hz. Peygamber'i (sav) hacamat etti. Hz. Peygamber (sav) de Ebu Taybe'ye bir sâ miktarı (yaklaşık 3 kg) hurma verilmesini emretti. Sonra sahiplerine kölenin vergisini azaltmalarını emretti."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Şerik, ona Abbas b. zerîh, ona Behîy, ona da Aişe şöyle demiştir: "Usame kapının eşiğine takılıp düştü ve yüzü yaralandı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ‘Ondan eziyeti gider (yüzünü temizle)’ buyurdu. Fakat ben tiksindim ve dokunmak istemedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) kanı emmeye başladı, sonra da tükürerek yüzünden temizledi, ardından (benim tiksinmemi yadırgayarak) ‘Eğer Usame bir kız çocuğu olsaydı, onu (evlendirmek üzere) süsler, giydirirdim' buyurdu."
Bize Mahmud b. Hıdaş, ona Said b. Zekeriyya el-Kuraşi, ona Zübeyir b. Said el-Haşimi, ona Abdülhamid b. Salim, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim her ay üç (gün) sabahleyin bal yalarsa o kimsenin başına büyük bela (hastalık) gelmez."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Zeyd b. el-Hubab, ona Ubeydullah b. Ali b. Ebu Rafi'nin azatlısı Fâid, ona Efendisi Ubeydullah b. Ali, ona da Ninesi ve Rasulullah'ın (sav) âzadlısı Selmâ Ümmü Râfi şöyle demiştir: "Peygamber'in (sav) bir yeri yaralandığı veya bir yerine diken battığı zaman, o yerin üzerine kına koyardı."
Bize Ali b. Seleme, ona Zeyd b. Hubab, ona Süfyan, ona Ebu İshak, ona Ebu Ahvas, ona da Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Size iki şifayı (ilacı) tavsiye ediyorum: Bal ve Kur’ân."
Bize Cafer b. Müsafir, ona Ser b. Miskin, ona Zuâd b. Ulbe, ona Leys, ona Mücahid, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sav) erken namaza kalktı. Ben de kalktım ve namaz kıldıktan sonra oturdum. Peygamber (sav) bana dönüp baktı ve (Farsça) 'Karnın mı ağrıyor?' buyurdu. Ben 'Evet, ey Allah'ın Rasulü' dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber 'Kalk namaz kıl, çünkü şüphesiz, namazda şifa var' buyurdu." [Ebu'l-Hasan b. el-Kattân der ki: Bize İbrahim b. Nasr, ona Ebu Seleme, ona da Zuâd b. Ulbe bu hadisin bir benzerini rivayet etmiş ve rivayetine “ (اشِكَمَتْ دَرْدْ) Farsça 'Karnın mı ağrıyor' anlamına gelmektedir” ifadesini eklemiştir.] [Ebu Abdullah (İbn Mâce) der ki: Bir adam bu hadisi aile fertlerine anlattı. Bunun üzerine ailesi, onu şikâyet edip aleyhinde başkalarından yardım istediler.]
Bize Nasr b. Asım el-Antâkî ve Muhammed b. Sabbah b. Süfyan, onlara Velid b. Müslim, ona İbn Cüreyc, ona da Amr b. Şuayb, ona babası (Şuayb b. Muhammed), ona da (Abdullah b. Amr) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Hekimlik konusunda yeterli bilgi ve ehliyet sahibi olduğu bilinmeyen bir kimse doktorluk yapmaya kalkışırsa, hastaya bir zarar verdiğinde, zararı karşılamakla yükümlüdür." [Nasr der ki: Bu hadisi bana Velid b. Müslim rivayet etti. Ebu Davud da der ki: Bu hadisi Velid'den başka kimse rivayet etmedi. Onun sahih olup olmadığını bilmiyoruz.]
Bize Nasr b. Asım el-Antâkî ve Muhammed b. Sabbah b. Süfyan, onlara Velid b. Müslim, ona İbn Cüreyc, ona da Amr b. Şuayb, ona babası (Şuayb b. Muhammed), ona da (Abdullah b. Amr) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Hekimlik konusunda yeterli bilgi ve ehliyet sahibi olduğu bilinmeyen bir kimse doktorluk yapmaya kalkışırsa, hastaya bir zarar verdiğinde, zararı karşılamakla yükümlüdür." [Nasr der ki: Bu hadisi bana Velid b. Müslim rivayet etti. Ebu Davud da der ki: Bu hadisi Velid'den başka kimse rivayet etmedi. Onun sahih olup olmadığını bilmiyoruz.]