حَدَّثَنَا سَعْدُ بْنُ حَفْصٍ حَدَّثَنَا شَيْبَانُ عَنْ مَنْصُورٍ عَنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ وَرَّادٍ عَنِ الْمُغِيرَةِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَ عَلَيْكُمْ عُقُوقَ الأُمَّهَاتِ، وَمَنْعًا وَهَاتِ، وَوَأْدَ الْبَنَاتِ، وَكَرِهَ لَكُمْ قِيلَ وَقَالَ، وَكَثْرَةَ السُّؤَالِ، وَإِضَاعَةَ الْمَالِ."
Bize Sa'd b. Hafs, ona Şeyban, ona Mansur, ona Müseyyeb, ona Verrâd, ona da Mugîra'nın (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah, sizlere, annelere (ve babalara) itaatsizlik etmeyi, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermemeyi ve alınmaması gerekeni almayı haram kıldı. Ayrıca dedikoduyu, gereksiz (çok) soru sormayı ve malı zâyi etmeyi (savurganlığı) de sizin için hoş görmedi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19616, B005975
Hadis:
حَدَّثَنَا سَعْدُ بْنُ حَفْصٍ حَدَّثَنَا شَيْبَانُ عَنْ مَنْصُورٍ عَنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ وَرَّادٍ عَنِ الْمُغِيرَةِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَ عَلَيْكُمْ عُقُوقَ الأُمَّهَاتِ، وَمَنْعًا وَهَاتِ، وَوَأْدَ الْبَنَاتِ، وَكَرِهَ لَكُمْ قِيلَ وَقَالَ، وَكَثْرَةَ السُّؤَالِ، وَإِضَاعَةَ الْمَالِ."
Tercemesi:
Bize Sa'd b. Hafs, ona Şeyban, ona Mansur, ona Müseyyeb, ona Verrâd, ona da Mugîra'nın (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah, sizlere, annelere (ve babalara) itaatsizlik etmeyi, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermemeyi ve alınmaması gerekeni almayı haram kıldı. Ayrıca dedikoduyu, gereksiz (çok) soru sormayı ve malı zâyi etmeyi (savurganlığı) de sizin için hoş görmedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Edeb 6, 2/489
Senetler:
1. Ebu Abdullah Muğîra b. Şube es-Sekafî (Mugîra b. Şube b. Ebu Amir b. Mesud b. Muattib)
2. Ebu Said Verrâd es-Sekafi (Verrâd)
3. Ebu Ala Müseyyeb b. Rafi' el-Esedi (Müseyyeb b. Rafi')
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Ebu Muaviye Şeyban b. Abdurrahman et-Temimi (Şeyban b. Abdurrahman)
6. Sa'd b. Hafs ed-Dahm (Sa'd b. Hafs)
Konular:
Adab, soru sorma adabı
Aile, ailede şiddet
Çocuk, fakirlik korkusuyla çocukları öldürmek,
Gıybet, gıybet etmek, dedi kodu yapmak
Hak, hak edilmeyeni almak haramdır
Hak, haksızlık yapmak
KTB, ADAB
Soru, çok (lüzumsuz) soru sormaktan kaçınmak gerekir
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
55338, KK17/23
Hadis:
وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُوا إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا
Tercemesi:
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, İsrâ 17/23, /
Senetler:
()
Konular:
Aile, ailede şiddet
Aile, ailenin önemi
Anne-baba, rızalarını almaya çalışmak
İbadet, kulluk göstergesi
İyilik, Anne-Baba, anne-babaya iyilik
Lanet, Aile, Anne-Babaya lanet, sövme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17977, M003542
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا مَرْوَانُ بْنُ مُعَاوِيَةَ عَنْ عُمَرَ بْنِ حَمْزَةَ الْعُمَرِىِّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ سَعْدٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِىَّ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِنَّ مِنْ أَشَرِّ النَّاسِ عِنْدَ اللَّهِ مَنْزِلَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ الرَّجُلَ يُفْضِى إِلَى امْرَأَتِهِ وَتُفْضِى إِلَيْهِ ثُمَّ يَنْشُرُ سِرَّهَا."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe (el-Absî), ona Mervan b. Muaviye(el-Fezârî), ona Ömer b. Hamza el-Umerî (el-Adevî), ona da Abdurrahman b. Sa'd (el-Medenî), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti:
"Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah katında konumu en kötü olacak insanlardan biri, karısı ile karısının da kendisi ile birlikte olması ardından onun (karısının) sırrını yayandır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Nikah 3542, /579
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Abdurrahman b. Sa'd el-Medeni (Abdurrahman b. Sa'd)
3. Ömer b. Hamza el-Adevi (Ömer b. Hamza b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
4. Ebu Abdullah Mervan b. Muaviye el-Fezârî (Mervan b. Muaviye b. Haris b. Esma b. Harice)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Ahlak, sırrı ifşa etmemek
Aile, ailede şiddet
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22720, D003567
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ عِنْدَ بَعْضِ نِسَائِهِ فَأَرْسَلَتْ إِحْدَى أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ مَعَ خَادِمِهَا بِقَصْعَةٍ فِيهَا طَعَامٌ قَالَ فَضَرَبَتْ بِيَدِهَا فَكَسَرَتِ الْقَصْعَةَ - قَالَ ابْنُ الْمُثَنَّى - فَأَخَذَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم الْكِسْرَتَيْنِ فَضَمَّ إِحْدَاهُمَا إِلَى الأُخْرَى فَجَعَلَ يَجْمَعُ فِيهَا الطَّعَامَ وَيَقُولُ
"غَارَتْ أُمُّكُمْ."
زَادَ ابْنُ الْمُثَنَّى "كُلُوا." فَأَكَلُوا حَتَّى جَاءَتْ قَصْعَتُهَا الَّتِى فِى بَيْتِهَا ثُمَّ رَجَعْنَا إِلَى لَفْظِ حَدِيثِ مُسَدَّدٍ.
وَقَالَ "كُلُوا." وَحَبَسَ الرَّسُولَ وَالْقَصْعَةَ حَتَّى فَرَغُوا فَدَفَعَ الْقَصْعَةَ الصَّحِيحَةَ إِلَى الرَّسُولِ وَحَبَسَ الْمَكْسُورَةَ فِى بَيْتِهِ.
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed el-Esedî), ona Yahya (b. Said el-Kattan); (T)
Bize Muhammed b. Müsenna (el-Anezî), ona Halid (b. Haris el-Hüceymî), ona da Humeyd'in (b. Ebu Humeyd et-Tavîl) rivayet ettiğine göre Enes (b. Malik) (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), eşlerinden birinin (Hz. Aişe (r. anha) evindeydi. Bu esnada mü'minlerin annelerinden biri, hizmetçisi ile içerisinde yiyecek bulunan bir kap gönderdi. Rasulullah'ın (sav) bu eşi (Hz. Aişe), hizmetçinin eline vurdu, tabak (yere düşüp) kırıldı. Ravi Muhammed b. Müsenna olayı şöyle aktardı: Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) tabağın iki kırık parçasını aldı ve onları birbirine tutturdu. Ardından "anneniz kıskançlık gösterdi" diyerek yiyeceği o kabın içerisine toplamaya başladı.
Muhammed b. Müsenna şu ilavede bulunmuştur: Hz. Peygamber (sav); "yiyiniz" dedi. Oradakiler de yediler. Nihayet (Hz. Aişe r. anha) kendi evindeki tabağı getirdi. Rivayete ilişkin Müsedded'in ifadelerine geri dönüyoruz.
Müsedded şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav); "Yiyiniz" dedi. Yiyeceği getiren elçiyi ve tabağı da alıkoydu. Nihayet yemeği bitirdiklerinde sağlam olan tabağı elçiye verdi ve kırık tabağı kendi evinde bıraktı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 91, /824
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
4. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Aile, ailede erkeğin hak ve sorumlulukları
Aile, ailede şiddet
Aile, Erkeğin ailesine iyi davranması, geçimini sağlaması
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Aile, eşler, arasında kıskançlık
Aile, Eşler, Birbirlerine Karşı Yükümlülükleri
Aile, Eşlerarası Problemlerin Giderilmesi
Aile, Fertleri ve Sorumlulukları
Akraba, kocasının akrabalarına karşı kadının tutumu
Hased, Kıskançlık
Hz. Peygamber, evlilikleri
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, Kişiliği, Hayatı ve Örnekliği
Kadın, akıl ve dini eksik mi?
Kadın, hak ve sorumlulukları
Kadın, kadınlara iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271977, D003567-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ عِنْدَ بَعْضِ نِسَائِهِ فَأَرْسَلَتْ إِحْدَى أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ مَعَ خَادِمِهَا بِقَصْعَةٍ فِيهَا طَعَامٌ قَالَ فَضَرَبَتْ بِيَدِهَا فَكَسَرَتِ الْقَصْعَةَ - قَالَ ابْنُ الْمُثَنَّى - فَأَخَذَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم الْكِسْرَتَيْنِ فَضَمَّ إِحْدَاهُمَا إِلَى الأُخْرَى فَجَعَلَ يَجْمَعُ فِيهَا الطَّعَامَ وَيَقُولُ
"غَارَتْ أُمُّكُمْ."
زَادَ ابْنُ الْمُثَنَّى "كُلُوا." فَأَكَلُوا حَتَّى جَاءَتْ قَصْعَتُهَا الَّتِى فِى بَيْتِهَا ثُمَّ رَجَعْنَا إِلَى لَفْظِ حَدِيثِ مُسَدَّدٍ.
وَقَالَ "كُلُوا." وَحَبَسَ الرَّسُولَ وَالْقَصْعَةَ حَتَّى فَرَغُوا فَدَفَعَ الْقَصْعَةَ الصَّحِيحَةَ إِلَى الرَّسُولِ وَحَبَسَ الْمَكْسُورَةَ فِى بَيْتِهِ.
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed el-Esedî), ona Yahya (b. Said el-Kattan); (T)
Bize Muhammed b. Müsenna (el-Anezî), ona Halid (b. Haris el-Hüceymî), ona da Humeyd'in (b. Ebu Humeyd et-Tavîl) rivayet ettiğine göre Enes (b. Malik) (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), eşlerinden birinin (Hz. Aişe (r. anha) evindeydi. Bu esnada mü'minlerin annelerinden biri, hizmetçisi ile içerisinde yiyecek bulunan bir kap gönderdi. Rasulullah'ın (sav) bu eşi (Hz. Aişe), hizmetçinin eline vurdu, tabak (yere düşüp) kırıldı. Ravi Muhammed b. Müsenna olayı şöyle aktardı: Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) tabağın iki kırık parçasını aldı ve onları birbirine tutturdu. Ardından "anneniz kıskançlık gösterdi" diyerek yiyeceği o kabın içerisine toplamaya başladı.
Muhammed b. Müsenna şu ilavede bulunmuştur: Hz. Peygamber (sav); "yiyiniz" dedi. Oradakiler de yediler. Nihayet (Hz. Aişe r. anha) kendi evindeki tabağı getirdi. Rivayete ilişkin Müsedded'in ifadelerine geri dönüyoruz.
Müsedded şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav); "Yiyiniz" dedi. Yiyeceği getiren elçiyi ve tabağı da alıkoydu. Nihayet yemeği bitirdiklerinde sağlam olan tabağı elçiye verdi ve kırık tabağı kendi evinde bıraktı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 91, /824
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
4. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Aile, ailede erkeğin hak ve sorumlulukları
Aile, ailede şiddet
Aile, Erkeğin ailesine iyi davranması, geçimini sağlaması
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Aile, eşler, arasında kıskançlık
Aile, Eşler, Birbirlerine Karşı Yükümlülükleri
Aile, Eşlerarası Problemlerin Giderilmesi
Aile, Fertleri ve Sorumlulukları
Akraba, kocasının akrabalarına karşı kadının tutumu
Hased, Kıskançlık
Hz. Peygamber, evlilikleri
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, Kişiliği, Hayatı ve Örnekliği
Kadın, akıl ve dini eksik mi?
Kadın, hak ve sorumlulukları
Kadın, kadınlara iyi davranmak
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ârim, ona Mutemir b. Süleyman, ona babası, ona Ebu Temîme, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Üsame b. Zeyd (ra) şöyle söylemiştir:
Rasulullah (sav) beni alıp dizine oturtur, sonra Hasan'ı da alıp diğer dizine oturtur ve ardından bizi bağrına basarak şöyle dua ederdi:
"Allah'ım! Bu ikisine merhamet et, çünkü ben ikisine de merhamet ediyorum."
(Buhari dedi ki:) bize Ali, ona Yahya, ona Süleyman, ona Ebu Osman rivayet etti. Bir önceki senedde yer alan et-Teymî (Süleyman b. Tarhan) dedi ki: İçime bu hadis ile ilgili bir şüphe düştü. Dedim ki: Ben bu hadisi şöyle şöyle (Ebu Temime vasıtasıyla Ebu Osma'dan) rivayet ettim, Ebu Osman'dan doğrudan işitmedim. Şüphemi gidermek için notlarıma baktım da bu hadisi (işittiğim gibi) yazılı olarak (Ebu Osman'dan doğrudan aldığım haliyle) buldum.
Açıklama: Süleyman b. Tarhan et-Teymî ilgili rivayeti kimden aldığı hususunda şüpheye düşmüş, ardından yanındaki notlarına bakarak bu şüphesini gidermiştir.
Buhari'nin bu rivayeti Ali b. el-Medinî'den doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı aldığı konusunda İbn Hacer kesin bir kanaatte bulunmamıştır (Fethü'l-Bârî, X, 434-5).
Öneri Formu
Hadis Id, No:
279598, B006003-2
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَارِمٌ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ يُحَدِّثُ عَنْ أَبِيهِ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا تَمِيمَةَ يُحَدِّثُ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ النَّهْدِىِّ يُحَدِّثُهُ أَبُو عُثْمَانَ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ - رضى الله عنهما كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَأْخُذُنِى فَيُقْعِدُنِى عَلَى فَخِذِهِ ، وَيُقْعِدُ الْحَسَنَ عَلَى فَخِذِهِ الأُخْرَى ، ثُمَّ يَضُمُّهُمَا ثُمَّ يَقُولُ: "اللَّهُمَّ ارْحَمْهُمَا فَإِنِّى أَرْحَمُهُمَا " . وَعَنْ عَلِىٍّ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ قَالَ التَّيْمِىُّ فَوَقَعَ فِى قَلْبِى مِنْهُ شَىْءٌ ، قُلْتُ حَدَّثْتُ بِهِ كَذَا وَكَذَا ، فَلَمْ أَسْمَعْهُ مِنْ أَبِى عُثْمَانَ ، فَنَظَرْتُ فَوَجَدْتُهُ عِنْدِى مَكْتُوبًا فِيمَا سَمِعْتُ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ârim, ona Mutemir b. Süleyman, ona babası, ona Ebu Temîme, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Üsame b. Zeyd (ra) şöyle söylemiştir:
Rasulullah (sav) beni alıp dizine oturtur, sonra Hasan'ı da alıp diğer dizine oturtur ve ardından bizi bağrına basarak şöyle dua ederdi:
"Allah'ım! Bu ikisine merhamet et, çünkü ben ikisine de merhamet ediyorum."
(Buhari dedi ki:) bize Ali, ona Yahya, ona Süleyman, ona Ebu Osman rivayet etti. Bir önceki senedde yer alan et-Teymî (Süleyman b. Tarhan) dedi ki: İçime bu hadis ile ilgili bir şüphe düştü. Dedim ki: Ben bu hadisi şöyle şöyle (Ebu Temime vasıtasıyla Ebu Osma'dan) rivayet ettim, Ebu Osman'dan doğrudan işitmedim. Şüphemi gidermek için notlarıma baktım da bu hadisi (işittiğim gibi) yazılı olarak (Ebu Osman'dan doğrudan aldığım haliyle) buldum.
Açıklama:
Süleyman b. Tarhan et-Teymî ilgili rivayeti kimden aldığı hususunda şüpheye düşmüş, ardından yanındaki notlarına bakarak bu şüphesini gidermiştir.
Buhari'nin bu rivayeti Ali b. el-Medinî'den doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı aldığı konusunda İbn Hacer kesin bir kanaatte bulunmamıştır (Fethü'l-Bârî, X, 434-5).
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Edeb 22, 2/493
Senetler:
1. Üsame b. Zeyd el-Kelbî (Üsame b. Zeyd b. Harise)
2. Ebu Osman en-Nehdî (Abdurrahman b. Mül b. Amr b. Adiy b. Vehb)
3. Ebu Mu'temir Süleyman b. Tarhân et-Teymî (Süleyman b. Tarhân)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
6. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Aile, ailede şiddet
Ehl-i beyt, Hz. Hasan
Hadis Rivayeti
Hadis, hadislerin yazılması
Hz. Peygamber, çocuk sevgisi
Hz. Peygamber, duaları
KTB, ADAB
حَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ يُونُسَ الْحَنَفِىُّ حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ بْنُ عَمَّارٍ عَنْ سِمَاكٍ أَبِى زُمَيْلٍ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ حَدَّثَنِى عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ قَالَ لَمَّا اعْتَزَلَ نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ - قَالَ - دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ فَإِذَا النَّاسُ يَنْكُتُونَ بِالْحَصَى وَيَقُولُونَ طَلَّقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ وَذَلِكَ قَبْلَ أَنْ يُؤْمَرْنَ بِالْحِجَابِ فَقَالَ عُمَرُ فَقُلْتُ لأَعْلَمَنَّ ذَلِكَ الْيَوْمَ قَالَ فَدَخَلْتُ عَلَى عَائِشَةَ فَقُلْتُ يَا بِنْتَ أَبِى بَكْرٍ أَقَدْ بَلَغَ مِنْ شَأْنِكِ أَنْ تُؤْذِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ مَا لِى وَمَا لَكَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ عَلَيْكَ بِعَيْبَتِكَ. قَالَ فَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ بِنْتِ عُمَرَ فَقُلْتُ لَهَا يَا حَفْصَةُ أَقَدْ بَلَغَ مِنْ شَأْنِكِ أَنْ تُؤْذِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَاللَّهِ لَقَدْ عَلِمْتِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يُحِبُّكِ. وَلَوْلاَ أَنَا لَطَلَّقَكِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَبَكَتْ أَشَدَّ الْبُكَاءِ فَقُلْتُ لَهَا أَيْنَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ هُوَ فِى خِزَانَتِهِ فِى الْمَشْرُبَةِ. فَدَخَلْتُ فَإِذَا أَنَا بِرَبَاحٍ غُلاَمِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَاعِدًا عَلَى أُسْكُفَّةِ الْمَشْرُبَةِ مُدَلٍّ رِجْلَيْهِ عَلَى نَقِيرٍ مِنْ خَشَبٍ وَهُوَ جِذْعٌ يَرْقَى عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَيَنْحَدِرُ فَنَادَيْتُ يَا رَبَاحُ اسْتَأْذِنْ لِى عِنْدَكَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَنَظَرَ رَبَاحٌ إِلَى الْغُرْفَةِ ثُمَّ نَظَرَ إِلَىَّ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا ثُمَّ قُلْتُ يَا رَبَاحُ اسْتَأْذِنْ لِى عِنْدَكَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَنَظَرَ رَبَاحٌ إِلَى الْغُرْفَةِ ثُمَّ نَظَرَ إِلَىَّ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا ثُمَّ رَفَعْتُ صَوْتِى فَقُلْتُ يَا رَبَاحُ اسْتَأْذِنْ لِى عِنْدَكَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَإِنِّى أَظُنُّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ظَنَّ أَنِّى جِئْتُ مِنْ أَجْلِ حَفْصَةَ وَاللَّهِ لَئِنْ أَمَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِضَرْبِ عُنُقِهَا لأَضْرِبَنَّ عُنُقَهَا . وَرَفَعْتُ صَوْتِى فَأَوْمَأَ إِلَىَّ أَنِ ارْقَهْ فَدَخَلْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ مُضْطَجِعٌ عَلَى حَصِيرٍ فَجَلَسْتُ فَأَدْنَى عَلَيْهِ إِزَارَهُ وَلَيْسَ عَلَيْهِ غَيْرُهُ وَإِذَا الْحَصِيرُ قَدْ أَثَّرَ فِى جَنْبِهِ فَنَظَرْتُ بِبَصَرِى فِى خِزَانَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا أَنَا بِقَبْضَةٍ مِنْ شَعِيرٍ نَحْوِ الصَّاعِ وَمِثْلِهَا قَرَظًا فِى نَاحِيَةِ الْغُرْفَةِ وَإِذَا أَفِيقٌ مُعَلَّقٌ - قَالَ - فَابْتَدَرَتْ عَيْنَاىَ قَالَ "مَا يُبْكِيكَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ." قُلْتُ يَا نَبِىَّ اللَّهِ وَمَا لِى لاَ أَبْكِى وَهَذَا الْحَصِيرُ قَدْ أَثَّرَ فِى جَنْبِكَ وَهَذِهِ خِزَانَتُكَ لاَ أَرَى فِيهَا إِلاَّ مَا أَرَى وَذَاكَ قَيْصَرُ وَكِسْرَى فِى الثِّمَارِ وَالأَنْهَارِ وَأَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَصَفْوَتُهُ وَهَذِهِ خِزَانَتُكَ. فَقَالَ "يَا ابْنَ الْخَطَّابِ أَلاَ تَرْضَى أَنْ تَكُونَ لَنَا الآخِرَةُ وَلَهُمُ الدُّنْيَا." قُلْتُ بَلَى - قَالَ - وَدَخَلْتُ عَلَيْهِ حِينَ دَخَلْتُ وَأَنَا أَرَى فِى وَجْهِهِ الْغَضَبَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا يَشُقُّ عَلَيْكَ مِنْ شَأْنِ النِّسَاءِ فَإِنْ كُنْتَ طَلَّقْتَهُنَّ فَإِنَّ اللَّهَ مَعَكَ وَمَلاَئِكَتَهُ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَائِيلَ وَأَنَا وَأَبُو بَكْرٍ وَالْمُؤْمِنُونَ مَعَكَ وَقَلَّمَا تَكَلَّمْتُ وَأَحْمَدُ اللَّهَ بِكَلاَمٍ إِلاَّ رَجَوْتُ أَنْ يَكُونَ اللَّهُ يُصَدِّقُ قَوْلِى الَّذِى أَقُولُ وَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ آيَةُ التَّخْيِيرِ "(عَسَى رَبُّهُ إِنْ طَلَّقَكُنَّ أَنْ يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا خَيْرًا مِنْكُنَّ)" "(وَإِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ مَوْلاَهُ وَجِبْرِيلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمَلاَئِكَةُ بَعْدَ ذَلِكَ ظَهِيرٌ)" وَكَانَتْ عَائِشَةُ بِنْتُ أَبِى بَكْرٍ وَحَفْصَةُ تَظَاهَرَانِ عَلَى سَائِرِ نِسَاءِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَطَلَّقْتَهُنَّ قَالَ "لاَ." قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ وَالْمُسْلِمُونَ يَنْكُتُونَ بِالْحَصَى يَقُولُونَ طَلَّقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ أَفَأَنْزِلُ فَأُخْبِرَهُمْ أَنَّكَ لَمْ تُطَلِّقْهُنَّ قَالَ "نَعَمْ إِنْ شِئْتَ." فَلَمْ أَزَلْ أُحَدِّثُهُ حَتَّى تَحَسَّرَ الْغَضَبُ عَنْ وَجْهِهِ وَحَتَّى كَشَرَ فَضَحِكَ وَكَانَ مِنْ أَحْسَنِ النَّاسِ ثَغْرًا ثُمَّ نَزَلَ نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَنَزَلْتُ فَنَزَلْتُ أَتَشَبَّثُ بِالْجِذْعِ وَنَزَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَأَنَّمَا يَمْشِى عَلَى الأَرْضِ مَا يَمَسُّهُ بِيَدِهِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا كُنْتَ فِى الْغُرْفَةِ تِسْعَةً وَعِشْرِينَ. قَالَ "إِنَّ الشَّهْرَ يَكُونُ تِسْعًا وَعِشْرِينَ." فَقُمْتُ عَلَى بَابِ الْمَسْجِدِ فَنَادَيْتُ بِأَعْلَى صَوْتِى لَمْ يُطَلِّقْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ. وَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ "(وَإِذَا جَاءَهُمْ أَمْرٌ مِنَ الأَمْنِ أَوِ الْخَوْفِ أَذَاعُوا بِهِ وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَى أُولِى الأَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْ)" فَكُنْتُ أَنَا اسْتَنْبَطْتُ ذَلِكَ الأَمْرَ وَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ آيَةَ التَّخْيِيرِ.
Bize Züheyr b. Harb, ona Ömer b. Yunus el-Hanefî, ona İkrime b. Ammar, ona Simak Ebu Zümeyl, ona da Abdullah b. Abbas, Ömer b. el-Hattab'ın şöyle anlattığını nakletti:
Allah'ın Nebisi (sav) kadınlarından uzaklaştığı (ilâ yaptığı) vakit mescide girdim. Bir de baktım ki cemaat (üzüntüden) çakıl taşlarını avuçlarına alıp sıkarak yere çalıyorlar ve “Rasulullah (sav) kadınlarını” boşamış diyorlardı. Bu olay, kadınlara tesettür emredilmeden önce olmuştu. Ben “bu işin aslını bugün mutlaka öğrenirim” dedim, ve Aişe'nin (r.anha) yanına girip “ey Ebu Bekir'in kızı! İşi Rasulullah'ı (sav) incitecek dereceye vardırdın öyle mi?” dedim. Bana “benden sana ne ey Hattab oğlu? Sen kendi kusuruna (kızına) bak” dedi. Bunun üzerine Hafsa bt. Ömer'in (kızının) yanına girerek ona “ey Hafsa! İşi Rasulullah'ı (sav) incitecek dereceye vardırdın öyle mi? Vallahi pek âlâ biliyorsun ki, Rasulullah (sav) seni sevmiyor. Ben olmasaydım Rasulullah (sav) seni mutlaka boşardı” dedim. Hafsa çok ağladı. Ona “Rasulullah (sav) nerede?” diye sordum. “kilerdeki odasındadır” cevabını verdi. Oraya gittim, baktım ki Rasulullah'ın (sav) hizmetlisi Rabah odanın alt eşiğine oturmuş, ayaklarını, Rasulullah'ın (sav) üzerine basarak çıkıp indiği, bir ahşap kütüğün üzerine sarkıtmış duruyor. “Ey Rabah! Rasulullah'ın (sav) huzuruna girmek için bana izin iste” diye seslendim. Rabah bir odaya baktı, sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Sonra “ey Rabah! Rasulullah'ın (sav) huzuruna girmek için bana izin iste” dedim. Rabah bir odaya baktı, sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Sonra sesimi yükselttim ve “ey Rabah! Rasulullah'ın (sav) huzuruna girmek için bana izin iste! Zannederim Rasulullah (sav) benim Hafsa için geldiğimi sanıyor. Vallahi Rasulullah (sav) bana onun boynunu vurmamı emretse mutlaka boynunu vururum” dedim. Sesimi de yükselttim. Bunun üzerine Rabah “bana yukarı çık” diye işaret etti. Derhal Rasulullah'ın (sav) yanına girdim. Bir hasırın üzerine yan yatmıştı. Ben de oturdum. İzarını (peştamalını) üstüne çekmişti. Üzerinde bundan başka bir şey yoktu. Bir de gördüm ki hasır yan tarafına iz yapmış. Rasulullah'ın (sav) kilerine göz attım, sadece bir sâ' ağırlığına yakın bir avuç arpa, odanın bir köşesinde bir o kadar selem ağacı (karaz) yaprağı ve bir de asılı tabaklanmamış bir post vardı. Bunu görünce göz yaşlarımı tutamadım. Bana "neden ağlıyorsun ey Hattab oğlu" diye sordu. Dedim ki “Ey Allah'ın Nebisi! Niçin ağlamayayım! Baksana hasır yan tarafına iz bırakmış. İşte kilerin! İçinde şu gördüklerimden başka bir şey yok. Kayser ve Kisrâ Meyveler ve ırmaklar içindeyken, Sen Allah'ın Rasulü ve seçkin kulu olduğun halde bu da senin kilerin” dedim. Bunun üzerine "ey Hattab oğlu! Ahiretin bizim, dünyanın onların olmasına razı değil misin" diye sordu. Ben de “evet (razı olmaz mıyım?)” dedim. Ömer der ki: Onun yanına girdim gireli yüzünde öfke eseri görüyordum. Nihayet “ey Allah'ın Rasulü! Kadınlarının halinden gücüne giden şey nedir? Şayet onları boşadı isen hiç şüphe yok ki Allah seninle beraberdir. Melekler de Cebrail ile Mikail de ben, Ebu Bekir ve bütün müminler de seninleyiz” dedim. Allah'a hamd olsun, söylediğim ve Allah'ın söylediğimi onaylamasını umduğum nadir sözlerden biri de budur. Sonra şu tahyîr ayeti indi: "Eğer sizi boşayacak olursa rabbi ona, sizin yerinize sizden daha iyi olan, Allah'a teslimiyet gösteren, yürekten inanan, içtenlikle itaat eden, tövbe eden, kulluk eden, dünyada yolcu gibi yaşayan, dul ve bâkire eşler verebilir."(Tahrim, 5) "Ama peygambere karşı bir dayanışma içine girecek olursanız bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur, sonra da Cebrail ve iyi müminler. Melekler de bunların ardından onun yardımcısıdır." (Tahrim, 4).
Aişe bt. Ebu Bekir ile Hafsa, Nebi'nin (sav) diğer eşlerine karşı dayanışma içine girmişlerdi. “Ey Allah'ın Rasulü! Onları boşadın mı” diye sordum. Bana "hayır" cevabını verdi. “Ey Allah'ın Rasulü! Mescide girdim. Müslümanlar, (üzüntüden) çakıl taşlarını avuçlarına alıp sıkarak yere çalıyorlar ve 'Rasulullah (sav) kadınlarını boşamış' diyorlardı. İnip onlara senin kadınlarını boşamadığını haber vereyim mi?” dedim. Rasul-i Ekrem (sav) "evet, nasıl istersen" buyurdu. Rasulullah (sav) ile konuşmaya devam ettim. Sonunda öfkesi geçti ve dişleri gözükecek şekilde güldü. O zaten insanlar içinde gülüşü en güzel olandı. Sonra Allah'ın Nebi'si (sav) kilerden aşağıya indi. Ben de indim. Ama ben kütüğe tutunarak indim. Rasulullah (sav) ise düz yerde yürür gibi, eliyle kütükten destek almadan indi. Hz. Peygamber'e (sav) (bir aylık yemin süresinin bitmediğini hatırlatmak üzere) “ey Allah’ın Rasulü! Odada sadece yirmi dokuz gün kaldın?” dedim, bana "ay (bazen) yirmi dokuz gece olur" buyurdu. Bunun üzerine ben mescidin kapısına durarak olanca sesimle “Rasulullah (sav) kadınlarını boşamamıştır” diye nida ettim. Bu olay üzerine şu ayet indi: "Kendilerine güven veya korku veren bir haber geldiğinde onu yayıyorlar. Halbuki onu Rasulullah'a ve aralarından yetki sahibi kimselere iletselerdi, içlerinden haberin mana ve maksadını çıkarabilenler şüphesiz onu anlarlardı." (Nisa, 83). Ben, haberin mana ve maksadını anlamıştım. Allah (cc) tahyîr (Tahrîm, 5) ayetini indirdi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15704, M003691
Hadis:
حَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ يُونُسَ الْحَنَفِىُّ حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ بْنُ عَمَّارٍ عَنْ سِمَاكٍ أَبِى زُمَيْلٍ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ حَدَّثَنِى عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ قَالَ لَمَّا اعْتَزَلَ نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ - قَالَ - دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ فَإِذَا النَّاسُ يَنْكُتُونَ بِالْحَصَى وَيَقُولُونَ طَلَّقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ وَذَلِكَ قَبْلَ أَنْ يُؤْمَرْنَ بِالْحِجَابِ فَقَالَ عُمَرُ فَقُلْتُ لأَعْلَمَنَّ ذَلِكَ الْيَوْمَ قَالَ فَدَخَلْتُ عَلَى عَائِشَةَ فَقُلْتُ يَا بِنْتَ أَبِى بَكْرٍ أَقَدْ بَلَغَ مِنْ شَأْنِكِ أَنْ تُؤْذِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ مَا لِى وَمَا لَكَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ عَلَيْكَ بِعَيْبَتِكَ. قَالَ فَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ بِنْتِ عُمَرَ فَقُلْتُ لَهَا يَا حَفْصَةُ أَقَدْ بَلَغَ مِنْ شَأْنِكِ أَنْ تُؤْذِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَاللَّهِ لَقَدْ عَلِمْتِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يُحِبُّكِ. وَلَوْلاَ أَنَا لَطَلَّقَكِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَبَكَتْ أَشَدَّ الْبُكَاءِ فَقُلْتُ لَهَا أَيْنَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ هُوَ فِى خِزَانَتِهِ فِى الْمَشْرُبَةِ. فَدَخَلْتُ فَإِذَا أَنَا بِرَبَاحٍ غُلاَمِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَاعِدًا عَلَى أُسْكُفَّةِ الْمَشْرُبَةِ مُدَلٍّ رِجْلَيْهِ عَلَى نَقِيرٍ مِنْ خَشَبٍ وَهُوَ جِذْعٌ يَرْقَى عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَيَنْحَدِرُ فَنَادَيْتُ يَا رَبَاحُ اسْتَأْذِنْ لِى عِنْدَكَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَنَظَرَ رَبَاحٌ إِلَى الْغُرْفَةِ ثُمَّ نَظَرَ إِلَىَّ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا ثُمَّ قُلْتُ يَا رَبَاحُ اسْتَأْذِنْ لِى عِنْدَكَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَنَظَرَ رَبَاحٌ إِلَى الْغُرْفَةِ ثُمَّ نَظَرَ إِلَىَّ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا ثُمَّ رَفَعْتُ صَوْتِى فَقُلْتُ يَا رَبَاحُ اسْتَأْذِنْ لِى عِنْدَكَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَإِنِّى أَظُنُّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ظَنَّ أَنِّى جِئْتُ مِنْ أَجْلِ حَفْصَةَ وَاللَّهِ لَئِنْ أَمَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِضَرْبِ عُنُقِهَا لأَضْرِبَنَّ عُنُقَهَا . وَرَفَعْتُ صَوْتِى فَأَوْمَأَ إِلَىَّ أَنِ ارْقَهْ فَدَخَلْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ مُضْطَجِعٌ عَلَى حَصِيرٍ فَجَلَسْتُ فَأَدْنَى عَلَيْهِ إِزَارَهُ وَلَيْسَ عَلَيْهِ غَيْرُهُ وَإِذَا الْحَصِيرُ قَدْ أَثَّرَ فِى جَنْبِهِ فَنَظَرْتُ بِبَصَرِى فِى خِزَانَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا أَنَا بِقَبْضَةٍ مِنْ شَعِيرٍ نَحْوِ الصَّاعِ وَمِثْلِهَا قَرَظًا فِى نَاحِيَةِ الْغُرْفَةِ وَإِذَا أَفِيقٌ مُعَلَّقٌ - قَالَ - فَابْتَدَرَتْ عَيْنَاىَ قَالَ "مَا يُبْكِيكَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ." قُلْتُ يَا نَبِىَّ اللَّهِ وَمَا لِى لاَ أَبْكِى وَهَذَا الْحَصِيرُ قَدْ أَثَّرَ فِى جَنْبِكَ وَهَذِهِ خِزَانَتُكَ لاَ أَرَى فِيهَا إِلاَّ مَا أَرَى وَذَاكَ قَيْصَرُ وَكِسْرَى فِى الثِّمَارِ وَالأَنْهَارِ وَأَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَصَفْوَتُهُ وَهَذِهِ خِزَانَتُكَ. فَقَالَ "يَا ابْنَ الْخَطَّابِ أَلاَ تَرْضَى أَنْ تَكُونَ لَنَا الآخِرَةُ وَلَهُمُ الدُّنْيَا." قُلْتُ بَلَى - قَالَ - وَدَخَلْتُ عَلَيْهِ حِينَ دَخَلْتُ وَأَنَا أَرَى فِى وَجْهِهِ الْغَضَبَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا يَشُقُّ عَلَيْكَ مِنْ شَأْنِ النِّسَاءِ فَإِنْ كُنْتَ طَلَّقْتَهُنَّ فَإِنَّ اللَّهَ مَعَكَ وَمَلاَئِكَتَهُ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَائِيلَ وَأَنَا وَأَبُو بَكْرٍ وَالْمُؤْمِنُونَ مَعَكَ وَقَلَّمَا تَكَلَّمْتُ وَأَحْمَدُ اللَّهَ بِكَلاَمٍ إِلاَّ رَجَوْتُ أَنْ يَكُونَ اللَّهُ يُصَدِّقُ قَوْلِى الَّذِى أَقُولُ وَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ آيَةُ التَّخْيِيرِ "(عَسَى رَبُّهُ إِنْ طَلَّقَكُنَّ أَنْ يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا خَيْرًا مِنْكُنَّ)" "(وَإِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ مَوْلاَهُ وَجِبْرِيلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمَلاَئِكَةُ بَعْدَ ذَلِكَ ظَهِيرٌ)" وَكَانَتْ عَائِشَةُ بِنْتُ أَبِى بَكْرٍ وَحَفْصَةُ تَظَاهَرَانِ عَلَى سَائِرِ نِسَاءِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَطَلَّقْتَهُنَّ قَالَ "لاَ." قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ وَالْمُسْلِمُونَ يَنْكُتُونَ بِالْحَصَى يَقُولُونَ طَلَّقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ أَفَأَنْزِلُ فَأُخْبِرَهُمْ أَنَّكَ لَمْ تُطَلِّقْهُنَّ قَالَ "نَعَمْ إِنْ شِئْتَ." فَلَمْ أَزَلْ أُحَدِّثُهُ حَتَّى تَحَسَّرَ الْغَضَبُ عَنْ وَجْهِهِ وَحَتَّى كَشَرَ فَضَحِكَ وَكَانَ مِنْ أَحْسَنِ النَّاسِ ثَغْرًا ثُمَّ نَزَلَ نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَنَزَلْتُ فَنَزَلْتُ أَتَشَبَّثُ بِالْجِذْعِ وَنَزَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَأَنَّمَا يَمْشِى عَلَى الأَرْضِ مَا يَمَسُّهُ بِيَدِهِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا كُنْتَ فِى الْغُرْفَةِ تِسْعَةً وَعِشْرِينَ. قَالَ "إِنَّ الشَّهْرَ يَكُونُ تِسْعًا وَعِشْرِينَ." فَقُمْتُ عَلَى بَابِ الْمَسْجِدِ فَنَادَيْتُ بِأَعْلَى صَوْتِى لَمْ يُطَلِّقْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ. وَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ "(وَإِذَا جَاءَهُمْ أَمْرٌ مِنَ الأَمْنِ أَوِ الْخَوْفِ أَذَاعُوا بِهِ وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَى أُولِى الأَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْ)" فَكُنْتُ أَنَا اسْتَنْبَطْتُ ذَلِكَ الأَمْرَ وَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ آيَةَ التَّخْيِيرِ.
Tercemesi:
Bize Züheyr b. Harb, ona Ömer b. Yunus el-Hanefî, ona İkrime b. Ammar, ona Simak Ebu Zümeyl, ona da Abdullah b. Abbas, Ömer b. el-Hattab'ın şöyle anlattığını nakletti:
Allah'ın Nebisi (sav) kadınlarından uzaklaştığı (ilâ yaptığı) vakit mescide girdim. Bir de baktım ki cemaat (üzüntüden) çakıl taşlarını avuçlarına alıp sıkarak yere çalıyorlar ve “Rasulullah (sav) kadınlarını” boşamış diyorlardı. Bu olay, kadınlara tesettür emredilmeden önce olmuştu. Ben “bu işin aslını bugün mutlaka öğrenirim” dedim, ve Aişe'nin (r.anha) yanına girip “ey Ebu Bekir'in kızı! İşi Rasulullah'ı (sav) incitecek dereceye vardırdın öyle mi?” dedim. Bana “benden sana ne ey Hattab oğlu? Sen kendi kusuruna (kızına) bak” dedi. Bunun üzerine Hafsa bt. Ömer'in (kızının) yanına girerek ona “ey Hafsa! İşi Rasulullah'ı (sav) incitecek dereceye vardırdın öyle mi? Vallahi pek âlâ biliyorsun ki, Rasulullah (sav) seni sevmiyor. Ben olmasaydım Rasulullah (sav) seni mutlaka boşardı” dedim. Hafsa çok ağladı. Ona “Rasulullah (sav) nerede?” diye sordum. “kilerdeki odasındadır” cevabını verdi. Oraya gittim, baktım ki Rasulullah'ın (sav) hizmetlisi Rabah odanın alt eşiğine oturmuş, ayaklarını, Rasulullah'ın (sav) üzerine basarak çıkıp indiği, bir ahşap kütüğün üzerine sarkıtmış duruyor. “Ey Rabah! Rasulullah'ın (sav) huzuruna girmek için bana izin iste” diye seslendim. Rabah bir odaya baktı, sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Sonra “ey Rabah! Rasulullah'ın (sav) huzuruna girmek için bana izin iste” dedim. Rabah bir odaya baktı, sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Sonra sesimi yükselttim ve “ey Rabah! Rasulullah'ın (sav) huzuruna girmek için bana izin iste! Zannederim Rasulullah (sav) benim Hafsa için geldiğimi sanıyor. Vallahi Rasulullah (sav) bana onun boynunu vurmamı emretse mutlaka boynunu vururum” dedim. Sesimi de yükselttim. Bunun üzerine Rabah “bana yukarı çık” diye işaret etti. Derhal Rasulullah'ın (sav) yanına girdim. Bir hasırın üzerine yan yatmıştı. Ben de oturdum. İzarını (peştamalını) üstüne çekmişti. Üzerinde bundan başka bir şey yoktu. Bir de gördüm ki hasır yan tarafına iz yapmış. Rasulullah'ın (sav) kilerine göz attım, sadece bir sâ' ağırlığına yakın bir avuç arpa, odanın bir köşesinde bir o kadar selem ağacı (karaz) yaprağı ve bir de asılı tabaklanmamış bir post vardı. Bunu görünce göz yaşlarımı tutamadım. Bana "neden ağlıyorsun ey Hattab oğlu" diye sordu. Dedim ki “Ey Allah'ın Nebisi! Niçin ağlamayayım! Baksana hasır yan tarafına iz bırakmış. İşte kilerin! İçinde şu gördüklerimden başka bir şey yok. Kayser ve Kisrâ Meyveler ve ırmaklar içindeyken, Sen Allah'ın Rasulü ve seçkin kulu olduğun halde bu da senin kilerin” dedim. Bunun üzerine "ey Hattab oğlu! Ahiretin bizim, dünyanın onların olmasına razı değil misin" diye sordu. Ben de “evet (razı olmaz mıyım?)” dedim. Ömer der ki: Onun yanına girdim gireli yüzünde öfke eseri görüyordum. Nihayet “ey Allah'ın Rasulü! Kadınlarının halinden gücüne giden şey nedir? Şayet onları boşadı isen hiç şüphe yok ki Allah seninle beraberdir. Melekler de Cebrail ile Mikail de ben, Ebu Bekir ve bütün müminler de seninleyiz” dedim. Allah'a hamd olsun, söylediğim ve Allah'ın söylediğimi onaylamasını umduğum nadir sözlerden biri de budur. Sonra şu tahyîr ayeti indi: "Eğer sizi boşayacak olursa rabbi ona, sizin yerinize sizden daha iyi olan, Allah'a teslimiyet gösteren, yürekten inanan, içtenlikle itaat eden, tövbe eden, kulluk eden, dünyada yolcu gibi yaşayan, dul ve bâkire eşler verebilir."(Tahrim, 5) "Ama peygambere karşı bir dayanışma içine girecek olursanız bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur, sonra da Cebrail ve iyi müminler. Melekler de bunların ardından onun yardımcısıdır." (Tahrim, 4).
Aişe bt. Ebu Bekir ile Hafsa, Nebi'nin (sav) diğer eşlerine karşı dayanışma içine girmişlerdi. “Ey Allah'ın Rasulü! Onları boşadın mı” diye sordum. Bana "hayır" cevabını verdi. “Ey Allah'ın Rasulü! Mescide girdim. Müslümanlar, (üzüntüden) çakıl taşlarını avuçlarına alıp sıkarak yere çalıyorlar ve 'Rasulullah (sav) kadınlarını boşamış' diyorlardı. İnip onlara senin kadınlarını boşamadığını haber vereyim mi?” dedim. Rasul-i Ekrem (sav) "evet, nasıl istersen" buyurdu. Rasulullah (sav) ile konuşmaya devam ettim. Sonunda öfkesi geçti ve dişleri gözükecek şekilde güldü. O zaten insanlar içinde gülüşü en güzel olandı. Sonra Allah'ın Nebi'si (sav) kilerden aşağıya indi. Ben de indim. Ama ben kütüğe tutunarak indim. Rasulullah (sav) ise düz yerde yürür gibi, eliyle kütükten destek almadan indi. Hz. Peygamber'e (sav) (bir aylık yemin süresinin bitmediğini hatırlatmak üzere) “ey Allah’ın Rasulü! Odada sadece yirmi dokuz gün kaldın?” dedim, bana "ay (bazen) yirmi dokuz gece olur" buyurdu. Bunun üzerine ben mescidin kapısına durarak olanca sesimle “Rasulullah (sav) kadınlarını boşamamıştır” diye nida ettim. Bu olay üzerine şu ayet indi: "Kendilerine güven veya korku veren bir haber geldiğinde onu yayıyorlar. Halbuki onu Rasulullah'a ve aralarından yetki sahibi kimselere iletselerdi, içlerinden haberin mana ve maksadını çıkarabilenler şüphesiz onu anlarlardı." (Nisa, 83). Ben, haberin mana ve maksadını anlamıştım. Allah (cc) tahyîr (Tahrîm, 5) ayetini indirdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Talak 3691, /603
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Zümeyl Simak b. Velid el-Hanefî (Simak b. Velid)
4. İkrime b. Ammar el-Îclî (İkrime b. Ammar b. Ukbe)
5. Ebu Hafs Ömer b. Yunus el-Hanefî (Ömer b. Yunus b. Kasım)
6. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
Aile, ailede şiddet
Hz. Peygamber, hanımlarını muhayyer bırakması
وَحَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا أَبُو الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ دَخَلَ أَبُو بَكْرٍ يَسْتَأْذِنُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَوَجَدَ النَّاسَ جُلُوسًا بِبَابِهِ لَمْ يُؤْذَنْ لأَحَدٍ مِنْهُمْ - قَالَ - فَأُذِنَ لأَبِى بَكْرٍ فَدَخَلَ ثُمَّ أَقْبَلَ عُمَرُ فَاسْتَأْذَنَ فَأُذِنَ لَهُ فَوَجَدَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم جَالِسًا حَوْلَهُ نِسَاؤُهُ وَاجِمًا سَاكِتًا - قَالَ - فَقَالَ لأَقُولَنَّ شَيْئًا أُضْحِكُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوْ رَأَيْتَ بِنْتَ خَارِجَةَ سَأَلَتْنِى النَّفَقَةَ فَقُمْتُ إِلَيْهَا فَوَجَأْتُ عُنُقَهَا. فَضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَالَ
"هُنَّ حَوْلِى كَمَا تَرَى يَسْأَلْنَنِى النَّفَقَةَ." فَقَامَ أَبُو بَكْرٍ إِلَى عَائِشَةَ يَجَأُ عُنُقَهَا فَقَامَ عُمَرُ إِلَى حَفْصَةَ يَجَأُ عُنُقَهَا كِلاَهُمَا يَقُولُ تَسْأَلْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا لَيْسَ عِنْدَهُ. فَقُلْنَ وَاللَّهِ لاَ نَسْأَلُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم شَيْئًا أَبَدًا لَيْسَ عِنْدَهُ ثُمَّ اعْتَزَلَهُنَّ شَهْرًا أَوْ تِسْعًا وَعِشْرِينَ ثُمَّ نَزَلَتْ عَلَيْهِ هَذِهِ الآيَةُ "(يَا أَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ)" حَتَّى بَلَغَ "(لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا)" قَالَ فَبَدَأَ بِعَائِشَةَ فَقَالَ
"يَا عَائِشَةُ إِنِّى أُرِيدُ أَنْ أَعْرِضَ عَلَيْكَ أَمْرًا أُحِبُّ أَنْ لاَ تَعْجَلِى فِيهِ حَتَّى تَسْتَشِيرِى أَبَوَيْكِ." قَالَتْ وَمَا هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَتَلاَ عَلَيْهَا الآيَةَ قَالَتْ أَفِيكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَسْتَشِيرُ أَبَوَىَّ بَلْ أَخْتَارُ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الآخِرَةَ وَأَسْأَلُكَ أَنْ لاَ تُخْبِرَ امْرَأَةً مِنْ نِسَائِكَ بِالَّذِى قُلْتُ. قَالَ
"لاَ تَسْأَلُنِى امْرَأَةٌ مِنْهُنَّ إِلاَّ أَخْبَرْتُهَا إِنَّ اللَّهَ لَمْ يَبْعَثْنِى مُعَنِّتًا وَلاَ مُتَعَنِّتًا وَلَكِنْ بَعَثَنِى مُعَلِّمًا مُيَسِّرًا."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15694, M003690
Hadis:
وَحَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا أَبُو الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ دَخَلَ أَبُو بَكْرٍ يَسْتَأْذِنُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَوَجَدَ النَّاسَ جُلُوسًا بِبَابِهِ لَمْ يُؤْذَنْ لأَحَدٍ مِنْهُمْ - قَالَ - فَأُذِنَ لأَبِى بَكْرٍ فَدَخَلَ ثُمَّ أَقْبَلَ عُمَرُ فَاسْتَأْذَنَ فَأُذِنَ لَهُ فَوَجَدَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم جَالِسًا حَوْلَهُ نِسَاؤُهُ وَاجِمًا سَاكِتًا - قَالَ - فَقَالَ لأَقُولَنَّ شَيْئًا أُضْحِكُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوْ رَأَيْتَ بِنْتَ خَارِجَةَ سَأَلَتْنِى النَّفَقَةَ فَقُمْتُ إِلَيْهَا فَوَجَأْتُ عُنُقَهَا. فَضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَالَ
"هُنَّ حَوْلِى كَمَا تَرَى يَسْأَلْنَنِى النَّفَقَةَ." فَقَامَ أَبُو بَكْرٍ إِلَى عَائِشَةَ يَجَأُ عُنُقَهَا فَقَامَ عُمَرُ إِلَى حَفْصَةَ يَجَأُ عُنُقَهَا كِلاَهُمَا يَقُولُ تَسْأَلْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا لَيْسَ عِنْدَهُ. فَقُلْنَ وَاللَّهِ لاَ نَسْأَلُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم شَيْئًا أَبَدًا لَيْسَ عِنْدَهُ ثُمَّ اعْتَزَلَهُنَّ شَهْرًا أَوْ تِسْعًا وَعِشْرِينَ ثُمَّ نَزَلَتْ عَلَيْهِ هَذِهِ الآيَةُ "(يَا أَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ)" حَتَّى بَلَغَ "(لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا)" قَالَ فَبَدَأَ بِعَائِشَةَ فَقَالَ
"يَا عَائِشَةُ إِنِّى أُرِيدُ أَنْ أَعْرِضَ عَلَيْكَ أَمْرًا أُحِبُّ أَنْ لاَ تَعْجَلِى فِيهِ حَتَّى تَسْتَشِيرِى أَبَوَيْكِ." قَالَتْ وَمَا هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَتَلاَ عَلَيْهَا الآيَةَ قَالَتْ أَفِيكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَسْتَشِيرُ أَبَوَىَّ بَلْ أَخْتَارُ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الآخِرَةَ وَأَسْأَلُكَ أَنْ لاَ تُخْبِرَ امْرَأَةً مِنْ نِسَائِكَ بِالَّذِى قُلْتُ. قَالَ
"لاَ تَسْأَلُنِى امْرَأَةٌ مِنْهُنَّ إِلاَّ أَخْبَرْتُهَا إِنَّ اللَّهَ لَمْ يَبْعَثْنِى مُعَنِّتًا وَلاَ مُتَعَنِّتًا وَلَكِنْ بَعَثَنِى مُعَلِّمًا مُيَسِّرًا."
Tercemesi:
Bize Züheyr b. Harb, ona Ravh b. Ubade, ona Zekeriyya b. İshak, ona da Ebu Zübeyr'in rivayet ettiğine göre Cabir b. Abdullah (ra) şöyle dedi: Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in yanına girmek için izin istedi. İnsanların onun kapısında oturduğunu ve hiçbirine izin verilmediğini gördü. Hz. Ebu Bekir'e izin verildi ve o da içeri girdi. Sonra Hz. Ömer geldi ve izin istedi. Ona da izin verildi. Hz. Peygamber'in eşleri arasında kederli ve suskun olarak durduğunu gördü. Kendi kendine bir şeyler söyleyip Hz. Peygamber'i güldüreyim dedi ve şunları söyledi: Ey Allah'ın Rasulü! Hârice'nin kızını bir görseydin. Benden nafaka istedi. Ben de kalkıp onun boynunu sıktım. Hz. Peygamber (sav) güldü ve şöyle buyurdu:
"İşte etrafındakiler de gördüğün gibi benden nafaka istiyorlar." Hz. Ebu Bekir kalkıp Hz. Aişe'nin boynunu sıkmaya, Hz. Ömer de kalkıp Hz. Hafsa'nın boynunu sıkmaya ve Allah Rasulü'nden kendisinde olmayan şeyi mi istiyorsun yoksa demeye başladılar. Vallahi, Allah Rasulü'nden öyle bir şey istemiyoruz dediler. Hz. Peygamber eşlerinden bir ay veya yirmi dokuz gün ayrı kaldı. Daha sonra kendisine; "ey Peygamber eşlerine söyle. Allah sizlerden iyi olanlara katında büyük bir ecir hazırladı" ayeti indi. Hz. Peygamber, Hz. Aişe'yle başlayarak eşleriyle şöyle konuştu:
"Ey Aişe, sana bir şey teklif edeceğim. Ama anne babanla konuşmadan cevap vermekte acele etme." Hz. Aişe; nedir o ey Allah'ın Rasulü diye sordu. Hz. Peygamber (sav) ayeti ona okudu. Hz. Aişe; senin hakkında anne babamla mı istişare edeceğim! Ben Allah'ı, Rasulü'nü ve ahireti tercih ederim. Kadınlarından hiçbirine söylediğimi haber vermemeni rica ederim dedi. Hz. Peygamber (sav); "onlardan biri bana sormaya görsün, hemen kendisine haber veririm. Çünkü Allah beni zorlaştırıcı ve yasaklayıcı olarak değil, öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Talak 3690, /603
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Zübeyr Muhammed b. Müslim el-Kuraşi (Muhammed b. Müslim b. Tedrus)
3. Zekeriyya b. İshak el-Mekki (Zekeriyya b. İshak)
4. Ebu Muhammed Ravh b. Ubade el-Kaysî (Ravh b. Ubade b. Alâ b. Hasan b. Amr b. Mersed)
5. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
Aile, ailede şiddet
Hz. Peygamber, hanımlarını muhayyer bırakması
Hz. Peygamber, şakalaşması
Şaka, şakalaşma
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17071, M003648
Hadis:
وَحَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى الرَّازِىُّ حَدَّثَنَا عِيسَى - يَعْنِى ابْنَ يُونُسَ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ أَبِى أَنَسٍ عَنْ عُمَرَ بْنِ الْحَكَمِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لاَ يَفْرَكْ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةً إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلُقًا رَضِىَ." مِنْهَا آخَرَ. أَوْ قَالَ غَيْرَهُ.
Tercemesi:
Bize İbrahim b. Musa (et-Temîmî) er-Razî, ona İsa b. Yunus (es-Sebiî), ona Abdulhamid b. Cafer (el-Ensârî), ona İmran b. Ebu Enes (el-Kuraşî), ona Ömer b. el-Hakem (el-Ensarî), ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti:
"Mü'min bir (koca) mü'min (karısından) nefret etmesin! (Çünkü) onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir."
Ravi başka, diğer anlamına âhar veya gayrahû kelimesini kullandı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Radâ' 3648, /595
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ömer b. Hakem el-Ensarî (Ömer b. Hakem b Rafi')
3. İmran b. Ebu Enes el-Kuraşî (İmran b. Abdülaziz b. Şurahbil b. Hasene)
4. Ebu Fadl Abdülhamid b. Cafer el-Ensârî (Abdülhamid b. Cafer b. Abdullah b. Hakem b. Rafi' b. Sinan)
5. Ebu Amr İsa b. Yunus es-Sebiî (İsa b. Yunus b. Amr b. Abdullah)
6. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
Aile, ailede şiddet
Aile, ailenin önemi
Haklar, Mü'minin mü'min üzerindeki hakkı
Müslüman, vasıfları
Seçki, Güzel ahlak
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَابْنُ السَّرْحِ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ ابْنِ أَبِى نَجِيحٍ عَنِ ابْنِ عَامِرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو يَرْوِيهِ - قَالَ ابْنُ السَّرْحِ - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيَعْرِفْ حَقَّ كَبِيرِنَا فَلَيْسَ مِنَّا."
[قال ابو داود: هو عبد الرحمن بن عامر.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34004, D004943
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَابْنُ السَّرْحِ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ ابْنِ أَبِى نَجِيحٍ عَنِ ابْنِ عَامِرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو يَرْوِيهِ - قَالَ ابْنُ السَّرْحِ - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيَعْرِفْ حَقَّ كَبِيرِنَا فَلَيْسَ مِنَّا."
[قال ابو داود: هو عبد الرحمن بن عامر.]
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe (el-Absî) ve İbnü's-Serh, o ikisine Süfyan (b. Uyeyne el-Hilâlî), ona İbn Ebu Necih (es-Sekafi), ona (Abdurrahman) b. Amir (el-Mekkî), ona da Abdullah b. Amr (es-Sehmî) (Rasulullah buyurdu demeden nakletti.) –İbnü's-Serh'e göre ise Abdullah- Nebi (sav) şöyle buyurdu dedi:
"Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüzün hakkını tanımayan bizden değildir."
[Ebû Davud; seneddeki İbn Âmir'in Abdurrahman b. Amir olduğunu söylemiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 66, /1122
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Ebu Esved Abdurrahman b. Amir el-Mekkî (Abdurrahman b. Amir)
3. Abdullah b. Ebu Necih es-Sekafi (Abdullah b. Yesar)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Aile, ailede şiddet
MÜSLÜMANLARIN BİRBİRLERİNE KARŞI ÖDEVLERİ
Seçki, İlişkiler ağı