Giriş

Bana Hasan b. Ali el-Hulvânî ve Ebu Bekir b. İshak, onlara İbn Ebu Meryem, ona Muhammed b. Cafer, ona Zeyd b. Eslem, ona Iyaz b. Abdullah, ona da Ebu Said el-Hudrî (ra), Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir; (T) Bize Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve İbn Hucr, onlara İsmail b. Cafer, ona Amr b. Ebu Amr, ona el-Makburî, ona da Ebu Hureyre (ra), İbn Ömer'in (ra) Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiği hadisin aynısını rivayet etmiştir.


Açıklama: İlgili rivayet için bkz. [M000241] numaralı hadis.

    Öneri Formu
802 M000243 Müslim, İman, 132

Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hafs b. Gıyas), ona A'meş, ona Şekîk, ona Amr b. Haris, ona Abdullah b. Mesud'un hanımı Zeyneb bint Abdullah (r.anhüma); (T) A'meş der ki: Ben bu hadisi İbrahim b. Yezid'e söyleyince, bana İbrahim, ona Ebu Ubeyde, ona Amr b. Haris, ona da Abdullah'ın hanımı Zeyneb bt. Abdullah şöyle dedi: "Ben mescitteydim, Hz. Peygamber'i (sav) gördüm, 'Ziynetlerinizden de olsa sadaka olarak bir şeyler verin' buyurdu. (Ravi der ki) Zeynep ise hem kocası Abdullah hem de evindeki yetimlere infakta bulunurdu. (Rasulullah'tan bunu işitince) kocası Abdullah'a 'Rasulullah'a, sana ve evimdeki yetimlere infakta bulunmam, vermem gereken sadakanın yerine geçer mi? diye bir sorsan ya' dedi. Abdullah ona 'sen kendin sor' dedi. (Zeynep der ki:) Bunun üzerine ben Rasulullah'a (sav) gittim ve kapıda Ensar'dan bir kadın gördüm, o da aynı şeyi sormak istiyordu. O sırada Bilal yanımıza geldi. Biz ona 'Rasulullah'a bir sorsan, benim, kocama ve evimde bulunan yetimlere infakta bulunmam (vermem gereken sadakaya) karşılık olur mu? Ama bizim sorduğumuzu söyleme' dedik. Bilal içeri girip sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Soranlar kim?' dedi. Bilal, 'Zeyneb' dedi. 'Hangi Zeyneb?' deyince Bilal 'Abdullah'ın hanımı' diye cevap verdi. Rasulullah (sav) 'Evet olur. Hem de iki ecir kazanır. Birisi akrabasına yardımda bulunma ecri diğeri ise sadaka verme ecri' buyurdu."


Açıklama: Rivayet muallaktır. Buhari ile A'meş arasında inkıta' vardır.

    Öneri Formu
281308 B001466-2 Buhari, Zekat, 48

Bize Muhammed b. Rumh b. Muhacir el-Mısrî, ona Leys, ona İbn Had, ona Abdullah b. Dinar, ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz, çokça istiğfar ediniz. Cehennemliklerin çoğunu kadınlardan gördüm' buyurdu. kadınların zekilerinden biri 'biz ne yaptık cehennemlikleri çoğu biz olduk?' diye sordu. Hz. Peygamber 'çok lanet ediyorsunuz. Kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Akıl ve dini noksan olanlardan sizin kadar akıllı kimseye galip geleni görmedim' buyurdu. O kadın 'ey Allah'ın Rasulü! Akıl ve din noksanlığı nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'akıl noksanlığı iki kadının şehadetinin bir erkeğin şehadetine denk gelmesidir. (Hayız olduğunuzda) günlerce namaz kılamaması ve Ramazan'da oruç tutamaması. İşte bu da din eksikliğidir."


    Öneri Formu
800 M000241 Müslim, İman, 132

Bize Ebu Numan, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyub, ona Nâfi, ona İbn Ömer; (T) Bize Abdullah b. Mesleme, ona Mâlik, ona Nâfi, ona Abdullah b. Ömer şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) minberde sadakadan, iffetli olmaktan ve istemenin (kötülüğünden) bahsedip şöyle buyurdu: "Veren el, alan elden daha hayırlıdır. Çünkü veren el, infak edendir. Alan el ise isteyendir."


    Öneri Formu
9697 B001429 Buhari, Zekat, 18

Bize Kuteybe, ona Ebu Avâne, ona el-A'meş, ona Mücahid, ona da (Abdullah) b. Ömer'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim Allah'ın adını vererek sığınma isterse onu koruyunuz, Kim sizden Allah'ın adını vererek istekte bulunursa istediğini veriniz. Kim Allah'ın adını vererek aman dilerse ona aman veriniz. Kim size bir iyilik yaparsa iyiliğinin karşılığını veriniz. Verecek bir şey bulamazsanız karşılığını verdiğinize kanaat getirinceye kadar onun için hayır dua ediniz."


    Öneri Formu
22381 N002568 Nesai, Zekât, 72

Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hafs b. Gıyas), ona A'meş, ona Şekîk, ona Amr b. Haris, ona Abdullah b. Mesud'un hanımı Zeyneb bint Abdullah (r.anhüma); (T) A'meş der ki: Ben bu hadisi İbrahim b. Yezid'e söyleyince, bana İbrahim, ona Ebu Ubeyde, ona Amr b. Haris, ona da Abdullah'ın hanımı Zeyneb bt. Abdullah şöyle dedi: "Ben mescitteydim, Hz. Peygamber'i (sav) gördüm, 'Ziynetlerinizden de olsa sadaka olarak bir şeyler verin' buyurdu. (Ravi der ki) Zeynep ise hem kocası Abdullah hem de evindeki yetimlere infakta bulunurdu. (Rasulullah'tan bunu işitince) kocası Abdullah'a 'Rasulullah'a, sana ve evimdeki yetimlere infakta bulunmam, vermem gereken sadakanın yerine geçer mi? diye bir sorsan ya' dedi. Abdullah ona 'sen kendin sor' dedi. (Zeynep der ki:) Bunun üzerine ben Rasulullah'a (sav) gittim ve kapıda Ensar'dan bir kadın gördüm, o da aynı şeyi sormak istiyordu. O sırada Bilal yanımıza geldi. Biz ona 'Rasulullah'a bir sorsan, benim, kocama ve evimde bulunan yetimlere infakta bulunmam (vermem gereken sadakaya) karşılık olur mu? Ama bizim sorduğumuzu söyleme' dedik. Bilal içeri girip sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Soranlar kim?' dedi. Bilal, 'Zeyneb' dedi. 'Hangi Zeyneb?' deyince Bilal 'Abdullah'ın hanımı' diye cevap verdi. Rasulullah (sav) 'Evet olur. Hem de iki ecir kazanır. Birisi akrabasına yardımda bulunma ecri diğeri ise sadaka verme ecri' buyurdu."


    Öneri Formu
10470 B001466 Buhari, Zekat, 48

Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Ebu Zinad, ona A’rec, ona da Ebu Hureyre Rasulullah’ın (sav) şöyle dediğini nakletti: "Aziz ve Celil olan Allah 'Ey kulum, sen (fakirlere) infak et ki, ben de sana edeyim' buyurdu. Rasul-i Ekrem (devamla şöyle) dedi: Allah’ın eli doludur (Nimetleri boldur.) (Kullarına) infakı onu eksiltmez. O gece-gündüz daima akar. (Rasulullah devamla) dedi ki: Allah'ın göğü ve yeri yarattığı günden beri infak ettiği (nimetlerin) ne kadar olduğunu bana söyleyebilir misiniz? Şüphesiz ki O'nun infakı, elindeki (hazinelerindeki) nimetlerinden hiçbir şey eksiltmemiştir. Çünkü O'nun Arş'ı (tahtı) su üzerindedir. Ve (amel ve rızıkların) terazisi O'nun elindedir, (nasibi ve rızkı bazen) kısar, (bazen de) artırır." ["İ’terâke= Senin başına gelip çattı", "Aravtu= Onu uzanıp aldım" kökünden ve İftiâl veznindedir. Ve "Fulânun ya'rûhu (Filan onu uzanıp alıyor) ve İ’terânî (Bana isabet ediyor, başıma geldi)" fiilleri de bu köktendir. “Âhizun bi nâsihatihâ= Çünkü her canlının kontrolü O’nun elindedir. (Hud, 11/56). Her şey onun mülkünde, idaresinde ve tasarrufundadır. "Anîdun", "Anûdun", "Ânidun" kelimeleri de aynı manaya olup "Çok inatçı" demektir ki vurgulu bir şekilde böbürlenmeyi ifade eder. “Ista'marakum'' Size orayı mamur hale getirme görevi verdi." (Hûd 11/61. "A’martuhu'd-dâra fehye umrâ" denilir ki, "Ben evi yaşadığı müddetçe ona mülk yaptım" demektir. "Nekirahum", "Enkerahum", "Istenkerahum"; bunların hepsi bir ma'nâya olup "Onlardan hoşlanmadı anlamına gelir. "İnnehu hamîdun mecîdun = Şüphe yok ki, O, asıl hamde layık, hayrı, ihsanı çok olandır." "Mecîd", "macid" kökünden olup faîl veznidir. "Hamîd" de "Hamide (Hamdetti)" fiilinden olup "Mahmûd", övülen manasınadır. 'Siccîlun", sert ve büyük demektir. "Siccîl" ve "Siccîn" aynı manayadır, bunlardaki lâm ile nûn, zâid harflerden olmaları ve her biri diğerine çevrilebilmeleri bakımından iki kardeştirler. (Câhiliye ve İslâm devirlerine erişmiş muhadram) Şâir Temîm b. Mukbil de bu manaya delil olacak şu beyti söylemiştir. "Nice yaya askerler kuşluk vaktinde miğferlerin yerlerine yani başlara öyle şiddetli darbe indiriyorlar ki, yiğitler bunu birbirlerine tavsiye ediyorlar." Bu beyitte geçen "Siccîn" kelimesi "şiddetli" anlamınadır.]


    Öneri Formu
32095 B004684 Buhari, Tefsir, (Hûd) 2

Bize Ebu Numan, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyub, ona Nâfi, ona İbn Ömer; (T) Bize Abdullah b. Mesleme, ona Mâlik, ona Nâfi, ona Abdullah b. Ömer şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) minberde sadakadan, iffetli olmaktan ve istemenin (kötülüğünden) bahsedip şöyle buyurdu: "Veren el, alan elden daha hayırlıdır. Çünkü veren el, infak edendir. Alan el ise isteyendir."


    Öneri Formu
278674 B001429-2 Buhari, Zekat, 18


Açıklama: Güçlü bir hadistir. İsmail b. Ayyaş'ın Hicazlılardan olan rivayetinde zayıf olsa da mutabii vardır.

    Öneri Formu
54968 HM006167 İbn Hanbel, II, 132


    Öneri Formu
57076 HM006403 İbn Hanbel, II, 152