آخر ما تكلم به إبراهيم -عليه الصلاة والسلام- حين ألقي في النار:
"حسبي الله ونعم الوكي"
İbrahim aleyhissalâtü vesselâm’ın, ateşe atıldığı sırada söylediği son söz şudur: "Hasbiyellahu ve ni’me’l-vekîl: Allah bana yeter; O, ne güzel vekildir!"
Açıklama: Hatîb el-Bağdâdî bu metni, zayıf bir isnadla Ebû Hureyre’den merfû olarak rivayet etmiş ve ‘garib bir hadis’ olarak tanımlamıştır. Bu rivayet, İbn Abbas’tan mevkuf (bizatihi kendi sözü) olarak nakledilmektedir. Buhari, Sahih'inde [B004564]; İbn Ebi Şeybe, Musannefinde [MŞ36977], Nesai de, Sünen-i Kübra'sında [NS011015] rivayet etmişlerdir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
283374, KHA000005
Hadis:
آخر ما تكلم به إبراهيم -عليه الصلاة والسلام- حين ألقي في النار:
"حسبي الله ونعم الوكي"
Tercemesi:
İbrahim aleyhissalâtü vesselâm’ın, ateşe atıldığı sırada söylediği son söz şudur: "Hasbiyellahu ve ni’me’l-vekîl: Allah bana yeter; O, ne güzel vekildir!"
Açıklama:
Hatîb el-Bağdâdî bu metni, zayıf bir isnadla Ebû Hureyre’den merfû olarak rivayet etmiş ve ‘garib bir hadis’ olarak tanımlamıştır. Bu rivayet, İbn Abbas’tan mevkuf (bizatihi kendi sözü) olarak nakledilmektedir. Buhari, Sahih'inde [B004564]; İbn Ebi Şeybe, Musannefinde [MŞ36977], Nesai de, Sünen-i Kübra'sında [NS011015] rivayet etmişlerdir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, Harfü'l-hemze 5, 1/14
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, kullarının vekilidir
Bize İbrahim b. Yakub el-Cuzecânî, ona Safvân b. Sâlih, ona el-Velid b. Müslim, ona Şuayb b. Ebu Hamza, ona Ebu’z-Zinâd, ona el-A‘rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Şüphesiz yüce Allah’ın doksan dokuz (yani) bir eksiğiyle yüz ismi vardır. Bunları anlayıp ezberleyen cennete girer. O kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır: er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü’min, el-Muheymin, el-Aziz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlik, el-Bâri, el-Musavvir, el-Gaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kabıd, el-Bâsıt, el-Hâfid, er-Râfi’, el-Muiz, el-Müzil, es-Semî’, el-Basîr, el-Hakem, el-Adl, el-Latîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Ğafûr, eş-Şekûr, el-Alî, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mucîb, el-Vâsi’, el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hak, el-Vekîl, el-Kavî, el-Metîn, el-Velî, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mubdi’, el- Muîd, el-Muhyî, el-Mumît, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kadîr, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâlî, el-Muteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Muntakım, el-Afuv, er-Raûf, Mâliku’l-Mülk, Zü’l-celâl ve’l-ikrâm, el-Muksıt, el-Câmî’, el-Ğanî, el-Muğnî, el-Mânî’, ed-Dârr, el-Nâfî’, en-Nûr, el-Hâdî, el-Bedî’, el-Bâkî, el-Vârîs, er-Reşîd, es-Sabûr(dur)."
[Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu hadis gariptir, bunu bize birden çok kişi Safvân b. Sâlih’den diye rivayet etmiştir. Biz bu hadisi ancak Safvân b. Sâlih’in rivayet ettiği bir hadis olarak biliyoruz. O da hadis âlimleri nezdinde sika (güvenilir) birisidir. Bu hadis Ebu Hureyre yoluyla Nebi’den (sav) rivayet edilmiş olmakla birlikte rivayetlerin birçoğunda isimlerin zikredildiği, isnadı sahih daha başka bir hadis olduğunu bilmiyoruz. Âdem b. Ebu İyas da bu hadisi bunun dışındaki bir sened ile Ebu Hureyre’nin Nebi’den (sav) rivayeti olarak nakledilmiş ve bunda isimler (Esmâ-i Hüsnâ) zikredilmiş olmakla birlikte, onun sahih bir isnadı bulunmamaktadır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21013, T003507
Hadis:
حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ يَعْقُوبَ الْجُوزَجَانِىُّ حَدَّثَنِى صَفْوَانُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ حَدَّثَنَا شُعَيْبُ بْنُ أَبِى حَمْزَةَ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:
" إِنَّ لِلَّهِ تَعَالَى تِسْعَةً وَتِسْعِينَ اسْمًا مِائَةً مَنْ أَحْصَاهَا دَخَلَ الْجَنَّةَ هُوَ اللَّهُ الَّذِى لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ :الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلاَمُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ الْغَفَّارُ الْقَهَّارُ الْوَهَّابُ الرَّزَّاقُ الْفَتَّاحُ الْعَلِيمُ الْقَابِضُ الْبَاسِطُ الْخَافِضُ الرَّافِعُ الْمُعِزُّ الْمُذِلُّ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ الْحَكَمُ الْعَدْلُ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ الْحَلِيمُ الْعَظِيمُ الْغَفُورُ الشَّكُورُ الْعَلِىُّ الْكَبِيرُ الْحَفِيظُ الْمُقِيتُ الْحَسِيبُ الْجَلِيلُ الْكَرِيمُ الرَّقِيبُ الْمُجِيبُ الْوَاسِعُ الْحَكِيمُ الْوَدُودُ الْمَجِيدُ الْبَاعِثُ الشَّهِيدُ الْحَقُّ الْوَكِيلُ الْقَوِىُّ الْمَتِينُ الْوَلِىُّ الْحَمِيدُ الْمُحْصِى الْمُبْدِئُ الْمُعِيدُ الْمُحْيِى الْمُمِيتُ الْحَىُّ الْقَيُّومُ الْوَاجِدُ الْمَاجِدُ الْوَاحِدُ الصَّمَدُ الْقَادِرُ الْمُقْتَدِرُ الْمُقَدِّمُ الْمُؤَخِّرُ الأَوَّلُ الآخِرُ الظَّاهِرُ الْبَاطِنُ الْوَالِى الْمُتَعَالِى الْبَرُّ التَّوَّابُ الْمُنْتَقِمُ الْعَفُوُّ الرَّءُوفُ مَالِكُ الْمُلْكِ ذُو الْجَلاَلِ وَالإِكْرَامِ الْمُقْسِطُ الْجَامِعُ الْغَنِىُّ الْمُغْنِى الْمَانِعُ الضَّارُّ النَّافِعُ النُّورُ الْهَادِى الْبَدِيعُ الْبَاقِى الْوَارِثُ الرَّشِيدُ الصَّبُورُ "
[ قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ حَدَّثَنَا بِهِ غَيْرُ وَاحِدٍ عَنْ صَفْوَانَ بْنِ صَالِحٍ . وَلاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ صَفْوَانَ بْنِ صَالِحٍ وَهُوَ ثِقَةٌ عِنْدَ أَهْلِ الْحَدِيثِ . وَقَدْ رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَلاَ نَعْلَمُ - فِى كَثيرِ شَىْءٍ مِنَ الرِّوَايَاتِ لَهُ إِسْنَادٌ صَحِيحٌ ذِكْرَ الأَسْمَاءِ إِلاَّ فِى هَذَا الْحَدِيثِ . وَقَدْ رَوَى آدَمُ بْنُ أَبِى إِيَاسٍ هَذَا الْحَدِيثَ بِإِسْنَادٍ غَيْرِ هَذَا عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَذَكَرَ فِيهِ الأَسْمَاءَ وَلَيْسَ لَهُ إِسْنَادٌ صَحِيحٌ .]
Tercemesi:
Bize İbrahim b. Yakub el-Cuzecânî, ona Safvân b. Sâlih, ona el-Velid b. Müslim, ona Şuayb b. Ebu Hamza, ona Ebu’z-Zinâd, ona el-A‘rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Şüphesiz yüce Allah’ın doksan dokuz (yani) bir eksiğiyle yüz ismi vardır. Bunları anlayıp ezberleyen cennete girer. O kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır: er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü’min, el-Muheymin, el-Aziz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlik, el-Bâri, el-Musavvir, el-Gaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kabıd, el-Bâsıt, el-Hâfid, er-Râfi’, el-Muiz, el-Müzil, es-Semî’, el-Basîr, el-Hakem, el-Adl, el-Latîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Ğafûr, eş-Şekûr, el-Alî, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mucîb, el-Vâsi’, el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hak, el-Vekîl, el-Kavî, el-Metîn, el-Velî, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mubdi’, el- Muîd, el-Muhyî, el-Mumît, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kadîr, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâlî, el-Muteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Muntakım, el-Afuv, er-Raûf, Mâliku’l-Mülk, Zü’l-celâl ve’l-ikrâm, el-Muksıt, el-Câmî’, el-Ğanî, el-Muğnî, el-Mânî’, ed-Dârr, el-Nâfî’, en-Nûr, el-Hâdî, el-Bedî’, el-Bâkî, el-Vârîs, er-Reşîd, es-Sabûr(dur)."
[Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu hadis gariptir, bunu bize birden çok kişi Safvân b. Sâlih’den diye rivayet etmiştir. Biz bu hadisi ancak Safvân b. Sâlih’in rivayet ettiği bir hadis olarak biliyoruz. O da hadis âlimleri nezdinde sika (güvenilir) birisidir. Bu hadis Ebu Hureyre yoluyla Nebi’den (sav) rivayet edilmiş olmakla birlikte rivayetlerin birçoğunda isimlerin zikredildiği, isnadı sahih daha başka bir hadis olduğunu bilmiyoruz. Âdem b. Ebu İyas da bu hadisi bunun dışındaki bir sened ile Ebu Hureyre’nin Nebi’den (sav) rivayeti olarak nakledilmiş ve bunda isimler (Esmâ-i Hüsnâ) zikredilmiş olmakla birlikte, onun sahih bir isnadı bulunmamaktadır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Da'vât 82, 5/530
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
6. Safvan b. Salih es-Sekafî (Safvan b. Salih b. Safvan)
7. Ebu İshak İbrahim b. Yakub es-Sa'dî (İbrahim b. Yakub b. İshak)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Allah İnancı, Allah'ın isimleri, Esmâ-i Hüsnâ
Allah İnancı, kullarının vekilidir
Allah, her şeyi işiten ve bilendir
Bize Ahmed b. Abde ed-Dabbî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Âsım el-Ahvel, ona Abdullah b. Sercis “Nebi (sav) yolculuğa çıktığı vakit şöyle derdi” demiştir:
"Allahumme ente’s-sâhibu fi’s-sefer, ve’l-halifetu fi’l-ehl. Allahummeshabnâ fi seferinâ vehlufnâ fi’l-ehl. Allahumme innî eûzû bike min va’sâi’s-sefer ve keâbeti’l-munkaleb ve mine’l-havri ba’de’l-kevn ve min da’veti’l-mazlâmi ve min sûi’l-manzari fi’l-ehli ve’l-mal"
"Allah’ım, bu yolculuğumuzda sahibimiz, geride bıraktığımız hane halkımıza vekilimiz Sensin. Allah’ım, bu yolculuğumuzda bize sahip, geride bıraktığımız ailemize vekil ol. Allah’ım, yolculuğun meşakkatinden, dönüşün üzüntüsünden, (dönüşte kötü bir durumla karşılaşmaktan) varlıktan sonra yokluğa düşmekten (iyi giden düzenimizin bozulmasından), mazlumun bedduasından, ailemizde ve malımızda kötü bir manzarayla karşılaşmaktan Sana sığınırım."
[Tirmizi der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir. Hadiste geçen (وَمِنَ الْحَوْرِ بَعْدَ الْكَوْنِ) ifadesi (الْحَوْرِ بَعْدَ الْكَوْرِ) şeklinde de rivayet edilmiştir. Her iki ifade de vücuh (yani lafız farklılığı anlam yakınlığı) söz konusu olup imandan sonra küfre, itaatten sonra mâsiyete dönüşü; yani bir şeyden sonra daha kötü bir şeye dönmeyi anlatır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20394, T003439
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ الضَّبِّىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ عَاصِمٍ الأَحْوَلِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَرْجِسَ قَالَ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا سَافَرَ يَقُولُ :« كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا سَافَرَ يَقُولُ: اللَّهُمَّ أَنْتَ الصَّاحِبُ فِي السَّفَرِ، وَالخَلِيفَةُ فِي الأَهْلِ، اللَّهُمَّ اصْحَبْنَا فِي سَفَرِنَا، وَاخْلُفْنَا فِي أَهْلِنَا، اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثَاءِ السَّفَرَ، وَكَآبَةِ الْمُنْقَلَبِ، وَمِنَ الْحَوْرِ بَعْدَ الْكَوْرِ، وَمِنْ دَعْوَةِ الْمَظْلُومِ، وَمِنْ سُوءِ الْمَنْظَرِ فِي الأَهْلِ وَالْمَالِ. » . قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . قَالَ : وَيُرْوَى الْحَوْرِ بَعْدَ الْكَوْرِ أَيْضًا قَالَ : وَمَعْنَى قَوْلِهِ الْحَوْرِ بَعْدَ الْكَوْنِ أَوِ الْكَوْرِ وَكِلاَهُمَا لَهُ وَجْهٌ يُقَالُ إِنَّمَا هُوَ الرُّجُوعُ مِنَ الإِيمَانِ إِلَى الْكُفْرِ أَوْ مِنَ الطَّاعَةِ إِلَى الْمَعْصِيَةِ إِنَّمَا يَعْنِى الرُّجُوعَ مِنْ شَىْءٍ إِلَى شَىْءٍ مِنَ الشَّرِّ .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Abde ed-Dabbî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Âsım el-Ahvel, ona Abdullah b. Sercis “Nebi (sav) yolculuğa çıktığı vakit şöyle derdi” demiştir:
"Allahumme ente’s-sâhibu fi’s-sefer, ve’l-halifetu fi’l-ehl. Allahummeshabnâ fi seferinâ vehlufnâ fi’l-ehl. Allahumme innî eûzû bike min va’sâi’s-sefer ve keâbeti’l-munkaleb ve mine’l-havri ba’de’l-kevn ve min da’veti’l-mazlâmi ve min sûi’l-manzari fi’l-ehli ve’l-mal"
"Allah’ım, bu yolculuğumuzda sahibimiz, geride bıraktığımız hane halkımıza vekilimiz Sensin. Allah’ım, bu yolculuğumuzda bize sahip, geride bıraktığımız ailemize vekil ol. Allah’ım, yolculuğun meşakkatinden, dönüşün üzüntüsünden, (dönüşte kötü bir durumla karşılaşmaktan) varlıktan sonra yokluğa düşmekten (iyi giden düzenimizin bozulmasından), mazlumun bedduasından, ailemizde ve malımızda kötü bir manzarayla karşılaşmaktan Sana sığınırım."
[Tirmizi der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir. Hadiste geçen (وَمِنَ الْحَوْرِ بَعْدَ الْكَوْنِ) ifadesi (الْحَوْرِ بَعْدَ الْكَوْرِ) şeklinde de rivayet edilmiştir. Her iki ifade de vücuh (yani lafız farklılığı anlam yakınlığı) söz konusu olup imandan sonra küfre, itaatten sonra mâsiyete dönüşü; yani bir şeyden sonra daha kötü bir şeye dönmeyi anlatır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Da'vât 41, 5/497
Senetler:
1. Abdullah b. Sercis el-Müzenî (Abdullah b. Sercis)
2. Ebu Abdurrahman Asım el-Ahvel (Asım b. Süleyman)
3. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
4. Ahmed b. Abde ed-Dabbî (Ahmed b. Abde b. Musa)
Konular:
Allah İnancı, kullarının vekilidir
Dua, sefere çıkarken, dönerken, konaklama yerinde
Hz. Peygamber, duaları
KTB, DUA
VEKALET
Mâlik, kendisine şu rivayetin ulaştığını bana bildrmiştir:
Rasulullah (sav) yolculuğa çıkmak istediği zaman ayağını üzengiye koydu mu şu duayı okurdu:
"Bismillah Allahumme ente’s-sahibu fi’s-sefer ve’l-halifetu fi’l-ehl, Alluhummezvî lenâ el-ard ve hevvin aleyna’s-sefer, Allahumme innî eûzû bike min vua’sâi’s-sefer ve min keâbeti’l-munkaleb ve min sui’l-manzari fi’l-mali ve’l-ehl"
"Allah’ım, yolculukta sahibimiz, ailemiz arasında vekilimiz sensin. Allah’ım, yeri bizim için yakınlaştır, yolculuğumuzun zorluklarını da kolaylaştır. Allah’ım, yolculuğun meşakkatlerinden, dönüşün vereceği ıstıraplardan, mal ve ailem hakkında kötü şeyler görmekten sana sığınırım."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
39501, MU001799
Hadis:
حَدَّثَنِى مَالِكٌ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا وَضَعَ رِجْلَهُ فِى الْغَرْزِ وَهُوَ يُرِيدُ السَّفَرَ يَقُولُ "بِاسْمِ اللَّهِ . اللَّهُمَّ أَنْتَ الصَّاحِبُ فِى السَّفَرِ وَالْخَلِيفَةُ فِى الأَهْلِ اللَّهُمَّ ازْوِ لَنَا الأَرْضَ وَهَوِّنْ عَلَيْنَا السَّفَرَ اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثَاءِ السَّفَرِ وَمِنْ كَآبَةِ الْمُنْقَلَبِ وَمِنْ سُوءِ الْمَنْظَرِ فِى الْمَالِ وَالأَهْلِ."
Tercemesi:
Mâlik, kendisine şu rivayetin ulaştığını bana bildrmiştir:
Rasulullah (sav) yolculuğa çıkmak istediği zaman ayağını üzengiye koydu mu şu duayı okurdu:
"Bismillah Allahumme ente’s-sahibu fi’s-sefer ve’l-halifetu fi’l-ehl, Alluhummezvî lenâ el-ard ve hevvin aleyna’s-sefer, Allahumme innî eûzû bike min vua’sâi’s-sefer ve min keâbeti’l-munkaleb ve min sui’l-manzari fi’l-mali ve’l-ehl"
"Allah’ım, yolculukta sahibimiz, ailemiz arasında vekilimiz sensin. Allah’ım, yeri bizim için yakınlaştır, yolculuğumuzun zorluklarını da kolaylaştır. Allah’ım, yolculuğun meşakkatlerinden, dönüşün vereceği ıstıraplardan, mal ve ailem hakkında kötü şeyler görmekten sana sığınırım."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', İsti'zân 1799, 1/380
Senetler:
1. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
Konular:
Allah İnancı, kullarının vekilidir
Dua, sefere çıkarken, dönerken, konaklama yerinde
Hz. Peygamber, duaları
KTB, DUA