30 Kayıt Bulundu.
Abdurrezzâk der ki: Bize İbn Cüreyc, ona Yezîd b. Abdullah b. Usame b. Hâd, ona Muhammed b. İbrahim b. Hâris et-Teymî, ona Süleymân b. Yesâr, ona da Abdullah b. Ebu Ümeyye şöyle rivayet etmiştir: Bir kadının kocası vefat etmişti. Bunun üzerine bir adam onunla evlenmek istedi (ve bu niyetini kendisine ima etti). Kadın, önceki kocasına ait bekleme süresi (iddet) dolunca – dört ay on gün – hamile olduğu hâlde doğum yaptı. Adam 'Bu da nedir şimdi?' dedi. Kadın da 'Bu çocuk sendendir' dedi. Adam 'Hayır, vallahi bu çocuk benden değildir' dedi. Bu durum Ömer b. el-Hattâb’a ulaştı. Kadını çağırttı ve ona sordu. Kadın 'Vallahi bu onun çocuğudur' dedi. Hz. Ömer, kadın hakkında soruşturma yaptı, ama onun hakkında hayırdan başak bir şey söylenmedi. Bunun üzerine Ömer bu işe hayret etti. Daha sonra câhiliye dönemini yaşamış bazı kadınlara haber gönderip bir araya getirdi ve kadının durumunu onlara anlattı. İçlerinden biri kadına 'Adet görür müydün?' dedi. Kadın 'Evet' dedi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: Bu kadının durumunu anladım. O, ilk kocasından hamile kalmıştı ama karnındaki cenin düşükte kalmış, kanlı akıntı olarak dışa atılmış gibi olmuştu. Fakat aslında cenin rahimde kalmıştı. İkinci kocasıyla cinsel ilişkiye girdiğinde, onun suyu (menisi) rahimdeki cenine ulaştı, o da canlandı, hareket etti ve bu sebeple artık kadın kan görmedi (adet kesildi). Bu çocuk işte o çocuktur. Doğum da dokuz ayı tamamlayınca gerçekleşti. Diğer kadınlar 'Doğru söyledi. Bu iş böyledir' dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer, o adam ile kadın arasında ayırma kararı verdi ve 'Sizi ayırmam, size bir kin ya da düşmanlıktan dolayı değildir. Sizi araştırdım, hakkınızda hep hayır işittim. Ancak ben kadınların ihtiyatlı olmalarını, (iddet sürelerini tam ve sabırlı şekilde beklemelerini) ve nikah için acele davranmamalarını sağlamak istedim' dedi."