29 Kayıt Bulundu.
Bize Ali, ona Hişam, ona Ma’mer, ona ez-Zührî rivayet etti; (T) Bana Ahmed b. Salih, ona Anbese, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Yahya b. Urve b. Zübeyr, ona da Urve b. Zübeyr, Hz. Âişe'den rivayet etmiştir: "Bazı kimseler Nebi’ye (sav) kâhinler hakkında soru sordu. O: 'Onlar hiçbir şey değildir' buyurdu. Onlar: 'Ey Allah’ın Rasulü, ama onlar bazen bir şey söylüyor ve gerçekten (öyle) oluyor' dediler. Bunun üzerine Nebi (sav) şöyle buyurdu: 'İşte o, haktan olan bir söz olup, onu cinlere mensup kişi belledikten sonra, (insanlar arasından) dostunun kulağına tavuğun gıdaklaması gibi fısıldar. Sonra (insanlardan olan kâhinler) o hak sözün arasına yüzden fazla yalan karıştırırlar."
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Zührî, ona Yahya b. Urve b. Zübeyir, ona babası (Zübeyir b. Avvâm), ona da Aişe şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah'ın Rasulü, kâhinler bizlere bir şeyler söylüyor, sonra da söyledikleri doğru çıkıyor' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Bu doğru sözü, cin (göklerden kulak hırsızlığı yapıp) kapar, sonra da dostunun kulağına fısıldar, o da buna yüz yalan daha ekler' buyurdu."
Bize Hasan b. Ali el-Hulvânî ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih, ona İbn Şihab, ona Ali b. Hüseyin, ona Abdullah b. Abbas, ona da Hz. Peygamber'in ashabından ensarlı bir zatşöyle haber vermiştir: "Sahabe bir gece Rasulullah (sav) ile birlikte otururlarken bir yıldız kaydı ve ortalık aydınlandı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onlara 'böyle yıldız kaydığında cahiliye döneminde derdiniz' diye sordu. 'Allah ve Rasulü bilir. Biz bu gece büyük bir adam doğdu ve bu gece büyük bir adam öldü derdik' dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:" "Yıldızlar, birisinin ölümünden veya doğumundan dolayı kaymaz. Fakat ismi yüce olan Rabbimiz bir işe karar verdiğinde arşı taşıyan melekler tesbih ederler. Daha sonra sırasıyla sema ehli tesbih çekerler. Ta ki bu tesbih dünya semasına ulaşır. Sonra Arşı taşıyan meleklerin peşinden gelenler, arşı taşıyan meleklere 'Rabbiniz ne buyuruyor' diye sorarlar. Sema ehli de haberi birbirlerine iletirler. Ta ki haber bizim şu semamıza kadar gelir. Cinler de işitilen bu haberi kaparak onu dostlarına aktarırlar ve bu yıldızla taşlanırlar. Onların getirdiği haber haktır. Lakin onlar ona yalan karıştırırlar ve eklemede bulunurlar."
Bize İshak, ona Muhammed b. Yusuf, ona Evzâî, ona Zührî, ona da Sehl b. Sa'd şöyle söylemiştir: "Uveymir, Aclân oğullarının reisi olan Âsim b. Adiyy'e geldi: 'Bir kimse karısını başka bir kimse ile zina ederken bulsa ve zina edeni öldürse, siz ona kısas mı uygularsınız? Yoksa bu kimsenin durumu nasıl olur? dedi. Bu meseleyi kendisi için Rasûlullah'a (sav) sormasını istedi. Bunun üzerine Asım, Hz. Peygamber'e (sav) gelip, 'Ey Allah'ın Rasûlü!' diye başlayarak sordu. Fakat Rasulullah bu sorulardan hoşlanmadı. Sonra Uveymir, Asım b. Adiyy'e durumu sordu. O da 'Rasulullah böyle sorulan çirkin gördü ve ayıpladı.' dedi. Bunun üzerine Uveymir: 'Vallahi vazgeçmem, bunu Rasalullah'a (sav) kendim sorarım.' dedi sonra da gidip: 'Bir kimse karısını başka bir kimse ile zina ederken bulsa ve zina edeni öldürse, siz de ona kısas mı uygularsınız? Yoksa bu kimsenin durumu nasıl olur? Bu konuda siz ne dersiniz?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav): "Sen ve eşinin hakkında Allah ayet indirmiştir." dedi. Sonra da bu çifte, Allah'ın kendi kitabında ifade ettiği gibi mülaene yapmayı emretti. Ve ilk önce erkek, karısına karşı lanetle yemin etti. (Sonra da kadın böyle yaptı.) Ardından Uveymir: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu kadınla evli kalırsam, ona zulmetmiş olurum.' dedi kadını boşadı. Uveymir ile karısının bu olayından sonra mülaene yapan çiftlerin -kocanın boşamasıyla- ayrılmaları bir sünnet (uygulama) oldu. Sonra Rasulullah, orada bulunanlara: "Bakınız! Eğer bu kadın gözleri kara ve iri, kalçaları büyük, bacakları şişkin olarak gelirse o zaman ben, Uveymir'in bu kişi hakkında doğru söylediğini kabul ederim. Ama eğer o, tüyleri sanki sıcak bir çöl kumunda gibi ince ve hafifse, o zaman ben Uveymir'in onun hakkında yalan söylediğini düşünürüm." dedi. Sonra kadın, Rasulullah'ın Uveymir'i doğruladığı üzere ve tasvir ettiği şekilde çocuk getirdi. Bu sebeple çocuk sonra anasına nisbet edildi.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Utbe kardeşi Sa'd (b. Ebu Vakkâs)'a “Zem'a'nın cariyesinin doğan (Abdurrahman), benim çocuğumdur, Bu çocuğu himayene al” diye vasiyet etti. Mekke'nin fethedildiği sene Mekke'ye varıldığında, Sa'd b. Ebu Vakkâs bu çocuğu aldı ve “bu çocuk kardeşimin oğludur. Nesebimize katılması konusunda kardeşim bana vasiyet etmiştir” dedi. Abd b. Zem'a da ayağa kalkıp “bu, benim kardeşimdir, babamın cariyesinin oğlu olup babamın döşeğinde doğmuştur” dedi. Her iki taraf iddialarını Hz. Peygamber'e taşıdılar. Sa'd b. Ebu Vakkâs “Ey Allah'ın Rasûlü, bu çocuk kardeşimin oğludur. Nesebimize katılması konusunda kardeşim bana vasiyet etmiştir” dedi. Abd b. Zem'a da “bu, benim kardeşimdir, babamın cariyesinin oğlu olup babamın döşeğinde doğmuştur” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Ey Abd b. Zem'a, bu çocuk senin kardeşindir" dedi, ardından "çocuk (doğduğu) döşeğe aittir. Zina eden erkeğe de mahrumiyet düşer" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (sav) çocuğun Utbe'ye benzediğini görünce eşi Sevde bt. Zem'a'ya "ey Sevde! Bundan sonra sen de Abdurrahman'ın yanında örtünü üzerine al, örtün" buyurdu. Abdurrahman, bu vakitten sonra vefat edinceye kadar, Sevde'yi örtüsüz olarak görmedi.