143 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr, ona babası (Abdullah b. Numeyr) ve Vekî; (T) Bize Ali b. Muhammed, ona dayısı Ya‘lâ, Vekî ve Ebu Muâviye, onlara İsmail b. Ebu Hâlid, ona Kays b. Ebu Hâzim, ona da Cerir b. Abdullah’ın şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), huzurunda oturduğumuz bir sırada dolunaya baktı ve 'Sizler bu dolunayı gördüğünüz gibi Rabbinizi apaçık göreceksiniz. Onu görmek için birbirinizin üstüne yığılmak, birbirinizi sıkıştırmak ihtiyacını duymayacaksınız. Bu sebeple gücünüz yettiğince güneş doğmadan önce ve güneş batmadan önce namaz kılmayı kesinlikle ihmal etmeyin' buyurdu, sonra da 'Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et' [Kaf, 50/39] ayetini okudu."
Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr, ona Yahya b. İsa er-Ramlî, ona el-A‘meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre demiştir: "Rasulullah (sav) 'Sizler on dördündeki ayı görmek için aranızda bir izdiham yaşar mısınız?' buyurdu. Ashab 'Hayır' deyince, Allah Rasulü 'Kıyamet gününde Rabbinizi görmek için de aynı şekilde izdiham yaşamazsınız' buyurdu."
Bize Muhammed b. Alâ el-Hemdânî, ona Abdullah b. İdris, ona el-A‘meş, ona Ebu Sâlih es-Semmân, ona da Ebu Saîd şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi görecek miyiz?' dedik, bize 'Bulutsuz bir öğle vaktinde güneşi görmek için birbirinizi sıkıştırıp izdiham yapar mısınız?' buyurdu. Biz 'Hayır' deyince bu sefer 'Peki, bulutsuz bir gecede on dördündeki ayı görmek için birbirinizi sıkıştırarak izdiham yapar mısınız' buyurdu. Sahabe 'Hayır' dedi. Bunun üzerine Allah Rasulü (sav) 'İşte Allah'ı görmek için göreceğiniz izdiham, en fazla bu ikisini görmek isterken birbirinize vereceğiniz sıkıntı kadardır' buyurdu."
Bize Amr b. Avn, ona Hâlid ve Huşeym, ona İsmail, ona Kays, ona da Cerir şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) huzurunda oturduğumuz bir sırada dolunaya baktı ve 'Sizler bu dolunayı gördüğünüz gibi Rabbinizi apaçık göreceksiniz. Onu görmek için birbirinizin üstüne yığılmak, birbirinizi sıkıştırmak ihtiyacını duymazsınız' buyurdu."
Bize Muhammed b. Tarif el-Kûfî, ona Câbir b. Nuh el-Hımmânî, ona el-A‘meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) 'Dolunayı görmek için birbirinizi sıkıştırır mısınız? Güneşi görmek için birbirinizi sıkıştırır mısınız?' diye sordu. Ashab 'Hayır' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'İşte sizler Rabbinizi de, dolunayı görmek için birbirinizi sıkıştırmaya gerek görmediğiniz gibi, göreceksiniz' buyurdu." [İsa (Tirmizi) der ki: Bu, hasen sahih garib bir hadistir. Aynı şekilde bu hadisi Yahya b. İsa er-Ramlî’ye ve daha başkalarına el-A‘meş, ona Ebu Salih, ona Ebu Hureyre, o da Nebi’den (sav) böylece rivayet etmiştir. Yine Abdullah b. İdris’e bu hadisi el-A‘meş, ona Ebu Salih, ona Ebu Saîd, o da Nebi’den (sav) böyle rivayet etmiştir. İbn İdris’in el-A‘meş’ten rivayet ettiği hadis mahfuz değildir, Ebu Salih’in, Ebu Hureyre’den, onun da Nebi’den (sav) naklettiği rivayet daha sahihtir. Aynı şekilde Suheyl b. Ebu Salih’e bu hadisi babası, ona Ebu Hureyre, Hz. Nebi’den de (sav) rivayet etmiştir. Bu hadisin benzeri Ebu Saîd tarafından başka yollarla da Hz. Nebi’den (sav) rivayet edilmiş olup, o da sahih bir hadistir.]
Bize Abde b. Abdullah, ona Hüseyin el-Cu’fî, ona Zâide, ona Beyân b. Bişr, ona Kays b. Ebu Hâzim, ona da Cerir’in şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ayın on dördü olduğu bir gecede yanımıza çıkıp geldi ve 'Sizler bunu görmek için izdiham yapmadan gördüğünüz gibi kıyamet gününde de Rabbinizi göreceksiniz' buyurdu."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir, Veki ve Ebu Üsame, onlara İsmail b. Ebu Halid, ona Kays b. Ebu Hazim, ona da Cerir b. Abdullah şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile oturuyorduk, ayın on dördüncü gecesinde dolunaya bir baktı ve 'sizler bunu görmek için birbirinize izdiham yapmadan gördüğünüz gibi Rabbinizi de göreceksinizdir. Bu sebeple güneş doğmadan önce ve güneş batmadan önce birer namazı vaktinde kılıp kaçırmama imkânınız varsa bunu yapınız' buyurdu. Sonra da 'güneşin doğmasından önce de batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et' [Kaf, 50/39] ayetini okudu."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir, Veki ve Ebu Üsame, onlara İsmail b. Ebu Halid, ona Kays b. Ebu Hazim, ona da Cerir b. Abdullah şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile oturuyorduk, ayın on dördüncü gecesinde dolunaya bir baktı ve 'sizler bunu görmek için birbirinize izdiham yapmadan gördüğünüz gibi Rabbinizi de göreceksinizdir. Bu sebeple güneş doğmadan önce ve güneş batmadan önce birer namazı vaktinde kılıp kaçırmama imkânınız varsa bunu yapınız' buyurdu. Sonra da 'güneşin doğmasından önce de batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et' [Kaf, 50/39] ayetini okudu."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir, Veki ve Ebu Üsame, onlara İsmail b. Ebu Halid, ona Kays b. Ebu Hazim, ona da Cerir b. Abdullah şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile oturuyorduk, ayın on dördüncü gecesinde dolunaya bir baktı ve 'sizler bunu görmek için birbirinize izdiham yapmadan gördüğünüz gibi Rabbinizi de göreceksinizdir. Bu sebeple güneş doğmadan önce ve güneş batmadan önce birer namazı vaktinde kılıp kaçırmama imkânınız varsa bunu yapınız' buyurdu. Sonra da 'güneşin doğmasından önce de batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et' [Kaf, 50/39] ayetini okudu."
Bize Muhammed b. İsmail, ona Hişam b. Ammar, ona Abdülhamid b. Habib b. Ebu İşrin, ona el-Evzâî, ona Hassan b. Atiye, ona Saîd b. Müseyyeb şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Hureyre ile karşılaştım, bana 'Allah bizi Cennet çarşısında buluştursun' dedi. Saîd 'Cennette çarşı var mı?' diye sordu. Ebu Hureyre 'Evet, Rasulullah (sav) bana şöyle haber verdi: Cennetlikler cennete girdikten sonra amellerinin üstünlüğüne göre orada konaklarına yerleşirler. Dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara verilen izin üzerine Aziz ve Celil Allah’ı ziyaret ederler. Onlara Arşını gösterir ve cennet bahçelerinden bir bahçe içerisinde onlara tecelli eder. Onlar için nurdan minberler, inciden minberler, yakuttan minberler, zebercetten minberler, altından minberler ve gümüşten minberler kurulur. Onların en alt mertebede olanları –ki aralarında alt mertebede kimse yoktur- misk ve kâfur tepeleri üzerine oturur. Kürsüleri (minberleri) üzerinde oturan kimselerin oturdukları yerleri itibariyle kendilerinden daha üstün olduğu onlara gösterilmez (hissettirilmez). Ebu Hureyre der ki: Ben 'Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi görecek miyiz' dedim. 'Evet, güneşi ve dolunayı görmek için birbirinizi itip kakar mısınız?' buyurdu. Biz 'Hayır' dedik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Aynı şekilde Aziz ve Celil Rabbinizi görmekte de birbirinizle itişmezsiniz. O mecliste Aziz ve Celil Allah’ın herkesle tercümansız ve aracısız konuşur. Hatta O sizden birisine 'Ey filan kişi, şu şu işi yaptığın günü hatırlıyor musun' diyecek ve ona dünyada iken yapmış olduğu bazı günahlarını hatırlatacaktır. O kişi 'Rabbim günahlarımı bağışlamamış mıydın?' diyecek. Yüce Allah 'Elbette bağışladım, zaten mağfiretimin genişliği sayesinde sen bu konumuna ulaşabildin' diyecek. Onlar bu halde iken, üstlerinden bir bulut onları bürüyüverecek, üzerlerine kesinlikle benzerini duymadıkları hoş bir koku yağdıracak, sonra da 'Haydi sizin için hazırlamış olduğun ikram ve lütuflara kalkın, canınızın çektiği her ne ise onu alın' buyuracak. Bunun üzerine biz, meleklerin her tarafını kuşattıkları bir pazara geleceğiz. O pazarda gözlerin benzerini görmediği, kulakların işitmediği ve kalplerin hatırlarından geçirmediği şeyler vardır. Bu sefer canımızın çektiği ne olursa, bize (konaklarımıza) taşınıp götürülecek. Orada ne bir şey satılır, ne bir şey satın alınır. O pazarda cennetlikler birbirleriyle karşılaşırlar, yüksek konumdaki bir adam gelir ve daha aşağı mertebedeki birisiyle karşılaşır –ki aralarında daha aşağı mertebede kimse yoktur- onun üzerindeki elbiselerden (alt mertebedeki kişi) hoşlanınca, daha sözünü tamamlamadan, derhal onun üzerinde ondan daha güzel elbiseler görünür. Çünkü orada hiç kimsenin üzülmemesi gerekir. Sonra evlerimize döneriz, eşlerimiz 'Merhaba hoş safa geldiniz, bizden ayrıldığınız vakitteki hale göre daha da güzel ve daha hoş kokularla geri geldiniz' diyerek bizi karşılar. Biz de 'Biz bugün, Aziz, Celil ve Cebbar Rabbimizle oturduk, Bu yüzden, bu şekilde size dönmek bize layık ve haktır' deriz." [Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu garip bir hadistir. Biz bu rivayeti sadece bu tarikle biliyoruz. Süveyd b. Amr, bu hadisin bir bölümünü Evzâî’den rivayet etmiş bulunmaktadır.]