Giriş

Bize Hennâd, ona Ebu Avâne, ona Asım el-Ahvel, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Ebu Zer, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her aydan üç gün oruç tutan kimse, senenin tamamını oruçlu geçirmiş demektedir. Nitekim Allah (ac), Kitab'ında bunu tasdik eden şu ayeti indirmiştir: (Bir iyilik yapana, onun on misli ecir vardır.) Bir gün, on güne karşılık gelmektedir." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu hadisi Şu'be, Ebu Şimr ve Ebu Teyyâh'tan, onlar Ebu Osman'dan, o da Ebu Hureyre vasıtasıyla Nebî'den (sav) nakletmiştir.]


    Öneri Formu
14325 T000762 Tirmizi, Savm, 54

Bize Yezid b. Harun, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme (Abdullah b. Abdurrahman), ona da Ebu Hüreyre (ra) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Andolsun ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Oruçlu için iki sevinç ânı vardır: Biri, orucunu açtığı an yaşadığı sevinç, diğeri de kıyamet günü [Rabb'ine kavuştuğu an] yaşayacağı sevinçtir."


    Öneri Formu
41925 DM001810 Darimi, Savm, 50

Bize Muhammed b. Müsenna el-Anezî, Ebu Ma'n er-Rekâşî ve İshak b. Mansur, hepsine Ebu Âsım, -lafız İbnü Müsenna'ya aittir-, ona Dahhak Ebu Âsım, ona Hayve b. Şurayh, ona Yezid b. Ebu Habib, ona da İbn Şemâse el-Mehrî şöyle rivayet etmiştir: "Ölüm döşeğinde olan Amr b. Âs'ın yanına geldik. Uzun uzun ağladı ve yüzünü duvara döndü. Oğlu ona 'Babacığım! Rasulullah seni şununla müjdelemedi mi? Rasulullah seni bununla müjdelemedi mi?' demeye başladı. Bunun üzerine yüzünü bize döndü ve şunları söyledi: Elbette ki (ahiret için) hazırladığımız en iyi şey Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmektir. Ben üç halde bulundum. Rasulullah'a (sav) benden daha fazla kin duyan kişi yoktu. Bir yolunu bulup onu öldürmeyi o kadar istiyordum ki. Eğer bu hal üzere ölseydim cehennemliklerden olurdum. Allah kalbimi İslam'a açıp (dinine girmeyi) bana nasip edince Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna gelip sağ elini uzat da sana biat edeyim dedim. Sağ elini açtı. Ben hemen elimi çektim. Hz. Peygamber (sav) 'ne oldu sana Ey Amr?' diye sordu. Ben de 'Sana bir şart koşmak istiyorum' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Ne şartı koşacaksın bakalım' diye sorunca 'Beni affet' dedim. Bunun üzerine 'Ey Amr! Bilmez misin, nasıl hicret ve hac kendilerinden önce işlenen kötülükleri siliyorsa, Müslüman olmak da kendisinden önce yapılan (hataları) siler' buyurdu. Artık benim için Rasulullah'tan (sav) daha sevimli, gözümde ondan daha değerli kimse yoktu. Ona beslediğim saygı ve hürmet sebebiyle kendisine doya doya bakamazdım. Benden onu anlatmamı isteseler bunu yapamazdım. Çünkü onu doya doya seyredemezdim. Eğer bu hal üzere ölseydim cennete girenlerden olmayı ümit ederdim. Ne var ki bundan sonra üzerimize bazı işler aldık. Bunlar karşısında halim nice olur bilmiyorum. Öldüğüm zaman cenazemde yas eden kadınlar veya ateş olmasın. Beni gömerken üzerime toprağı iyice yayın. Sonra kabrimin etrafında bir deve kesilip dağıtılıncaya geçen süre kadar bekleyin de sizin refakatinizle teselli bulayım ve Rabbimin elçilerini nasıl karşılayacağıma bakayım."


    Öneri Formu
880 M000321 Müslim, İman, 192

Bize Ebû Bekir b. Ebû Şeybe, Züheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim -lafız Ebû Bekir'e aittir-, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona Ebu'z-Zinâd, ona A'rec, ona da Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah şöyle buyurdu: Kulum bir günah işlemeyi düşündüğü zaman onu yazmayın. Eğer işlerse bir günah olarak yazın. Kulum iyilik yapmaya niyet eder ama yapmazsa bir iyilik olarak yazın. Eğer yaparsa, on iyilik olarak yazın."


    Öneri Formu
281014 M000334-2 Müslim, İman, 203


    Öneri Formu
49072 HM006029 İbn Hanbel, II, 121

Bize İshak b. Mansur, ona Abdurrezzak, ona Ma’mer, ona Hemmâm, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasul-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu: "Sizden biri İslâmını güzelleştirirse, yapacağı her bir iyiliğe karşılık kendisine on kattan yedi yüz kata kadar sevap yazılır; yapacağı her bir kötülüğe karşılık bir günah yazılır."


    Öneri Formu
1110 B000042 Buhari, İman, 31

Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Süleyman, ona Şerik b. Abdullah'ın naklettiğine göre (Enes) b. Malik, Rasulullah'ın (sav) Kâbe'den başlayan İsrâ gecesiyle ilgili şöyle demiştir: "Kendisine henüz vahiy gelmeden önce, Mescid-i Haram'da uyuduğu esnada Rasulullah'ın (sav) yanına (sav) üç kişilik bir grup geldi. İlki, “Şunlardan hangisi o?” diye sordu. Ortancası “Onların en hayırlı olanı” dedi. Sonuncusu da “Öyleyse içlerinden o en hayırlı olanı alın, götürelim” dedi. O gece sadece bu rüya olayı meydana geldi ve Hz. Peygamber (sav) onları bir daha görmedi. Nihayet o üç kişi bir başka gece, kalbinin görebileceği bir şekilde Hz. Peygamber'in (sav) yanına tekrar geldiler. Onlar geldiğinde Hz. Peygamber'in gözü uyuyor, ama kalbi uyumuyordu. Zaten bütün peygamberler böyledir; onların gözleri uyur, kalpleri uyumaz. Gelenler, Hz. Peygamber (sav) ile hiç konuşmadan, onu doğrudan götürüp Zemzem kuyusunun yanına koydular. Hz. Peygamber (sav) ile ilgili operasyonu, o üç melek arasından Cebrail üstlendi. Cebrail, önce onun göğsünü boğazına kadar yardı. Yarma işlemini bitirdikten sonra, kendi eliyle aldığı Zemzem suyuyla o bölgeyi güzelce yıkadı ve göğüs boşluğunun içini tertemiz yaptı. Sonra içinde altın maşrapa bulunan altın bir leğen, içi iman ve hikmetle doldurulmuş olarak getirildi. Cebrail, Hz. Peygamber'in (sav) göğsünü ve şah damarlarını iman ve hikmetle doldurdu ve ameliyat için açtığı göğsü tekrar kapattı. Operasyondan sonra onu dünyaya en yakın sema katına çıkardı ve kapılardan birine vurdu. Sema halkı “Kim o?” diye seslendi. “Cebrail” dedi. “Yanındaki kim?” diye sordular. “Yanımdaki Muhammed'dir” dedi. “ona davet gönderildi mi?” diye sordu. Cebrail'in “Evet” cevabı üzerine içeridekiler, “Öyleyse hoş geldi, sefalar getirdi” dediler ve birbirlerine müjdelediler. Sema halkı, kendilerine bildirinceye kadar, Allah'ın yeryüzünde Hz. Muhammed (sav) hakkında neyi dilediğini bilmiyorlardı. Sonra dünyaya en yakın semada Adem'i gördüler. Cebrail Hz. Peygamber'e “Bu, baban Adem'dir. Ona selam ver” dedi. Hz. Peygamber, Adem'e selam verdi. Adem de onun selamını aldıktan sonra “Hoş geldin, sefalar getirdin, oğlum! Sen ne iyi oğulsun” diyerek karşılık verdi. Sonra akmakta olan iki nehir gördüler. Hz. Peygamber (sav) “Bu iki nehir de nedir, ey Cibril?” diye sordu. Cebrail “Bunlar, Nil ve Fırat nehirlerinin asıl kaynaklarıdır” dedi. Sonra semada gezinirken Hz. Peygamber (sav) üzerinde inci ve zebercetten yapılmış saray bulunan bir başka nehir gördü. Elini nehre değdirdi, bir de baktı ki misk! “Bu nedir, ey Cibril?” diye sordu. Cebrail “Bu, Rabb'inin senin için sakladığı Kevser'dir” dedi. Sonra onu ikinci kat semaya çıktı. Tıpkı ilk kattakiler gibi, bu katın görevli melekleri de Cebrail'e “Kim o?” diye seslendiler. “Cebrail” dedi. “Yanındaki kim?” diye sordular. “Yanımdaki Muhammed'dir” dedi. “ona davet gönderildi mi?” diye sordular. Cebrail'in “Evet” cevabı üzerine içeridekiler “Hoş geldi, sefalar getirdi” dediler. Sonra Cebrail Hz. Peygamber'i üçüncü sema katına çıkardı. Orada görevli melekler de, tıpkı birinci ve ikinci kattakiler gibi sorular sordular. Sonra onu dördüncü sema katına çıkardı. O katın görevlileri de aynı soruları sordular. Sonra onu beşinci sema katına çıkardı. Beşinci katın görevlileri de aynı soruları sordular. Sonra onu altıncı sema katına çıkardı. Altıncı katın görevlileri de aynı soruları sordular. Sonra onu yedinci sema katına çıkardı. O katın görevli melekleri de aynı soruları sordular. Her bir katta, Hz. Peygamber'in isimlerini söylediği peygamberler vardı. Hatırlayabildiğim kadarıyla ikinci katta İdris peygamber, dördüncü katta Harun peygamber, beşinci katta adını hatırlayamadığım bir başka bir peygamber, altıncı katta İbrahim peygamber ve yedinci katta, Allah'ın kelamına doğrudan muhatap olma şeref ve üstünlüğüne ermiş Musa peygamber vardı. Musa “Ey Rabb'im! Ben hiç kimsenin benden daha yüksek makama çıkarılacağını sanmazdım” dedi. Sonra Cebrail Hz. Peygamber'i, Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği bir şekilde yedinci sema katının üstüne yükseltti. Sonunda Hz. Peygamber (sav) Sidretü'l-müntehâya geldi. İzzet sahibi ve Cebbar olan Allah da Hz. Muhammed'e yaklaştı, derken aşağıya sarkıp daha da yaklaştı. O kadar ki, ona iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. Ve o anda Allah ona, bildirdiği vahiyler arasında “Ümmetine her gün ve gecede elli vakit namaz kılmak farzdır” hükmü vardı. Sonra Hz. Peygamber (sav) aşağı indi, Musa'nın yanına geldi. Musa onu durdurarak “Muhammed! Rabb'in sana ne emretti?” diye sordu. Hz. Peygamber (sav) “Rabb'im bana her gün ve gecede elli vakit namaz kılmayı emretti” deyince Musa “Ümmetinin buna gücü yetmez. Sen hemen geri dön de, Rabb'in senin ve ümmetinin sorumluluğunu hafifletsin” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, sanki kendisine danışmak istercesine Cebrail'e baktı. Cebrail “Evet, istersen öyle yap” diye işaret etti ve onu Cebbar olan Allah'ın huzuruna yükseltti. Hz. Peygamber, önceki makamında “Ey Rabb'im! bizim namaz sorumluluğumuzu hafiflet. Çünkü ümmetimin buna gücü yetmez” diye yalvardı. Bunun üzerine Allah (cc), namazı on vakte indirdi. Sonra Hz. Peygamber Musa'nın yanına döndü. Musa, Hz. Peygamber'i yine durdurdu ve onu Rabb'inin yanına tekrar tekrar gönderdi. Sonunda namaz beş vakte indi. Sonra Musa onu beş vakitle ilgili de durdurup “Ey Muhammed! Vallahi ben, kavmim İsrail oğullarına bundan daha azı ile döndüm de yine de onlar zayıflık gösterip onu da terk ettiler. Kaldı ki senin ümmetin vücut, kalp, beden, göz ve kulak bakımından benim ümmetimden daha zayıf. Sen hemen geri dön de, Rabbin sorumluluğunu biraz daha hafifletsin” dedi. Musa'nın her teklifinde Hz. Peygamber (sav) kendisine danışmak üzere Cebrail'e bakıyor ve Cebrail bunda bir sakınca görmüyordu. Cebrail, Hz. Peygamber'i beşinci kez huzura çıkardı. Hz. Peygamber “Ey Rabbim! Benim ümmetimin vücudu, kalbi, kulağı ve bedeni zayıftır. Bizim sorumluluğumuzu hafiflet!” diye yalvardı. Bunun üzerine Cebbar olan Allah “Ey Muhammed!” diye seslendi. Hz. Peygamber (sav) “Buyur ya Rab! Emrine amadeyim” dedi. Allah (cc) “Bilmiş ol ki, benim nezdimde, hüküm değişmez. Hüküm, Ana Kitap'ta sana farz kıldığım şekildedir. Her iyilik on katıyla ödüllendirilecektir. Bundan dolayı, aslında Ana Kitap'ta elli vakit olan namaz, sana beş vakte indirilmiştir” buyurdu. Hz. Peygamber (sav) Musa'nın yanına döndü. Musa “Ne yaptın?” diye sordu. Hz. Peygamber (sav) “Rabbim bizim sorumluluğumuzu hafifletti de her iyiliğe karşı bize on kat mükafat verdi” dedi. Musa “Vallahi ben, İsrail oğullarına bundan daha azını istedim, onu da terk ettiler. Sen Rabbine dön de, senin sorumluluğunu tekrar hafifletsin” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) “Ey Musa! Yanına sürekli gidip gelmekten dolayı artık Rabbimden utanıyorum” buyurdu. Cebrail de ona “Haydi, Allah'ın adını anarak in!” dedi." Ravi der ki: Hz. Peygamber (sav), Mescid-i Haram'dayken uykudan uyandı.


    Öneri Formu
30519 B007517 Buhari, Tevhid,37

Bize Yezid, ona Cerir b. Hazim, ona Beşşar b. Ebu Seyf, ona el-Velid b. Abdurrahman, Iyaz b. Ğutayf’ın şöyle anlattığını rivayet etti: Hastalanan Ebu Ubeyde’yi ziyaret etmek üzere evine gitmiştik. Bize dedi ki: Ben Hz. Peygamber’den duydum şöyle diyordu: "Kim, ihtiyaç fazlasından Allah yolunda harcama yaparsa, yediyüz kat fazlasını alır. Kim kendine veya ailesine harcama yapar veya bir hastayı ziyaret eder ya da yoldan rahatsızlık verici bir şeyi kaldırırsa (bu bir iyiliktir ve) iyiliğe on misli karşılık verilir. Oruç (gıybet vs. gibi bir günahla) zedelenmediği sürece kalkandır. Allah kimi vücud (sağlığı) ile imtihan ederse o günahına kafarettir."


    Öneri Formu
40807 HM001701 İbn Hanbel, I, 195


    Öneri Formu
893 M000334 Müslim, İman, 203


    Öneri Formu
281015 M000334-3 Müslim, İman, 203