حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ عَاصِمٍ الأَحْوَلِ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ النَّهْدِىِّ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ صَامَ مِنْ كُلِّ شَهْرٍ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ فَذَلِكَ صِيَامُ الدَّهْرِ » . فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ تَصْدِيقَ ذَلِكَ فِى كِتَابِهِ ( مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا ) . الْيَوْمُ بِعَشْرَةِ أَيَّامٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صحيح . وَقَدْ رَوَى شُعْبَةُ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ أَبِى شِمْرٍ وَأَبِى التَّيَّاحِ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14325, T000762
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ عَاصِمٍ الأَحْوَلِ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ النَّهْدِىِّ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ صَامَ مِنْ كُلِّ شَهْرٍ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ فَذَلِكَ صِيَامُ الدَّهْرِ » . فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ تَصْدِيقَ ذَلِكَ فِى كِتَابِهِ ( مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا ) . الْيَوْمُ بِعَشْرَةِ أَيَّامٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صحيح . وَقَدْ رَوَى شُعْبَةُ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ أَبِى شِمْرٍ وَأَبِى التَّيَّاحِ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Ebu Avâne, ona Asım el-Ahvel, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Ebu Zer, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Her aydan üç gün oruç tutan sene(nin tamamını) oruç(lu) (geçirmiş demektedir). Nitekim Allah (ac), bunu Kitâb'ında bunu tasdik (edip) ''bir iyilikle gelene onun on misli vardır'' (ayetini) indirmiştir. Bir gün, on güne karşılık gelmektedir.
Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu hadisi Şu'be, Ebu Şimr ve Ebu Teyyâh'tan, onlar Ebu Osman'dan, o da Ebu Hureyre vasıtasıyla Nebî'den (sav) nakletmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Savm 54, 3/135
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Osman en-Nehdî (Abdurrahman b. Mül b. Amr b. Adiy b. Vehb)
3. Ebu Abdurrahman Asım el-Ahvel (Asım b. Süleyman)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
KTB, ORUÇ
Nafile Oruç, nafile orucun fazileti
Oruç Olgusu
Oruç, Nafile Oruç, ayda üç gün oruç tutmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20637, N002221
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عِيسَى قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ عَنْ عَمْرٍو عَنْ بُكَيْرٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « كُلُّ حَسَنَةٍ يَعْمَلُهَا ابْنُ آدَمَ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا إِلاَّ الصِّيَامَ لِى وَأَنَا أَجْزِى بِهِ » .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. İsa, ona (Abdullah) b. Vehb, ona Amr (b. Haris), ona Bükeyr (b. Abdullah), ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Ademoğlunun yaptığı her iyiliğe karşılık on kat mükafat vardır. [Allah (cc),] 'ancak, oruç benim [rızam] içindir ve onun mükafatını da ben vereceğim' [buyurmuştur]."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Sıyâm 42, /2232
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Abdullah Bükeyr b. Abdullah el-Kuraşî (Bükeyr b. Abdullah b. Eşec)
4. Amr b. Haris el-Ensarî (Amr b. Haris b. Yakub)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Ahmed b. Ebu Musa el-Mısri (Ahmed b. İsa b. Hassan)
Konular:
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
Oruç Olgusu
Oruç, ahiretteki karşılığı
Oruç, önemi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32281, İM004212
Hadis:
حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا صَالِحُ بْنُ مُوسَى عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ عَائِشَةَ بِنْتِ طَلْحَةَ عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَسْرَعُ الْخَيْرِ ثَوَابًا الْبِرُّ وَصِلَةُ الرَّحِمِ وَأَسْرَعُ الشَّرِّ عُقُوبَةً الْبَغْىُ وَقَطِيعَةُ الرَّحِمِ » .
Tercemesi:
Bize Süveyd b. Said, ona Salih b. Musa, ona Muaviye b. İshak, ona Aişe bt. Talha, ona da Müminlerin Annesi Aişe'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Karşılığı en hızlı verilen hayır, iyilik yapmak ve akraba ile ilgilenmek [sıla-i rahim]dir. Cezası en hızlı verilen kötülük ise zulmetmek ve akraba ile ilişkiyi kesmektir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 23, /683
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ümmü İmran Aişe bt. Talha el-Kurayşiyye (Aişe bt. Talha b. Ubeydullah)
3. Muaviye b. İshak et-Teymî (Muaviye b. İshak b. Talha b. Ubeydullah b. Osman)
4. Salih b. Musa et-Talhî (Salih b. Musa b. Ubeydullah b. İshak b. Talha)
5. Ebu Muhammed Süveyd b. Saîd el-Herevî (Süveyd b. Saîd b. Sehl b. Şehriyâr)
Konular:
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
KTB, İYİLİK, BİRR,
Zulüm, zulüm cezasız kalmaz
Öneri Formu
Hadis Id, No:
41925, DM001810
Hadis:
أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أنبأنا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« لخَلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ ، وَلِلصَّائِمِ فَرْحَتَانِ : فَرْحَةٌ عِنْدَ فِطْرِهِ ، وَفَرْحَةٌ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ».
Tercemesi:
Bize Yezid b. Harun, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme (Abdullah b. Abdurrahman), ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Andolsun ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Oruçlu için iki sevinç ânı vardır: Biri, orucunu açtığı an yaşadığı sevinçtir; diğeri de kıyamet günü [Rabb'ine kavuştuğu an] yaşayacağı sevinçtir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Savm 50, 2/1109
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Amr el-Leysî (Muhammed b. Amr b. Alkame b. Vakkas)
4. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
Konular:
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
KTB, ORUÇ
Oruç Olgusu
Oruç, ahiretteki karşılığı
Oruç, oruçlunun ağız kokusu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
44843, DM002588
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ الْمُعْتَمِرِ عَنْ رِبْعِىِّ بْنِ حِرَاشٍ أَنَّ حُذَيْفَةَ حَدَّثَهُمْ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« تَلَقَّتِ الْمَلاَئِكَةُ رُوحَ رَجُلٍ مِمَّنْ قَبْلَكُمْ فَقَالُوا : عَمِلْتَ مِنَ الْخَيْرِ شَيْئاً؟ فَقَالَ : لاَ. قَالُوا : تَذَكَّرْ. قَالَ : كُنْتُ أُدَايِنُ النَّاسَ فَآمُرُ فِتْيَانِى أَنْ يُنْظِرُوا الْمُعْسِرَ وَيَتَجَاوَزُوا عَنِ الْمُوسِرِ. قَالَ قَالَ اللَّهُ : تَجَاوَزُوا عَنْهُ ».
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Yunus, ona Züheyr (b. Muaviye), ona Mansur b. Mu'temir, ona Rib'î b. Hıraş, ona da Huzeyfe (b. Yeman) rivayet etmiştir. Rasululah (sav) şöyle buyurdu:
Melekler sizden önceki ümmetlerden bir adamın ruhunu aldıktan sonra "[Hayattayken] herhangi bir iyilik yapmış mıydın?" diye sormuşlar. Adam, "Hayır" demiş. Melekler, "Hatırla[maya çalış]!" diye ısrar edince adam, "Ben insanlara borç verirdim" demiş. "Genç çalışanlarıma da, darda kalana süre tanımalarını, zengin olanın ise [ödemedeki ufak-tefek] eksiklerine göz yummalarını emrederdim." Bunun üzerine Allah [da meleklerine], "Siz de onun kusurlarına göz yumun!" buyurmuş.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Buyû' 14, 3/1658
Senetler:
1. Ebu Abdullah Huzeyfe b. Yeman el-Absî (Huzeyfe b. Huseyl b. Cabir)
2. Ebu Meryem Rib'î b. Hiraş el-Absî (Rib'î b. Hiraş b. Cahş)
3. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
4. Züheyr b. Muaviye el-Cu'fî (Züheyr b. Muaviye b. Hadîc b. Rahîl b. Züheyr b. Hayseme)
5. Ebu Abdullah Ahmed b. Yunus et-Temimî (Ahmed b. Abdullah b. Yunus b. Abdullah b. Kays)
Konular:
Borç, borca kolaylık sağlayanın, bir kısımını affedenin uhrevi durumu
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
46970, DM002828
Hadis:
حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ سُلَيْمَانَ حَدَّثَنَا الْجَعْدُ أَبُو عُثْمَانَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا رَجَاءٍ الْعُطَارِدِىَّ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فِيمَا يَرْوِيهِ عَنْ رَبِّهِ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« إِنَّ رَبَّكُمْ رَحِيمٌ ، مَنْ هَمَّ بِحَسَنَةٍ فَلَمْ يَعْمَلْهَا كُتِبَتْ لَهُ حَسَنَةً ، فَإِنْ عَمِلَهَا كُتِبَتْ عَشْراً إِلَى سَبْعِمِائَةٍ إِلَى أَضْعَافٍ كَثِيرَةٍ ، وَمَنْ هَمَّ بِسَيِّئَةٍ فَلَمْ يَعْمَلْهَا كُتِبَتْ لَهُ حَسَنَةً ، فَإِنْ عَمِلَهَا كُتِبَتْ وَاحِدَةً أَوْ يَمْحُوهَا ، وَلاَ يَهْلِكُ عَلَى اللَّهِ إِلاَّ هَالِكٌ ».
Tercemesi:
Bize Affan (b. Müslim), ona Cafer b. Süleyman, ona Ebu Osman Ca'd (b. Dinar), ona Ebu Racâ (İmran b. Teym) el-Utâridî, ona da (Abdullah) b. Abbas'ın -Rasulullah'ın (sav) Rabb'inden (cc) aktardığı kudsî hadisler arasında- rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Rabb'iniz gerçekten çok merhametlidir. Kim bir iyilik yapmaya karar verir de yapamazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır. Eğer o iyiliği yaparsa, ona on katından yedi yüz katına, hatta daha fazla katlarda sevap yazılır. Kim bir kötülük yapmaya karar verir de yapmazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır. Eğer o kötülüğü işlerse ya bir kötülük günahı yazılır ya da Allah onun günahını siler. Allah'ın [bu sonsuz merhameti] karşısında ancak, [günah işlemekte ısrar ettiği için] helak[i kesin] olan kimse helak olur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Rikâk 70, 3/1833
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Racâ İmran b. Milhân el-Utâridî (İmrân b. Teym)
3. Ebu Osman Ca'd b. Dinar el-Yeşkurî (Ca'd b. Dinar)
4. Ebu Süleyman Cafer b. Süleyman ed-Duba'î (Cafer b. Süleyman)
5. Ebu Osman Affân b. Müslim el-Bahilî (Affân b. Müslim b. Abdullah)
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Hadis, Kudsi Hadis
İyilik, iyiliğin kötülüğü gidermesi
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
Kötülük
Öneri Formu
Hadis Id, No:
209812, İHS000375
Hadis:
375 - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْحُسَيْنِ بْنِ مُكْرَمٍ بِالْبَصْرَةِ، قَالَ: حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيِّ بْنِ بَحْرٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ: حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ سِنَانٍ أَبُو سِنَانٍ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَجُلًا، قَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، إِنَّ الرَّجُلَ يَعْمَلُ الْعَمَلَ وَيُسِرُّهُ، فَإِذَا اطُّلِعَ عَلَيْهِ، سَرَّهُ؟، قَالَ: «لَهُ أَجْرَانِ: أَجْرُ السِّرِّ، وَأَجْرُ الْعَلَانِيَةِ»
قَالَ أَبُو حَاتِمٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: قَوْلُهُ «إِنَّ الرَّجُلَ يَعْمَلُ الْعَمَلَ وَيُسِرُّهُ، فَإِذَا اطُّلِعَ عَلَيْهِ سَرَّهُ» مَعْنَاهُ أَنَّهُ يَسُرُّهُ أَنَّ اللَّهَ وَفَّقَهُ لِذَلِكَ الْعَمَلِ، فَعَسَى يُسْتَنُّ بِهِ فِيهِ، فَإِذَا كَانَ كَذَلِكَ، كُتِبَ لَهُ أَجْرَانِ، وَإِذَا سَرَّهُ ذَلِكَ لِتَعْظِيمِ النَّاسِ إِيَّاهُ، أَوْ مَيْلِهِمْ إِلَيْهِ، كَانَ ذَلِكَ ضَرْبًا مِنَ الرِّيَاءِ، لَا يَكُونُ لَهُ أَجْرَانِ وَلَا أَجْرٌ وَاحِدٌ.
Tercemesi:
Bize Muhammed İbnu'l-Huseyn İbn Mukram, Basra'da haber verdi: Bize Amr İbn Alî İbn Bahr anlattı: Bize Ebû Dâvûd anlattı: Saîd İbn Sinân Ebû Sinân bize, Hubeyb İbn Ebû Sâbit'ten, o da Ebû Sâlih'ten, o da Ebû Hureyre'den anlattı:
Bir adam dedi ki: Ey Allâh'ın Elçisi, bir kişi bir işi gizlice yapıyor, ortaya çıkınca da bundan mutlu oluyor? Buyurdu ki: Onun için iki sevap vardır: Gizlice yapmanın sevabı ve açıkta yapmanın sevabı.
Ebû Hâtim (İbn Hibbân) (r.a.): 'Bir kişi bir işi gizlice yapıyor; ortaya çıkınca da bundan mutlu oluyor' sözü şu anlama gelir: O kişi, Allâh'ın kendisini bu işte başarılı kıldığına mutlu olur ve başkalarının da örnek alması ümidine kapılır, böyle olunca da kendisine iki sevap yazılır. Ancak bu durum, onu, insanların kendisini yüceltmesi ya da kendisine sempati duymaları açısından sevindirirse, bu gösteriş gibi bir şey olur; böyle olunca da değil iki sevap bir sevap bile yoktur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Birr ve'l-İhsan 375, 2/99
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Amel, açıkça yapmak
Amel, ecri/mükafatı iki kat verilecek olan ameller
Amel, gizli yapmak
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de âkıbetçe daha iyidir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
277593, KK19/76
Hadis:
وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَّرَدًّا
Tercemesi:
Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de âkıbetçe daha iyidir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, Meryem 19/76, /
Senetler:
()
Konular:
Amel, salih amel
Hidayet, Hidayete vesile olmanın mükafaatı
İman, imanın artıp eksilmesi
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30519, B007517
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنِى سُلَيْمَانُ عَنْ شَرِيكِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّهُ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ مَالِكٍ يَقُولُ لَيْلَةَ أُسْرِىَ بِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ مَسْجِدِ الْكَعْبَةِ أَنَّهُ جَاءَهُ ثَلاَثَةُ نَفَرٍ قَبْلَ أَنْ يُوحَى إِلَيْهِ وَهْوَ نَائِمٌ فِى الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ، فَقَالَ أَوَّلُهُمْ أَيُّهُمْ هُوَ فَقَالَ أَوْسَطُهُمْ هُوَ خَيْرُهُمْ . فَقَالَ آخِرُهُمْ خُذُوا خَيْرَهُمْ . فَكَانَتْ تِلْكَ اللَّيْلَةَ ، فَلَمْ يَرَهُمْ حَتَّى أَتَوْهُ لَيْلَةً أُخْرَى فِيمَا يَرَى قَلْبُهُ ، وَتَنَامُ عَيْنُهُ وَلاَ يَنَامُ قَلْبُهُ وَكَذَلِكَ الأَنْبِيَاءُ تَنَامُ أَعْيُنُهُمْ وَلاَ تَنَامُ قُلُوبُهُمْ ، فَلَمْ يُكَلِّمُوهُ حَتَّى احْتَمَلُوهُ فَوَضَعُوهُ عِنْدَ بِئْرِ زَمْزَمَ فَتَوَلاَّهُ مِنْهُمْ جِبْرِيلُ فَشَقَّ جِبْرِيلُ مَا بَيْنَ نَحْرِهِ إِلَى لَبَّتِهِ حَتَّى فَرَغَ مِنْ صَدْرِهِ وَجَوْفِهِ ، فَغَسَلَهُ مِنْ مَاءِ زَمْزَمَ بِيَدِهِ ، حَتَّى أَنْقَى جَوْفَهُ ، ثُمَّ أُتِىَ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ فِيهِ تَوْرٌ مِنْ ذَهَبٍ مَحْشُوًّا إِيمَانًا وَحِكْمَةً ، فَحَشَا بِهِ صَدْرَهُ وَلَغَادِيدَهُ - يَعْنِى عُرُوقَ حَلْقِهِ - ثُمَّ أَطْبَقَهُ ثُمَّ عَرَجَ بِهِ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا فَضَرَبَ بَابًا مِنْ أَبْوَابِهَا فَنَادَاهُ أَهْلُ السَّمَاءِ مَنْ هَذَا فَقَالَ جِبْرِيلُ . قَالُوا وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مَعِى مُحَمَّدٌ . قَالَ وَقَدْ بُعِثَ قَالَ نَعَمْ . قَالُوا فَمَرْحَبًا بِهِ وَأَهْلاً . فَيَسْتَبْشِرُ بِهِ أَهْلُ السَّمَاءِ ، لاَ يَعْلَمُ أَهْلُ السَّمَاءِ بِمَا يُرِيدُ اللَّهُ بِهِ فِى الأَرْضِ حَتَّى يُعْلِمَهُمْ ، فَوَجَدَ فِى السَّمَاءِ الدُّنْيَا آدَمَ فَقَالَ لَهُ جِبْرِيلُ هَذَا أَبُوكَ فَسَلِّمْ عَلَيْهِ . فَسَلَّمَ عَلَيْهِ وَرَدَّ عَلَيْهِ آدَمُ وَقَالَ مَرْحَبًا وَأَهْلاً بِابْنِى ، نِعْمَ الاِبْنُ أَنْتَ . فَإِذَا هُوَ فِى السَّمَاءِ الدُّنْيَا بِنَهَرَيْنِ يَطَّرِدَانِ فَقَالَ مَا هَذَانِ النَّهَرَانِ يَا جِبْرِيلُ قَالَ هَذَا النِّيلُ وَالْفُرَاتُ عُنْصُرُهُمَا . ثُمَّ مَضَى بِهِ فِى السَّمَاءِ فَإِذَا هُوَ بِنَهَرٍ آخَرَ عَلَيْهِ قَصْرٌ مِنْ لُؤْلُؤٍ وَزَبَرْجَدٍ فَضَرَبَ يَدَهُ فَإِذَا هُوَ مِسْكٌ قَالَ مَا هَذَا يَا جِبْرِيلُ قَالَ هَذَا الْكَوْثَرُ الَّذِى خَبَأَ لَكَ رَبُّكَ . ثُمَّ عَرَجَ إِلَى السَّمَاءِ الثَّانِيَةِ فَقَالَتِ الْمَلاَئِكَةُ لَهُ مِثْلَ مَا قَالَتْ لَهُ الأُولَى مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ . قَالُوا وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم . قَالُوا وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ . قَالُوا مَرْحَبًا بِهِ وَأَهْلاً . ثُمَّ عَرَجَ بِهِ إِلَى السَّمَاءِ الثَّالِثَةِ وَقَالُوا لَهُ مِثْلَ مَا قَالَتِ الأُولَى وَالثَّانِيَةُ ، ثُمَّ عَرَجَ بِهِ إِلَى الرَّابِعَةِ فَقَالُوا لَهُ مِثْلَ ذَلِكَ ، ثُمَّ عَرَجَ بِهِ إِلَى السَّمَاءِ الْخَامِسَةِ فَقَالُوا مِثْلَ ذَلِكَ ، ثُمَّ عَرَجَ بِهِ إِلَى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ فَقَالُوا لَهُ مِثْلَ ذَلِكَ ، ثُمَّ عَرَجَ بِهِ إِلَى السَّمَاءِ السَّابِعَةِ فَقَالُوا لَهُ مِثْلَ ذَلِكَ ، كُلُّ سَمَاءٍ فِيهَا أَنْبِيَاءُ قَدْ سَمَّاهُمْ فَأَوْعَيْتُ مِنْهُمْ إِدْرِيسَ فِى الثَّانِيَةِ ، وَهَارُونَ فِى الرَّابِعَةِ ، وَآخَرَ فِى الْخَامِسَةِ لَمْ أَحْفَظِ اسْمَهُ ، وَإِبْرَاهِيمَ فِى السَّادِسَةِ ، وَمُوسَى فِى السَّابِعَةِ بِتَفْضِيلِ كَلاَمِ اللَّهِ ، فَقَالَ مُوسَى رَبِّ لَمْ أَظُنَّ أَنْ يُرْفَعَ عَلَىَّ أَحَدٌ . ثُمَّ عَلاَ بِهِ فَوْقَ ذَلِكَ بِمَا لاَ يَعْلَمُهُ إِلاَّ اللَّهُ ، حَتَّى جَاءَ سِدْرَةَ الْمُنْتَهَى وَدَنَا الْجَبَّارُ رَبُّ الْعِزَّةِ فَتَدَلَّى حَتَّى كَانَ مِنْهُ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى فَأَوْحَى اللَّهُ فِيمَا أَوْحَى إِلَيْهِ خَمْسِينَ صَلاَةً عَلَى أُمَّتِكَ كُلَّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ . ثُمَّ هَبَطَ حَتَّى بَلَغَ مُوسَى فَاحْتَبَسَهُ مُوسَى فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ مَاذَا عَهِدَ إِلَيْكَ رَبُّكَ قَالَ عَهِدَ إِلَىَّ خَمْسِينَ صَلاَةً كُلَّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ . قَالَ إِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تَسْتَطِيعُ ذَلِكَ فَارْجِعْ فَلْيُخَفِّفْ عَنْكَ رَبُّكَ وَعَنْهُمْ . فَالْتَفَتَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِلَى جِبْرِيلَ كَأَنَّهُ يَسْتَشِيرُهُ فِى ذَلِكَ ، فَأَشَارَ إِلَيْهِ جِبْرِيلُ أَنْ نَعَمْ إِنْ شِئْتَ . فَعَلاَ بِهِ إِلَى الْجَبَّارِ فَقَالَ وَهْوَ مَكَانَهُ يَا رَبِّ خَفِّفْ عَنَّا ، فَإِنَّ أُمَّتِى لاَ تَسْتَطِيعُ هَذَا . فَوَضَعَ عَنْهُ عَشْرَ صَلَوَاتٍ ثُمَّ رَجَعَ إِلَى مُوسَى فَاحْتَبَسَهُ ، فَلَمْ يَزَلْ يُرَدِّدُهُ مُوسَى إِلَى رَبِّهِ حَتَّى صَارَتْ إِلَى خَمْسِ صَلَوَاتٍ ، ثُمَّ احْتَبَسَهُ مُوسَى عِنْدَ الْخَمْسِ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ وَاللَّهِ لَقَدْ رَاوَدْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ قَوْمِى عَلَى أَدْنَى مِنْ هَذَا فَضَعُفُوا فَتَرَكُوهُ فَأُمَّتُكَ أَضْعَفُ أَجْسَادًا وَقُلُوبًا وَأَبْدَانًا وَأَبْصَارًا وَأَسْمَاعًا ، فَارْجِعْ فَلْيُخَفِّفْ عَنْكَ رَبُّكَ ، كُلَّ ذَلِكَ يَلْتَفِتُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِلَى جِبْرِيلَ لِيُشِيرَ عَلَيْهِ وَلاَ يَكْرَهُ ذَلِكَ جِبْرِيلُ ، فَرَفَعَهُ عِنْدَ الْخَامِسَةِ فَقَالَ يَا رَبِّ إِنَّ أُمَّتِى ضُعَفَاءُ أَجْسَادُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ وَأَسْمَاعُهُمْ وَأَبْدَانُهُمْ فَخَفِّفْ عَنَّا فَقَالَ الْجَبَّارُ يَا مُحَمَّدُ . قَالَ لَبَّيْكَ وَسَعْدَيْكَ . قَالَ إِنَّهُ لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ ، كَمَا فَرَضْتُ عَلَيْكَ فِى أُمِّ الْكِتَابِ - قَالَ - فَكُلُّ حَسَنَةٍ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا ، فَهْىَ خَمْسُونَ فِى أُمِّ الْكِتَابِ وَهْىَ خَمْسٌ عَلَيْكَ . فَرَجَعَ إِلَى مُوسَى فَقَالَ كَيْفَ فَعَلْتَ فَقَالَ خَفَّفَ عَنَّا أَعْطَانَا بِكُلِّ حَسَنَةٍ عَشْرَ أَمْثَالِهَا . قَالَ مُوسَى قَدْ وَاللَّهِ رَاوَدْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ عَلَى أَدْنَى مِنْ ذَلِكَ فَتَرَكُوهُ ، ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَلْيُخَفِّفْ عَنْكَ أَيْضًا . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَا مُوسَى قَدْ وَاللَّهِ اسْتَحْيَيْتُ مِنْ رَبِّى مِمَّا اخْتَلَفْتُ إِلَيْهِ . قَالَ فَاهْبِطْ بِاسْمِ اللَّهِ . قَالَ وَاسْتَيْقَظَ وَهْوَ فِى مَسْجِدِ الْحَرَامِ .
Tercemesi:
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Süleyman (b. Bilal), ona Şerik b. Abdullah'ın naklettiğine göre (Enes) b. Malik, Rasulullah'ın (sav) Kâbe mescidinden yürütüldüğü İsrâ gecesiyle ilgili şöyle demiştir:
Kendisine henüz vahiy gelmeden önce, Mescid-i Haram'da uyuduğu esnada Rasulullah'ın yanına (sav) üç kişiden oluşan bir grup [melek] geldi. İlki, "Şu [uyuya]nlardan hangisi o?" diye sordu. Ortadaki, "Onların en hayırlı olanı" dedi. Sonuncusu da, "Öyleyse içlerinden o en hayırlı olanı alın, götürelim" dedi. O gece sadece bu rüya olayı meydana geldi ve Hz. Peygamber onları bir daha görmedi. Nihayet o üç kişi bir başka gece, [bu defa] kalbinin görebileceği bir şekilde Hz. Peygamber'in yanına tekrar geldiler. Onlar geldiğinde Hz. Peygamber'in gözü uyuyor, ama kalbi uyumuyordu. Zaten bütün peygamberler böyledir; onların gözleri uyur, kalpleri uyumaz. Gelen [melek]ler, Hz. Peygamber'le hiç konuşmadan, onu doğrudan götürüp Zemzem kuyusunun yanına koydular. Hz. Peygamber'le ilgili operasyonu, o üç melek arasından Cebrail üstlendi. Cebrail, önce onun göğsünü boğazına kadar yardı. Yarma işlemini bitirdikten sonra, kendi eliyle aldığı Zemzem suyuyla o bölgeyi güzelce yıkadı ve göğüs boşluğunun içini tertemiz yaptı. Sonra içinde altın maşrapa bulunan altın bir leğen, içi iman ve hikmetle doldurulmuş olarak getirildi. Cebrail, Hz. Peygamber'in göğsünü ve şah damarlarını iman ve hikmetle doldurdu ve ameliyat için açtığı göğsü tekrar kapattı. [Böylece operasyon tamamlanmış oldu.] Operasyondan sonra onu dünyaya en yakın sema katına çıkardı ve kapılardan birine vurdu. Sema halkı, "Kim o?" diye seslendi. "Cebrail!" dedi. "Yanındaki kim?" diye sordular. "Yanımdaki Muhammed'dir," dedi. [İçeriden seslenen görevli,] "Peygamber olarak görevlendirilmiş mi?" diye sordu. Cebrail'in "Evet" cevabı üzerine içeridekiler, "Öyleyse hoş geldi, sefalar getirdi!" dediler ve [bekledikleri bu miraca yükselme haberini] birbirlerine müjdelediler. Sema halkı, [Cebrail'in dilinden] kendilerine bildirinceye kadar, Allah'ın yeryüzünde Hz. Muhammed hakkında neyi dilediğini bilmiyorlardı. Sonra [Hz. Peygamber ile Cebrail içeri girdiler ve] dünyaya en yakın semada Adem'i gördüler. Cebrail Hz. Peygamber'e, "Bu, baban Adem'dir. Ona selam ver!" dedi. Hz. Peygamber, Adem'e selam verdi. Adem de onun selamını aldıktan sonra "Hoş geldin, sefalar getirdin, oğlum! Sen ne iyi oğulsun!" diyerek karşılık verdi. [Hz. Peygamber, Cebrail ile birlikte en yakın semada dolaşırken] bir de ne görsün, akmakta olan iki nehir! [Şaşkınlık içinde,] "Bu iki nehir de nedir, ey Cibril?" diye sordu. Cebrail, "Bunlar, Nil ve Fırat nehirlerinin asıl kaynaklarıdır" dedi. Sonra Cebrail, Hz. Peygamber'i semalarda gezdirmeye devam etti. [Semaları dolaşırken] Hz. Peygamber birden, üzerinde inci ve zebercetten yapılmış saray bulunan bir başka nehir gördü. Elini nehr[in dibin]e vurdu, bir de baktı ki [nehrin yatağı] misk! [Yine şaşkınlık içinde,] "Bu nedir, ey Cibril?" diye sordu. Cebrail, "Bu, Rabb'inin senin için sakladığı Kevser'dir" dedi. Sonra onu ikinci kat semaya çıkardı. Tıpkı ilk kattakiler gibi, bu katın görevli melekleri de Cebrail'e, "Kim o?" diye seslendiler. "Cebrail!" dedi. "Yanındaki kim?" diye sordular. "Yanımdaki Muhammed'dir (sav)" dedi. "Peygamber olarak görevlendirilmiş mi?" diye sordular. Cebrail'in "Evet" cevabı üzerine içeridekiler, "Hoş geldi, sefalar getirdi!" dediler. Sonra Cebrail Hz. Peygamber'i üçüncü sema katına çıkardı. Orada görevli melekler de, tıpkı birinci ve ikinci kattakiler gibi sorular sordular. Sonra onu dördüncü sema katına çıkardı. O katın görevlileri de aynı soruları sordular. Sonra onu beşinci sema katına çıkardı. Beşinci katın görevlileri de aynı soruları sordular. Sonra onu altıncı sema katına çıkardı. Altıncı katın görevlileri de aynı soruları sordular. Sonra onu yedinci sema katına çıkardı. O katın görevli melekleri de aynı soruları sordular. [Hadisi rivayet eden Enes b. Malik dedi ki:] Her bir katta, Hz. Peygamber'in isimlerini söylediği peygamberler vardı. Hatırlayabildiğim kadarıyla ikinci katta İdris peygamber, dördüncü katta Harun peygamber, beşinci katta adını hatırlayamadığım bir başka bir peygamber, altıncı katta İbrahim peygamber ve yedinci katta, Allah'ın kelamına doğrudan muhatap olma şeref ve üstünlüğüne ermiş Musa peygamber. [Enes b. Malik, hadisin devamını şöyle rivayet etti:] [Hz. Muhammed'in daha üst makamlara götürüleceğini anlayan] Musa, "Ey Rabb'im! Ben hiç kimsenin benden daha yüksek makama çıkarılacağını sanmazdım" dedi. Sonra Cebrail Hz. Peygamber'i, Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği bir şekilde yedinci sema katının üstüne yükseltti. Sonunda Hz. Peygamber, [yaratılmışların ilminin ulaşabileceği son nokta olan] Sidretü'l-müntehâya geldi. İzzet sahibi ve Cebbar olan Allah da Hz. Muhammed'e yaklaştı, derken aşağıya sarkıp daha da yaklaştı. O kadar ki, ona iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. Ve o anda Allah ona, bildirdiği vahiyler arasında, 'Ümmetine her gün ve gecede elli vakit namaz kılmak farzdır' hükmünü de bildirdi. Sonra Hz. Peygamber aşağı indi, Musa'nın yanına geldi. Musa onu durdurarak, "Muhammed! Rabb'in sana ne emretti?" diye sordu. Hz. Peygamber, "Rabb'im bana [ve ümmetime] her gün ve gecede elli vakit namaz kılmayı emretti" deyince Musa, "Ümmetinin buna gücü yetmez. Sen hemen geri dön de, Rabb'in senin ve ümmetinin sorumluluğunu hafifletsin" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, sanki kendisine danışmak istercesine Cebrail'e baktı. Cebrail, "Evet, istersen öyle yap!" diye işaret etti ve onu Cebbar olan Allah'ın huzuruna yükseltti. Hz. Peygamber, önceki makamında "Ey Rabb'im! [ne olur,] bizim namaz sorumluluğumuzu hafiflet. Çünkü ümmetimin buna gücü yetmez" diye yalvardı. Bunun üzerine Allah (cc), namazı on vakte indirdi. Sonra Hz. Peygamber Musa'nın yanına döndü. Musa, Hz. Peygamber'i yine durdurdu ve onu Rabb'inin yanına tekrar tekrar gönderdi. Sonunda namaz beş vakte indi. Sonra Musa onu beş vakitle ilgili de durdurup "Ey Muhammed!" dedi, "Vallahi ben, kavmim İsrailoğulları'na bundan daha azı ile döndüm de yine de onlar zayıflık gösterip onu da terk ettiler. Kaldı ki senin ümmetin vücut, kalp, beden, göz ve kulak bakımından benim ümmetimden daha zayıf. Sen hemen geri dön de, Rabb'in sorumluluğunu biraz daha hafifletsin." Musa'nın her teklifinde Hz. Peygamber, kendisine danışmak üzere Cebrail'e bakıyor ve Cebrail bunda bir sakınca görmüyordu. Cebrail, Hz. Peygamber'i beşinci kez huzura çıkardı. Hz. Peygamber, "Ey Rabb'im! Benim ümmetimin vücudu, kalbi, kulağı ve bedeni zayıftır. [Ne olur,] bizim sorumluluğumuzu hafiflet!" diye yalvardı. Bunun üzerine Cebbar olan Allah, "Ey Muhammed!" diye seslendi. Hz. Peygamber, "Buyur ya Rab! Emrine amadeyim" dedi. Allah (cc) şöyle buyurdu: "Bilmiş ol ki, benim nezdimde, [kesinleşmiş] hüküm değişmez. Hüküm, Ana Kitap'ta sana [ve ümmetine] farz kıldığım şekildedir" buyurdu. Sonra sözlerine şöyle devam etti: "[Senin ve ümmetinin yaptığı] her iyilik on katıyla ödüllendirilecektir. Bundan dolayı, aslında Ana Kitap'ta elli vakit olan namaz, [uygulamada] sana beş vakte indirilmiştir." [Bu müjdeyi alan] Hz. Peygamber, Musa'nın yanına döndü. Musa, "Ne yaptın?" diye sordu. Hz. Peygamber, "Rabb'im bizim sorumluluğumuzu hafifletti de her iyiliğe karşı bize on kat mükafat verdi" dedi. Musa, "Vallahi ben, İsrailoğulları'na bundan daha azını istedim, onu da terk ettiler. Sen Rabb'ine dön de, senin sorumluluğunu tekrar hafifletsin" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav): "Ey Musa!" Yanına sürekli gidip gelmekten dolayı artık Rabb'im'den utanıyorum" buyurdu. Cebrail de ona, "Haydi, Allah'ın adını anarak in!" dedi. Ravi [Enes b. Malik] dedi ki: Hz. Peygamber, Mescid-i Haram'dayken uykudan uyandı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 37, 2/771
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Abdullah Şerik b. Abdullah el-Leysi (Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemr)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Bilal el-Kuraşi (Süleyman b. Bilal)
4. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Hz. Peygamber, Cebraille ilişkisi
Hz. Peygamber, göğsünün yarılması
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
Mirac, İsra
Mirac, Sidretu'l-münteha
Namaz, Farziyeti
Peygamberler, önceki peygamberler
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
41927, DM001811
Hadis:
أَخْبَرَنَا يَزِيدُ أنبأنا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو عَنْ أَبي سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« يَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى : كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَ لَهُ ، فَالْحَسَنَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا إِلَى سَبْعِمِائَةِ ضِعْفٍ إِلاَّ الصِّيَامَ ، هُوَ لِى وَأَنَا أَجْزِى بِهِ ، إِنَّهُ يَتْرُكُ الطَّعَامَ وَشَهْوَتَهُ مِنْ أَجْلِى وَيَتْرُكُ الشَّرَابَ وَشَهْوَتَهُ مِنْ أَجْلِى ، فَهُوَ لِى وَأَنَا أَجْزِى بِهِ ».
Tercemesi:
Bize Yezid b. Harun, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme (Abdullah b. Abdurrahman), ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
Yüce Allah buyuruyor ki: "Ademoğlunun oruç dışında her ameli kendisi içindir ve iyiliklere on katından yedi yüz katına kadar mükafat verilecektir. Oruç ise yalnız benim [rızam] içindir ve onun mükafatını ben vereceğim. Çünkü oruçlu, yiyip içmeyi ve cinsel isteklerini benim [rızamı kazanmak] için terk eder. Dolayısıyla, oruç benim içindir ve onun mükafatını ben vereceğim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Savm 50, 2/1110
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Amr el-Leysî (Muhammed b. Amr b. Alkame b. Vakkas)
4. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
Konular:
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
Oruç Olgusu
Oruç, arınma fırsatıdır
Oruç, ahiretteki karşılığı
Oruç, önemi