حدثنا محمد بن الحكم قال أخبرنا النضر قال حدثنا إسرائيل قال أخبرنا ميسرة بن حبيب قال أخبرني المنهال بن عمرو قال حدثتني عائشة بنت طلحة عن عائشة أم المؤمنين رضي الله عنها قالت : ما رأيت أحدا من الناس كان أشبه بالنبي صلى الله عليه وسلم كلاما ولا حديثا ولا جلسة من فاطمة قالت وكان النبي صلى الله عليه وسلم إذا رآها قد أقبلت رحب بها ثم قام إليها فقبلها ثم أخذ بيدها فجاء بها حتى يجلسها في مكانه وكانت إذا أتاها النبي صلى الله عليه وسلم رحبت به ثم قامت إليه فقبلته وانها دخلت على النبي صلى الله عليه وسلم في مرضه الذي قبض فيه فرحب وقبلها وأسر إليها فبكت ثم أسر إليها فضحكت فقلت للنساء إن كنت لأرى أن لهذه المرأة فضلا على النساء فإذا هي من النساء بينما هي تبكي إذا هي تضحك فسألتها ما قال لك قالت إني إذا لبذرة فلما قبض النبي صلى الله عليه وسلم فقالت أسر إلي فقال اني ميت فبكيت ثم أسر إلي فقال إنك أول أهلي بي لحوقا فسررت بذلك وأعجبني
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165645, EM000947
Hadis:
حدثنا محمد بن الحكم قال أخبرنا النضر قال حدثنا إسرائيل قال أخبرنا ميسرة بن حبيب قال أخبرني المنهال بن عمرو قال حدثتني عائشة بنت طلحة عن عائشة أم المؤمنين رضي الله عنها قالت : ما رأيت أحدا من الناس كان أشبه بالنبي صلى الله عليه وسلم كلاما ولا حديثا ولا جلسة من فاطمة قالت وكان النبي صلى الله عليه وسلم إذا رآها قد أقبلت رحب بها ثم قام إليها فقبلها ثم أخذ بيدها فجاء بها حتى يجلسها في مكانه وكانت إذا أتاها النبي صلى الله عليه وسلم رحبت به ثم قامت إليه فقبلته وانها دخلت على النبي صلى الله عليه وسلم في مرضه الذي قبض فيه فرحب وقبلها وأسر إليها فبكت ثم أسر إليها فضحكت فقلت للنساء إن كنت لأرى أن لهذه المرأة فضلا على النساء فإذا هي من النساء بينما هي تبكي إذا هي تضحك فسألتها ما قال لك قالت إني إذا لبذرة فلما قبض النبي صلى الله عليه وسلم فقالت أسر إلي فقال اني ميت فبكيت ثم أسر إلي فقال إنك أول أهلي بي لحوقا فسررت بذلك وأعجبني
Tercemesi:
— Müminlerin annesi Hz. Âişe'den (Radiyallahu anha) rivayet ediîdiime göre, söyle demiştir:
— Konuşmak, söz söylemek ve oturmak bakımından Peygamber (SeMkhü Aleyhi ve Selİemfe, Hazret! Fatıme'den daha çok benzer bir kimse görmedim. (Âişe devamla) der ki: Peygamber ($@$taİkt&
Saikm) onun geldiğini gördüğü zaman ona merhaba derdi =f ho§ derdi. Sonra ona doğru kalkıp onu öperdi; sonra onun elinden tutarak onu götürüp kendi yerine oturturdu. Peygamber (SallallahÜ Aleyhi ve Seltem) ona gittiği zaman, Fatıme Peygamber'e merhaba derdi = hoş geldiniz derdi. Sonra Peygambere doğru kalkıp onu Öperdi. Peygamber (B&tl^îhhU Aleyhi ve Sellem) !in vefat ettiği hastalığı zamanında Fatıme. Peygamberin yanma geldi de, Peygamber ona: «Merhaba!» dedi. (Fatıme yatağına doğru eğilmesiyle) onu Öptü ve ona fısıldadı (gizlice onunla konuştu) da Fatıme ağladı. Sonra (ikinci defa) ona fısıldadı da arkasından güldü.
— Ben hanımlara : Ben zannediyordum ki, bu hanımın diğer hanımlara üstünlüğü var, halbuki bu hanım da diğer hanımlardandır, ağladığı sırada bir de bakıyorsun gülüyor!., dedim. (Bu hayretimi gidermek için) ona sordum : Peygamber sana ne söyledi? Fatıme:
— (Söylediğim takdirde) sırrı yaymış olurum, dedi. Nihayet Peygamber (Saltailahü Aleyhi ve Seltem) vefat edince Fatıme şöyle dedi:
— Peygamber (bana gizlice dedi ki) : «Ben ölüyorum!» Buna .ben ağladım. Sonra bana gizlice dedi ki: «Benim arkamdan bana ehlimden ilk kavuşacak olan sensin!» Ben de buna sevindim ve hoşuma gitti.[618]
Bu hadîs-i şeriften İde edilen faydalar:
1— Misafir olarak gelen bir kimseye karşı ayağa kalkılır ve ona İkram olarak yer gösterilir, oturtulur. Merhaba, hoş geldin, denir.
2— Baba, çocuğuna sevgi ve şefkat göstererek onu öper, çocuk da babasına hürmet olarak onu karşılar ve öper.
3— İnsan yakınlarından birine, başkaları yanında özel bir iş için gizli bir şey söyleyebilir; fakat bir arada bulunan arkadaşlardan iki kimsenin fisıldaşıp aralannda gizli konuşmaları doğru değildir.
4— Hz. Peygamberin vefatından sonra ehi-i beyit'den ilk ona kavuşacak olan Fatıme, bu habere sevindiğinden, dünya hayatına âhireti tercih ettiği ve babasına olan büyük bağlılığını, takvasını ifade eder.
5— Gerçekten Resûfüllah (SaUaüahü Aleyhi ve SeUe'm) "tn irtihallerİnden 6 ay sonra ehl-i beyt'den ilk vefat eden Hz. Fatıme (Radiyallahu anha) olup, bu hadîs-i şerif Peygamberin mucizelerinden birini teşkil eder.[619]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 947, /740
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ümmü İmran Aişe bt. Talha el-Kurayşiyye (Aişe bt. Talha b. Ubeydullah)
3. Minhal b. Amr el-Esedî (Minhal b. Amr)
4. Ebu Hazim Meysere b. Habib en-Nehdî (Meysere b. Habib)
5. Ebu Yusuf İsrail b. Yunus es-Sebîî (İsrail b. Yunus b. Ebu İshak)
6. Ebu Hasan Nadr b. Şümeyl el-Mazinî (Nadr b. Şümeyl b. Hareşe)
7. Muhammed b. Hakem el-Ahvel (Muhammed b. Abde b. Hakem b. Müslim b. Bistam b. Abdullah)
Konular:
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hastalık, Hz. Peygamber, hastalığı
Hz. Peygamber, gelecekten haber vermesi
Hz. Peygamber, mucizeleri
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Saygı ve Muhabbet, yanağından öpmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159735, TŞ000396
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ بْنُ دَاوُدَ حَدَّثَنَا سَلَمَةُ بْنُ نُبَيْطٍ ، عَنْ نُعَيْمِ بْنِ أَبِي هِنْدَ ، عَنْ نُبَيْطِ بْنِ شَرِيطٍ ، عَنْ سَالِمِ بْنِ عُبَيْدٍ ، وَكَانَتْ لَهُ صُحْبَةٌ ، قَالَ : أُغْمِيَ عَلَى رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، فِي مَرَضِهِ فَأَفَاقَ ، فَقَالَ : حَضَرَتِ الصَّلاةُ ؟ فَقَالُوا : نَعَمْ فَقَالَ : مُرُوا بِلالا فَلْيُؤَذِّنْ ، وَمُرُوا أَبَا بَكْرٍ أَنْ يُصَلِّيَ للنَّاسِ أَوْ قَالَ : بِالنَّاسِ ، قَالَ : ثُمَّ أُغْمِيَ عَلَيْهِ ، فَأَفَاقَ ، فَقَالَ : حَضَرَتِ الصَّلاةُ ؟ فَقَالُوا : نَعَمْ فَقَالَ : مُرُوا بِلالا فَلْيُؤَذِّنْ ، وَمُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ بِالنَّاسِ ، فَقَالَتْ عَائِشَةُ : إِنَّ أَبِي رَجُلٌ أَسِيفٌ ، إِذَا قَامَ ذَلِكَ الْمَقَامَ بَكَى فَلا يَسْتَطِيعُ ، فَلَوْ أَمَرْتَ غَيْرَهُ ، قَالَ : ثُمَّ أُغْمِيَ عَلَيْهِ فَأَفَاقَ فَقَالَ : مُرُوا بِلالا فَلْيُؤَذِّنْ ، وَمُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ بِالنَّاسِ ، فَإِنَّكُنَّ صَوَاحِبُ أَوْ صَوَاحِبَاتُ يُوسُفَ ، قَالَ : فَأُمِرَ بِلالٌ فَأَذَّنَ ، وَأُمِرَ أَبُو بَكْرٍ فَصَلَّى بِالنَّاسِ ، ثُمَّ إِنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، وَجَدَ خِفَّةً ، فَقَالَ : انْظُرُوا لِي مَنْ أَتَّكِئِ عَلَيْهِ ، فَجَاءَتْ بَرِيرَةُ ، وَرَجُلٌ آخَرُ ، فَاتَّكَأَ عَلَيْهِمَا فَلَمَّا رَآهُ أَبُو بَكْرٍ ذَهَبَ لِينْكُصَ فَأَوْمَأَ إِلَيْهِ أَنْ يَثْبُتَ مَكَانَهُ ، حَتَّى قَضَى أَبُو بَكْرٍ صَلاتَهُ .
ثُمَّ إِنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قُبِضَ ، فَقَالَ عُمَرُ : وَاللَّهِ لا أَسْمَعُ أَحَدًا يَذْكُرُ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، قُبِضَ إِلا ضَرَبْتُهُ بِسَيْفِي هَذَا ، قَالَ : وَكَانَ النَّاسُ أُمِّيِّينَ لَمْ يَكُنْ فِيهِمْ نَبِيٌّ قَبْلَهُ ، فَأَمْسَكَ النَّاسُ ، فَقَالُوا : يَا سَالِمُ ، انْطَلِقْ إِلَى صَاحِبِ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم فَادْعُهُ ، فَأَتَيْتُ أَبَا بَكْرٍ وَهُوَ فِي الْمَسْجِدِ فَأَتَيْتُهُ أَبْكِي دَهِشًا ، فَلَمَّا رَآنِي ، قَالَ : أَقُبِضَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قُلْتُ : إِنَّ عُمَرَ ، يَقُولُ : لا أَسْمَعُ أَحَدًا يَذْكُرُ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قُبِضَ إِلا ضَرَبْتُهُ بِسَيْفِي هَذَا ، فَقَالَ لِي : انْطَلِقْ ، فَانْطَلَقْتُ مَعَهُ ، فَجَاءَ هُوَ وَالنَّاسُ قَدْ دَخَلُوا عَلَى رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، فَقَالَ : يَا أَيُّهَا النَّاسُ ، أَفْرِجُوا لِي ، فَأَفْرَجُوا لَهُ فَجَاءَ حَتَّى أَكَبَّ عَلَيْهِ وَمَسَّهُ ، فَقَالَ {إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُمْ مَيِّتُونَ} ، ثُمَّ قَالُوا : يَا صَاحِبَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، أَقُبِضَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قَالَ : نَعَمْ ، فَعَلِمُوا أَنْ قَدْ صَدَقَ ، قَالُوا : يَا صَاحِبَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، أَيُصَلَّى عَلَى رَسُولِ اللهِ ؟ قَالَ : نَعَمْ ، قَالُوا : وَكَيْفَ ؟ قَالَ : يَدْخُلُ قَوْمٌ فَيُكَبِّرُونَ وَيُصَلُّونَ ، وَيَدْعُونَ ، ثُمَّ يَخْرُجُونَ ، ثُمَّ يَدْخُلُ قَوْمٌ فَيُكَبِّرُونَ وَيُصَلُّونَ وَيَدْعُونَ ، ثُمَّ يَخْرُجُونَ ، حَتَّى يَدْخُلَ النَّاسُ ، قَالُوا : يَا صَاحِبَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، أَيُدْفَنُ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قَالَ : نَعَمْ ، قَالُوا : أَينَ ؟ قَالَ : فِي الْمكَانِ الَّذِي قَبَضَ اللَّهُ فِيهِ رُوحَهُ ، فَإِنَّ اللَّهَ لَمْ يَقْبِضْ رُوحَهُ إِلا فِي مَكَانٍ طَيِّبٍ فَعَلِمُوا أَنْ قَدْ صَدَقَ ، ثُمَّ أَمَرَهُمْ أَنْ يَغْسِلَهُ بَنُو أَبِيهِ ، وَاجْتَمَعَ الْمُهَاجِرُونَ يَتَشَاوَرُونَ ، فَقَالُوا : انْطَلِقْ بِنَا إِلَى إِخْوانِنَا مِنَ الأَنْصَارِ نُدْخِلُهُمْ مَعَنَا فِي هَذَا الأَمْرِ ، فَقَالَتِ الأَنْصَارُ : مِنَّا أَمِيرٌ وَمِنْكُمْ أَمِيرٌ ، فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ : مَنْ لَهُ مِثْلُ هَذِهِ الثَّلاثِ {ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا} مَنْ هُمَا ؟ قَالَ : ثُمَّ بَسَطَ يَدَهُ فَبَايَعَهُ وَبَايَعَهُ النَّاسُ بَيْعَةً حَسَنَةً جَمِيلَةً
Tercemesi:
Salim b. Ubeyd (r.a) - ki o ashâbdandır- anlatıyor : Resûl-i Ekrem Efendimiz, son hastalıklarında bir ara baygınlık geçirmiş ve bir müddet sonra da kendine gelmişti. Kendine gelince :
- "Namaz vakti geldi mi?" diye sordu.
- "Evet, yâ Resûlallah!." dediklerinde;
- "Öyle ise, Bilâl'e söyleyin, ezan okusun; Ebû Bekir'e de söyleyin, o da cemâate namaz kıldırsın" buyurdu. Arkasından, kendilerine tekrar baygınlık geldi. Biraz sonra bu hâl üzerinden kalınca, yine :
- "Bilâl'e söyleyin ezan okusun; Ebû Bekir'e söyleyin o da halka namaz kıldırsın" diye, bir önceki emirlerini tekrarladılar. Bu arada Hz. Âişe söze karışarak :
"Yâ Resûlallah! Babam yufka yürekli bir kimsedir, o makama (mihrâb'a) geçince, sizin hastalığınızı düşünerek ağlar ve bu da Kur'an tilâvetine engel olur. Ne olur, başkasına emir buyursanız da imamete o geçse" dedi. Hz. Âişe sözünü bitirir bitirmez, Hazreti Peygamber'e tekrar tekrar baygınlık geldi. Bir müddet sonra ifâkat bulunca, yine önceki ifâdelerini tekrarladılar :
- "Bilâl'e söyleyin ezan okusun; Ebû Bekir'e söyleyin o da cemâate
namaz kıldırsın!. Siz kadınlar, aynen Hz. Yûsuf'un hanımları (savâhi-
bâî-ı Yûsuf) gibisiniz (içinizde beslediğiniz duyguların hilafını söylersiniz)".
Bu üçüncü emir üzerine Bilâl'e söylediler; o ezan okudu. Ebû Bekir'e de Resûlullah (s.a.s)'ın emrini tebliğ ettiler; o da imamete geçip cemâate namaz kıldırdı.
Bu arada, Resûl-i Ekrem Efendimiz kendilerinde bir iyileşme hissettiler. Bu iyileşme duygusundan istifâde ederek : "Bakınız, kendisine dayanıp da mescide kadar gidebileceğim bir kimse bulunuz" buyurdular. Bunun üzerine (Hz. Aişe'nin cariyesi) Berîre ile diğer bir zât gelerek hemen koltuklayıp hücre-i saadetin mescide açılan kapısına kadar getirdiler. Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimiz'i mescidin kapısında görünce, mihrabdan geriye çekilip yer vermek istediyse de, Zât-ı Risâlet, ona yerinde kalmasını işaret buyurdu. Bu işaret üzerine, Hz. Ebû Bekir mihrabdan ayrılmadı ve namazı kıldırdı. İşte bundan bir müddet sonra, İki Cihan Güneşi Sevgili Peygamberimiz, bu dünyâya veda etti.
Hazreti Peygamber'in vefat haberi duyulunca, Hz. Ömer kılıcını çekerek : "Peygamber vefat etti" sözünü kimin ağzından işitirsem, vallahi şu kılıcımla onun kafasını uçururum, diye etrafa dehşet saçıyordu.
O devirde halk, haliyle ümmî idi; okuması yazması pek yoktu. Daha önce aralarında bir peygamber de görmediklerinden, Hz. Ömer'in tutumu karşısında susmayı tercih ettiler. Nihayet ashabın ileri gelenleri bana dediler ki:
- "Yâ Salim! Git, Resûlullah'ın dostu Ebû Bekir'i çağır gel!"
Bu istek üzerine doğruca Ebû Bekir'in yanına gittim. Kendilerini (mahallesindeki) mescid'de buldum. Huzurlarına, dehşetli bir ağlayışla çıktığımdan, beni görür görmez :
- "Yâ Salim, yoksa Resûlullah vefat mı etti?". Benden;
- "Ey Peygamberin can dostu! Ömer, kılıcını çekip: "Peygamber öldü sözünü kimin ağzından duyarsam, vallahi su kılıcımla onun kafasını uçururum" diyerek halkı susturdu" cevâbını alınca, bana:
- "Haydi sen git" dediyse de, yalnız dönmedim; onunla birlikte avdet ettim. Hz. Ebû Bekir geldiğinde, topluluk, Resûlullah Efendimiz'in azîz naaşının bulunduğu odaya toplanmışlardı. İzdihamı görünce :
- "Ey ahâli, bana yol verin!" dedi. Herkes bir tarafa çekilerek yol açtılar. Doğruca gelip naaş-ı şerifin üstüne kapanarak okşadılar ve : "İnneke meyyitün ve innehüm meyyitûn" (Şüphesiz sen de öleceksin ve elbet onlar da öleceklerdir) âyet-i kerîmesini (Zümer : 30) okudu. Hz. Ebû Bekir'in bu âyet-i kerîmeyi okuması üzerine, topluluk durumun ciddiyetini anlayıp :
- "Ey Resûlullah'ın dostu! Resûlullah'ın ruhu gerçekten kabzulundu mu?" sorusunu sordular.
- "Evet!" cevâbını alınca, onun doğru söylediğini anladılar ve Hazreti Peygamber'in vefat edişi ile ilgili şüphelerini giderdiler.
Peygamber Efendimiz'in artık aralarından ayrıldığına kanâat getirdikten sonra, Hz. Ebû Bekir'e -diğer tereddütlerini- sormaya devam ettiler :
- "Ey Resûlullah'ın arkadaşı! Peygamber Efendimiz'in üzerine cenaze namazı kılınır mı?".
- "Evet, kılınır".
- "Nasıl kılınır?".
- "Önce bir grup cemâat girer. Tekbîr getirir. Namazı kılar ve duasını yapıp çıkar. Sonra bir grup cemâat daha girer; aynı şekilde tekbîr getirir, namazı kılar ve duasını yapar, çıkar. Bu minval üzere herkes girip namazı edâ eder".
- Ey Resûlullah'ın dostu! Resûl-i Ekrem Efendimiz'in naaş-ı şerifleri defnedilir mi?".
- "Evet, defnedilir".
- "Öyle ise nereye defnedilmesi gerekir?".
- "Allah ruhunu nerede kabzetmişse oraya. Zîrâ Cenâb-ı Hak, O'nun ruhunu, ancak temiz ve mübarek bir yerde kabzetmiştir".
Ashâb, Hz. Ebû Bekir'in doğru söylediğine kanâat getirip, her sözünü tasdîk ettiler.
Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimiz'in vefat edip etmediği hususunda ashâb arasındaki vâki şüphe ve tereddütleri gidermeye muvaffak olduktan sonra, naaş-ı şerifi yıkamaları için, Hazreti Peygamber'in baba tarafından akrabalarına emir verdi.
Bu arada muhacirler, halîfe tâyini hususunu istişare etmek üzere toplandılar ve Hz. Ebû Bekir'e : "Bizi, ensâr kardeşlerimizin yanına götür. Halîfe tâyini hususunda akdedeceğimiz toplantıya onları da dâhil edelim" dediler.
Ensâr ve muhâcirûn birlikte toplanıp halîfe nasbi konusunda fikir teatisine başlayınca; ensâr bir formül ileri sürdü :
- "Bir emîr sizden, bir emîr de bizden olsun!" (minnâ emîrun ve
minküm emîr).
Bu teklif ileri sürülünce, Hz.Ömer söz aldı:
- "Şu özellik kimde vardır : 1) İkiden biri olarak mağarada bulundukları sırada, 2) O, arkadaşına şöyle demişti: 3) "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" <4,). İşte o iki zat (sânî-i isneyn) kimlerdir bitirmişiniz?"
dedi ve elini Hz. Ebû Bekir'e uzatarak ona bîat etti. Arkasından da bütün
halk, kendi istekleri ve gönül rızâları ile Hz. Ebû Bekir'e bîat ederek onu
halîfe seçtiler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 396, /631
Senetler:
()
Konular:
Biat, biat alımı
Hz. Peygamber, cenaze namazı
Hz. Peygamber, cenazesinin yıkanması
Hz. Peygamber, defni
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatı
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Müslüman, peygamber sevgisi
Sahabe, Hz. Peygamber'e itiraz, verdiği bir karara
Yönetim, halife, tayini ve seçimi
Yönetim, Hilafet tartışmaları,Hz. Peygamber'in vefatından sonra
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159622, TŞ000282
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ مُحَمَّدٍ الزَّعْفَرَانِيُّ حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ بْنُ مُحَمَّدٍ ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ ، قَالَ : أَخْبَرَنِي عُثْمَانُ بْنُ أَبِي سُلَيْمَانَ ، أَنَّ أَبَا سَلَمَةَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَخْبَرَهُ ، أَنَّ عَائِشَةَ أَخْبَرَتْهُ ، أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم ، لَمْ يَمُتْ ، حَتَّى كَانَ أَكْثَرُ صَلاتِهِ وَهُوَ جَالِسٌ
Tercemesi:
Hz. Âişe (r.anhâ) validemizin haber verdiklerine göre; Peygamber Efendimiz, ömrünün sonlarına doğru, namazlarını ekseriya oturdukları yerde kılmışlardır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 282, /467
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, namaz kılış şekli
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Namaz, oturarak ya da uzanarak namaz kılmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159724, TŞ000385
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو عَمَّارٍ الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ ، وَقُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ ، وَغَيْرُ وَاحِدٍ ، قَالُوا : حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ ، عَنِ الزُّهْرِيِّ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، قَالَ : آخِرُ نَظْرَةٍ نَظَرْتُهَا إِلَى رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، كَشْفُ السِّتَارَةِ يَوْمَ الاثْنَيْنِ ، فَنَظَرْتُ إِلَى وَجْهِهِ كَأَنَّهُ وَرَقَةُ مُصْحَفٍ ، وَالنَّاسُ خَلْفَ أَبِي بَكْرٍ ، فَكَادَ النَّاسُ أَنْ يَضْطَربُوا ، فَأَشَارَ إِلَى النَّاسِ أَنِ اثْبُتُوا ، وَأَبُو بَكْرٍ يَؤُمُّهُمْ وَأَلْقَى السِّجْفَ ، وَتُوُفِّيَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ آخِرِ ذَلِكَ الْيَوْمِ
Tercemesi:
Enes b. Mâlik (r.a) anlatıyor :
Peygamber Efendimiz'i benim en son görüşüm şöyle olmuştur : Bir Pazartesi günü idi. Kaldıkları odanın Mescid'e açılan kapısındaki perdeyi aralayıp cemâati gözden geçirdiler. O anda mübarek yüzlerine baktım; simaları mushaf kağıdı gibiydi. Cemâat, Hz. Ebû Bekir'in arkasında saf tutmuş, Hz. Ebû Bekir ise onlara imâm olmuştu. Peygamberimiz, herkesin yerinde durmasını işaret buyurarak perdeyi bıraktılar ve yerlerine çekildiler. İşte o günün sonunda bu fânî dünyâya veda ettiler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 385, /621
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatı
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159726, TŞ000387
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ , حَدَّثَنَا اللَّيْثُ ، عَنِ ابْنِ الْهَادِ ، عَنْ مُوسَى بْنِ سَرْجِسَ ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ ، عَنْ عَائِشَةَ ، أَنَّهَا قَالَتْ : رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، وَهُوَ بِالْمَوْتِ وَعِنْدَهُ قَدَحٌ فِيهِ مَاءٌ ، وَهُوَ يُدْخِلُ يَدَهُ فِي الْقَدَحِ ، ثُمَّ يَمْسَحُ وَجْهَهُ بِالْمَاءِ ، ثُمَّ يَقُولُ : اللَّهُمَّ أَعِنِّي عَلَى مُنْكَرَاتِ أَوْ قَالَ : عَلَى سَكَرَاتِ الْمَوْتِ
Tercemesi:
Yine Hz. Âişe (r.anhâ) anamız anlatıyor :
Ben, artık son nefeslerinin yaklaştığı anlarda Peygamber Efendimiz'i göğsümden ayırmıyordum : Yanıbaşlarında bir su kabı vardı. Ellerini bu kaba batırarak su ile yüzlerini siliyorlar ve şöyle niyazda bulunuyorlardı : "Allâhümme e'innî 'alâ münkerât'il-mevt" veya "alâ sekerât'il-mevt" (Ölümün şiddeti ve ızdırâbı karşısında bana yardımcı ol Allahım!.).
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 387, /624
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, duaları
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatı
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Ölüm, esnasında ve sonrasında insan
Ölüm, nasıl gerçekleştiği
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ ، وعياش العنبرى , وسوار بن عبد الله , وغير واحد , قالوا : أخبرنا يحيي بن سعيد , عن سفيان الثورى , عن موسى بن أبي عائشة , عن عبيد الله , عن ابن عباس وعائشة : أن أبا بكر قبل النبي صلى الله عليه وسلم بعدما مات
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159729, TŞ000390
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ ، وعياش العنبرى , وسوار بن عبد الله , وغير واحد , قالوا : أخبرنا يحيي بن سعيد , عن سفيان الثورى , عن موسى بن أبي عائشة , عن عبيد الله , عن ابن عباس وعائشة : أن أبا بكر قبل النبي صلى الله عليه وسلم بعدما مات
Tercemesi:
İbn Abbâs (r.a) ve Hz. Âişe (r.anhâ)'nin rivayet ettiklerine göre,
Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimiz'in mübarek naaşım öpmüştür.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 390, /627
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
Konular:
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Saygı ve Muhabbet, yanağından öpmek