1028 Kayıt Bulundu.
Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: وَتِلْكَ الأيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona Fudayl b. Ğazvân, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre bir adam [açlığı sebebiyle şikayette bulunarak] Hz. Peygamber'e (sav) geldi, Hz. Peygamber hanımlarına haber gönderdi, onlar da "Bizde sudan başka [yiyecek olarak verilecek] hiç bir şey yok!" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Bu adamı kim [yemek yedirmek üzere] alacak ya da misafir edecek?" buyurdu. Ensar'dan bir adam "Ben!" dedi. Bunun üzerinde [Ensar'dan olan adam] hemen onu evine götürüp hanımına dedi ki "Peygamber'in (sav) misafirine ikramda bulunalım!" Hanım şöyle cevap verdi "Çocuklar için olan azıktan başka yiyecek bir şeyimiz yoktur. Bunun üzerine adam hanımına "(Mevcut) yemeği hazırla, lambayı yak ve çocuklar akşam yemeği istedikleri zaman onları uyut!" dedi. (Adamın söylediği gibi) Hanım yemeğini hazırladı, lambayı yaktı ve çocuklarını uyuttu. Daha sonra kadın kalkıp lambayı düzeltir gibi yaparak onu söndürdü ve karı-koca her ikisi, sanki yemek yiyorlarmış gibi yaptılar. Böylece her ikisi geceyi aç geçirdiler. Sabah olunca, misafiri ağırlayan (Ensar'dan) adam, Hz. Peygamber'e (sav) gitti. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu "Sizin (senin ve hanımımın yaptığınız) işinizden Allah memnun oldu, (yahut hoşnut oldu) ve (bu davranışınız sebebiyle) Allah şu âyeti nâzil buyurdu "Kendileri ihtiyaç duysalar bile, (kardeşlerini) nefislerine (kendilerine) tercih ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa, işte bunlar (azaptan) kurtulanlardır." (Haşr, 59/9)
Açıklama: Açlığı sebebiyle Hz. Peygamber'e gelip şikayette bulunanın Ebu Hüreyre olduğu ifade edilmektedir. Zaten ilgili hadiseyi anlatan ravi de Ebu Hüreyre'dir. Söz konusu olayı kendi adını zikretmeden anlatmıştır.
Bize Abd b. Humeyd, ona Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası, ona Muhammed b. İshak, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Abdullah b. Abbas'ın (r. anhümâ) rivayet ettiğine göre Ömer b. Hattab (ra) şöyle demiştir: Abdullah b. Übey öldüğünde Rasûlullah (s.a.v.), onun cenaze namazına çağrıldı. O (sav) da kalkıp gitti. Namaz kılmak için cenazenin karşısına geçince yerimden kalkarak göğsü hizasına dikildim ve 'Ya Rasulallah! Yaşarken falan falan günlerde şöyle şöyle diyen Allah'ın düşmanı Abdullah b. Übey’in cenaze namazını mı kılacaksın?' Bu sözlerim karşısında Rasulullah (sav) tebessüm etti. Bu konuda sözü uzatınca dedi ki: "Benden biraz geri dur, ey Ömer! Şüphesiz ki ben, serbest bırakıldım ve bir tercihte bulundum. Zira bana 'Onlar (münafıklar) için ister af dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek.' (Tevbe 2/80) buyruldu. Eğer yetmiş kezden fazla af dilediğimde bağışlanacağını bilsem kesinlikle dilerdim." Ardından onun cenaze namazını kıldı ve onunla birlikte yürüdü, defin işi bitinceye kadar kabrinin başında durdu. Allah ve Rasulü (sav), doğrusunu bilirken Rasûlullah'a (sav) karşı olan bu cesaretim sebebiyle şaşarım halime! Vallahi, az bir zaman geçmişti ki şu iki ayet nazil oldu: 'Onlardan ölen hiç biri üzerine asla namaz kılma; kabri başında da durma. Çünkü onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler. Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kâfir olarak canlarının güçlükle çıkmasını istiyor.' (Tevbe 9/84-85) Bundan sonra Rasulullah (sav), vefat edinceye kadar hiçbir münafığın cenaze namazını kılmadı, kabrinin başında da durmadı. Ebu İsa (Tirmizi) şöyle dedi: Bu, hasen sahih garib bir hadistir.