233 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. İsmail, ona Muhammed b. Beşşâr, ona İbn Ebu Adî, ona Hişâm b. Hassân, ona İkrime, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: [Allah Teâlâ tarafından] Rasulullah'a (sav) kırk yaşındayken vahyedildi. Mekke'de on üç; Medine'de ise on sene kadar kaldı. Altmış üç yaşındayken de vefat etti. Ebu İsa [Tirmizî], "Bu, 'hasen-sahih' bir hadistir" demiştir.
Açıklama: 'Hasen-Sahih' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Ancak tam olarak hangi anlama geldiği konusunda hadis alimleri arasında ihtilafa sebep olmuştur. “Hadis iki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” şeklindeki açıklamanın tercih edildiği kaydedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân b. Uyeyne, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhüma) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), kendisine Kur'ân indirildiğinde inen ayetleri ezberlemek istediğinden diliyle tekrar ederdi. Allahu teâlâ, '(vahyi) acele ile almak için dilini hareket ettirme (Kıyâme, 75/16)' ayetini indirdi. [ٌRavi] dedi ki, [İbn Abbâs] "dudaklarını hareket ettirirdi'. Süfyân da dudaklarını aynı şekilde hareket ettirdi. Ebu İsa [Tirmizî] hadis hakkında şöyle dedi: "Bu, 'Hasen-sahih' bir hadistir. Yahya b. Said'den naklen Ali [b. el-Medînî] şöyle demiştir: 'Süfyan es-Sevrî, [senedde yer alan] Musa b. Ebu Aişe'yi hayırla anardı'.
Açıklama: 'Hasen-Sahih' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Ancak tam olarak hangi anlama geldiği konusunda hadis alimleri arasında ihtilafa sebep olmuştur. “Hadis iki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” şeklindeki açıklamanın tercih edildiği kaydedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize İshak b. Musa el-Ensârî, ona Yunus b. Bükeyr, ona Muhammed b. İshak, ona Zührî, ona Urve, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etti: Rasulullah'ın (sav) peygamberliğinin başlangıcı -Allah (cc), kendisine ikram etmek ve kullara, onun vesilesi ile rahmet etmeyi murad ettiğinde- gördüğü bütün rüyaların sabahın aydınlığı gibi gerçekleşmesi şeklindeydi. Bu durum, Allah'ın dilediği kadar böylece devam etti. Ardından, O'na (sav) yalnızlık sevdirildi. Hz. Peygamber (sav) hiçbir şeyi yalnızlıktan daha çok arzu etmiyordu. Ebu İsa [Tirmizî], "Bu, 'hasen-garîb' bir hadistir" demiştir.
Açıklama: 'Hasen-garib' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Araştırmacılar tarafından hasen-garîb terimi, "Tek isnadla rivayet edilmiş ve hasen seviyesine ulaşmış hadis demektir” şeklindeki açıklanmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize İshak b. Musa el-Ensârî, ona Ma'n b. İsa, ona Mâlik, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Haris b. Hişam, Hz. Peygamber'e (sav) vahyin nasıl geldiğini sordu. Hz. Peygamber (sav), 'Bazen çıngırak sesi şeklinde gelir. Bu da bana en zor gelen şeklidir. Bazen de melek insan şekline bürünerek vahyi getirir; benimle konuşur ve ben de söylediklerini aklımda tutarım.' dedi. Hz. Aişe, "Soğuk bir günde Hz. Peygamber'e vahiy geldiğini gördüm. Vahiy alması bitince baktım ki alnından oluk gibi ter boşalıyordu." demiştir. Ebu İsa [Tirmizî], "Bu, 'hasen-sahih' bir hadistir" demiştir.
Açıklama: 'Hasen-Sahih' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Ancak tam olarak hangi anlama geldiği konusunda hadis alimleri arasında ihtilafa sebep olmuştur. “Hadis iki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” şeklindeki açıklamanın tercih edildiği kaydedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize Hasan b. Ali el-Hallâl, ona Amr b. Âsım, ona Süleyman b. Muğîra, ona Sâbit, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'ın (sav) vefatından sonra Ebu Bekir, Ömer'e, "Haydi Ümmü Eymen'e gidelim; Rasulullah'ın (sav) onu ziyaret ettiği gibi biz de ziyaret edelim" dedi. (Enes b. Mâlik sözlerine devam etti) dedi ki, "Ümmü Eymenʼin yanına vardığımızda ağlayıverdi". Ebu Bekir ile Ömer, "seni ağlatan da nedir? Halbuki, (biliyorsun ki) Allah'ın katındakiler Rasulü için daha hayırlıdır" dediler. Ümmü Eymen, "Allah'ın katındakilerin Rasulü için daha hayırlı olduğunu ben de biliyorum. Ancak ben, gökten gelen vahyin kesildiğine ağlıyorum" dedi. (Olayı aktaran Enes b. Mâlik), "(onun bu sözü), onları derinden etkiledi ve Ümmü Eymenle beraber ağlamaya başladılar" dedi.
Bize İshak b. İbrahim, ona Süfyân, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Haris b. Hişam, Hz. Peygamber'e (sav) vahyin nasıl geldiğini sordu. Hz. Peygamber (sav), 'Bazen çıngırak sesi şeklinde gelir. Bu da bana en zor gelen şeklidir. Ses kesildiği zaman bana vahyedilen şeyi ezberlemiş olurdum. Bazen de vahiy meleği bir genç şekline bürünerek yanıma gelir ve vahyi bana iletirʼ dedi.
Bize Muhammed b. Seleme ve Hâris b. Miskîn - lafız Hâris'e aittir-, onlara İbn Kasım, ona Mâlik, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Haris b. Hişam, Hz. Peygamber'e (sav) vahyin nasıl geldiğini sordu. Hz. Peygamber (sav), 'Bazen çıngırak sesi şeklinde gelir. Bu da bana en zor gelen şeklidir. Ses kesildiği zaman bana vahyedilen şeyi ezberlemiş olurum. Bazen de vahiy meleği insan şekline bürünerek vahyi getirir; benimle konuşur ve ben de söylediklerini aklımda tutarım.' dedi. Hz. Aişe, "Soğuk bir günde Hz. Peygamber'e vahiy geldiğini gördüm. Vahiy alması bitince baktım ki alnından oluk gibi ter boşalıyordu." demiştir.
Bize Ali b. Haşrem, ona İsa b. Yunus, ona A'meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Medine'deki bir tarlada Hz. Peygamber'le (sav) birlikte idim. Rasûlullah (sav) bir ağaç dalına yaslanmıştı. O sırada Yahudilerden bir grup oradan geçiyordu. İçlerinden biri, 'Ona ruh hakkında sorun' dedi. Bazıları ise, 'Hayır sormayın, çünkü size hoşlanmayacağınız şeyler söyleyebilir' dediler. Sonunda Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Ebu'l-Kâsım! Bize ruhtan bahset' dediler. Hz Peygamber bir müddet durup bekledi ve başını gökyüzüne doğru kaldırdı. O sırada kendisine vahiy geldiğini anlamıştım. Nihayet vahiy hali kalktı. Sonra şu âyeti okudu: "Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruhun ne olduğunu ancak Rabbim bilir, size ise pek az bilgi verilmiştir (el-İsra, 17/85)." Ebu İsa [Tirmizî] "Bu, 'Hasen-sahih' bir hadistir" demiştir.
Açıklama: 'Hasen-Sahih' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Ancak tam olarak hangi anlama geldiği konusunda hadis alimleri arasında ihtilafa sebep olmuştur. “Hadis iki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” şeklindeki açıklamanın tercih edildiği kaydedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Câbir b. Abdullah (r.anhüma), vahyin kesilmesinden bahsederken Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir gün yürürken gökyüzünden bir ses işittim. Başımı kaldırdım ve baktım ki, Hira'da bana gelen melek gök ile yer arasında bir kürsü üzerinde oturmuş. Bundan çok korktum ve hemen eve dönüp 'Beni örtün, beni örtün.' dedim. Onlar da [benim üzerime bir örtü] örttüler. Bunun üzerine Allah (cc), namazın farz kılınmasından önce, 'Ey bürünüp sarınan! Kalk da uyar. Rabbini yücelt. Elbiselerini temizle. Her türlü pisliği (ricz) terket... " (Müddessir 74/1-5) ayetlerini indirdi. " Ebu İsa [Tirmizî], "Bu, 'Hasen-sahih' bir hadistir. Bu hadisi [senette yer alan Zührî'nin dışında] Yahya b. Ebu Kesîr de Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan, o da Câbir'den rivayet etmiştir. [Künyesi ile zikredilen] Ebu Seleme'nin ismi, Abdullah'tır.
Açıklama: 'Hasen-Sahih' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Ancak tam olarak hangi anlama geldiği konusunda hadis alimleri arasında ihtilafa sebep olmuştur. “Hadis iki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” şeklindeki açıklamanın tercih edildiği kaydedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize Yahya b. Musa, Abd b. Humeyd ve daha pek çok kişi -hadisin manası aynı olmak üzere-, onlara Abdürrezzâk, ona Yunus b. Süleym, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona Abdurrahman b. Abdulkârî, ona da Ömer b. Hattâb (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamberʼe (sav) vahiy geldiğinde yüzünün tarafında arı vızıltısı gibi bir ses işitilirdi. (Yine) bir gün kendisine vahiy gelmişti. Biz de (yanında) bir süre bekledik. Bu hal ondan gidince kıbleye yöneldi, ellerini kaldırdı ve 'Allah'ım, bizlere verdiğin hayırlarını arttır; azaltma! Bizlere ikram et; rezil-rüsvâ eyleme! Bizlere ver; bizi mahrum bırakma! Bizleri seç; başkalarını değil! Bizi senden razı kıl; sen de bizden razı ol' şeklinde dua etti. Ardından, 'Bana on ayet indirildi, kim onların gereğini yaparsa cennete girer' buyurdu. Sonra, 'Müminler kurtuluşa ermişlerdir' (Müminûn, 23/1) ayetini devamındaki on ayetin sonuna kadar okudu.' Bize Muhammed b. Ebân, ona Abdürrezzâk, ona Yunus b. Süleym, ona Yunus b. Yezid, ona da Zührî, bu isnadın benzeri ile ve aynı manaya gelecek şekilde hadisi rivayet etti. Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, ilk hadisten daha sahihtir. Bize İshak b. Mansur, ona Ahmed b. Hanbel, Ali b. el-Medînî ve İshak b. İbrahim, onlara Abdürrezzâk, ona Yunus b. Süleym, ona Yunus b. Yezid ona da Zührî, bu hadisi rivayet etmiştir. Ebu İsa [Tirmizî], 'Abdürrezzâk'tan erken dönemde bu hadisi işitenler/sema edenler, senedde Yunus b. Yezid'i zikretmektedirler. Abdürrezzâk'tan bu hadisi rivayet edenlerden bazıları ise senedde Yunus b. Yezid'e yer vermemişlerdir. Yunus b. Yezid'i zikredenlerin rivayetleri daha sahihtir. Çünkü Abdürrezzâk, Yunus b. Yezid'i bu hadisin senedinde bazen zikretmiş, bazen de zikretmemiştir. (Abdürrezzâk) Yunus'u, senedde zikretmediğinde rivayet mürsel (munkatı) olmaktadırʼ demiştir.