216 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Hucr es-Sa‘dî, ona Ali b. Mushir, ona el-Muhtar b. Fülfül, ona Enes b. Malik; (T) Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe –lafız ona ait olmak üzere-, ona Ali b. Müshir, ona el-Muhtar, o Enes'ten şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir gün Rasulullah (sav) aramızda bulunuyor iken, kısa bir süre uyuyuverdi, sonra gülümseyerek başını kaldırdı. Bizler; ey Allah'ın Rasulü, gülmene sebep nedir? dedik. O şöyle buyurdu: "Az önce üzerime bir sure indirildi, sonra Rahman Rahim Allah'ın adı ile. Şüphe yok ki biz sana Kevser’i verdik, o halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Şüphesiz ki asıl soyu kesik olan sana buğz edenin kendisidir." [Kevser 108/1-3] suresini okudu. Sonra da "kevser'in ne olduğunu bilir misiniz?" dedi. Biz, Allah ve Rasulü elbette en iyi bilendir dedik. O şöyle buyurdu: "Kevser, Aziz ve Celil Rabbimin bana vadettiği, üzerinde pek çok hayır bulunan bir ırmaktır. Aynı zamanda o, kıyamet gününde ümmetimin su içmek için geleceği Havz'dır. Kapları yıldızların sayısı kadardır. Derken aralarından bir kul çıkartılacak. Ben; 'Rabbim o benim ümmetimdendir diyeceğim.' Bana; Senden sonra neler ortaya çıkardığını bilmezsin' diyecekler." [İbn Hucr hadisi rivayetinde o mescitte aramızda iken ibaresini eklemiş ve "Onun senden önce olmadık neleri ortaya çıkardığını" demiştir.]
Bize Halef b. Hişam, ona Hammâd b. Zeyd, ona Yahya b. Said, ona Muhammed b. Yahya b. Habbân, ona da Enes b. Mâlik, teyzesi olan Ümmü Haram'ın şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) bir gün bize gelerek öğle uykusuna (kaylûle) yattı. Bir süre sonra gülerek uyandı. Ben 'Anam babam sana feda olsun. Seni güldüren nedir ya Rasulullah?' dediğimde, 'Rüyamda bana, denizde tahtlarına kurulmuş krallar gibi yolculuk yapan bir topluluk gösterildi' dedi. 'Ya Rasullulah! Allah'a dua edin de beni onlardan kılsın' diye talep ettiğimde, 'Sen onlardansın' buyurdu. Hz. Peygamber (sav) sonra tekrar uykuya daldı ve yine gülerek uyandı. Ona neden güldüğünü sorduğumda, önceki söylediğinin aynısını söyledi. 'Ya Rasulullah! Allah'a dua edin de beni onlardan kılsın' dediğimde, 'Sen birinci topluluktansın' buyurdu. Enes b. Malik, şunu da eklemiştir: Ubade b. Samit, daha sonra Ümmü Haram ile evlendi. Bir süre sonra deniz savaşına katılıp beraberinde hanımını da götürdü. Deniz savaşından geldiklerinde, Ümmü Haram'a binmesi için bir katır getirildi. Katır, Ümmü Haram'ı üzerinden attı ve bu sebeple boynu kırılarak vefat etti."
Bize Muhammed b. Abbad (el-Mekkî), ona Hatim b. İsmail (el-Harisî), ona Bükeyr b. Mismar (el-Kuraşî), ona da Amir b. Sa'd (el-Kuraşî), babasının (Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî) şöyle anlattığını rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Uhud gazvesinde benim için (babam anam sana feda olsun diyerek) annesi ile babasını bir arada zikretmiştir. Sa'd (olayın devamını) şöyle anlatmıştır: Müşriklerden bir adam Müslümanları kırıp geçiriyordu. Bunun üzerine Peygamber (sav) bana; "haydi at şuna! Babam-anam sana feda olsun" buyurdu. Sa'd şöyle devam etti: Ben de müşrike ucunda temreni bulunmayan bir ok attım ve onu yan tarafından vurdum. Adam hemen yere düştü ve avret yeri açıldı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) öyle güldü ki azı dişlerini gördüm.
Bize Müsedded, ona Ebu Ahvas, ona Ebu İshâk el-Hemdânî, ona da Ali b. Rabî'a şöyle rivayet etmiştir: "Ali'yi (ra) gördüm. Binmesi için kendisine bir hayvan getirildi. Ayağını üzengiye koyduğunda “bismillah” dedi. Hayvanın üzerine yerleştiğinde “elhamdülillâh” dedi. Ardından “Bunu bizim hizmetimize veren Allah her türlü kusur ve noksanlıktan uzaktır. Yoksa bizim buna gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz, bu nimetlerden sorulmak üzere Rabbimize döneceğiz!” (Zuhruf, 43/13-14) dedi. Sonra üç defa “Elhamdülillah”, üç defa “Allahuekber” dedi. Ardından “Senden başka ilah yoktur. Ben kendime zulmettim. Beni bağışla. Günahları senden başka bağışlayacak da yoktur” dedi ve sonra da güldü. Ben “Ey müminlerin emiri, neye güldünüz?” diye sordum. Şöyle dedi “Allah Rasulü’nü (sav) şimdi yaptığım gibi yaparken görmüştüm. Ardından gülmüştü. Ben “Neye güldünüz Ey Allah’ın Rasulü” diye sormuştum, O da “Rabbin kulunun ‘Ey rabbim günahlarımı bağışla, günahları senden başka bağışlayan yoktur’ demesinden hoşlanır” buyurmuştu."
Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Sabit, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) bir seferde iken bir sürücü hanımlarının develerini (hızlı) sürüyordu. Hz. Peygamber (sav) güldü. Sonra baktık ki, o sürücü kadınlarla birlikte biraz öne doğru geçmiş (develeri hızlandırmış). Bunun üzerine Peygamber "Ey Enceşe! Yazık sana! Cam şişelere (narin kadınlara) yumuşak davran (develerini yavaş sür)" buyurdu.
Bize Kuteybe b. Said, ona Süfyân, ona Amr, ona Ebu Abbas, ona da Abdullah b. Amr şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) Taif gazvesinde iken (muhasara uzayınca) "İnşallah yarın dönüyoruz" diye (orduya) bildirdi. Bunun üzerine sahabilerden bazıları (savaşı bırakıp dönmek ağır geldiği için) 'Biz buradan Taif'i fethedinceye kadar ayrılmayız!' dediler. Rasulullah da (sav) "Öyleyse yarın sabah savaş için hazır olun" diye emretti. Ravi dedi ki: Ertesi sabah çok çetin bir savaş oldu ve çok sayıda Müslüman yaralandı. Bunun üzerine Rasulullah (sav): "İnşallah yarın döneceğiz" buyurdu. Bu defa sahabiler bu karara sevinip sessiz kaldılar (itiraz etmediler). Rasulullah da (sav) onların bu haline gülümsedi. Humeydî dedi ki: Bize Süfyân (b. Uyeyne) bu hadisin tamamını ihbar lafzıyla rivayet etmiştir.