Giriş

Bize Müsedded, ona Husayn b. Nümeyr; (T) Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona İbn İdris -mana ile-, ona Husayn (b. Abdurrahman), ona (Amir) eş-Şa'bî, ona da Adî b. Hatim şöyle rivayet etmiştir: "Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (gecenin karanlığından) ayırt edilinceye kadar yiyin, için..."(Bakara,2/187) ayeti inince bir beyaz, bir de siyah ip aldım. Onları yastığımın altına koydum, (ama) hangisinin siyah hangisinin beyaz olduğunu ayıramadım. Bunu Rasulullah'a (sav) arz ettim de güldü ve "öyleyse senin yastığın eni geniş ve boyu uzunmuş. İplerden kastedilen sadece gece ve gündüzdür" dedi. [(Ravi) Osman, o (ipten kasıt) ancak gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığıdır dedi.]


    Öneri Formu
270780 D002349-2 Ebu Davud, Sıyam, 17

Bize Müsedded, Bişr b. Mufaddal ve Halid b. Abdullah, onlara -mana olarak- Halid el-Hazzâ, ona Bereke, ona Müsedded, Halid b. Abdullah hadisinde Bereke Ebu'l-Velid ittifakla ikisinden İbn Abbas'ın (ra) şöyle dediği rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber'i (sav) (Kâbe'de) rüknün yanında otururken gördüm. Gözünü havaya doğru kaldırıp güldü ve üç defa: "Allah yahudilere lanet etsin!" dedi ve devamla "şüphesiz Allah (cc) onlara iç yağım haram etti ama onlar yağları satıp, parasını yediler. Allah bir topluma bir şeyi yemeyi haram ettiğinde onlara parasını da haram eder" buyurdu. [Müsedded: Halid b. Abdullah (et-Tahhan) hadisinde (İbn Abbas'ın) gördüm (dediğini) söylemedi. Ayrıca (Allah yahudilere lanet etsin sözü yerine) Allah yahudileri kahretsin dedi.]


    Öneri Formu
275052 D003488-2 Ebu Davud, Büyu' (icare), 64


Açıklama: İbn Mesud'dan rivayette bulunan Abîde'nin isminde ihtilaf olup ona, Ubeyde ve Ubeyd diyenler de vardır.

    Öneri Formu
1316 M000462 Müslim, İman, 309


    Öneri Formu
275843 D004476-2 Ebu Davud, Hudud, 35

Bize Eu Numân, ona Ebu Avâne, ona Ebu Beşir, ona Ebu Mütevekkil, ona da Ebu Sa'id (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'in (sav) sahabesinden bir gurup, bir görev için yola çıktılar ve Arap kabilelerinden birisinin yanında konaklayıp onlardan kendilerini misafir etmelerini istediler. Fakat o kabile bunları konuk etmekten çekindi. Bu sırada kabilenin efendisi (zehirli bir hayvan tarafından) sokulmuştu. tüm kabile koşuşturup her çareye başvurdular ama hiçbir şey fayda etmedi. Kabile halkından biri "şu yanımızda konaklayan guruba gitseniz, belki onlarda deva olacak bir şey bulunur" dedi. Bunun üzerine kabile halkından bir grup geldi ve "ey topluluk, efendimiz sokuldu. Biz onun için her çareye başvurduk, ancak hiçbir şey ona fayda vermiyor. Sizden birinizin yanında çare olacak herhangi bir ­şey var mıdır?" diye sordu. Kafileden birisi "Evet, Allah'a yemin ederim ki, ben rukye (şifa duası) yaparım. Fakat sizden bizi misafir etmenizi istemiştik, siz de misafir etmediniz. Artık şimdi bir ücret belirlemeden rukye yapmam" dedi. O kabile halkı sahabe ile bir sürü koyun karşılığında anlaştılar. O kişi de sokulmuş olan kabile efendisine gidip Fatiha Suresi'ni okuyup üfledi. Çok beklemeden kabilenin efendisi sanki bukağıdan çözülmüşçesine süratle yürüyerek gitti ve kendisinde hiçbir illet kalmadı. Râvî der ki: Kabile halkı üzerinde anlaşma sağladıkları ücreti ödedi. gruptan bir kısmı "bu koyunları bölüşün" dedi. Fakat rukye yapan sahabi "hayır, Hz. Peygamber'e (sav) gidip, olup biteni kendisine söyleyene ve bize emredeceği şeyi görene kadar bu koyunları bölüşmem" dedi. Sonra Allah Rasulü'nün huzuruna gelip olayı kendisine aktardılar. Hz. Peygamber (sav) o sahabiye "Fâtiha'nın şifa veren bir rukye olduğunu nereden bildin" buyurdu, sonra da "isabet ettiniz. Şimdi taksim ediniz ve benim için de bir hisse ayırınız" buyurdu ve güldü. Şu'be der ki: Bize Ebu Bişr "ben bu hadisi Ebu ütevekkil'den işittim" diyerek rivayet etti.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Şu'be b. Haccac arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
280091 B002276-2 Buhari, İcâre, 16

Bize Ahmed b. Abddullah b. Yunus, ona Züheyr, ona Simak; (T) Bize Yahya b. Yahya - lafız ona aittir-, ona Ebu Hayseme, ona Simak b. Harb şöyle demiştir: "Cabir b. Semüre'ye; sen Rasulullah'ın (sav) sohbetinde bulunur muydun? diye sordum. Cabir; evet, bu çok olurdu. Rasulullah (sav) sabah namazını kıldığı yerden, güneş doğana kadar kalkmaz, güneş doğduğunda kalkardı. Bazen (sahabe) konuşurlar, cahiliye döneminden bahseder ve gülerler, Rasulullah (sav) da tebessüm ederdi dedi."


    Öneri Formu
5589 M001525 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 286

Bize Eu Numân, ona Ebu Avâne, ona Ebu Beşir, ona Ebu Mütevekkil, ona da Ebu Sa'id (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'in (sav) sahabesinden bir gurup, bir görev için yola çıktılar ve Arap kabilelerinden birisinin yanında konaklayıp onlardan kendilerini misafir etmelerini istediler. Fakat o kabile bunları konuk etmekten çekindi. Bu sırada kabilenin efendisi (zehirli bir hayvan tarafından) sokulmuştu. tüm kabile koşuşturup her çareye başvurdular ama hiçbir şey fayda etmedi. Kabile halkından biri "şu yanımızda konaklayan guruba gitseniz, belki onlarda deva olacak bir şey bulunur" dedi. Bunun üzerine kabile halkından bir grup geldi ve "ey topluluk, efendimiz sokuldu. Biz onun için her çareye başvurduk, ancak hiçbir şey ona fayda vermiyor. Sizden birinizin yanında çare olacak herhangi bir ­şey var mıdır?" diye sordu. Kafileden birisi "Evet, Allah'a yemin ederim ki, ben rukye (şifa duası) yaparım. Fakat sizden bizi misafir etmenizi istemiştik, siz de misafir etmediniz. Artık şimdi bir ücret belirlemeden rukye yapmam" dedi. O kabile halkı sahabe ile bir sürü koyun karşılığında anlaştılar. O kişi de sokulmuş olan kabile efendisine gidip Fatiha Suresi'ni okuyup üfledi. Çok beklemeden kabilenin efendisi sanki bukağıdan çözülmüşçesine süratle yürüyerek gitti ve kendisinde hiçbir illet kalmadı. Râvî der ki: Kabile halkı üzerinde anlaşma sağladıkları ücreti ödedi. gruptan bir kısmı "bu koyunları bölüşün" dedi. Fakat rukye yapan sahabi "hayır, Hz. Peygamber'e (sav) gidip, olup biteni kendisine söyleyene ve bize emredeceği şeyi görene kadar bu koyunları bölüşmem" dedi. Sonra Allah Rasulü'nün huzuruna gelip olayı kendisine aktardılar. Hz. Peygamber (sav) o sahabiye "Fâtiha'nın şifa veren bir rukye olduğunu nereden bildin" buyurdu, sonra da "isabet ettiniz. Şimdi taksim ediniz ve benim için de bir hisse ayırınız" buyurdu ve güldü. Şu'be der ki: Bize Ebu Bişr "ben bu hadisi Ebu ütevekkil'den işittim" diyerek rivayet etti.


    Öneri Formu
16340 B002276 Buhari, İcâre, 16

Bize Ahmed b. Yunus (et-Temimî), ona Ubeydullah b. İyad (es-Sedusi), ona da İyad (b. Lekît es-Sedusi), Ebu Rimse'nin (Habib b. Hayyan el-Belevî) şöyle anlattığını nakletti: Babamla birlikte Rasulullah'ın (sav) yanına gitmiştik. Rasul-i Ekrem (sav) babama "senin oğlun mu bu?" diye sordu. Babam Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki evet dedi. Rasulullah (sav) "gerçekten mi?" dedi. Babam şahitlik ederim ki evet dedi. Efendimiz (sav) benim babama benzerliğime baktı ve babamın benim üzerime yemin etmesinden dolayı güldü. Sonra "şüphesiz onun yaptıklarından dolayı sen sorumlu tutulamayacağın gibi, senin yaptıklarından dolayı da o sorumlu tutulamaz" buyurdu ve "(hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez)" mealindeki ayeti (Fatır 35/18) okudu.


    Öneri Formu
33307 D004495 Ebu Davud, Diyat, 2


    Öneri Formu
1315 M000461 Müslim, İman, 308


    Öneri Formu
16981 B002348 Buhari, Muzara't, 20