459 Kayıt Bulundu.
Bize Züheyr b. Harb, ona İsmail b. İbrahim, ona Eyyüb, ona da Ebû Kılâbe, Malik b. Hüveyris'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bizler yaşları birbirine yakın gençler olarak Rasulullah'ın (sav) yanına gelmiştik. Onun yanında yirmi gece kaldık. Rasulullah (sav) pek merhametli ve yumuşak kalpli idi. Bizim ailelerimizi özlediğimizi anladı. Bize, geride bıraktığımız aile fertlerimiz hakkında sorular sordu; biz de kendisine anlattık. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ailelerinizin yanına dönün, onların arasında kalın. Onlara (dînî bilgileri) öğretin, onları (iyi şeylere) yönlendirin. Namaz vakti geldiğinde, içinizden biri ezan okusun; sonra da yaşça en büyük olanınız imamlık yapsın.”
Bize Mahmud b. Halid, ona Velid, ona Ebu Amr; (T) Bize Davud b. Rüşeyd, ona Velid, -hadisin lafızları Davud b. Rüşeyd'e aittir- onlara el-Evzaî, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah'ın (sav) duyacağı şekilde kamet getirilir, Hz. Peygamber (sav) yerini almadan önce de insanlar saftaki yerlerini alırlardı."
Açıklama: Metindeki ''أَنَّ الصَّلاَةَ'' ifadesi, hadisin manası dikkate alınmak suretiyle, kasten tercümeye yansıtılmamıştır.
Bize Muhammed b. Halid es-Sülemî, ona Ahmed b. Ali, ona Sevr, ona Yezid b. Şureyh el-Hadrami, ona Ebu Hay el-Müezzin, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Allah'a ve ahiret gününe inanan kimsenin, tuvalet nedeniyle sıkışıklığını gidermeden o haliyle namaz kılması helal olmaz. Sevr b. Yezid, Habîb b. Salih'in rivayet ettiği (90 numaralı) hadise benzeyen lafızlarla sözlerine devam etti: Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimseye, izinleri olmaksızın bir topluluğa imam olması helal olmaz ve sadece kendisine dua edip toplumu duanın dışında bırakması da helâl olmaz. Eğer böyle yaparsa onlara ihanet etmiş olur." [Ebu Davud, 'Bu hadis, Şamlıların rivayetidir, ravileri arasında Şamlılardan başka kimse yoktur, dedi.]
Bize İshak b. İbrahim ve İbn Haşrem, o ikisine İsa b. Yunus, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) ashabına şöyle diyerek namaz kılmayı öğrettiğini rivayet etmiştir: "İmamdan önce hareket etmeyiniz. O 'Allahu Ekber' dediğinde, siz de tekbir alınız. O 'vele'd-dâllîn' dediğinde, siz de âmin deyiniz. O rükûa varınca, siz de rükûa varın. İmam 'semiallahü limen hamideh' dediğinde de 'Allahumme Rabbenâ leke'l-hamd' deyiniz."
Bize Kuteybe, ona Abdülaziz ed-Derâverdî, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası, ona Ebu Hureyre, Nebi'den (sav) hadisi yukarıdaki hadise yakın olarak rivayet etmiştir. Ancak 'İmam 'Vele’d-dâllîn' derse siz de âmin deyiniz' ibaresinden sonra, 'İmamdan önce de başınızı (secde ve rükûdan) kaldırmayınız' ifadesini eklemiştir.
Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Muaviye b. Salih, ona Ala b. Haris, ona Mekhul, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Büyük günahları işlemiş facir olsun ya da iyilikle maruf olsun, her müslümanın arkasında farz namazı kılmak vaciptir."
Bize Süleyman b. Harb ve Müslim b. İbrahim, -mana aynıdır- onlara Vüheyb, ona Musab b. Muhammed, ona Ebû Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İmam, ancak kendisine uyulsun diye tayin edilmiştir. O tekbir getirdiğinde siz de tekbir getirin. O tekbir getirmedikçe sizler tekbir getirmeyin. O rükûa gittiğinde siz de rükûa gidin. O rükûa gitmedikçe sizler rükûa gitmeyin. O semi'allâhu li-men hamide dediğinde sizler, Allahümme! Rabbenâ leke'l-hamd deyin. -(Hadisin ravilerinden) Müslim ise "ve leke'l-hamd" şeklinde rivayette bulunmuştur- O secde yaptığında siz de secde yapın. O secde yapmadıkça siz secde yapmayın. O namazı ayakta kıldığında siz de ayakta namaz kılın. O namazı oturarak kıldığında sizler de topluca oturarak namaz kılın." [Ebû Davud şöyle demiştir: "Allahümme! Rabbenâ leke'l-hamd" lafzını, bana, ashabımızdan bir kısım insanlar Süleyman'dan naklen bildirmiştir.]
Açıklama: Bildirildiğine göre hadis sahih olsa da bu rivayet, isnaddaki Musab b. Muhammed sebebiyle ''kavî''dir. Senetteki diğer râviler ise sika kimselerdir (Ebu Davud, Sünen, thk. Şuayb Arnaut ve Muhammed Karabelli, Dârü'r-Risâleti'l-'Âlemiyye, I, 452, dpt. 1).