97 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona İsa b. Yunus, ona da el-Cüreyrî aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir.
Açıklama: hadisin metni için D004020 numaralı hadise bakınız.
Râvi der ki: Rasulullah (sav) bize namazlarımızda veya [ravi şöyle dedi] namazların ardından dua edeceğimiz şu kelimeleri öğretirdi: "Allah'ım, Senden, (din) işinde devamlılık, doğru yolda kararlılık isterim. Nimetine şükretmeyi ve Sana güzelce kulluk etmeyi istiyorum. Selim (temiz ve arınmış) bir kalp ve doğruyu söyleyen bir dil isterim. Bildiğin (hatalarım) için senden bağışlanma diler, bildiğin hayırlı her şeyi senden ister, bildiğin şerli her şeyden de sana sığınırım."
Açıklama: mütabileriyle hasendir.
Bize Heddâb b. Halid ve Şeyban b. Ferrûh, onlara Süleyman (b. Muğire), ona Sabit (b. Eslem), ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona da Suhayb (b. Sinan er-Rûmî) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Müminin işi ne güzeldir! Onun bütün işleri hayırlıdır. Bu duruma müminden başka kimsede rastlanmaz. Mümin bir nimete kavuştuğunda şükrederse bu onun için bir hayır olur. Darlığa düşer ve sabrederse bu da onun için bir hayır olur."
Bize Amr b. Avn, ona İbn Mübarek, ona el-Cüreyrî, ona Ebu Nadre, ona da Ebu Said el-Hudrî'nin rivayet ettiğine göre Allah'ın Rasulü, yeni bir elbise giydiği zaman, gömlek veya sarık diye o elbisenin ismini anarak şöyle dua ederdi: "Allah'ım sana hamd olsun, bunu bana Sen giydirdin. Ben Senden bu elbisenin hayrını ve yapılış gayesindeki hayrı istiyorum. Bu elbisenin şerrinden ve yapılış gayesinin şerrinden sana sığınıyorum." [(Ravi) Ebu Nadre der ki: Hazreti Peygamber'in (sav) sahabelerinden biri yeni elbise giydiği zaman ona “eskitinceye kadar giyesin ve yüce Allah sana onun yerine yenisini versin” denilirdi.]
Bize Abdullah, ona Muhammed b. Ya’kub ez-Zübâlî, ona Mu’temir b. Süleymân, ona babası (Süleyman b. Abdurrahman), ona Rabî b. Enes, ona Rufey Ebu Âliye şöyle rivayet etmiştir: "Ubey b. Ka’b, Aziz ve Celil olan Allah’ın 'Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' buyurdu. Onlar da 'Evet biz buna şâhit olduk' dediler' [A’raf: 7/172] ayeti hakkında şöyle dedi: Allah önce onları bir araya topladı, sonra ayrı ayrı ruhlar kıldı, ardından kendilerini şekillendirdi ve en sonunda konuşmalarını istedi, onlar da konuştular. Sonra Allah onlardan ahit (söz) ve misak (bağlılık) alıp 'Ben sizin rabbiniz değil miyim?' diyerek onları kendi sözlerine şahit tuttu ve 'kıyamet günü biz bunu bilmiyorduk, dememeniz için yedi kat göğü ve yeri size şahit tutuyorum. Ayrıca atanız Âdem’i de bu olaya şahit tutuyorum. Bilin ki benden başka ilah ve rab yoktur. O halde bana hiçbir şeyi ortak koşmayın. Size peygamberlerimi göndereceğim ve onlar da aldığım söz ve misakımı size hatırlatacaklar. Bir de size kitaplarımı indireceğim' buyurdu. Bunun üzerine ruhlar 'Biz şehadet ederiz ki Sen bizim Rabbimiz ve İlâhımızsın, Senden başka Rabbimiz yoktur' diye ikrar ve itirafta bulundular. Sonra Allah Teâlâ, Âdem’i (as) onları görebileceği şekilde yükseltti ve Adem gördü ki onlardan kimi zengin, kimi fakir, kimi güzel, kimi de çirkin... Bunun üzerine 'Rabbim! Keşke kullarını eşit yaratsaydın' dedi. Allah Teâlâ 'Ben şükredilmekten hoşlanırım' buyurdu. Bundan sonra Hz. Âdem, onların içinde, kendilerinden risâlet ve nübüvvet konusunda özel bir söz ve misak alınmış peygamberleri halka ışık saçan kandiller gibi gördü. Yüce Allah'ın 'Hani Biz, peygamberlerden; Senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem Oğlu İsa'dan söz almıştık. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık.' [Ahzâb, 33/7] ayeti buna işaret etmektedir. İsa (as), o ruhların içindeydi, Allah onu Meryem'e gönderdi." [Ubey'den nakledildiğine göre, ruh Meryem'in ağzından (bedenine) girmiştir.]
Bize Nusayr b. Ferec, ona Abdullah b. Yezid, ona Said b. Ebu Eyyüb, ona Ebu Merhum (Abdürrahim b. Meymun), ona Sehl b. Muaz b. Enes, ona da babası (Muaz b. Enes) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kim bir şey yedikten sonra 'Kim bir yemek yedikten sonra 'Bu yemeği bana yediren ve hiçbir güç ve kuvvetim olmaksızın bana rızık olarak veren Allah’a hamd olsun' derse onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır. Kim de bir elbise giyerken 'Bu elbiseyi bana giydiren ve hiçbir güç ve kuvvetim olmaksızın bana rızık olarak veren Allah’a hamd olsun' derse onun da geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır."
Bize Hasan b. Abdulaziz, ona Abdullah b. Yahya, ona Hayve, ona Ebu Esved, ona Urve, ona da Aişe (r.anhâ) şöyle söylemiştir: Allah'ın Peygamberi (sav) geceleyin namazda ayakları şişinceye kadar ayakta dururdu. Bunun üzerine Hz. Aişe ona 'Ya Rasulallah! Allah senin geçmiş gelecek günahlarını affettiği halde neden bu kadar kendini zorlayarak ibadet ediyorsun?' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Şükreden bir kul olmak istemeyeyim mi?" Yaşı ilerlediğinde oturarak namaz kılardı. Rükû yapmak istediğinde ayağa kalkar, bir müddet okur (kıraat), sonra rükû yapardı."