192 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyân, ona Ma’bed b. Halid el-Kaysî, ona da Hârise b. Vehb el-Huzâ’î'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Size cennetlikleri haber vereyim mi? Zayıf ve mütevazı kişilerdir. Yemin etseler, Allah onları yeminlerinde sadık çıkarır. Size cehennemlikleri haber vereyim mi? Katı ve sert, mal biriktiren ve cimrilik yapan, kibirli kimselerdir."
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Gunder, ona Şu’be, ona Mabed b. Halid, ona da Hârise b. Vehb'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Size cennetlikleri haber vereyim mi? Zayıf ve insanların zayıf gördüğü kişilerdir. Yemin etseler, Allah onları yeminlerinde sadık çıkarır. Size cehennemlikleri haber vereyim mi? Mal biriktiren ve cimrilik yapan, Katı ve sert, kibirli kimselerdir."
Bize Nuaym, ona Süfyan, ona Ma’bed b. Hâlid, ona da Hârise b. Vehb el-Huzâ’î'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Size cennetlikleri haber vereyim mi? Zayıf ve mütevazı kişilerdir. Yemin etseler, Allah onları yeminlerinde sadık çıkarır. Size cehennemlikleri haber vereyim mi? Katı ve sert, mal biriktiren ve cimrilik yapan, kibirli kimselerdir."
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan, ona Cami b. Ebu Raşid, ona Ebu Ya'lâ, ona Muhammed b Hanefiyye'nin şöyle dediğini rivayet etti: "Babama (Hz. Ali'ye), Rasulullah'tan (sav) sonra insanların en hayırlısı kimdir? dedim. Ebu Bekir'dir dedi. Sonra kimdir? dedim. Sonra Ömer'dir cevabını verdi. Sonra kimdir desem Osman'dır cevabını vermesinden korktum. (Bu soruyu soramadım). Bunun yerine sonra sen misin ey babacığım? dedim. Ben sadece Müslümanlardan birisiyim, karşılığını verdi."
Bize Ukbe b. Mükrem, ona Abdurrahman (İbn Mehdî), ona Bişr (İbn Mansur), ona Muhammed b. Aclân, ona Süveyd b. Vehb, ona Nebi'nin (sav) ashabının çocuklarından biri, ona da babasının şöyle dediğini (bir önceki hadisin benzerini) rivayet etti: (Ancak şu farkla ki) Bir önceki hadiste Hz. Peygamber'in onu bütün yaratıkların huzurunda çağıracaktır dediği rivayet edilmişken, sözü geçen ravi burada (Hz. Peygamber'in): "Allah onu güven duygusu ve imanla doldurur" buyurduğunu (rivayet etmiş fakat); "Allah'ın onu çağıracağı" ifadesini zikretmemiştir. (Buna karşılık Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu da) ilave etmiştir: "Kim de giymeye gücü yettiği halde gösterişli bir elbiseyi giymeyi terk ederse (Allah kıyamet gününde bütün yaratıkların huzurunda onu çağıracak..)" Bişr de (şöyle) dedi: (Öyle zannediyorum ki İbn Mansur bu hadisi bana şöyle) rivayet etti: "(Her kim de giymeye gücü yettiği halde) alçak gönüllülükten dolayı (onu giymeyi terk ederse) Allah ona kıyamet günü keramet elbisesi giydirecektir. Kim de (evlenmeye muhtaç olan birini) Allah için evlendirirse Allah ona padişahlık elbisesi giydirecektir."
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Abdurrezzak, ona Ma‘mer, ona Hemâm b. Münebbih ona da Ebu Hureyre’nin (ra) rivayet ettiğine göre Nebî (sav) şöyle buyurdu: "Cennet ve cehennem münakaşa ettiler. Cehennem: Ben kibirliler ve zorba kimselerle tercih olundum (onlara tahsis edildim) dedi. Cennet de: Bana ne oldu ki, bana insanların yalnız zayıfları ve düşükleri giriyor? dedi. Allah tebâreke ve teâlâ da cennete şöyle buyurdu: Sen benim rahmetimsin, ben seninle kullarımdan dilediğime rahmet ederim. Cehenneme de şöyle dedi: Sen benim azabımsın, ben seninle kullarımdan dilediğime azap ederim. Cennet ve cehennemden her biri dolacaktır. Fakat cehennem dolmak bilmez, en son Allah ona ayağını koyar. O da: Bana yeter, bana yeter, bana yeter! der. İşte o zaman cehennem dolar, birbirine büzülür. Allah (ac), yarattıklarından hiçbir kimseye zulmetmez. Cennete gelince, Allah (ac), onun için (onun boşluklarını doldurmak için) yeniden birtakım kimseler yaratır."
Açıklama: Hadiste geçen Yüce Allah'ın ayağını cehenneme koymasının manası hakkında bazı alimler bir takım teviller sunmuşlardır. Bazı alimler ise bu tür konuları tevil yoluna gitmeden Kur'ân-ı Kerîm ve hadislerde nasıl geçiyorsa öyle kabul etmeyi, bununla beraber Cenâb-ı Hakk'ı bildiğimiz tarzda el ve ayak gibi uzuvlardan tenzih etmeyi, bunların keyfiyyeti konusunda görüş belirtmemeyi en uygun yol olarak bildirmişlerdir.
Bana Muhammed, ona Abdurrahman b. Mehdi, ona İbn Mübarek, ona Ma‘mer, ona Hemmâm b. Münebbih, o da Ebu Hureyre’nin (ra) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "(Allah tarafından) İsrâîloğullarına: (Kudüs'ün) kapısından eğilerek (tevazu ile) giriniz ve Hıtta ( Yâ Rabb! Dileğimiz günahımızı indirmendir) deyiniz, denildi. Onlar (tersine) kıçları üzere emekleyerek girdiler ve (o kelimeyi) değiştirdiler de 'Hıttatun habbetun fî şaaratın' (Kıl çuval içinde tane) şeklinde söylediler."
Bize Harun b. Abdullah, ona Ebu Âmir- Abdülmelik b. Amr-, ona Hişam b. Sa'd, ona Kays b. Bişr et-Tağlibî'nin şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Derdâ'nın arkadaşı olan babam bana (şunları) anlattı: Dimaşk'ta Nebî’nin (sav) ashabından İbn Hanzaliyye diye anılan bir adam vardı. Yalnız bir kimseydi. İnsanlar ile az oturur kalkardı. Onun meşguliyeti namazdan ibaretti. Namazı bitince ailesinin yanına varana kadar tesbih ve tekbir söylerdi. (Bir gün) biz Ebu Derdâ'nın yanında iken bize uğradı. Ebu Derda (ra) ona: Bize yararı olacak ve sana zararı olmayacak bir söz (söyle) dedi. (Bunun üzerine İbn Hanzaliyye şunları) söyledi: Rasulullah (sav) (düşman üzerine) bir seriyye (akıncı birliği) göndermişti. Bir süre sonra (bu birlik savaştan) döndü. Derken bu birliğe katılanlardan biri Rasulullah'ın (sav) da bulunduğu bir meclise oturdu. Yanında bulunan birisine düşmanla karşılaştığımızda bizi bir görseydin! Falan kimse düşmana saldırıp Al, bu da benden! Ben Gifarlı yiğidim! diyerek mızrağını (düşmana) sapladı. Onun bu sözü hakkında görüşün nedir?' dedi. (O adam da): O zatın (bu sözüyle yapmış olduğu cihadın) sevabını iptal ettiği görüşündeyim, cevabını verdi. Bu sözü bir başkası işitti ve: Ben bu sözde bir sakınca görmüyorum, dedi. Bunun üzerine münakaşaya başladılar. Nihayet (onların bu münakaşasını) Rasulullah (sav) duydu ve şöyle buyurdu: "Hayret doğrusu! (Allah yolunda savaşırken) bu gibi sözler söyleyen bir müslümanın (bu savaşından gereği gibi) sevap almasına ve (dünyada) iyilikle anılmasına hiçbir engel yoktur." Gördüm ki, Ebu Derdâ, Hz. Peygamber'in bu sözüne (çok) sevindi ve sen bunu bizzat Rasulullah'tan (sav) mı işittin? diyerek başını İbn Hanzaliyye'ye (doğru) kaldırmaya başladı. (İbn Hanzaliyye de): Evet, (duydum) cevabını verdi. Ebu Derdâ, İbn Hanzaliyye'ye (bunu bizzat Rasulullah'tan mı duydun diyerek) sormaya devam etti. Nihayet ben (kendi kendime) kesinlikle Ebu Derdâ, (İbn Hanzeliyye'nin) dizlerine değecek (dizlerine çok yaklaştı) diyordum. (İbn Hanzaliyye) bir başka gün (yine) yanımıza uğradı. (Yine) Ebu Derdâ ona: Bize yararlı olan ve sana zararlı olmayan bir söz (söyle) dedi. O da: Rasulullah (sav) bize: "Cihad için elinde tuttuğu ata masraf eden kimse sadaka vererek elini açıp da kapamayan kimse gibidir" buyurdu, dedi. Başka bir gün (yine) bize uğradı. (Yine) Ebu Derdâ: Bize yararı ve sana zararı olmayan bir söz dedi. (O da): Rasulullah (sav) bize: "Saçları (kulak memelerinden aşağı inecek kadar) uzun, eteği de topuklarından daha aşağıya kadar sarkık olmazsa Hureym el-Esedî ne iyi adamdır" buyurdu, dedi. Bu (söz) Hureym'e ulaştı da koşup (eline) bir bıçak (aldı) ve onunla saçını kulaklarına kadar, eteğini de dizlerinin yarısına kadar kısalttı. Sonra diğer bir günde bize (yine) uğradı. Ebu Derdâ ona: Bize fayda verecek ve sana zarar vermeyecek bir söz! dedi. (O da): Rasulullah'ı (sav) (şöyle) derken işittim: "Siz (müslüman) kardeşlerinizin yanına varıyorsunuz. (Onların yanına vardığınız zaman) binek hayvanlarına güzel eğerler vurunuz ve güzel elbiseler giyininiz. Öyle ki halk içinde (vücuttaki) ben gibi olunuz (dış görünüşünüz güzel olsun). Çünkü Allah çirkinliği ve isteyerek çirkinleşmeyi sevmez." [Ebû Davud dedi ki: (Bu cümleyi) Ebu Nuaym da Hişam'dan, ta ki halk arasında (vücuttaki) ben gibi olunuz diye rivayet etti.]
Bize İshak, ona Abdurrezzak, ona Ma‘mer, ona Hemmâm b. Münebbih, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "İsrailoğulları'na: (Beytulmakdis) kapısından secde ediciler olarak (tevazu ile) giriniz ve Hıtta (Yâ Rabb, dileğimiz günahımızı affetmendir) deyiniz de günahlarınızı sizin lehinize mağfiret edelim, denildi. Onlar ise bu emri ters çevirdiler de, kıçları üzerinde sürünerek girdiler ve (Hıtta yerine) Habbetun fî şearatin (Kıl çuval içinde tane) sözünü söylediler."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Küfrün başı (çoğu) doğu tarafındadır. Kendini beğenmek ve kibirlenmek at ve deve sahipleri ile hayvan sürülerine bağırıp çağıran bedevilerdedir. Sekînet (sakinlik, vakar ve tevazu) ise koyun sahiplerindedir".