321 Kayıt Bulundu.
Bize İsmail, ona Mâlik, ona İshak b. Abdullah b. Talha, ona Akîl b. Ebu Tâlib'in mevlası Ebu Mürre, ona da Ebu Vâkid el-Leysî şöyle rivayet etti: "Bir defasında Hz. Peygamber mescidde insanlarla birlikte otururken üç kişi içeri girdi. Bunlardan ikisi Hz. Peygamber'e yönelirken diğeri başka bir tarafa gitti. Hz. Peygamber'e yönelen iki kişi mescitte (biraz) beklediler. Bunlardan birincisi halkada bir boşluk görünce gidip oraya oturdu. İkincisi ise onların arkasına oturdu. Üçüncüsüne ise arkasını dönüp gitti. Hz. Peygamber konuşmasını bitirince şöyle buyurdu: 'Size bu üç kişinin durumunu anlatayım mı? Bunlardan birincisi Allah'a sığındı, Allah da onu koruması altına aldı. İkincisi haya etti, Allah da (ona azap etmekten) haya etti. Üçüncüsü ise yüz çevirdi Allah da ondan yüz çevirdi."
Açıklama: Birinci kişi Hz. Peygamber'in meclisinde bulunan insanların arasına girerek yüce Alalh'ın himayesini elde etmiştir. İkinci kişi insanları şıkıştırmaktan, onlara eziyet vermekten çekinmiş, yüce Allah da onun hayasını karşılığını vermiştir. Allah'ın hayasından kasıt gösterilen davranışı mükâfatlandırmasıdır. Müşâkele (bir söz içinde iki kelime arasındaki biçim benzeşmesi) kabilinden Allah'a haya nispet edilmiştir. Üçüncü kişi için kullanılan ifade de müşâkelet vardır. (Bkz. Kastallânî,Ahmed b. Muhammed, İrşâdü's-sârî li şerh Sahîh'i'l-Buhârî, el-Matbaatü'l-kubrâ, Mısır, 1905, 1,165)
Bize Muhammed b. Râfi' (el-Kuşeyrî), ona Abdürrezzak (b. Hemmam), ona Mamer (b. Raşid el-Ezdî), ona Ebu Osman (Ca'd b. Dinar el-Yeşkürî), ona da Enes b. Malik (ra) rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav), Zeyneb'le (bt. Cahş) evlenince Ümmü Süleym taştan mamul bir kap içerisinde hurma, süzme peynir ve yağla yapılan bir yemek getirdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Enes'e; "git, Müslümanlardan karşılaştıklarını (düğün yemeğime) davet et" dedi. Ben de karşılaştığım kişileri davet ettim. Davetliler Hz. Peygamber'in huzuruna girmeye ve yemek yiyip çıkmaya başladılar. Hz. Peygamber (sav) elini yemeğin üzerine koydu, dua etti. Duada Allah ne murat ettiyse onları söyledi. Karşılaştığım herkesi davet etmiştim. Davetlilerin hepsi de doyuncaya kadar yediler. Ardından çıkıp gittiler. Ancak bir grup kalmaya devam ederek Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda sohbeti uzattı. Hz. Peygamber (sav), kendilerine bir şey demekten çekindi. O nedenle onları evde bırakarak dışarı çıktı. Bunun üzerine Allah (ac); "ey iman edenler! Peygamberin evine size yemek için izin verilmediği vakit asla girmeyin, fakat çağrıldığınızda -erkenden gidip yemeğe hazırlanmasını beklemeksizin- girin, yemeğinizi yiyince hemen dağılın, söze dalıp oturmayın; bu davranışınız peygamberi rahatsız ediyor, size söylemeye çekiniyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez" (Ahzab, 33/53) ayetini indirdi. Katade, ayette geçen ‘غَيْرَ نَظِرِينَ إِنَاهُ’ ifadesi ile ilgili olarak yemeğin vaktini kollayarak öncesinden gitmeyin. Davet edildiğiniz vakit de gidin açıklamasını yapmış ve ayeti, "bu sayede sizin gönülleriniz de onların gönülleri de daha temiz kalır" kısmına kadar okumuştur.
Açıklama: ‘Ey iman edenler! Bir yemeğe davet edilmek üzere sizlere izin verilmedikçe Peygamber’in evlerine girmeyin. Davet edildiğiniz zaman da yemeğin hazır olacağı vakti bekler tarzda öncesinden gitmeyin. Fakat davet edildiğiniz zaman (elbette) girin. Yemeği yiyince de dağılın; konuşma arzusuyla sohbete dalmayın. Kuşkusuz böyle yapmanız Peygamber’e sıkıntı vermekte ancak o, bunun söyleme konusunda sizden utanmaktadır. Oysa Allah hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Rasulünü üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük bir günahtır.’ (Ahzab, 33/53)
Bize Ebu Bekir b. Ebi Şeybe, ona Vekî’, ona Süfyan, ona Asım b. Ubeydullah, ona Salim, ona İbn Ömer’in haber verdiğine göre Ömer (ra) umre yapmak için Rasulullah’tan (sav) izin istedi. Rasulullah (sav) da, ona izin verdi ve "Kardeşciğim, duana bizi de ortak et, bizi de (duadan) unutma." buyurdu.
Bize Ebu Numan, ona Yezid b. Zürey', ona Davud, ona Ebu Nadre, ona da Ebu Said el-Hudrî şunu rivayet etti: "Ebu Musa el-Eş'arî, Ömer b. Hattab'ın huzuruna girmek için üç kez izin istedi. Ancak kendisine izin verilmedi. O da geri döndü. Ömer; 'Seni geri döndüren sebep nedir?' diye sordu. Ebu Musa el-Eşe'arî şöyle cevap verdi: 'Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duydum: "'Kişi, üç kez izin istediği vakit kendisine izin verilirse ne âlâ. Aksi halde geri dönsün.'" Bunun üzerine Ömer; 'Vallahi, ya bu konuya dair senin lehine şahitlik edecek birini getirirsin ya da sana şöyle şöyle yaparım.' dedi. Ebu Musa hemen bizim yanımıza geldi. Bu esnada ben, mescitte Rasulullah'ın (sav) ashabından oluşan bir topluluğun arasındaydım. Ebu Musa el-Eş'arî, Ömer'in kendisine yönelik tehdidinden dolayı endişe içerisindeydi. Karşımızda durdu ve 'Allah aşkına, aranızda bunu Rasulullah'tan (sav) duyan biri bu konuda mutlaka benim lehime bir şahitlik yapsa?' dedi. Bunun üzerine kafamı kaldırdım ve 'Ömer'e, benim de bu konuda seninle beraber olduğumu haber ver.' dedim. Derken bunu başkaları da söyledi. Böylece Ebu Musa'nın üzerindeki korku ve endişe dağılmış oldu.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Habib ve Hişam, onlara Muhammed, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kimsenin diğer bir kimseye (davet için) birini elçi olarak göndermesi, o kimsenin evine girmesine izin vermesi demektir."
Bize Abdurrezzak, ona Ma’mer, ona Sa’id el-Cerirî, ona Ebu Nadra, Ebu Sa’id el-Hudrî’nin şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Kays Ebu Musa el-Eş’arî, Hz. Ömere (Huzuruna girmek için izin almak üzere) üç kez selam verdi. (Fakat) kendisine izin verilmedi. Bunun üzerine Ebu Musa geri döndü. Hz. Ömer geri gelmesi için arkasından haber gönderdi. (Ebu Musa Hz. Ömer’in huzuruna gelince ona) "Niçindönüp gittin? diye sordu. Ebu Musa, "Ben Hz. Peygamber’in ‘Herhangi biriniz üç kez selam verir de selamına cevap verilmezse geri dönsün’ buyurduğunu işittim" dedi. Hz. Ömer, "Ya bu dediğine delil (şahit) getirirsin ya da ben (sana şöyle şöyle) yaparım" dedi. Ömer bu sözüyle onu tehdit etti. Ebu Sa’id el-Hudri şöyle dedi: Ebu Musa bize geldi. Beti benzi atmıştı. Ben de birkaç kişiyle birlikte oturuyordum. Kendisine "Sorunun nedir?" dedik. Bize "Ömer’e selam verdim” diye söze başladı ve başından geçen olayı anlattı. Sonra da "Sizden Hz. Peygamber’den bu sözü duyan oldu mu?" dedi. Arkadaşlar "Hepiniz duyduk" dediler. sonra da aralarından birini Ebu Musa ile gönderdiler. Bu kişi (Ömer’e) geldi ve bu rivayeti ona bildirdi.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, o ikisine Ebu Muaviye, ona el-A'meş, ona Heyseme, ona da Ebu Huzeyfe, Huzeyfe'nin şöyle dediğini rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yemek yemek üzere aynı sofrada bulunduğumuzda Rasulullah (sav) yemeğe başlamak üzere elini uzatmadıkça biz de uzatmazdık. Bir keresinde Hz. Peygamber (sav) ile birlikte aynı sofrada bulunuyorduk. Küçük bir kız çocuğu arkasından itelenircesine geldi. Elini yemeğe uzattı. Rasulullah da (sav) elini tuttu. (Yemeğe başlamasına mani oldu.) Sonra aynı şekilde bir bedevi geldi. Hz. Peygamber (sav) onun da elini tuttu (yemesine mani oldu.) "Sonra da şeytan Allah'ın ismi anılmamak suretiyle yemeği kendisine helal kılmaya çalışır. O, (önce) yemeği kendisine helal kılmak için şu kız çocuğu ile geldi. Ben de onun elini tutup bırakmadım. Sonra aynı yemeği helal kılmak için şu bedevi ile geldi. Onun da elini tuttum. Canım kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki kız çocuğunun eliyle birlikte şeytanın eli de elimdeydi" buyurdu.
Açıklama: Hadiste geçen cariye kelimesinden kasıt küçük kız çocuğudur. Hadislerde geçen cariye kelimesi çoğunlukla küçük kız çocuğu anlamında kullanılmaktadır. Bazı çevirilerde bu hususa dikkat edilmeden köle kadın (أمة- إماء) anlamında tercüme edilmektedir. Bu da hadislerin yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır.
Salim'in bildirdiğine göre Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Bundan sonra Rasulullah (sav) ve Übey b. Ka'b, içerisinde İbn Sayyâd'ın bulunduğu hurmalığa doğru yöneldiler. Öyle ki, Rasulullah (sav) oraya girdiğinde, İbn Sayyad kendisini görmeden onu gafil avlayıp ondan bir şeyler işitmek için hurma gövdelerinde saklanmaya başladı. O sırada İbn Sayyad da elbisesi içerisinde, içinden hırıltı (gelen) -ravi şüpheye düşerek benzer başka bir kelime zikremiştir- yatağına uzanmış vaziyette idi. (Derken), İbn Sayyâd'ın annesi, hurma gövdelerinde gizlenmiş haldeki Nebî'yi (sav) gördü. İbn Sayyad'a "Ya Sâfi, -râvinin dediğine göre Sâfi, İbn Sayyâd'ın ismidir- bu Muhammed'dir" dedi. (O esnada) İbn Sayyad kendine geldi. Rasulullah (sav) da, "Eğer onu bırakıp (uyandırmasaydı, İbn Sayyâd'ın durumu) ortaya çıkacaktı." buyurdu.
Açıklama: B006173 numaralı hadisin devamı.
Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî, ona İsa b. Yunus, ona el-A'meş, ona Hayseme b. Abdurrahman, ona Ebu Huzeyfe el-Erhabi, ona da Huzeyfe b. Yeman'ın şöyle dediğini rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) ile yemeğe davet edildiğimizde." (Sonra) Ebu Muaviye'nin rivayet ettiği hadisin manasını zikretti. Ravi, bedevinin yemeğe atıldığını anlatırken "keennemâ yutradu" kız çocuğunun atıldığını anlatırken "keennemâ tutradu" ifadesini kullandı ve bedevinin gelişini kız çocuğunun gelişinden önce zikretti. Hadisin sonunda da sonra besmele çekti ve yedi cümlesini ekledi.