69 Kayıt Bulundu.
Bize Abdurrahman b. Muhammed b. Sellam, ona Yezid b. Harun, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit, ona Mutarrif, ona da babası (Abdullah b. Şıhhir) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah'ı (sav), namaz kılarken gördüm de ağlamaktan dolayı göğsünde değirmen sesi gibi bir ses (işitiliyordu)."
Bize Ezher b. Cemil, ona Halid b. Haris, ona Şube, ona Avn b. Ebu Cuheyfe, ona da Münzir b. Cerir, Babası (Cerir b. Abdullah) şöyle demiştir: "Sabahın erken saatlerinde Rasulullah'la (sav) birlikte oturuyorduk. Mudar kabilesinden bir gurup insan üzerlerinde (doğru dürüst bir) elbiseleri olmaksızın ve ayakları çıplak bir vaziyette kılıçlarını kuşanmış olarak geldiler. Rasulullah (sav) bunların bu ihtiyaçlı hallerini görünce yüzünün rengi değişti. İçeri girdi sonra çıktı Bilal’e ezan okumasını emretti, kamet getirilip namaz kılındı sonra bir konuşma yaptı ve 'Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.' [Nisâ, 4/1] ve 'Allah’ın azabından korunmaya çalışın herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın' [Haşr, 59/18] ayetlerini okudu. İnsanlar dinarlarından, dirhemlerinden, elbiselerinden, buğday ve hurmasından bir hurma kadar bile olsa sadaka verdiler. Ensar’dan bir kimse zorlukla taşıdığı bir sepet hurmayla geldi; diğer insanlar da bunu takip ederek bir şeyler getirdiler. Getirilen yiyecek ve giyeceklerin iki yığın olduğunu gördüm. Rasulullah'ın (sav) yüzü güldü ve sevinçten altın gibi parlıyordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:" "Kim İslâm’da iyi bir yol çığır açarsa, o kişiye hem bu yaptığının sevabı hem de bu yolda sevap işleyenlerin sevabı verilir diğerlerinin sevabından da hiçbir şey eksiltilmez. Her kim de İslâm da kötü örnek olacak bir çığır açarsa, hem bunun günahı hem de o yol üzere amel edenlerin günahı o kimseye yazılır ve diğerlerinin günahından da hiçbir şey eksilmez."
Bize Kasım b. Kesir (b. Numan), ona Abdurrahman b. Şurayh, ona Ebu's-Sabbah Muhammed b. Sümeyr, ona da Ebu Ali el-Hemedanî (Sümame b. Şüfey)'nin rivayet ettiğine göre Ebu Rayhane, Rasulullah'la (sav) birlikte savaştayken, bir gece Rasulullah'ın (sav) "Cehennem ateşi Allah yolunda uykusuz kalan göze haram kılınmıştır. Cehennem ateşi Allah korkusundan dolayı yaş akıtan göze de haram kılınmıştır." buyurduğunu işitmiştir. Ebu Rayhane Rasulullah'ın (sav) ateşin yakmayacağı üçüncü bir gözden de söz ettiğini,ancak onu unuttuğunu söylemiştir. Ebu Şurey, üçüncü göz hakkında Rasulullah'ın (sav) "Ateş, Allah'ın bakılmasını yasakladığı şeylere bakmayan veya Allah yolunda (savaşırken) oyulan göze de haram kılınmıştır." buyurduğunu birisinden işittiğini belirtmiştir. Bize Hakem b. Mübarek, ona İbnü'd-Deraverdî, ona Salih b. Muhammed b. Zaide, ona Ömer b. Abdülaziz, ona da Ukbe b. Amir el-Cühenî'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah ordunun başında nöbet tutan askere rahmetiyle muamele etsin." Abdullah ed-Darimî, Ömer b. Abdülaziz'in Ukbe b. Amir'le görüşmediğini söylemiştir.(Dolayısıyla ikinci rivayetin senedinde inkıta bulunmaktadır.)
Bize Nadr b. Şumeyl, ona Behz b. Hakîm, ona babası (Hakim b. Muaviye), ona da dedesi (Muaviye b. Hayde) rivayet ettiğine göre Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın kullarından biri vardı ve o Allah için hiçbir ibadet yapmazdı. Adam ömrünün bir kısmını geçirip geriye az bir kısmı kalınca anladı ki, Allah için hiçbir iyilik biriktirmemiş. Hemen çocuklarını çağırdı ve onlara 'Beni nasıl bir baba biliyorsunuz?' diye sordu. Onlar da 'Ey babamız, seni babaların hayırlısı olarak biliyoruz' dediler. Adam onlara 'Öyleyse, ya benim dediğimi yaparsınız, ya da bana ait ne malım varsa tamamını hepinizden çekip alırım' dedi. Böylece adam onlardan söz aldı ve Allah adına yemin ederek onlara 'İyi dinleyin. Öldüğüm zaman beni alıp ateşte yakın. Kömür haline geldiğimde beni kemiklerimi ufalayın, sonra da rüzgâra savurun' dedi. Muhammed'in Rabbine yemin olsun ki, adam ölünce çocukları, babalarının vasiyetini yerine getirdiler. Sonra adam, eskisinden daha güzel hâle getirilip Rabbinin huzuruna çıkarıldı. Cenâb-ı Hak ona 'Kendini ateşte yaktırmaya sevk eden sebep ne idi?' diye sordu. Adam 'Senin korkun, ya Rabbi' dedi. Yüce Allah da 'Ben de senin, Allah korkusundan onları söylediğini anladım' buyurdu ve adamın tövbesini kabul etti." [Ebu Muhammed (ed-Dârimî) der ki: Metinde geçen " يَبْتَئِرُ” kelimesi, "biriktiriyor, saklıyor" anlamına gelmektedir.]
Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.
Bize Hennâd, ona Ebu’l-Ahvas, ona el-A’meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona Abdullah şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bana, kendisi minber üzerinde iken kendisine Kur’ân okumamı emir buyurdu. Ben de ona Nisa suresinden okumaya başladım. Nihayet "Her ümmetten (peygamberlerini) birer şahit getirip, bunlara karşı da seni şahit getireceğimiz zaman halleri nice olur!" (Nisa, 41) ayetine gelince, Rasulullah (sav) eliyle bana işaret etti. Ona baktığımda gözlerinden yaş akmakta olduğunu gördüm. Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Ebu’l-Ahvas bu hadisi A’meş'ten, o İbrahim'den, o Alkame'den, o da Abdullah’tan bu şekilde rivayet etmiştir. Ancak gerçekte rivayet İbrahim'in Abîde'den, onun da Abdullah'tan rivayeti şeklindedir.
Bize Hennâd, ona İbn Mübârek, ona Abdurrahman b. Abdullah el-Mes'ûdî, ona Muhammed b. Abdurrahman, ona İsa b. Talha, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah korkusundan ağlayan hiç kimse, sağılan süt memeye dönmedikçe cehenneme girmez. Allah yolunda oluşan tozla cehennemin dumanı da bir araya gelmez." [Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Senetteki Muhammed b. Abdurrahman, Ebu Talha'nın mevlâsı olup Medineli'dir.]
Bize Musa, ona Mu’temir, ona babası, ona Katâde, ona Ukbe b. Abdulğâfir, ona da Ebu Saîd (ra) şöyle rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden öncekiler arasında yaşamış bir adam Allah çok miktarda mal ve evlat vermişti. Ölüm vakti yaklaşınca oğullarına “ben nasıl bir babaydım?” diye sordu. Onlar da “en hayırlı bir baba idin” dediler. Bu sefer o “benim Allah nezdinde kabule değer hiçbir amelim yok” –Katâde: “biriktirdiğim amelim yok” diye açıkladı-. “Eğer Allah’ın huzuruna gidecek olursa onu azaplandıracaktır, bu sebeple bir bakınız, ben öldükten sonra beni yakınız. Nihayet kömür haline gelecek olursam o zaman beni öğütünüz. Daha sonra şiddetli bir rüzgârın estiği bir zamanda rüzgâra karşı beni savurunuz” dedi ve bunu yapacaklarına dair onlardan sözler aldı, Rabbine yeminler ettirdi. Onlar da bunu yaptılar. Sonra Allah “ol” deyiverdi, o da derhal dimdik ayakta duran bir adam oluverdi. Sonra “ey kulum, seni bunu yapmaya sevkeden şey nedir?” dedi. O d “Senden korkum” – ya da “senden ürküp korkmam” - dedi. Allah da ona derhal rahmet ihsan buyurdu." Ben hadisi Ebu Osman’a naklettim, o da “ben Selman’dan bu hadisi işttim” dedi ancak "Beni denizde savurun" ifadesini rivayetine ekledi ya da hadisi nasıl naklettiyse öylece zikretti. Muaz da der ki: Bize Şu’be, ona Katâde, ona Ukbe, ona Ebu Saîd bu hadisi Nebi’den (sav) rivayet etmiştir.