335 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Hennad b. Seriyy, ona Ebu Ahvas, ona Ebu İshak, ona Haris, ona Ali (r.a.) şunu nakletmiştir: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Müslümanın müslüman üzerinde örfe uygun altı hakkı vardır: Ona rastladığı zaman selam verir. Davet ettiği zaman davetine icabet eder. Aksırdığı zaman ona rahmet diler. Hastalandığı zaman onu ziyaret eder. Öldüğü zaman cenazesi ardında gider. Kendisi için arzuladığını onun için de arzular.”
Açıklama: Aver Hâris b. Abdullah el-Aver - Müttehem bi'l- kezib olmakla tenkid edilmektedir.
Bize Ali b. Hucr, ona Kurran b. Temmam el-Esedi, ona Ebu Ferve er-Rehâvi Yezid b. Sinan, ona Süleym b. Amir, ona Ebu Ümame şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'e "Ey Allah’ın Rasulü! İki adam karşılaştığında bunlardan hangisi önce selam vermelidir?" denildi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "O ikidinden Allah’a en yakın olanı." [Ebu İsa şöyle demiştir: 'Bu hadis hasendir. Muhammed (İmam Buhari): 'Ebu Ferve er-Rehâvî sikaya yakın bir ravidir. Ancak oğlu Muhammed b. Yezîd kendisinden münker hadisler rivayet eder.']
Bize İbrahim, ona Musa b. Ukbe, ona Safvân b. Süleym, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Küçük büyüğe, yoldan geçen oturana, sayıca az olanlar kendilerinden kalabalık olanlara selam verirler."
Bize Ebu İshak el-Herevi İbrahim b. Abdullah b. Ebu Hatim, ona Abdullah b. Osman b. İshak b. Sa'd b. Ebu Vakkas, ona annesinin babası olan dedesi Malik b. Hamza b. Ebu Useyd es-Sa'di, ona babası, ona dedesi Ebu Useyd es-Sadi şunu söylemiştir: "Rasulullah (sav) Abbas b. Abdülmüttalib'in evine gittiğinde 'Es-selamü aleyküm' dedi. Onlar da 'Ve aleyke's-selam ve rahmetullahi ve beraketühü' diye cevap verdiler. Rasulullah (sav) 'Nasıl sabahladınız?' diye sordu. Onlar da 'Allah'a hamdolsun, iyi sabahladık. Ana-babamız sana feda olsun ey Allah'ın Rasulü. Ya sen nasıl sabahladın?' dediler. Rasulullah (sav) 'Allah'a hamd ederim ben de hayırla sabahladım' buyurdu."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: السَّلاَمُ قَبْلَ الْكَلاَمِ