167 Kayıt Bulundu.
Bize Müemmel, ona Hammad, ona Sabit (b. Eslem) ona da Enes’in şöyle anlattığını rivayet etti: Yahudi bir çocuk Hz. Peygamber’e abdest suyunu getirir ve ayakkablarını verirdi. (Bir gün hastalanınca) Hz. Peygamber (sav) (çocuğu evinde ziyaret etmek için) yanına girdi. Çocuğun babası baş ucunda oturuyordu. Hz. Peygamber (çocuğa hitaben) “Ey Filanca! Lâ ilâhe illallah de” dedi. Çocuk babasına baktı. Babası da suskun kaldı. Hz. Peygamber terkar aynı sözü söyledi. Çocuk yine babasına baktı. (Bu kez) babası “Ebü’l-Kâsım ne diyorsa yap” dedi. Çocuk “eşhedü en lâ ilâhe illallah ve enneke rasulullah” (Allah’tan başka ilah olmadığına ve senin Allah’ın elçisi olduğuna şehadet ederim) dedi. Hz. Peygamber çocuğun yanından çıkarken “Bu çocuğun (cehennem) ateşinden çıkmasına beni vesile kılan Allah’a hamd ederim” diyordu.
Açıklama: Hadis, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bulûğa erinceye kadar çocukların sorumluluğunun olmadığını ve bu nedenle günahları nedeniyle hesaba çekilmeyeceklerini, yine her çocuğun fıtrat üzerine doğduğunu bildiren sahih hadisleri ışığında değerlendirilmelidir. Dolayısıyla hadis, bahsedilen çocuğun bulûğa ermiş olduğu şeklinde anlaşılmalıdır.
Bize Muhammed b. Selâm, ona Ebû Hâlid el-Ahmer, ona da Humeyd, Enes b. Mâlik (r.a)'den rivayet etti: "Biz henüz çocukken Resûlüllah (s.a.v) yanımıza geldi ve bize selâm verdi. Sonra beni bir işe gönderdi. Ben ona dönünceye kadar da beni beklemek üzere yolda oturdu." (Enes) dedi ki: "Bu yüzden ben (annem) Ümmü Süleym'in yanına geç gittim. Bunun üzerine bana: -Seni ne alıkoydu (da geciktin)? dedi. Ben de: -Peygamber (s.a.v) beni bir işe gönderdi (onun için geciktim), dedim. O da: —Nedir o (iş)? dedi. Ben de: —O bir sırdır (söyleyemem), dedim. Annem: —Resûlüllah (s.a.v)'ın sırrını (iyi) muhafaza et (kimseye söyleme), dedi."
Açıklama: İnsan ve vasıtaların gelip geçtiği işlek yollar üzerinde oturulmasını Hz. Peygamber (s.a.v.) hoş görmemişler ve yollar üzerinde oturulmamasını istemişlerdir. Oturmak mecburiyetinde kalınca da, selamlaşmayı terketmeyerek, gelip-geçişi daraltmayacak, başkasına engel olmayacak ve harama düşmeyecek şekilde oturulmasına müsaade etmişlerdir. Burada kendilerinin bizzat oturuşu, ya yolun trafiği olmayışından, ya da E n e s'in başka yerde Peygamberi aramasına mahal bırakmak istemeyişinden olsa gerektir.