1999 Kayıt Bulundu.
Bize Abdülvahid b. Ğiyas, ona Abdülvahid b. Ziyad, ona (Süleyman b. Mihran) el-A'meş, ona Cami b. Şeddad, ona Külsüm b. Müstalik, ona da Zeyneb bt. Cahş şöyle haber vermiştir: "Kendisi (Zeyneb bt. Cahş), Hz. Peygamber'in (sav) saçını taradığı (saçlarındaki bitleri temizlediği) esnada onun yanında Osman b. Affan'ın kızı ve Muhacirlerin kadınları da bulunuyormuş. Muhacir kadınları evlerinin dar olduğunu belirterek serzenişte bulunmuşlar ve evlerinden (kocaları öldükten sonra evler varislere intikal ettiği için) çıkartıldıklarını ifade etmişler. Hz. Peygamber (sav) de muhacirlerin evlerine kadınların mirasçı kılınmasını emretmiştir. Nitekim Abdullah b. Mesud vefat ettiğinde de karısı Medine'deki eve mirasçı olmuştur."
Açıklama: Kadınların kocalarının evlerine mirasçı olması, miras hükmüne uygun olmadığı için tevil edilmiştir. Araziye başka bir ev bina edilmesi, evin kadına borç olarak verilmesi, muhacirlerin mirasçılarının Medine'de bulunmaması ya da eşlerinin eve temellük etmeleri değil hayatları süresince orada oturmalarına izin verildiği gibi farklı açılardan yorumlanmıştır. (Avnu'l-mabud, VIII, 231-2)
Bize Musa b.İsmail, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle demiştir: Veda Haccında, hastalığımdan dolayı Rasulullah (sav) beni ziyarete geldi. Neredeyse ölecek kadar hastaydım. Rasulullah'a (sav) “ey Allah'ın Rasulü, bendeki bu hastalık senin de gördüğün gibi çok ıstırap vermeye başladı. Çok malım mülküm, bana varis olacak da bir tek kızım var. Malımın üçte ikisini sadaka olarak vereyim mi?” diye sordum. Rasulullah (sav) "hayır" buyurdu. Ben “yarısını sadaka vereyim mi?” dedim. Rasulullah (sav) "üçte bir bile çoktur. Ey Sa'd, senin mirasçılarını zengin bırakman, onları fakir ve insanlara el açar bir hâlde bırakmandan daha hayırlıdır. Sen Allah rızası için harcayacağın her nafakadan muhakkak ecre nail kılınırsın. Hatta yemek yerken eşinin ağzına koyacağın bir lokmadan bile sevap alırsın" dedi. Ben “dostlarım gidecek ben burada mı kalacağım (öleceğim)?” diye sordum. Allah Rasulü şöyle buyurdu: "Hayır, sen bizden asla geri kalmayacaksın. Sen Allah rızasını kazanmaya vesile olacak yararlı işler yapacaksın ve bu sayede Allah katında makam ve merteben yükselecek. Öyle ümit ediyorum ki senin ecelin geri bırakılacak ve uzun zaman yaşayacaksın. Hatta bazı topluluklar senden fayda görecek, bazıları da zarar. Allah'ım, ashabımın hicretini geçerli kıl, onları topukları üzerinde geri döndürme, Ah gidi Sa'd b. Havle" buyurdu. Sa'd ibn Ebu Vakkâs der ki: Rasulullah (sav), Sa'd b. Havle'ye (hicret ettikten sonra) Mekke'de ölmesinden dolayı hüzünlenip acıdı.
Sonradan iman eden ve hicret edip de sizinle beraber cihad edenler de sizdendir. Allah'ın kitabına göre yakın akrabalar birbirlerine (vâris olmağa) daha uygundur. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
Bize Süleyman b. Dâvûd Ebu Rabî, ona Füleyh, ona Zührî, ona da Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: Bir adam Rasulullah'a (sav) geldi ve “ey Allah'ın Rasulü, bir adam, eşini başka bir adamla görüp onu öldürse, siz de ona kısas uygular mısınız? Yoksa o kişinin durumu hakkında ne yaparsınız?” dedi. Bunun üzerine Allah mülâene ayetini indirdi. Ardından Rasulullah (sav) o kocaya "senin ve eşin hakkında hüküm verilmiştir" buyurdu. Ben Hz. Peygamber'in (sav) yanında iken, o koca ile eşi mülâene yaptıklarına şahit oldum. Mülâene'den sonra adam eşinden ayrıldı. Böylece mülâene yapan karı-koca arasında bu tarz bir ayrılık yapmak bir uygulama oldu. Kadın hamileydi. Üveymir çocuğun kendisinden olmadığını iddia etti. Kadının doğurduğu oğlan, anasına nispetle çağrılır oldu. Sonra miras hususundaki uygulama da çocuğun anasına varis olması, anasının da o çocuk tarafından Allah'ın kadına tayin ettiği hisseye varis olması şeklinde hükmedildi.
Açıklama: Elbani bu hadisin hasen sahih olduğunu ifade etmiştir