87 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Abdullah b. Nümeyr; (T) Bize İbn Nümeyr, ona babası, ona el-A'meş; (T) Bize Züheyr b. Harb, ona Veki', ona Süfyan, ona el-A'meş, ona Abdullah b. Mürre, ona Mesruk, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Dört özellik kimde bir arada bulunursa, o tam bir münafıktır. Kimde de bunlardan birisi bulunursa –onu bırakıncaya kadar- kendisinde münafıklara ait bir özellik var demektir: Konuştuğunda yalan söyler, bir antlaşma yaptığında gereğini yerine getirmez, söz verirse sözünde durmaz, biriyle tartışmaya girdiğinde haddi aşar." [Süfyan'dan gelen tarikte şu farklılık vardır: "Eğer onda bu özelliklerden biri varsa kendisinde münafıklık alametlerinden biri var demektir."]
Açıklama: Hadisin farklı tariklerinde yer alan خَلَّةُ kelimesi ile خَصْلة kelimesi benzer anlamlara gelmektedir. Bununla birlikte Müslim, farklı tarikler arasındaki lafız farklılıklarına rivayetin son kısmında temas etmiştir.
Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünden döner ve kendisine bir şey emanet edildiği vakit hıyanet eder.
Açıklama: Meşhur bir hadistir. Ancak Aclunî usulü gereği senetsiz olarak rivayet etmiştir. [B000033][B002682] [B006095][M000211][T002631]
Bize Kabîsa b. Ukbe, ona Süfyan, ona el-A’meş, ona Abdullah b. Murra, ona Mesrûk, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Dört özellik vardır ki, kimde bir arada bulunursa o kişi tam münafık olur, kimde de bunlardan biri bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir huy kalmış olur. Bunlar: Kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünü tutmaz, biriyle tartışmaya girdiğinde haddi aşar." [Şu’be, bu hadisi el-A’meş’ten rivayet etmekte Süfyan es-Sevrî’ye mütâbaat etmiştir.]
Bize Said b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Mahmud b. Rabî el-Ensarî şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah’ın ashabından ve Ensar arasından Bedir’de bulunanlardan birisi olan, İtban b. Malik Rasulullah’ın (sav) yanına giderek “Ey Allah’ın Rasulü, artık gözlerim iyi görmüyor ve ben kavmime namaz kıldıran kimseyim. Yağmurlar yağınca benimle onlar arasındaki vadi sel olup taştığından ötürü onların mescidine ulaşamadığım için onlara namaz kıldıramıyorum. Bu sebeple ey Allah’ın Rasulü arzu ederim ki, gelip evimde namaz kılasın, ben de orayı namazgah edineyim” dedi. (Ravi) der ki: Rasulullah (sav) ona "İnşallah yapacağım" dedi. İtban der ki: Ertesi gün Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir güneşin yükseldiği bir zamanda geldiler. Rasulullah (sav) içeri girmek için izin istedi. Ben de ona izin verdim. Daha oturmadan içeriye girdi ve "Evinin neresinde namaz kılmamı arzu edersin" buyurdu. (İtban) der ki: Ben ona evin bir tarafını gösterdim. Rasulullah (sav) ayakta durup tekbir aldı. Biz de kalkıp saf tuttuk. İki rekât namaz kıldıktan sonra selam verdi. Kendisi için hazırladığımız bir hazîre yemeği için onu alıkoyduk. Oradaki mahalle halkından birçok kimse de eve gelip toplandılar. Onlardan birisi “Malik b. Duhayşin –ya da Duhşum- nerede?” dedi. Aralarından birisi “O kişi münafık birisidir. Allah’ı ve Rasulü’nü sevmez” dedi. Rasulullah (sav) "Böyle deme, sen onun Allah rızasını arayarak 'Lâ ilâhe illallah' dediğini görmüyor musun?" buyurdu. O kişi “Ama biz onun hep münafıklara teveccüh gösterip onlara karşı samimi olduğunu görüyoruz” dedi. Rasulullah (sav) de "Şüphesiz Allah, Allah rızasını arayarak 'Lâ ilâhe illallah' diyen kimseye ateşi haram kılmıştır" buyurdu. İbn Şihab der ki: Sonra ben Salim oğullarının ileri gelenlerinden Husayn b. Muhammed el-Ensarî’ye, Mahmud b. Rabi‘nin rivayet ettiği bu hadisi sordum, o da bu hadisi tasdik etti.
Bize Bişr b. Hâlid, ona Muhammed b. Şu‘be, ona Süleyman, ona Abdullah b. Murre, ona Mesrûk, ona da Abdullah b. Amr (r.anhüma), Nebi’nin (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Dört haslet kimde bir arada bulunursa o kişi münafıktır. Öte yandan her kimde de bu dört hasletten birisi bulunursa, o kimsede onu bırakıncaya kadar münafıklıktan bir haslet bulunur: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, ahitleştiğinde gereğini yerine getirmez, biriyle tartışmaya girdiğinde haddi aşar."
Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar?