72 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "İki büyük grup birbiriyle savaşmadığı sürece Kıyamet kopmayacaktır. Davaları aynı olmasına rağmen bu iki grup arasında büyük bir savaş olacaktır. Otuza yakın yalancı deccal ortaya çıkmadıkça Kıyamet kopmayacaktır. Onların her biri kendisinin Allah'ın elçisi olduğunu iddia edecektir. İlim çekilip alınmadıkça, depremler çoğalmadıkça, zaman birbirine yaklaşmadıkça, fitneler zuhur etmedikçe, herc (هَرْج) yani öldürmeler çoğalmadıkça, zekatını kimin kabul edeceği konusunda kişiyi endişeye sevk edecek şekilde mal çoğalıp bollaşmadıkça, bu durumda zekatını bir kişiye teklif edip de o kişi 'Benim o mala ihtiyacım yok.' demedikçe, insanlar yüksek binalar yapma yarışına girmedikçe, birinin kabrine uğrayan başka bir kişi 'keşke onun yerinde ben olsaydım!' demedikçe; güneş, battığı yerden doğmadıkça Kıyamet kopmayacaktır. Güneş, batıdan doğduğu ve insanlar Kıyamet'in koptuğunu gördükleri vakit herkes ona iman edecektir. Heyhat! İşte o an daha önce iman etmemiş olan veya imanı konusunda bir hayır işlememiş olan kişiye, imanının faydasının olmadığı zamandır. Vallahi, Kıyamet mutlaka kopacaktır. Öyle ki iki kişi (alım satım için) aralarında kumaşlarını serecekler ancak onu ne aralarında alıp satabilecekler ne de toplayabilecekler. Vallahi, Kıyamet mutlaka kopacaktır. Öyle ki kişi sağmal devesinin sütüyle dönecek ancak onu içemeyecektir. Vallahi, Kıyamet mutlaka kopacaktır. Öyle ki kişi havuzunu sıvayıp tamir edecek ancak ondan su içemeyecektir. Vallahi, Kıyamet mutlaka kopacaktır. Öyle ki kişi lokmasını ağzına doğru götürecek ancak onu yiyemeyecektir."
Bize Yahya b. Eyyüb ve İshak b. İbrahim, onlara İbn Uleyye, ona Yunus, ona İbrahim b. Yezid et-Teymi-bildiğim kadarıyla-, ona babası, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) bir gün 'güneş nereye gidiyor biliyor musunuz?' diye sormuştu. Sahabe 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir' diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'güneş arşın altındaki karargahına ulaşıncaya kadar gider. Sonra orada secde eder. Kalk ve geldiğin yere dön denilene kadar orada kalır. Sonra doğacağı yerden doğar ve ardından tekrar batar ve arşın altındaki karargahına gider. Orada secde eder ve kalk ve geldiğin yere dön hitabını alana kadar o halde kalır. Sonra sabahleyin tekrar doğar. Bu böyle devam eder. İnsanlar bu durumdan hiçbir şeyi garip görmezler. Bir gün gelir ki yine arşın altındaki karargahına gidip kendisine 'kalk ve battığın yerden geri dön denilir, o da battığı yerden doğar' dedi, ardından da 'bu (durumun) ne zaman olacak, biliyor musunuz? Evvelce iman etmemiş ya da imanından bir hiç hayır elde etmemiş kişiye o anda iman etmesinin fayda vermediği zaman' buyurdu."