Giriş

Bize Muhammed b. Avf, ona el-Mukrî, ona Hayve, ona Ebu Sahr Humeyd b. Ziyad, ona Yezid b. Abdullah b. Kuseyt, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bana selam gönderen herkesin selamını almam için Allah mutlaka ruhumu bana iade eder."


Açıklama: Buradaki ruhun iadesi ifadesi, kinâî bir lafızdır. İbn Melek, bu ifadeyi, verilen selamı Cenâb-ı Hakk'ın ona bildirmesi diye yorumlamışlardır.

    Öneri Formu
11857 D002041 Ebu Davud, Menasik, 96, 97


    Öneri Formu
40140 HM004320 İbn Hanbel, I, 452

Bize Bağdat’ta Ebû Muhammed Abdullah b. Yahyâ es-Sükkerî, ona İsmâil b. Muhammed es-Saffâr, ona Abbâs et-Terkufî, ona Abdullah b. Yezîd Ebû Abdurrahmân el-Mukrî, ona Hayve b. Şüreyh, ona Ebû Sahr, ona Yezîd b. Abdullah b. Kuseyd, ona da Ebû Hüreyre rivayet ettiğine göre Allah Rasûlu (s.a.v.) “Birisi bana selâm verdiği zaman, onun selâmını almam için Allah ruhumu bana iade eder” buyurdu.


Açıklama: (وَعَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: " «مَا مِنْ أَحَدٍ يُسَلِّمُ عَلَيَّ إِلَّا رَدَّ اللَّهُ عَلَيَّ رُوحِي» ) : قَالَ ابْنُ حَجَرٍ: أَيْ نُطْقِي (" حَتَّى أَرُدَّ عَلَيْهِ السَّلَامُ ") ، أَيْ: أَقُولُ وَعَلَيْكَ السَّلَامُ، قَالَ الْقَاضِي: لَعَلَّ مَعْنَاهُ أَنَّ رُوحَهُ الْمُقَدَّسَةَ فِي شَأْنِ مَا فِي الْحَضْرَةِ الْإِلَهِيَّةِ، فَإِذَا بَلَغَهُ سَلَامُ أَحَدٍ مِنَ الْأُمَّةِ رَدَّ اللَّهُ تَعَالَى رُوحَهُ الْمُطَهَّرَةَ مِنْ تِلْكَ الْحَالَةِ إِلَى رَدِّ مَنْ سَلَّمَ عَلَيْهِ، وَكَذَلِكَ عَادَتْهُ فِي الدُّنْيَا يَفِيضُ عَلَى الْأُمَّةِ مِنْ سَبَحَاتِ الْوَحْيِ الْإِلَهِيِّ، مَا أَفَاضَهُ اللَّهُ تَعَالَى عَلَيْهِ، فَهُوَ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِ فِي الدُّنْيَا وَالْبَرْزَخِ وَالْآخِرَةِ فِي شَأْنِ أُمَّتِهِ، وَقَالَ ابْنُ الْمَلَكِ: رَدُّ الرُّوحِ كِنَايَةٌ عَنْ إِعْلَامِ اللَّهِ إِيَّاهُ بِأَنَّ فُلَانًا صَلَّى عَلَيْهِ، وَقَدْ أَجَابَ السُّيُوطِيُّ عَنِ الْإِشْكَالِ بِأَجْوِبَةٍ أُخْرَى فِي رِسَالَةٍ لَهُ، (رَوَاهُ أَبُو دَاوُدَ، وَالْبَيْهَقِيُّ فِي: الدَّعَوَاتِ الْكَبِيرِ) ، قَالَ ابْنُ حَجَرٍ: وَرَوَاهُ الطَّبَرَانِيُّ، وَابْنُ عَسَاكِرَ وَسَنَدُهُ حَسَنٌ، بَلْ صَحَّحَهُ النَّوَوِيُّ فِي الْأَذْكَارِ وَغَيْرِهِ، وَفِي رِوَايَةِ تَقْيِيدِ السَّلَامِ بِكَوْنِهِ عِنْدَ قَبْرِهِ، لَكِنْ قَالَ بَعْضُ الْحُفَّاظِ: لَمْ أَقِفْ عَلَى هَذِهِ الزِّيَادَةِ فِيمَا رَأَيْتُهُ مِنْ طُرُقِ الْحَدِيثِ (ما من أحد يسلم عليَّ) ظاهره من قريب قبره أو بعيد عنه. (إلا رد الله عليَّ) في رواية إليَّ قال القسطلاني (2) وهي ألطف وأنسب إذ بين التعديتين فرق لطيف قيل الراغب بعلى في الإهانة وبإلى في الإكرام. (روحي) قيل: نطقي لأن روحه لا تفارقه إذ الأنبياء أحياء في قبورهم فهو مجاز وعلاقته أن النطق من لازمه وجود الناطق بالفعل أو القوة، وقال ابن حجر (3): الأحسن أن يؤل رد الروح بحضور الفكر (حتى أرد عليه السلام) قيل: هذا ظاهر في استمرار حياته على الدوام لاستحالة أن يخلو ساعة عمن يسلم عليه ومن خص ذلك بوقت الزيارة فعليه البيان، قال الطيبي: لعل معناه أن يكون روحه القدسية في شأن ما في الحضرة الإلهية فإذا بلغه سلام أحد من الأمة رد الله روحه من تلك الحالة إلى رد سلام من سلم عليه. (د عن أبي هريرة) (4) رمز المصنف لصحته وقال في الرياض والأذكار: إسناده صحيح، وقال ابن حجر: رواته ثقات (ما من أحد يسلم علي إلا رد الله علي) وفي رواية إلي قال القسطلاني: وهو ألطف وأنسب إذ بين التعديتين فرق لطيف فإن رد يتعدى كما قال الراغب بعلى في الإهانة وبإلى في الإكرام (روحي) يعني رد علي نطقي لأنه حي على الدوام وروحه لا تفارقه أبدا لما صح أن الأنبياء أحياء في قبورهم (حتى أرد) غاية لرد في معنى التعليل أي من أجل أن أرد (عليه السلام) هذا ظاهر في استمرار حياته لاستحالة أن يخلو الوجود كله من أحد يسلم عليه عادة ومن خص الرد بوقت الزيارة فعليه البيان فالمراد كما قال ابن الملقن وغيره بالروح النطق مجازا وعلاقة المجاز أن النطق من لازمه وجود الروح كما أن الروح من لازمه وجود النطق بالفعل أو القوة وهو في البرزخ مشغول بأحوال الملكوت مستغرق في مشاهدته مأخوذ عن النطق بسبب ذلك ولهذا قال ابن حجر: الأحسن أن يؤول رد الروح بحضور الفكر كما قالوه في خبر يغان على قلبي وقال الطيبي: لعل معناه تكون روحه القدسية في شأن ما في الحضرة الالهية فإذا بلغه سلام أحد من الأمة رد الله روحه من تلك الحالة إلى رد سلام من سلم عليه وكذا شأنه وعادته في الدنيا يفيض على أمته من سبحات الوحي الالهي ما أفاضه الله عليه ولا يشغله هذا الشأن وهو شأن إفاضة الأنوار القدسية على أمته عن شغله بالحضرة كما كان في عالم الشهادة لا يشغله شأن عن شأن والمقام المحمود في الآخرة عبارة عن هذا المعنى فهو في الدنيا والبرزخ والعقبى في شأن أمته وههنا أجوبة كثيرة هذا أرجحها ورده المصنف وغيره بما لا طائل تحته

    Öneri Formu
147148 BS010365 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, V, 402

Bize Muhammed b. Alâ, ona Ebu Üsâme, ona Büreyd b. Abdullah, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Mûsâ şöyle anlattı: Rasûlullah (sav)’in Huneyn’de işi bitince Ebû Âmir’i ordu komutanı olarak Evtâs’a gönderdi. O, Düreyd b. es-Sımme ile karşı karşıya geldi. (Yapılan harpte) Düreyd öldürüldü. Adamlarını da Allah hezimete uğrattı. Ebû Mûsâ (devamla) şöyle dedi: Rasûlullah (sav) beni de Ebû Âmir ile birlikte göndermişti. Ebû Âmir’in dizine ok isabet etti. Oku Cüşemî (adındaki bir düşman askeri) atmış ve dizine isabet ettirmişti. Ben Ebû Âmir’in yanına gidip: – Amca, (bu oku) sana kim attı? diye sordum. O Ebû Mûsâ’ya göstererek: – İşte bana oku atan katilim şudur, dedi. Ben de ona yöneldim ve ona yetiştim. Beni görünce dönüp kaçmaya başladı. Ben de onun peşinden koşup “(kaçmaya) utanmıyor musun? Dursana!” diye bağırmaya başladım. Bunun üzerine o kaçmaktan vazgeçti. Kılıçlarımızla vuruşmaya başladık. (Mücadele) sonrasında ben onu geberttim. Ardından da (dönüp) Ebû Âmir’e: – Allah seninkinin canını aldı, dedim. Bana: – O halde şu oku çıkar, dedi. Ben de hemen çekip çıkardım. Okun çıktığı yerden su boşandı. Bana: – Yeğenim, Peygamber (sav)'e (benden) selam et ve günahlarımın bağışlanması için dua etmesini söyle, dedi. Sonra da beni (kendi yerine) ordunun başına geçirdi. Biraz sonra da ruhunu teslim etti. Ben (seferden döndükten sonra) Peygamber’in (sav) huzuruna girdim. O evinde üzerinde döşek olan dokuma bir sedirinin üstünde idi. Döşeğin örgüleri sırtında ve yanlarında iz yapmıştı. Kendisine bizim ve Ebû Âmir’in başından geçenler ile onun “günahlarımın bağışlanması için dua etsin” şeklindeki isteğini ilettim. Bunun üzerine Peygamber su istedi. Abdest aldıktan sonra ellerini kaldırarak “Allah’ım, Ubeyd Ebû Âmir’in günahlarını bağışla” diye dua etti. Ben onun koltuklarının altındaki beyazlığını gördüm. Ardından duaya şöyle devam etti: “Allah’ım, onu kıyamet gününde şu yarattığın insanların çoğundan üstün (bir makamda) kıl”. Bunun üzerine ben: – Benim günahlarımın bağışlanması için de dua edin, deyinde o: “Allah’ım, Abdullah b. Kays’ın günahını bağışla ve onu kıyamet gününde güzel bir makama yerleştir” diye dua etti. Ebû Bürde dedi ki: Dualardan biri Ebû Âmir, diğeri ise Ebû Mûsâ içindir.


    Öneri Formu
34450 B004323 Buhari, Megâzî, 55

Bize Vekî' ve Abdurrahmân, onlara Süfyân, ona Abdullah b. es-Sâib, ona Zâzân, ona da Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ın yeryüzünde sürekli dolaşan melekleri vardır, onlar bana ümmetimden selam ulaştırırlar”.


    Öneri Formu
39149 HM004209 İbn Hanbel, I, 442

Bize Muhammed b. Yûsuf, ona Süfyân, ona Abdullah b. es-Sâib, ona Zâzân, ona da Abdullah b. Mes‘ûd, Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu bildirdi: “Allah’ın yeryüzünde sürekli dolaşan melekleri vardır, onlar bana ümmetimden selam ulaştırırlar”.


    Öneri Formu
46403 DM002816 Darimi, Rikak, 58

Bize Abdülvehhâb b. Abdülhakem el-Verrâk, ona Muâz b. Muâz, Süfyân b. Said es-Sevrî, ona Abdullah b. es-Sâib, ona Zâzân ona da Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Allah'ın sürekli dolaşan melekleri vardır, onlar bana ümmetimden selâm ulaştırırlar."


    Öneri Formu

Bize Abdülvehhâb b. Abdülhakem el-Verrâk, ona Muâz b. Muâz, Süfyân b. Said es-Sevrî, ona Abdullah b. es-Sâib, ona Zâzân ona da Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Allah'ın sürekli dolaşan melekleri vardır, onlar bana ümmetimden selâm ulaştırırlar."


    Öneri Formu


    Öneri Formu
53416 HM003666 İbn Hanbel, I, 387


    Öneri Formu
100606 MŞ008797 Musannef-i İbn Ebi Şeybe, Salavât, 792