Giriş

Bana Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşar, ona İbn Müsenna, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Katade, ona Ebu Âliye, ona da Hz. Peygamber'in (sav) amcasının oğlu İbn Abbas şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) isrâ hadisesini anlatırken “Musa, buğday benizli ve uzun boyludur. Şenûe kabilesinin adamlarına benzer. İsa kıvırcık saçlı, orta boyludur” buyurmuş, ardından Cehennem'in bekçisi Hâzin'i ve Deccâl'i anlatmıştır."


    Öneri Formu
1044 M000418 Müslim, İman, 266

Bize Abd b. Humeyd, ona Yunus b. Muhammed, ona Şeyban b. Abdurrahman, ondan Katade, ona Ebu Âliye, ona da Hz. Peygamber'in amcasının oğlu İbn Abbas (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "İsra gecesi, Musa b. İmran'a (as) uğradım. Uzun boylu, buğday renkli, kıvırcık saçlı, Şenûe kabilesinin adamlarına benzeyen bir zattı. İsa b. Meryem'i (as) de gördüm. Orta yapılı, kırmızı beyaz benizli, düz saçlı biriydi." Rasulullah'a (miraçta) pek çok mucize arasında Cehennem'in bekçisi Mâlik ve Deccâl de gösterilmiştir. Katade "Sen onunla karşılaşma konusunda şüphe etme" (Secde, 32/23) ayetini “Hz. Peygamber, Musa ile karşılaşmıştır” diye tefsir etmiştir.


    Öneri Formu
1047 M000419 Müslim, İman, 267

Bize Yakub b. İbrahim, ona Yahya b. Said, ona Hişam ed-Destevâî, ona Katade, ona Enes b. Malik, ona da Malik b. Sa‘sa‘nın rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu: "Ben Kâbe'nin yakınında uyku ile uyanıklık arasında iken, üç tane adamdan biri, ortada olanı geldi. İçi hikmet ve iman ile dolu altın bir leğenin yanına götürüldüm. Adam boğazımdan karnımın alt tarafına kadar yardı. Kalbimi Zemzem suyu ile yıkadıktan sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Sonra bana katırdan alçak, eşekten yüksek bir binek getirildi. Sonra Cebrail (as) ile birlikte yola koyulduk. Dünya semasına geldik, 'o kim?' diye soruldu. 'Cebrail' dedi, 'seninle beraber kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona Risâlet de verildi. Merhaba ona, o hoş geldi' diye karşılık verildi. Âdem’in (as) yanından geçtim, ona selam verdim. O 'Merhaba, ey oğul, ey nebi' dedi. Sonra ikinci semaya geldik, 'o kim?' denildi. 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi. 'Muhammed' dedi ve önceki gibi karşılandık. Sonra Yahya ve İsa’nın yanından geçtim, onlara da selam verdim. Her ikisi de 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dediler. Sonra üçüncü semaya gelindi. 'O kim?' diye soruldu. 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi. 'Muhammed' dedi ve önceki gibi konuşmalar geçti. Yusuf’un (as) yanından geçtim, ona selam verdim, o da 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra dördüncü semaya geldik, önceki gibi karşılandık, İdris’in (as) yanından geçtim ona da selam verdim, 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra beşinci semaya geldik, yine önceki gibi karşılandık, Harun’un (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, o da 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra altıncı semaya geldik, yine aynı şekilde karşılandık, arkasından Musa’nın (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi onun yanından geçip gidince ağladı. 'Neden ağlıyorsun?' diye soruldu. O 'Ey Rabbim, şu benden sonra gönderdiğin bu gencin ümmetinden cennete girecek olanlar benim ümmetimden gireceklerden daha çok ve daha üstün olacaklardır' dedi. Sonra yedinci semaya geldik, aynı şekilde karşılandık. İbrahim’in (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, 'Merhaba ey oğul, ey nebi' dedi. Sonra el-Beytü’l-Mâmur’a yükseltildim. Cebrail’e sordum, o da 'Burası, Beytü’l-Mamur’dur. Burada her gün yetmiş bin melek namaz kılar, bu mescitten dışarı çıktıktan sonra onlardan hiçbiri bir daha geri gelmez' dedi. Sonra Sidretü’l-Münteha’ya çıkartıldım, onun meyvelerinin Hecer testileri gibi, yapraklarının da fil kulakları gibi olduğunu gördüm. O ağacın dibinden dört nehir çıkıyordu, İkisi gizli, ikisi açıktı. Cebrail’e sorunca 'Gizli olan o iki nehir cennettedir, açıktan akan iki nehir ise Fırat ve Nil nehirleridir' cevabını verdi. Sonra bana elli vakit namaz farz kılındı. Musa’nın yanından geçince 'Ne yaptın?' dedi. Ben 'bana elli vakit namaz farz kılındı' dedim. Musa 'Ben insanları senden daha iyi bilirim, ben İsrail oğulları ile çok çetin bir mücadele vererek uğraştım. Senin ümmetinin buna gücü yetmez. Rabbine geri dön ve ondan yükünü hafifletmesini dile' dedi. Ben de Rabbime döndüm ve yükümü hafifletmesini dileyince, onları kırk vakte indirdi. Sonra Musa’nın (as) yanına geri döndüm. 'Ne yaptın?' dedi, ben de 'Onları kırk vakit kıldı' dedim. Musa bana önce söylediğinin aynısını söyledi. Ben de Aziz ve Celil Rabbime döndüm, bu sefer onları otuz vakte indirdi. Yine Musa’nın (as) yanından geçtim, ona durumu haber verince tekrar bana ilk söylediğinin aynısını söyledi. Rabbime geri döndüm. Bu sefer onları yirmi vakte, sonra on vakte, sonra beş vakte kadar indirdi. Yine Musa’ya (as) uğradığımda bana ilk söylediğinin aynısını söyledi. Ben 'Aziz ve Celil Rabbimin yanına geri dönmekten hayâ ederim' deyince, bana 'Ben farz kıldığımı yerine getirdim, kullarımın yükünü hafiflettim ve bir iyiliğe on misli ile karşılık veririm' diye seslenildi."


    Öneri Formu
21603 N000449 Nesai, Salât, 1

Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Süleyman, ona Şerik b. Abdullah'ın naklettiğine göre (Enes) b. Malik, Rasulullah'ın (sav) Kâbe'den başlayan İsrâ gecesiyle ilgili şöyle demiştir: "Kendisine henüz vahiy gelmeden önce, Mescid-i Haram'da uyuduğu esnada Rasulullah'ın (sav) yanına (sav) üç kişilik bir grup geldi. İlki, “Şunlardan hangisi o?” diye sordu. Ortancası “Onların en hayırlı olanı” dedi. Sonuncusu da “Öyleyse içlerinden o en hayırlı olanı alın, götürelim” dedi. O gece sadece bu rüya olayı meydana geldi ve Hz. Peygamber (sav) onları bir daha görmedi. Nihayet o üç kişi bir başka gece, kalbinin görebileceği bir şekilde Hz. Peygamber'in (sav) yanına tekrar geldiler. Onlar geldiğinde Hz. Peygamber'in gözü uyuyor, ama kalbi uyumuyordu. Zaten bütün peygamberler böyledir; onların gözleri uyur, kalpleri uyumaz. Gelenler, Hz. Peygamber (sav) ile hiç konuşmadan, onu doğrudan götürüp Zemzem kuyusunun yanına koydular. Hz. Peygamber (sav) ile ilgili operasyonu, o üç melek arasından Cebrail üstlendi. Cebrail, önce onun göğsünü boğazına kadar yardı. Yarma işlemini bitirdikten sonra, kendi eliyle aldığı Zemzem suyuyla o bölgeyi güzelce yıkadı ve göğüs boşluğunun içini tertemiz yaptı. Sonra içinde altın maşrapa bulunan altın bir leğen, içi iman ve hikmetle doldurulmuş olarak getirildi. Cebrail, Hz. Peygamber'in (sav) göğsünü ve şah damarlarını iman ve hikmetle doldurdu ve ameliyat için açtığı göğsü tekrar kapattı. Operasyondan sonra onu dünyaya en yakın sema katına çıkardı ve kapılardan birine vurdu. Sema halkı “Kim o?” diye seslendi. “Cebrail” dedi. “Yanındaki kim?” diye sordular. “Yanımdaki Muhammed'dir” dedi. “ona davet gönderildi mi?” diye sordu. Cebrail'in “Evet” cevabı üzerine içeridekiler, “Öyleyse hoş geldi, sefalar getirdi” dediler ve birbirlerine müjdelediler. Sema halkı, kendilerine bildirinceye kadar, Allah'ın yeryüzünde Hz. Muhammed (sav) hakkında neyi dilediğini bilmiyorlardı. Sonra dünyaya en yakın semada Adem'i gördüler. Cebrail Hz. Peygamber'e “Bu, baban Adem'dir. Ona selam ver” dedi. Hz. Peygamber, Adem'e selam verdi. Adem de onun selamını aldıktan sonra “Hoş geldin, sefalar getirdin, oğlum! Sen ne iyi oğulsun” diyerek karşılık verdi. Sonra akmakta olan iki nehir gördüler. Hz. Peygamber (sav) “Bu iki nehir de nedir, ey Cibril?” diye sordu. Cebrail “Bunlar, Nil ve Fırat nehirlerinin asıl kaynaklarıdır” dedi. Sonra semada gezinirken Hz. Peygamber (sav) üzerinde inci ve zebercetten yapılmış saray bulunan bir başka nehir gördü. Elini nehre değdirdi, bir de baktı ki misk! “Bu nedir, ey Cibril?” diye sordu. Cebrail “Bu, Rabb'inin senin için sakladığı Kevser'dir” dedi. Sonra onu ikinci kat semaya çıktı. Tıpkı ilk kattakiler gibi, bu katın görevli melekleri de Cebrail'e “Kim o?” diye seslendiler. “Cebrail” dedi. “Yanındaki kim?” diye sordular. “Yanımdaki Muhammed'dir” dedi. “ona davet gönderildi mi?” diye sordular. Cebrail'in “Evet” cevabı üzerine içeridekiler “Hoş geldi, sefalar getirdi” dediler. Sonra Cebrail Hz. Peygamber'i üçüncü sema katına çıkardı. Orada görevli melekler de, tıpkı birinci ve ikinci kattakiler gibi sorular sordular. Sonra onu dördüncü sema katına çıkardı. O katın görevlileri de aynı soruları sordular. Sonra onu beşinci sema katına çıkardı. Beşinci katın görevlileri de aynı soruları sordular. Sonra onu altıncı sema katına çıkardı. Altıncı katın görevlileri de aynı soruları sordular. Sonra onu yedinci sema katına çıkardı. O katın görevli melekleri de aynı soruları sordular. Her bir katta, Hz. Peygamber'in isimlerini söylediği peygamberler vardı. Hatırlayabildiğim kadarıyla ikinci katta İdris peygamber, dördüncü katta Harun peygamber, beşinci katta adını hatırlayamadığım bir başka bir peygamber, altıncı katta İbrahim peygamber ve yedinci katta, Allah'ın kelamına doğrudan muhatap olma şeref ve üstünlüğüne ermiş Musa peygamber vardı. Musa “Ey Rabb'im! Ben hiç kimsenin benden daha yüksek makama çıkarılacağını sanmazdım” dedi. Sonra Cebrail Hz. Peygamber'i, Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği bir şekilde yedinci sema katının üstüne yükseltti. Sonunda Hz. Peygamber (sav) Sidretü'l-müntehâya geldi. İzzet sahibi ve Cebbar olan Allah da Hz. Muhammed'e yaklaştı, derken aşağıya sarkıp daha da yaklaştı. O kadar ki, ona iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. Ve o anda Allah ona, bildirdiği vahiyler arasında “Ümmetine her gün ve gecede elli vakit namaz kılmak farzdır” hükmü vardı. Sonra Hz. Peygamber (sav) aşağı indi, Musa'nın yanına geldi. Musa onu durdurarak “Muhammed! Rabb'in sana ne emretti?” diye sordu. Hz. Peygamber (sav) “Rabb'im bana her gün ve gecede elli vakit namaz kılmayı emretti” deyince Musa “Ümmetinin buna gücü yetmez. Sen hemen geri dön de, Rabb'in senin ve ümmetinin sorumluluğunu hafifletsin” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, sanki kendisine danışmak istercesine Cebrail'e baktı. Cebrail “Evet, istersen öyle yap” diye işaret etti ve onu Cebbar olan Allah'ın huzuruna yükseltti. Hz. Peygamber, önceki makamında “Ey Rabb'im! bizim namaz sorumluluğumuzu hafiflet. Çünkü ümmetimin buna gücü yetmez” diye yalvardı. Bunun üzerine Allah (cc), namazı on vakte indirdi. Sonra Hz. Peygamber Musa'nın yanına döndü. Musa, Hz. Peygamber'i yine durdurdu ve onu Rabb'inin yanına tekrar tekrar gönderdi. Sonunda namaz beş vakte indi. Sonra Musa onu beş vakitle ilgili de durdurup “Ey Muhammed! Vallahi ben, kavmim İsrail oğullarına bundan daha azı ile döndüm de yine de onlar zayıflık gösterip onu da terk ettiler. Kaldı ki senin ümmetin vücut, kalp, beden, göz ve kulak bakımından benim ümmetimden daha zayıf. Sen hemen geri dön de, Rabbin sorumluluğunu biraz daha hafifletsin” dedi. Musa'nın her teklifinde Hz. Peygamber (sav) kendisine danışmak üzere Cebrail'e bakıyor ve Cebrail bunda bir sakınca görmüyordu. Cebrail, Hz. Peygamber'i beşinci kez huzura çıkardı. Hz. Peygamber “Ey Rabbim! Benim ümmetimin vücudu, kalbi, kulağı ve bedeni zayıftır. Bizim sorumluluğumuzu hafiflet!” diye yalvardı. Bunun üzerine Cebbar olan Allah “Ey Muhammed!” diye seslendi. Hz. Peygamber (sav) “Buyur ya Rab! Emrine amadeyim” dedi. Allah (cc) “Bilmiş ol ki, benim nezdimde, hüküm değişmez. Hüküm, Ana Kitap'ta sana farz kıldığım şekildedir. Her iyilik on katıyla ödüllendirilecektir. Bundan dolayı, aslında Ana Kitap'ta elli vakit olan namaz, sana beş vakte indirilmiştir” buyurdu. Hz. Peygamber (sav) Musa'nın yanına döndü. Musa “Ne yaptın?” diye sordu. Hz. Peygamber (sav) “Rabbim bizim sorumluluğumuzu hafifletti de her iyiliğe karşı bize on kat mükafat verdi” dedi. Musa “Vallahi ben, İsrail oğullarına bundan daha azını istedim, onu da terk ettiler. Sen Rabbine dön de, senin sorumluluğunu tekrar hafifletsin” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) “Ey Musa! Yanına sürekli gidip gelmekten dolayı artık Rabbimden utanıyorum” buyurdu. Cebrail de ona “Haydi, Allah'ın adını anarak in!” dedi." Ravi der ki: Hz. Peygamber (sav), Mescid-i Haram'dayken uykudan uyandı.


    Öneri Formu
30519 B007517 Buhari, Tevhid,37

Bize Muhammed b. Abbad ve Züheyr b. Harb, o ikisine Ebu Safvan, ona Yunus, ona ez-Zührî, ona İbn Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "İsra gecesi, İliyâ'da (Kudüs'te) Hz. Peygamber'e (sav)içinde süt ve şarap olan iki kadeh getirildi. O bunlara bakarak sütü aldı. Bunun üzerine Cibril ona; seni fıtrata yönlendiren Allah'a hamdolsun. Şarabı almış olsaydın ümmetin sapardı dedi."


    Öneri Formu
4593 M005240 Müslim, Eşribe, 92

Bize Ebu Hasîn Abdullah b. Ahmed b. Yunus el-Kûfî, ona Abser b. Kasım, ona Husayn b. Abdurrahman, ona da Said b. Cübeyr, Abdullah b. Abbas’ın (r.anhüma) şöyle dediğini rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) İsra gecesi, bazı peygamberlere uğradı, onların yanında büyük bir topluluk vardı. Yine bazı peygamberlere uğradı, onların yanında bir grup vardı. Bazı peygamberlere uğradı ki onların yanında hiç kimse yoktu. Sonunda çok büyük bir kalabalığa uğradı. (Hz. Peygamber (sav) der ki:) Ben “bunlar kim­lerdir?” diye sordum, “Musa ve ümmeti, ancak başını kal­dır ve bak” dediler. Bir da baktım ki şu yandan ve bu yan­dan tamamen ufku kaplamış bir kalabalık gözü­me ilişti. Bana “işte bunlar senin ümmetindir. Bunlardan başka yetmiş bin kişi hesapsız bir şekilde cennete girecektir” denildi. Bu sözleri söyleyince Rasulullah (sav) içeriye geçti, ama bunların kimler olduğunu hiç kimse sormadı ve kendisi de bir açıklamada bulunmadı. Sonra Ashab kendi aralarında “onlar biziz” dediler. Bir kısmı da “onlar; fıtrat üzerine doğan ve Müslüman olarak ölenlerdir” dediler. Bu arada Rasulullah (sav) çıktı ve “Onlar şifanın dağlamadan dolayı olduğuna inanmayan, büyü yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir” buyurdu. Ukkaşe b. Mihsan ayağa kalktı ve “Ey Allah’ın Rasulü! Ben onlardan mıyım?” dedi. Rasulullah (sav) “evet” buyurdu. Sonra bir başkası kalktı ve “ben de onlardan mıyım?” deyince Rasulullah (sav) “Ukkaşe seni geçti” buyurdu." [Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda İbn Mesud ve Ebu Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.]


    Öneri Formu
14203 T002446 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 16


    Öneri Formu
4594 M005241 Müslim, Eşribe, 92


    Öneri Formu
7221 M006157 Müslim, Fadâil, 164


    Öneri Formu
7222 M006158 Müslim, Fadâil, 165


    Öneri Formu
17526 B005603 Buhari, Eşribe, 12