Giriş

Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu." Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Halife b. Hayyat arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
280493 B003207-2 Buhari, Bed'ü'l-Halk, 6

Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu." Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Halife b. Hayyat arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
280494 B003207-3 Buhari, Bed'ü'l-Halk, 6

Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu." Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Hemmâm b. Yahya arasında inkıta vardır. Ayrıca Hasan el-Basrî ile Ebu Hureyre arasında inkıta vardır (Cevâmiulkelim).

    Öneri Formu
280495 B003207-4 Buhari, Bed'ü'l-Halk, 6

Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme, ona da Cabir b. Abdullah'ın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Rasulullah şöyle buyurdu: "Kureyş beni yalanladığında, Hicr'de ayağa kalktım, ardından Allah, Beytü'l-Makdisi gözümün önüne getirdi ve ben de Mescid-i Aksâ'ya bakarak, onun özelliklerini Kureyşlilere haber vermeye başladım." Bize Yakûb b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın kar­deşinin oğlu, ona da amcası İbn Şihâb bu hadisin benzerini rivayet etmiş ve rivayetine "(Mirac Gecesi) Beytü'l-makdis'e götürüldüğüm zaman Kureyş eni yalandığında" ifadesini eklemiştir. "Kâsıfen", 'her şeyi kırıp geçiren bir rüzgâr' demektir.


    Öneri Formu
32234 B004710 Buhari, Tefsir, (Benî İsraîl) 3

Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm b. Yahya, ona Katâde ona Enes b. Mâlik, ona da Mâlik b. Sa'saa'nın (ra) rivâyet ettiğine göre, Allah Rasulü (sav) onlara İsra gecesini şöylece anlatmıştır: "Ben, Hatîm’de" ravi Katâde der ki: Belki de "Hicr’de yatıyor iken, birisi geldi ve burasından buraya kadar olan yeri yardı." (Katâde) der ki: Ben onun (yardı) anlamındaki "Kadde" yerine "Şekka" dediğini de işittim. Yanımda bulunan Cârud’a “bununla ne demek istiyor?” diye sordu. O da “boğaz çukurundan etek tüylerinin bitim yerine kadar demek istiyor”, dedi. Ben onun (Enes’in) “göğsünün üst tarafından etek tıraşının bitim yerine kadar” dediğini de işittim.- "Kalbimi çıkardı, sonra bana iman ile dolu altından bir leğen getirildi. Kalbim yıkandı, sonra (o iman kalbime) dolduruldu. Daha sonra katırdan alçak eşekten yüksek beyaz bir binek bana getirildi." Bunun üzerine Cârûd ona (Enes’e) “ey Ebu Hamza, bu dediğin Burak mıdır?” dedi. Enes de “Evet, o, adımı gözünün gördüğü en uzak noktaya koyar” dedi. "O hayvana bindirildim, Cebrail beni dünya semasına gelinceye kadar alıp götürdü. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona (getirilmesi için) haber gönderildi mi?' soruldu, 'evet' dedi, ona 'Merhaba, o, hoş sefa geldi' diye cevap verildi. Kapı açıldı, ben içeri girince orada Âdem ile karşılaştım. Cebrail 'bu senin baban Âdem’dir, haydi ona selam ver' dedi. Ben de ona selam verdim, o da selamı aldıktan sonra, 'salih oğula, salih Nebi’ye merhaba' dedi." "Sonra (Cebrail) ikinci semaya gelinceye kadar yükseldi. Kapının açılmasını istedi. 'Kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'Seninle beraber kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, Cebrail 'evet' dedi. 'Merhaba ona, hoş sefa geldi denildi', kapı açıldı. Ben içeriye girince Yahya ve İsa ile karşılaştım. Onlar teyze çocuklarıdır. (Cebrail) 'Bunlar, Yahya ve İsa’dır, haydi onlara selam ver' dedi. Ben de selam verdim, selamımı aldılar, sonra da 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dediler." "Sonra beni üçüncü semaya çıkardı. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'seninle beraber kim var?' denildi, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' diye cevap verildi ve kapı açıldı. İçeriye girdiğim zaman Yusuf’u gördüm. (Cebrail) 'bu Yusuf’tur, hadi ona selam ver' dedi, ben de ona selam verdim, selamımı aldı, sonra 'bu salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi." "Sonra Cebrail beni yukarı çıkardı, nihâyet dördüncü semaya getirdi. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' denildi, 'Cebrail' dedi. 'Seninle beraber kim var' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Gelmesi için ona haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' denildi. Kapı açıldı, içeriye girince İdris’i gördüm, Cebrail 'bu İdris’tir, haydi ona selam ver' dedi. Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi." "Sonra beni beşinci semaya kadar çıkardı. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' denildi, 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' denildi. İçeri girince Harun’u gördüm. (Cebrail) 'bu Harun’dur, ona selam ver' dedi. Ben de ona selam verdim selamı aldıktan sonra 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi." "Sonra beni daha yukarılara çıkardı ve nihâyet altıncı semaya getirdi, kapının açılmasını istedi. 'Kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) davet gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' de(nil)di. İçeri girdiğimde Musa’yı gördüm, 'bu Musa’dır, haydi ona selam ver' dedi. 'Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi. Ben yanından geçince ağladı, ona 'neden ağlıyorsun' diye soruldu. O da 'çünkü benden sonra nebi olarak gönderilen bir gencin ümmetinden, cennete benim ümmetimden gireceklerden daha çok kişi girecek, onun için ağlıyorum' dedi." "Sonra beni yedinci semaya çıkardı. Cebrail kapının açılmasını istedi. 'Kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi, 'beraberinde kim var?' denildi, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' dedi. İçeri girdiğimde İbrahim’i gördüm. (Cebrail) 'bu senin babandır, ona selam ver' dedi, ben de ona selam verdim, selamımı aldı ve 'salih evlada, salih Nebi’ye merhaba' dedi. Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya kadar yükseltildim, onun meyvelerinin Hecer testileri gibi olduğunu, yapraklarının da fil kulaklarını andırdığını gördüm. (Cebrail) 'işte bu Sidretü’l-müntehâ’dır' dedi. İkisi gizli, ikisi açık dört nehir gördüm. 'Bu ikisi de ne oluyor ey Cebrail' dedim. O da 'gizli olan o ikisi cennetteki iki ırmaktır, açıkta olan o ikisinin biri Nil, diğeri Fırat’tır' dedi. Sonra bana Beytu’l-Ma‘mur gösterildi. Sonra bana içinde şarap bulunan bir kap, süt bulunan bir kap ve bal bulunan bir kap getirildi. Ben de sütü aldım. O (Cebrâil) 'İşte o, fıtrattır, sen de, ümmetin de fıtrat üzeresiniz' dedi." "Sonra bana her gün elli vakit namaz farz kılındı. Geri döndüm, Musa’nın yanından geçince 'sana ne emredildi' dedi. Ben de 'her gün bana elli vakit namaz emri verildi' dedim. O 'senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılamaz, ben vallahi, senden önce insanları denedim, İsrail oğulları ile alabildiğine uğraşıp durdum, bu sebeple Rabbine dön, ona ümmetin için hafifletmesini dile' dedi. Ben de Rabbime döndüm, benden on vakit kaldırdı. Yine Musa’nın yanına döndüm, aynı şeyi söyledi, bir daha (Rabbime) döndüm, benden on vakit daha indirdi. Musa’nın yanına döndüğümde aynı şeyi söyledi, ben de bir daha (Rabbime) döndüm, benden onunu daha kaldırdı. Musa’ya döndüm aynısını söyleyince bir daha geri döndüm, bana her bir günde on vakit namaz emredildi, yine geri döndüm, Musa yine aynı şeyi söyledi. Bu sefer tekrar (Rabbimin huzuruna) döndüm, bana her gün beş vakit namaz emredildi. Musa’nın yanına döndüğümde bana 'sana ne emredildi' dedi, ben de 'bana günde beş vakit namaz emredildi' dedim. O 'senin ümmetin her gün beş vakit namaz kılamaz. Çünkü ben insanları senden önce iyice denedim, İsrail oğulları ile alabildiğine uğraşıp durdum. Bu sebeple Rabbine dön, ondan ümmetin için hafifletmesini dile' dedi. Ben de 'Rabbimden o kadar diledim ki, artık hayâ eder oldum, geri dönmek yerine razı olup teslimiyet göstereceğim' dedim." (Allah Rasulü) devamla buyurdu ki: "Ben (Musa’nın yanından) geçip gidince bir münâdi şöyle seslendi: Ben farizamı gerçekleştirip yerine getirdim, kullarımın da yükünü hafiflettim."


    Öneri Formu
35016 B003887 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 42

Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Amr, ona İkrime, ona d İbn Abbas (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: "Sana gösterdiğimiz o rüyayı da, Kur’an’da lânetlenmiş bulunan o ağacı da sırf insanları sınamak için vesile yaptık" ayetindeki rüya, Rasulullah'ın (sav) İsra gecesinde, kendisine uyanıkken gösterilendir. Lanetlenen ağaç zakkum ağa­cıdır.


    Öneri Formu
32240 B004716 Buhari, Tefsir, (Benî İsraîl) 9

Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Cabir b. Abdullah'ın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Rasulullah şöyle buyurdu: "Kureyş beni yalanladığında, Hicr'de ayağa kalktım, ardından Allah, Beytü'l-Makdisi gözümün önüne getirdi ve ben de Mescid-i Aksâ'ya bakarak, onun özelliklerini Kureyşlilere haber vermeye başladım."


    Öneri Formu
35015 B003886 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 41

Bize Humeydî, ona Süfyân, ona Amr, ona İkrime, ona d İbn Abbas (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: "Sana gösterdiğimiz o rüyayı da, Kur’an’da lânetlenmiş bulunan o ağacı da sırf insanları sınamak için vesile yaptık" ayetindeki rüya, Rasulullah'ın (sav) Beytu'l-Makdis'e doğru geceleyin yürütüldüğü İsra gecesinde, kendisine uyanıkken gösterilendir. İbn Abbâs der ki: Kur'an'da lanetlenen ağaç zakkum ağa­cıdır.


    Öneri Formu
35017 B003888 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 42

Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme, ona da Cabir b. Abdullah'ın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Rasulullah şöyle buyurdu: "Kureyş beni yalanladığında, Hicr'de ayağa kalktım, ardından Allah, Beytü'l-Makdisi gözümün önüne getirdi ve ben de Mescid-i Aksâ'ya bakarak, onun özelliklerini Kureyşlilere haber vermeye başladım." Bize Yakûb b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın kar­deşinin oğlu, ona da amcası İbn Şihâb bu hadisin benzerini rivayet etmiş ve rivayetine "(Mirac Gecesi) Beytü'l-makdis'e götürüldüğüm zaman Kureyş beni yalandığında" ifadesini eklemiştir. "Kâsıfen", 'her şeyi kırıp geçiren bir rüzgâr' demektir.


    Öneri Formu
287303 B004710-2 Buhari, Tefsir, (Benî İsraîl) 3


    Öneri Formu
1139 M000442 Müslim, İman, 290