80 Kayıt Bulundu.
Bize Hasan b. Ömer, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhan), ona Ebu Miclez, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etti: "Rasulullah (sav) Zeyneb bt. Cahş ile evlendiği zaman insanları düğün yemeğine davet etti, onlar da yemek yediler, sonra oturup sohbete koyuldular. Enes dedi ki: Rasulullah (sav) kalkmak için hazırlandı. Fakat onlar kalkmadılar. Onların kalkmadıklarını görünce kendisi kalktı. Rasulullah (sav) kalkınca, Orada bulunanlardan bazıları da kalktı. Üç kişi oturmaya devam ett. Hz. Peygamber Zeyneb'in odasına girmek için geldiği halde, onlar hala oturuyorlardı. (Hz. Peygamber tekrar dönüp gitti.) Sonra onlar kalkıp gittiler. Enes dedi ki: Akabinde ben gidip Hz. Peygamber'e (sav) onların gittiğini haber verdim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) geldi ve içeriye girdi. Ben de Hz. Peygamber'le (sav) beraber içeriye girmek istedim. Hz. Peygamber (sav) bu sırada benimle kendisi arasına (kapıdaki) perdeyi sarkıttı." Bu olay üzerine şu ayet nazil oldu.'Ey iman edenler, Peygamber'in evlerine yemeğe davet edilmeden, vakitli vakitsiz girmeyin. Bu, Allah katında büyük bir günahtır.' (Ahzâb, 33/53)
Açıklama: Ayetin tamamının meali için bkz. "Ey iman edenler! Peygamberin evine size yemek için izin verilmediği vakit asla girmeyin, fakat çağrıldığınızda -erkenden gidip yemeğe hazırlanmasını beklemeksizin- girin, yemeğinizi yiyince hemen dağılın, söze dalıp oturmayın; bu davranışınız peygamberi rahatsız ediyor, size söylemeye çekiniyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez. Peygamber hanımlarından bir şey istediğinizde, onlar perde arkasında iken isteyin; bu sizin kalplerinizin de onların kalplerinin de temiz kalması için en uygunudur. Resûlullah’ı üzmeye hakkınız yoktur, kendisinden sonra ebedî olarak eşleriyle de evlenemezsiniz, sizin bunu yapmanız Allah katında büyük bir günahtır." (el-Ahzâb, 33/53).
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona da İbn Şihâb, ona da Enes b. Malik (ra) –ki Enes, Rasulullah (sav ) Medine'ye geldiğinde on yaşında imiş- şöyle rivayet etti: İşte o zaman annem ve teyzelerim benden Peygamber'in (sav) hizmetine devam etmemi istiyorlardı. Ben de Peygamber'e (sav) on sene hizmet ettim. Rasulullah (sav) vefat ettiği zaman ben yirmi yaşındaydım. (Bu yüzden) indirildiği sırada hicâb olayını insanların en iyi bileni ben oldum. Bu olay ilk defa Rasulullah'ın (sav) Zeyneb bt. Cahş ile evlenmesi sırasında oldu. Peygamber (sav), Zeyneb ile evlenmesi dolayısı ile damat olmuştu. Akabinde insanları düğün yemeğine davet etti. Gelenler yemekten yediler. Sonra çıktılar. Aralarından birkaç kişi, Peygamber'in (sav) yanında kaldı ve bu kalış sürelerini epey uzattılar. Peygamber (sav), onların çıkıp gitmeleri için dışarı çıktı, ben de Onunla (sav) birlikte çıktım. Rasulullah (sav) yürüdü, ben de yürüdüm. Nihayet Aişe’nin odasının eşiğine geldi. Sonra insanların çıkıp gittiklerini zannetti ve geri döndü. Ben de Onunla (sav) birlikte geri döndüm. Sonunda Zeyneb'in yanına girince bir de gördü ki o kişiler yerlerinden kalkmayıp hâlâ oturmaktalar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) tekrar geri döndü, ben de onunla birlikte döndüm. Sonunda yine Aişe’nin odasının eşiğine vardığında, insanların çıkmış olduklarını düşündü. Geriye döndü, ben de beraberinde döndüm. Bu sefer gördük ki, onlar çıkıp gitmişler. Peygamber (sav) benimle kendisi (sav) arasına perde çekti ve hicâb emri de indirildi.
Bize İshâk b. Mansûr, ona Abdullah b. Bekir es-Sehmî, ona Humeyd, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) Zeyneb bt. Cahş ile evlendiği zaman insanlara düğün ziyafeti verip ekmek ve et yedirdi. Sonra zifaf gecesinin sabahında yapageldiği gibi, müminlerin annelerinin hücrelerine doğru çıkıp onlara selam veriyor, dua ediyor, onlar da kendisine selam veriyor ve dua ediyorlardı. Peygamber (sav), bu dolaşmadan kendi evine döndüğü zaman sohbete dalmış iki kişi gördü. Efendimiz (sav), onların [lafa daldıklarını] görünce tekrar evinden geriye döndü. Bu sırada o iki kişi de Rasulullah’ın (sav) kendi evinden çıktığını görünce derhal yerlerinden fırladılar. Bu iki kişinin çıkışlarını Ona (sav) ben mi haber verdim, yoksa başkası tarafından mı haber verildi bilmiyorum. Akabinde [Efendimiz (sav)] döndü ve eve girdi ve benimle kendisi arasına kapının perdesini sarkıtıp indirdi. Ve (bu sırada) Hicâb ayeti indirildi. Ve İbn Ebu Meryem şöyle dedi: Bize Yahya b. Eyyub, ona da Humeyd et-Tavîl, Enes’ten Rasul-i Ekrem’e (sav) dair şunları işittiğini haber verdi.
Bize İshâk b. Mansûr, ona Abdullah b. Bekir es-Sehmî, ona Humeyd, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) Zeyneb bt. Cahş ile evlendiği zaman insanlara düğün ziyafeti verip ekmek ve et yedirdi. Sonra zifaf gecesinin sabahında yapageldiği gibi, müminlerin annelerinin hücrelerine doğru çıkıp onlara selam veriyor, dua ediyor, onlar da kendisine selam veriyor ve dua ediyorlardı. Peygamber (sav), bu dolaşmadan kendi evine döndüğü zaman sohbete dalmış iki kişi gördü. Efendimiz (sav), onların [lafa daldıklarını] görünce tekrar evinden geriye döndü. Bu sırada o iki kişi de Rasulullah’ın (sav) kendi evinden çıktığını görünce derhal yerlerinden fırladılar. Bu iki kişinin çıkışlarını Ona (sav) ben mi haber verdim, yoksa başkası tarafından mı haber verildi bilmiyorum. Akabinde [Efendimiz (sav)] döndü ve eve girdi ve benimle kendisi arasına kapının perdesini sarkıtıp indirdi. Ve (bu sırada) Hicâb ayeti indirildi. Ve İbn Ebu Meryem şöyle dedi: Bize Yahya b. Eyyub, ona da Humeyd et-Tavîl, Enes’ten Rasul-i Ekrem’e (sav) dair şunları işittiğini haber verdi.
Bize Abdurrezzâk, ona Mâlik, ona Abdullah b. Ebu Bekir, ona Humeyd b. Nâfi, ona da Zeynep bt. Ebu Seleme şu üç hadisi rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'in (sav) eşi Ümmü Habibe’nin babası Ebu Süfyan b. Harb vefat ettiği zaman Zeyneb onun yanına girdi. Ümmü Habibe, içinde sarı renkli güzel koku (halûk veya başka bir koku) bulunan bir koku kabı getirilmesini istedi, onun bir kısmını bir hizmetçiye sürdükten sonra kendisi, o kokuyu yanaklarına sürdü, sonra da şöyle dedi: Vallahi, benim hoş kokuya ihtiyacım yok, ama ben Rasulullah’ı (sav) dinledim: 'Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on günlük süre dışında, ölmüş herhangi birisi için üç günden fazla yas tutması helâl değildir' buyuruyordu." "Zeyneb der ki: Sonra kardeşi vefat ettiği sırada Zeyneb bt. Cahş'ın yanına girdim. O, bir miktar koku getirilmesini istedi ve ondan biraz aldıktan sonra şöyle dedi: Vallahi, hoş kokuya ihtiyacım yok, ancak ben, Rasulullah’ı (sav) minber üzerinde dinledim 'Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on gün hariç, ölmüş herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helâl değildir' buyuruyordu." "Yine Zeyneb der ki: Ümmü Seleme’yi şöyle derken dinledim: Bir kadın Rasulullah’a (sav) gelerek 'ey Allah’ın Rasulü, benim kızımın kocası vefat etti, gözlerinden rahatsızlandı, ona sürme çekeyim mi?' diye sordu. Rasûlullah (sav) 'hayır' dedi. Kadın bunu iki ya da üç defa tekrar etti. Her defasında Hz. Peygamber 'hayır' dedi, sonra da 'hepsi dört ay on gündür, hâlbuki cahiliye döneminde sizden herhangi bir kadın, senenin sona ermesi halinde bir tezeği fırlatırdı…' buyurdu." Humeyd der ki: Ben, Zeyneb'e “Sene nihayete erdiğinde bir tezek fırlatırdı ne demektir” dedim, şöyle cevap verdi: Bir kadının kocası öldüğünde, o kadın, kötü, küçücük bir hücreye girer, en kötü elbiselerini giyinir, hoş kokuya ve benzeri bir şeye elini sürmezdi. (Bir sene geçtikten sonra) ona, eşek, koyun ya da kuş gibi bir hayvan getirilir ve ona silinirdi. Bu silindiği şey çoğu kez ölürdü. Sonra dışarı çıkar, ona bir tezek verilirdi, onu fırlatırdı. Bundan sonra artık dilediği gibi koku ya da başka bir şey kullanabilirdi. [Mâlik'e “Hifş” nedir diye soruldu, o da “küçük oda, kümes” cevabını verdi. Ravi (Abdurrezzâk) der ki: Ben Malik'e “(تفتض به) ne demek?” diye sordum, “(تمسح به - onunla kendisini silerdi) demektir” cevabını verdi.]