124 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Heddab b. Halid ve Şeyban b. Ferruh, onlara Süleyman (lafız Şeyban'a aittir), ona Süleyman b. Muğîra, ona Sabit el-Bünâni, ona Enes b. Malik'in söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Bu gece benim bir oğlum oldu. Ona babam İbrahim'in ismini verdim." Sonra Hz. Peygamber (sav) onu Medine'de Ebu Seyf diye bilinen demircinin hanımı Ümmü Seyf'e (süt emzirmesi için) verdi. Bir gün Rasulullah (sav) çocuğu getirmeye gitti. Ben de kendisiyle beraber gittim. Ebu Seyf'in yanına vardığımızda o körüğünü üfürüyordu ve ev dumanla dolmuştu. Rasulullah'ın (sav) önünden hızlıca yürüdüm ve ya Ebu Seyf! Rasulullah (sav) geldi dedim. O da körüğe üfürmeyi durdurdu. Rasulullah (sav) geldi ve çocuğu istedi. Onu bağrına bastı. Çocuğun Rasulullah'ın (sav) kucağında can çekiştiğini gördüm. Hz. Peygamber'in (sav) gözleri yaşardı ve o şöyle buyurdu: "Göz yaşarır, kalp üzülür, fakat biz sadece Rabbimizin razı olacağı sözleri söyleriz. Vallahi Ya İbrahim! Senin için çok hüzünlüyüz."
Bize Abdullah b. Halid b. Hâzim, ona Muhammed b. Seleme, ona Ebu Sinan, ona Ebu İshak, ona Ebü'l-Ahvas, ona Abdullah şöyle söylemiştir: Şüphesiz bu Kur'an, Allah'ın ikramıdır. Ondan alabildiğiniz kadarını alın. Ayrıca ben içinde Allah'ın kitabından bir şey bulunmayan evden daha hakir hiçbir şey bilmiyorum. İçinde Allah'ın kitabından bir şey bulunmayan kalp de hiç oturanı olmayan harabe bir ev gibidir.
Bize el-Humeydî, ona Süfyan, ona Mansur, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona da Abdullah (ra) şöyle söylemiştir: Beyt'in (Kâbe'nin) yanında iki Kureyşli ve bir Sakifli –ya da iki Sakifli ve bir Kureyşli- bir araya geldi. Bunlar göbekleri yağlı, anlayışları kıt kimselerdi. Onlardan biri 'sizce Allah bizim söylediklerimizi işitir mi?' dedi. Diğeri 'yüksek sesle konuşursak işitir, gizli saklı konuşursak işitmez, dedi. Bir başkası 'yüksek sesle konuştuğumuzu işitirse gizli saklı konuşursak da işitir' dedi. Bunun üzerine Allah (cc): "Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lakin, yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz" (Fussilet, 41/22) ayetini indirdi. Süfyan bize bu hadisi rivayet eder ve şöyle derdi: Bize Mansur veya İbn Ebu Necih veya Humeyd'den biri yahut onlardan ikisi rivayet ederdi. Sonra sadece Mansur rivayet etti dedi ve böyle demeyi bıraktı. Sonra dedi ki: Bize Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyan es-Sevrî, ona Mansur, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona Abdullah hadisi buna benzer şekilde nakletti.
De ki: İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir
Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.
Ve onların (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.
Bize Ebu Abdullah es-Saffar, ona Ebu Bekir b. Ebu'd-Dünya el-Koraşî, ona Süveyd b. Saîd, ona Halid b. Ma'dan, ona Ebu Ubeyde b. Cerrah (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İnsanoğlunun kalbi Kuş gibi, günde yedi defa halden hale geçer."
Bize el-Humeydî, ona Süfyan, ona Mansur, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona da Abdullah şöyle söylemiştir: Beyt'in (Kâbe'nin) yanında iki Kureyşli ve bir Sakifli –ya da iki Sakifli ve bir Kureyşli- bir araya geldi. Bunlar göbekleri yağlı, anlayışları kıt kimselerdi. Onlardan biri 'sizce Allah bizim söylediklerimizi işitir mi?' dedi. Diğeri 'yüksek sesle konuşursak işitir, gizli saklı konuşursak işitmez, dedi. Bir başkası 'yüksek sesle konuştuğumuzu işitirse gizli saklı konuşursak da işitir' dedi. Bunun üzerine Allah (cc): "Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz" (Fussilet, 41/22) ayetini indirdi. Süfyan bize bu hadisi rivayet eder ve şöyle derdi: Bize Mansur veya İbn Ebu Necih veya Humeyd'den biri yahut onlardan ikisi rivayet ederdi. Sonra sadece Mansur rivayet etti dedi ve böyle demeyi bıraktı. Sonra dedi ki: Bize Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyan es-Sevrî, ona Mansur, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona Abdullah hadisi buna benzer şekilde nakletti.
Bize Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Şekîk b. Seleme'nin söylediğine göre Becile oğullarından Nehîk b. Sinan denilen bir adam Abdullah b. Mesud'a gelerek: Ey Abdurrahman'ın babası; sen, (Muhammed suresi 15. ayetteki) 'Bozulmayan su (ırmakları)' ayetini nasıl okuyorsun. Bunu (مِنْ مَاءٍ غَيْرِ آسِنٍ) şeklinde 'elif harfi' ile mi yoksa (مِنْ مَاءٍ غَيْرِ يَاسِنٍ) şeklinde 'ya harfi' ile mi? Abdullah dedi ki: Sen bunun dışında Kur'an'ın hepsini iyice biliyor musun? Adam: Ben mufassal bölümü surelerini bir rekatta okuyorum. Abdullah: Şiir okur gibi mi? Muhakkak rükû ve secdelerinin iyice yapıldığı namaz en güzel namazlardandır. Şüphesiz (ileride) Kur'an'ı okumakla birlikte gırtlaklarından aşağı inmeyen topluluklar gelecektir. Ama Kur'an okunup kalbin içine iyice nüfuz ettiğinde fayda verir. Ben Hz. Peygamber'in (sav) birbirine benzeyen sureleri beraber okuduğunu bilirim. Her bir rekatta bunlardan iki sure okurdu. Sonra Abdullah kalktı ve içeri girdi. Derken Alkame gelip onun huzuruna girmek isteyince Alkame'den rica ederek 'Resulullah'ın (sav) bir rekatta birlikte okuduğu benzer surelere dair ona soru sor' dedik. O soru sormak için içeri girdi. Sonra dışarı çıkarak yanımıza geldi ve bunlar (yani Hz. Peygamber'in bir rekatta birlikte okuduğu sureler) Abdullah b. Mesud'un tertip ettiği Mushafın ilk bölümündeki uzun surelerden yirmi suredir, dedi.