53 Kayıt Bulundu.
Bize Abdüla'lâ b. Abdüla'lâ, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Mahmud b. Rabî, ona da İtbân b. Malik şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav) gelip ona “gözlerim iyi görmüyor ve (vadiden akan) seller de mescidime gitmeme engel oluyor. Arzu ederim ki siz gelip evimde bir yerde namaz kılsanız, ben de orayı namazgah edinsem” dedim. Rasulullah (sav) "bunu yapacağız" buyurdu. İtbân der ki: Rasulullah (sav), Ebu Bekir'e uğrayıp onu yanına alarak geldi, içeri girince "nerede (namaz kılmamı) istersin" diye sordu. Ben de ona evin bir köşesini gösterdim. Hz. Peygamber emretti, arkasında safa dizildik, bize iki rekat namaz kıldırdı. Sonra yaptığımız, Hazîr yemeğini yemesi için Hz. Peygamber'i (sav) alıkoyduk. Hz. Peygamber'in geldiğini duyan Vadi ahalisi -yani mahalle halkı- akın akın geldiler, ev tamamen doldu. Topluluktan bir adam “Malik b. Duhşum nerede?” diye sordu. Başka bir adam “o münafık bir adamdır” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "ona öyle deme, o 'Lâ ilâhe illallah' diyor ve bununla yalnız Allah’ın rızasını gözetiyor" buyurdu. Adam “ama bizler onun sadece münafıkları sevdiğini ve sadece onlarla muhatap olduğunu görüyoruz” dedi. Hz. Peygamber (sav) tekrar "ona öyle deme, o 'Lâ ilâhe illallah' diyor ve bununla yalnız Allah’ın rızasını gözetiyor" buyurdu. Topluluktan bir adam “peki ey Allah'ın Rasulü” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Şüphesiz Allah, 'Lâ ilâhe illallah' deyip onunla Allah’ın rızasını kazanmayı ümit eden kimselere, cehennemin ateşini haram kılmıştır" buyurdu. Mahmud der ki: Ben bunu aralarında Ebu Eyyûb el-Ensârî’nin de bulunduğu bir takım kimselere anlattım. Ebu Eyyûb “Rasulullah’ın (sav) bunu söylediğini zannetmiyorum” dedi. Bunun üzerine, ben kendi kendime “eğer döndüğümde İtbân b. Malik hayatta ise mutlaka bunu ona soracağım” dedim. geldim, onu kavmine namaz kıldıran, gözleri görmeyen bir zat olarak buldum. Bu hadisi ona sordum, o da bana, o hadisi ilk defa rivayet ettiği gibi rivayet etti. İtbân Bedir savaşına katılanlardandı.
Açıklama: Şeyhayn'ın şartlarına göre isnadı sahihtir.
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Mahmud b. Rabî, ona da İtbân b. Malik “Hz. Peygamber'e (sav) geldim ve ona dedim ki” diyerek hadisin benzerini aktarmış ve şöyle demiştir: Sonra kendisi için yaptığımız, bize ait Hazîr yemeğini yemesi için Hz. Peygamber'i (sav) alıkoyduk. Hz. Peygamber'in geldiğini duyan Vadi ahalisi -yani mahalle halkı- akın akın geldiler, hatta ev doldu. Bir adam “Malik b. Duhşun- ya da Duhayşin nerede?” diye sordu.
Açıklama: rivayetin tamamı için HM024177 numaralı hadise bakınız.
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Mahmud b. Rabî, ona da İtbân b. Malik şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav) gelip ona “gözlerim iyi görmüyor ve (vadiden akan) seller de mescidime gitmeme engel oluyor. Arzu ederim ki siz gelip evimde bir yerde namaz kılsanız, ben de orayı namazgah edinsem” dedim. Rasulullah (sav) "inşallah bunu yapacağım" buyurdu. İtbân der ki: Rasulullah (sav), Ebu Bekir'e uğrayıp onu yanına alarak yürüyüp geldi, izin isteyip içeri girdi ve oturmadan "nerede namaz kılmamı istersin" diye sordu. istediğim yeri ona gösterdim. İtbân der ki: Sonra kendisi için yaptığımız, Hazîr yemeğini yemesi için Hz. Peygamber'i (sav) alıkoyduk. Hz. Peygamber'in geldiğini duyan Vadi ahalisi -yani mahalle halkı- akın akın geldiler, hatta ev doldu. Bir adam “Malik b. Duhşun- ya da Duhayşin nerede?” diye sordu. Başka bir adam “O Allah'ı ve Rasulünü sevmeyen münafığın bir adamdır” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "hayır, öyle deme, o 'Lâ ilâhe illallah' diyor ve bununla yalnız Allah’ın rızasını gözetiyor" buyurdu. Adam “ey Allah'ın Rasulü, bizler onun sadece münafıkları sevdiğini ve sadece onlarla muhatap olduğunu görüyoruz” dedi. Hz. Peygamber (sav) tekrar "hayır, öyle deme, o 'Lâ ilâhe illallah' diyor ve bununla yalnız Allah’ın rızasını gözetiyor" buyurdu. Adam “peki ey Allah'ın Rasulü” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Şüphesiz Allah, 'Lâ ilâhe illallah' deyip onunla Allah’ın rızasını kazanmayı ümit eden kimselere, cehennemin ateşini haram kılmıştır" buyurdu. Mahmud der ki: Ben bunu aralarında Ebu Eyyûb el-Ensârî’nin de bulunduğu bir takım kimselere anlattım. Ebu Eyyûb “Rasulullah’ın (sav) senin söylemiş olduğun şeyi söyleyeceğini asla zannetmiyorum” dedi. Bunun üzerine, ben eğer İtbân b. Malik'e dönersem, mutlaka bunu ona soracağıma ant ettim. Döndüğüm vakit,onu kavmine namaz kıldıran, gözleri görmeyen yaşlı bir zat olarak buldum. Yanına oturdum ve bu hadisi ona sordum, o da bana, o hadisi ilk defa rivayet ettiği gibi rivayet etti. Ma'mer der ki: Zührî bu hadisi rivayet ettiğinde “daha sonra bu konuda farzlar ve emirler indi. Artık kim aldanmamaya gücü yetirirse aldanmasın” derdi.
Bize Haccâc, ona Süleyman b. Muğîre, ona Sabit el-Bünânî, ona Enes b. Malik, ona da Mahmud b. Rabî şöyle rivayet etmiştir: İtbân b. Malik ile karşılaştım ve ona “Senden bana ulaşan şu hadisin aslı nedir? onu bana rivayet etsen” dedim, o da şöyle dedi: Gözlerim iyi görmüyordu, Hz. Peygamber'e haber gönderip “arzu ederim ki evime gelip namaz kılsan da ben de burayı namazgah edinsem” dedim. İtbân der ki: Rasulullah (sav), yanına ashabından dilediğini de alarak geldi. Râvi der ki: Rasulullah (sav) onun evinde namaz kıldı. Asahabı da münafıklardan bahsedip, onlardan gördükleri kötülükler hakkında konuşuyorlardı. Bu kötülüklerin büyük çoğunluğunu da Malik b. Duhayşim'e isnat ediyor ve keşke Hz. Peygamber (sav) ona beddua etse de başına bela ve musibet gelse diye arzu ediyorlardı. Rasulullah (sav) "Malik b. Duhayşim, Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın Rasulü olduğuma şehadet etmiyor mu?" diye sordu. Onlar da “Ey Allah'ın Rasulü, o bunu kalpten inanarak söylemiyor” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın Rasulü olduğuma şehadet eden kimseyi ateşin tadacağına veya ateşin dokunacağına hiç kimse şahit olmayacaktır" buyurdu.
Açıklama: Ricâluhu sikât Ricalu Şeyhân.
Açıklama: isnadı kavidir.
Bana Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Mahmud b. Rabi el-Ensarî şöyle rivayet etmiştir: Nebi’nin (sav) ashabından ve Ensar arasından Bedir’de hazır bulunanlardan birisi olan İtbân b. Malik Rasulullah’a (sav) gitti ve “Ey Allah’ın Rasulü, artık gözlerim iyi görmüyor, kavmime de ben namaz kıldırıyorum, yağmur yağdığı ve benimle onlar arasındaki vadide seller aktığı zaman onların mescidine varıp onlara namaz kıldıramıyorum. Bu sebeple ey Allah’ın Rasulü, arzu ederim ki sen gelip evimde namaz kılasın ben de orayı namazgâh edineyim” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "İnşallah yapacağım" buyurdu. İtbân der ki: Ertesi günü sabah, Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir es-Sıddık güneşin yükseldiği bir vakitte geldiler, Rasulullah (sav) izin istedi. Ben de içeri girmesi için izin verdim. Oturmadan evin içine girdi sonra "Evinin neresinde namaz kılmamı arzu edersin" buyurdu. (İtbân) der ki: Ben ona evin bir tarafını işaret ettim, Rasulullah (sav) kalkıp tekbir aldı, biz de onun arkasında saf tuttuk ve (bize) iki rekât namaz kıldırdıktan sonra selam verdi. (İtbân devamla) der ki: Biz de kendisi için hazırlamış olduğumuz hazîr denilen bir yemek için onu alıkoyduk. Hane halkından bir takım kimseler de gelip etrafımıza toplandı ve evde çok sayıda adam bir araya geldi. İçlerinden birisi “Malik b. Duhşum nerede?” dedi. Bir diğeri “O münafık birisidir, Allah’ı ve Rasulü’nü sevmez” dedi. Rasulullah (sav) "Böyle deme, sen onun Allah’ın rızasını arzulayarak Lâ ilâhe illallah dediğini görmüyor musun?" buyurdu. Adam “Allah ve Rasulü elbette en iyi bilir” dedi. (İtbân) der ki: Biz “Onun teveccüh ve samimiyetinin münafıklara olduğunu görüyoruz” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Allah’ın rızasını isteyerek Lâ ilâhe illallah diyen kimseye Allah cehennem ateşini haram kılmıştır" buyurdu. İbn Şihab der ki: Daha sonra ben Mahmud'un bu rivayetini Salim oğullarının ileri gelenlerinden birisi olan Husayn b. Muhammed el-Ensarî’ye sordum, o da, bu rivayetini tasdik etti.