206 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyân, ona A'meş, ona Ebu Duha, ona Mesrûk, ona da Habbâb (ra.) şöyle söylemiştir: Ben Mekke'de demircilik yapıyordum. Âs b. Vâil es-Sehmî'ye bir kılıç yapmıştım. Ona gittim ve kılıcın ücretini ödemesini istedim. Bana; Muhammed'i inkar etmedikçe sana paranı vermem!' dedi. Ben de; Allah (cc) seni öldürüp diriltinceye kadar (kıyamete kadar) asla Muhammed'i inkar etmem' dedim. O da cevaben 'Öyleyse Allah beni öldürüp tekrar dirilttiği zaman, benim çok malım ve çocuklarım olacak (paranı o zaman veririm)' dedi. dedi. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: Ayetlerimizi inkar eden ve mutlaka bana mal ve evlât verilecektir diyen adamı gördün mü! O, gaybı mı biliyor, yoksa Rahman'nın katından bir söz mü aldı? (Meryem, 19/77-78). Bu ayetteki 'ahden' kelimesi 'mevsikan' yani garanti demektir. Eşcaî, Süfyân'dan rivayetinde 'kılıç' ve 'mevsikan' kelimelerini zikretmedi.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ubeydullah b. Abdurrahman arasında inkıta vardır.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyân, ona A'meş, ona Ebu Duha, ona Mesrûk, ona da Habbâb (ra.) şöyle söylemiştir: Ben Mekke'de demircilik yapıyordum. Âs b. Vâil es-Sehmî'ye bir kılıç yapmıştım. Ona gittim ve kılıcın ücretini ödemesini istedim. Bana; Muhammed'i inkar etmedikçe sana paranı vermem!' dedi. Ben de; Allah (cc) seni öldürüp diriltinceye kadar (kıyamete kadar) asla Muhammed'i inkar etmem' dedim. O da cevaben 'Öyleyse Allah beni öldürüp tekrar dirilttiği zaman, benim çok malım ve çocuklarım olacak (paranı o zaman veririm)' dedi. dedi. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: Ayetlerimizi inkar eden ve mutlaka bana mal ve evlât verilecektir diyen adamı gördün mü! O, gaybı mı biliyor, yoksa Rahman'nın katından bir söz mü aldı? (Meryem, 19/77-78). Bu ayetteki 'ahden' kelimesi 'mevsikan' yani garanti demektir. Eşcaî, Süfyân'dan rivayetinde 'kılıç' ve 'mevsikan' kelimelerini zikretmedi.
Bize Muhammed b. İsa ve Hennâd b. Serî -aynı manayla- o ikisine Ebu Muaviye, ona el-Ameş, ona Şakik, ona da Abdullah (b. Mesud) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kim bir Müslümanın malını elde etmek için yalan yere yemin ederse, Allah'ın kendisine öfkeli olduğu halde ona ulaşır." "Eşas der ki: Allah'a yemin olsun ki bu benim hakkımdadır. Benimle Yahudi bir adam arasında bir arazi (meselesi) vardı. Arazinin benim olduğunu kabul etmiyordu. O adamı Hz. Peygamber'e (sav) götürdüm ve Hz. Peygamber (sav) bana 'senin elinde bir delil var mı?' buyurdu. Ben de 'hayır' dedim. Yahudi'ye de 'yemin et' buyurdu. Ben de 'Ey Allah'ın Rasulü! Yemin ederse benim malımı da götürür' dedim. Bu üzerine Allah Teâlâ 'Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir karşılığa satanlar' [Ali İmran, 3/77] ayetini sonuna kadar indirdi."
Bize Muhammed b. Beşşâr ve Muhammed b. Velîd, onlara Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Abdurrahman b. Isbahânî, ona da Abdullah b. Ma'kıl şöyle rivayet etmiştir: "(Kûfe) Mescidi'nde Ka'b b. Ucre'nin yanına oturdum ve ona (Oruç, sadaka veya kurban kesmek suretiyle fidye vermek gerekir) ayetini sordum. Ka'b 'Bu âyet benim hakkımda indirildi. (Ben umre için ihrama girmişken) başımdan bir sıkıntı yaşadım. Bitler başımdan yüzüme dökülür vaziyette, Rasulullah'ın (sav) yanına götürüldüm. Resûl-i Ekrem (sav) bana 'Sıkıntının bu derecede olduğunu sanmıyordum. (Kurban etmek için) bir koyun bulabilir misin?' diye sordu. Ben 'Hayır' deyince, şu âyet indi: (Oruç, sadaka veya kurban kesmek suretiyle fidye vermek gerekir.) Ka'b 'Ayetteki oruç, üç gündür. Sadaka, her birine yarım sa' (bir avuç) olmak üzere altı fakire yiyecek vermektir. Kurban da bir koyundur' dedi."
Bize Muhammed b. Beşşâr ve Muhammed b. Velîd, onlara Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Abdurrahman b. el-Esbahânî, ona da Abdullah b. Ma'kıl şöyle rivayet etmiştir: "Ben (Kûfe) Mescidi'nde Ka'b b. Ucre'nin yanına oturdum ve ona (...Oruç, sadaka veya kurban olarak bir fidye gerekir) ayetini sordum. Ka'b 'Bu ayet benim hakkımda indirildi. (Ben umre için ihramda iken) başımda bir sıkıntım vardı. Bitler (başımdan) yüzüme dökülür vaziyette Rasulullah'ın (sav) yanına götürüldüm.' Rasulullah (bana) 'Meşakkatinin şu gördüğüm vaziyete ulaştığını sanmıyordum. Bir koyun bulabilir misin?' diye sordu. Ben 'Hayır' diye cevap verdim. Bunun üzerine (...Oruç, sadaka veya kurban olarak bir fidye gerekir) ayeti nazil oldu. Ka'b, ayette bahsedilen orucun üç gün, sadakanın her birine yarım sa' (bir avuç) olmak üzere altı fakire yiyecek vermek, kurbanın da bir koyun olduğunu söyledi."