Giriş

Bize Veki', ona Misar, ona Amr b. Mürre, ona Aneze'den bir adam, ona Nafi' b. Cübeyr b. Mut'im'den (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle dua ederdi: "Allahü ekber kebîra ve'l-hamdülillahi kesîra ve sübhanallahi bükraten ve esîla. Allahümme inni eûzü bike mine'ş şeytani'r-racîm min hemzihi ve nefsihî ve nefhıhi (Allah en büyüktür, hem de çok büyük, Hamd Allah’a mahsustur, hem de bolca! Sabah akşam Allah’ı tesbih ederim! Allah'ım kovulmuş şeytan çarpmasından, üflemesinden ve üfürmesinden Sana sığınırım.) Ravi (sahabi) der ki: Ben (Hz. Peygamber'e (sav)) 'Şeytanın çarpması (هَمْزِ) ne demektir?' diye sordum, 'sara nöbeti, ruhsal sıkıntı' cevabını verdi. 'Üfürmesi (نَفْخِ) nedir?' dedim, 'kibir' dedi. Peki 'üflemesi (نَفْثِ) ne demektir?' dedim, 'şiir (batıl söz)' dedi."


Açıklama: Bu isnad zayıftır.

    Öneri Formu
66162 HM016861 İbn Hanbel, IV, 81

Bize Abdürrezzak, ona Ma‘mer, ona da Harun b. Riâb'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Size bana en sevimli geleninizi ve bana en yakın olanınızı haber vermeyeyim mi?” Orada bulunanlar “Evet, ey Allah’ın rasulü” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “Ahlakı en güzel olanlar, mümin kardeşleriyle iyi geçinenlerdir” buyurdu. Sonra “Size bana en sevimsiz geleninizi ve benden en uzak olanınızı haber vermeyeyim mi?” diye sordu. Orada bulunanlar “Evet, ey Allah’ın resulü!” dediler. “Gereksiz yere çok konuşanlar, konuşurken avurtlarını şişirenler ve konuşurken değirmen gibi çak çak edenler” buyurdu. Oradakiler “Ey Allah’ın resulü! Gereksiz yere konuşanları ve konuşurken avurtlarını şişirenleri anladık, ama bu konuşurken değirmen gibi çak çak edenler kimlerdir?” diye sordular. “Kibirlenenlerdir” buyurdu.


    Öneri Formu
88434 MA020153 Musannef-i Abdurrezzak, XI, 144

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona Şu'be, ona Amr b. Mürra, ona Ebu Bahterî, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Ali b. Ebu Tâlib şöyle rivayet etmiştir: "Size Rasulullah'tan (sav) hadis rivayet ettiğimde onun hakka en uygun, en çok hidayete eriştirici ve takvaya en yaraşır olduğuna inanın!"


    Öneri Formu
7586 İM000020 İbn Mâce, Sunne, 2

Bize Hafs b. Ömer en-Nemirî ve Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik et-Tayâlisî -bu isnadın metni manen rivayetle aktarıldı-, onlara Şube (b. Haccâc), ona da Amr b. Mürre, Semüra b. Cündüb (ra), Abdullah b. Ebu Evfâ’nın (ra) şöyle dediğini rivayet etti: "Babam (Rıdvan) ağacı altında (bey'atta) bulunanlardandı. Bir topluluk zekatını Rasulullah'a (sav) getirdiklerinde 'Allah'ım! Falan aileye rahmet ve mağfiret et' diye dua ederdi. Babam da O'na zekâtını getirdi, Rasulullah (sav) da 'Allah'ım Ebu Evfâ ailesine rahmet ve mağfiret eyle' buyurdu." [Develerin Yaşına Göre Adlarının Beyan Babı: Ebu Davud der ki: Bu açıklamayı Riyâşî, Ebu Hatim ve başkalarından işittim, ayrıca Nadr b. Şumeyl'in ve Ebu Ubeyd'in mektubunda okudum. Her biri bir detayı aktardı. ortak olarak şöyle dediler: (Deveye doğumundan sütten kesilene kadar) huvâr adı verilir. Sonra (anasından) ayrıldığında fasîl adım alır. (Dişisine) bir yaşından iki yaşının tamamına kadar bint-i mahâd; üç yaşına girdiğinde bint-i lebûn, üç yaşını tamamladığında dört yaşının tamamına kadar (erkeği) hıkk, (dişisi) hıkka adını alır. Çünkü o binilmeye ve erkek deve tarafından döllenmeye elverişli bir duruma gelmiş, gebe kalacak bir yaşa girmiştir. Ama erkeği ön dişlerini atıp altı yaşına varmadıkça dişi deveyi gebe bırakamaz. Hıkka'ya dört yaşını tamamlayana kadar tarûkatu'l-fahl denilir. Çünkü erkek deve onu döller. Beş yaşına bastığından beş yaşını tamamlayana kadar ceza'dır. Altı yaşına basıp ön dişlerini attığından altısını tamamlayana kadar seniydir. Yedi yaşına bastığında yedi yaşını tamamlayana kadar erkeğine rabâî, dişisine rabâiyye adı verilir. Sekiz yaşına basıp sivri dişlerinin arkasındaki öğütücü dişlerini attığında sekiz yaşını tamamlayana kadar sedîs veya sedis'tir. Dokuz yaşına basıp köpek dişi çıktığında on yaşına girene kadar "Bâzil'dir. On yaşına girdiğinde ise muhlif'tir. Bundan sonra adı yoktur. Fakat şöyle denilir: Bir senelik Bâzil, iki senelik bâzil, bir senelik muhlif iki senelik muhlif, üç senelik Muhlif diye beş seneye kadar öyle gider. Halife (deve), gebe (olan deve)dir.] [Ebu Hatim der ki: Cezûa bir zaman dilimidir. Diş (yaş) değildir. Deve yaşlarının (başlangıç ve bitim) zamanı, Süheyl yıldızının doğuş zamanıdır.] [Ebu Davud der ki: Riyâşî bize (şöyle) bir şiir söyledi: Süheyl yıldızı gecenin başlangıcında doğduğu zaman İbn-i lebûn, Hıkk, Hıkk da Ceza' olur. Deve yaşlarından (değişmeyen) yalnız Hube kalır. Hube, (Süheyl yıldızının doğuş) vaktinin dışında doğan deve yavrusudur.]


    Öneri Formu
10835 D001590 Ebu Davud, Zekat, 7; D8.bab başlığı(Tefsiru esnani'l-ibil): Ebu Davud, Zekat, 8

Bize Hafs b. Ömer en-Nemirî ve Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik et-Tayâlisî -bu isnadın metni manen rivayetle aktarıldı-, onlara Şube (b. Haccâc), ona da Amr b. Mürre, Semüra b. Cündüb (ra), Abdullah b. Ebu Evfâ’nın (ra) şöyle dediğini rivayet etti: "Babam (Rıdvan) ağacı altında (bey'atta) bulunanlardandı. Bir topluluk zekatını Rasulullah'a (sav) getirdiklerinde 'Allah'ım! Falan aileye rahmet ve mağfiret et' diye dua ederdi. Babam da O'na zekâtını getirdi, Rasulullah (sav) da 'Allah'ım Ebu Evfâ ailesine rahmet ve mağfiret eyle' buyurdu." [Develerin Yaşına Göre Adlarının Beyan Babı: Ebu Davud der ki: Bu açıklamayı Riyâşî, Ebu Hatim ve başkalarından işittim, ayrıca Nadr b. Şumeyl'in ve Ebu Ubeyd'in mektubunda okudum. Her biri bir detayı aktardı. ortak olarak şöyle dediler: (Deveye doğumundan sütten kesilene kadar) huvâr adı verilir. Sonra (anasından) ayrıldığında fasîl adım alır. (Dişisine) bir yaşından iki yaşının tamamına kadar bint-i mahâd; üç yaşına girdiğinde bint-i lebûn, üç yaşını tamamladığında dört yaşının tamamına kadar (erkeği) hıkk, (dişisi) hıkka adını alır. Çünkü o binilmeye ve erkek deve tarafından döllenmeye elverişli bir duruma gelmiş, gebe kalacak bir yaşa girmiştir. Ama erkeği ön dişlerini atıp altı yaşına varmadıkça dişi deveyi gebe bırakamaz. Hıkka'ya dört yaşını tamamlayana kadar tarûkatu'l-fahl denilir. Çünkü erkek deve onu döller. Beş yaşına bastığından beş yaşını tamamlayana kadar ceza'dır. Altı yaşına basıp ön dişlerini attığından altısını tamamlayana kadar seniydir. Yedi yaşına bastığında yedi yaşını tamamlayana kadar erkeğine rabâî, dişisine rabâiyye adı verilir. Sekiz yaşına basıp sivri dişlerinin arkasındaki öğütücü dişlerini attığında sekiz yaşını tamamlayana kadar sedîs veya sedis'tir. Dokuz yaşına basıp köpek dişi çıktığında on yaşına girene kadar "Bâzil'dir. On yaşına girdiğinde ise muhlif'tir. Bundan sonra adı yoktur. Fakat şöyle denilir: Bir senelik Bâzil, iki senelik bâzil, bir senelik muhlif iki senelik muhlif, üç senelik Muhlif diye beş seneye kadar öyle gider. Halife (deve), gebe (olan deve)dir.] [Ebu Hatim der ki: Cezûa bir zaman dilimidir. Diş (yaş) değildir. Deve yaşlarının (başlangıç ve bitim) zamanı, Süheyl yıldızının doğuş zamanıdır.] [Ebu Davud der ki: Riyâşî bize (şöyle) bir şiir söyledi: Süheyl yıldızı gecenin başlangıcında doğduğu zaman İbn-i lebûn, Hıkk, Hıkk da Ceza' olur. Deve yaşlarından (değişmeyen) yalnız Hube kalır. Hube, (Süheyl yıldızının doğuş) vaktinin dışında doğan deve yavrusudur.]


    Öneri Formu
275171 D001590-2 Ebu Davud, Zekat, 7; D8.bab başlığı(Tefsiru esnani'l-ibil): Ebu Davud, Zekat, 8