Hasan b. Ali ve Muhammed b. Yahya b. Faris -mana olarak-, o ikisine Bişr b. Ömer ez-Zehranî, ona Malik b. Enes ona da İbn Şihab, Malik b. Evs b. el-Hadesân'ın şöyle dediğini nakletmiştir:
"Hz. Ömer bir gün güneşin yükseldiği bir sırada bana haber gönderip çağırdı. Bunun üzerine yanına vardım ve kendisini doğrudan doğruya bir karyolanın ağaç kısmı üzerine oturmuş halde buldum. Yanına girince bana 'ey Malik, kavminden birkaç aile koşarak geldi. Ben de onlara (ganimet mallarından) bir şeyler verilmesini emrettim, bunları onlara sen bölüştürüver' dedi. Ben de 'bunu sen başka birisine emretseydin keşke' dedim. O sırada (Hz. Ömer'in hizmetçisi) Yerfa çıkageldi ve 'ey Müminlerin Emiri Osman b. Affan, Abdurrahman b. Avf, Zübeyir b. Avvam ve Sa'd b. Ebu Vakkas'ın yanınıza girmelerine izin verir misiniz?' dedi. Hz. Ömer de 'evet' deyip onlara izin verdi, onlar da girdiler. Sonra Yerfa tekrar geldi ve 'ey Müminlerin Emiri yanına Abbas ile Ali'nin girmelerine de izin verir misin?' dedi. Hz. Ömer 'evet' deyip onlara da izin verdi, onlar da girdiler."
"Biraz sonra Hz. Abbas 'ey Müminlerin Emiri benimle şu Ali arasında bir hüküm ver' dedi. Orada bulunanlardan biri de 'evet ey Müminlerin Emiri onlar arasında bir hüküm ver ve ikisine de merhametli ol' dedi. Malik b. Evs der ki: Bana öyle geldi ki Hz. Abbas'la Ali kendilerine şefaatçi olsunlar diye bunları (Osman, Abdurrahman, Zübeyir ve Sa'd'ı) önden göndermişlerdi. Hz. Ömer de 'acele etmeyin' dedi. Sonra o topluluğa dönüp şöyle dedi: Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum; Rasulullah'ın (sav) 'biz miras bırakmayız, bizim bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? Onlar da 'evet' dediler. Sonra Hz. Ali ile Abbas'a dönüp aynı şekilde sordu: Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına (söyleyiniz) siz, Rasulullah'ın (sav) 'biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? dedi. Onlar da 'evet' cevabını verdiler. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle dedi:"
"Şüphesiz ki Allah, Rasulüne, hiçbir kimseye vermediği bir özellik tahsis etti ve 'Allah’ın savaşsız olarak onlardan alıp Peygamberi’ne ganimet olarak verdiği mallara gelince, siz o malları elde etmek için ne at koşturdunuz, ne de deve! Fakat Allah peygamberlerini dilediği kimselerin üzerine gönderir de, zâlimlerin kalplerine korku salarak savaşa gerek kalmadan onları yenilgiye uğratır. Allah’ın her şeye gücü yeter' buyurdu. Allah Nadiroğullarının (mallarını) Rasulü'ne fey olarak verdi. Allah'a yemin olsun ki Hz. Peygamber (sav) bu malların paylaştırılmasında, kendini size tercih etmedi. Kendisi onları alıp da size vermemezlik de etmedi. Rasulullah (sav) bu mallardan bir senelik nafaka -yahut nafakasını ya da ailesinin bir senelik nafakasını- tereddüt raviye aittir.- alır, kalanı da (hazinedeki) mallar arasına koyardı. Sonra Hz. Ömer bu cemaate dönüp 'göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum. Bunu biliyor musunuz?' dedi. Onlar da 'evet' dediler. Sonra Hz. Abbas ile Ali'ye (ra) yönelip 'göğün ve yerin kendi izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum bunu biliyor musunuz?' dedi. Onlar da 'evet' cevabını verdiler. (Sonra Hz. Ömer konuşmasına şöyle devam etti:)"
"Rasulullah (sav) vefat edince Ebu Bekir (ra)'ben Rasulullah'ın halifesiyim' dedi. Bunun üzerine sen (ey Abbas) şu Ali ile birlikte Ebu Bekir'in huzuruna varıp kardeşinin oğlunun (yani Hz. Peygamber'den hissene düşecek olan) mirasını istedin. Bu da karısının (Fatıma'nın) mirasını babasından istiyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) de size şöyle dedi: Rasulullah (sav) 'biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır' buyurdu. Allah bilir ya Ebu Bekir doğru sözlüdür. Allah'ın emirlerine hakkıyla uyucudur. Doğru yoldadır ve hakka tabidir. Hz. Peygamberden kalan bu malların tasarrufu Ebu Bekir'e verildi. Ebu Bekir vefat edince de ben 'Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir'in halifesi benim' dedim ve Allah'ın dilediği ana kadar bu malların tasarrufuna yetkili oldum. Derken sen ve şu (Ali), ikinizin de işi bir olduğu halde beraberce gelip benden bu malları istediniz. Ben de 'eğer bu malları size vermemi istiyorsanız O malları Rasulullah'ın (sav) sarf ettiği yerlere sarf edeceğinize dair Allah'a söz vermeniz şartıyla (onları size verebilirim)' dedim. Bu şartlar altında bu malı benden aldınız. Sonra aranızda bunun dışında bir hüküm vermem için (kalkıp tekrar) bana geldiniz. Allah'a yemin olsun ki: Kıyamet kopuncaya kadar aranızda bundan başka bir hüküm vermem, eğer bu şartları yerine getirmekken aciz kalırsanız. Onları bana geri veriniz."
[Ebu Davud der ki: (Hz. Abbas'la Hz. Ali, Hz. Ömer'den) O malları ikisi arasında yarıya bölmesini (ve idare ve tasarruf hakkının kendilerine verilmesini) istediler. Yoksa onlar Peygamber'in (sav) "biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır" dediğini bilmiyor değillerdi. Onlar doğru olandan başka bir şey istemiyorlardı. Nitekim Hz. Ömer de 'ben bu mala taksim ismini koydurmam onu olduğu gibi bırakırım' (demek suretiyle bu duruma işaret etmiştir).]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287115, D002963-2
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ وَمُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ فَارِسٍ الْمَعْنَى قَالاَ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ عُمَرَ الزَّهْرَانِىُّ حَدَّثَنِى مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ قَالَ أَرْسَلَ إِلَىَّ عُمَرُ حِينَ تَعَالَى النَّهَارُ فَجِئْتُهُ فَوَجَدْتُهُ جَالِسًا عَلَى سَرِيرٍ مُفْضِيًا إِلَى رِمَالِهِ فَقَالَ حِينَ دَخَلْتُ عَلَيْهِ يَا مَالُ إِنَّهُ قَدْ دَفَّ أَهْلُ أَبْيَاتٍ مِنْ قَوْمِكَ وَإِنِّى قَدْ أَمَرْتُ فِيهِمْ بِشَىْءٍ فَاقْسِمْ فِيهِمْ. قُلْتُ لَوْ أَمَرْتَ غَيْرِى بِذَلِكَ. فَقَالَ خُذْهُ. فَجَاءَهُ يَرْفَأُ فَقَالَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ هَلْ لَكَ فِى عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ وَالزُّبَيْرِ بْنِ الْعَوَّامِ وَسَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ قَالَ نَعَمْ. فَأَذِنَ لَهُمْ فَدَخَلُوا ثُمَّ جَاءَهُ يَرْفَأُ فَقَالَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ هَلْ لَكَ فِى الْعَبَّاسِ وَعَلِىٍّ قَالَ نَعَمْ. فَأَذِنَ لَهُمْ فَدَخَلُوا فَقَالَ الْعَبَّاسُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ اقْضِ بَيْنِى وَبَيْنَ هَذَا - يَعْنِى عَلِيًّا - فَقَالَ بَعْضُهُمْ أَجَلْ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ اقْضِ بَيْنَهُمَا وَارْحَمْهُمَا. قَالَ مَالِكُ بْنُ أَوْسٍ خُيِّلَ إِلَىَّ أَنَّهُمَا قَدَّمَا أُولَئِكَ النَّفَرَ لِذَلِكَ. فَقَالَ عُمَرُ رَحِمَهُ اللَّهُ اتَّئِدَا. ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَى أُولَئِكَ الرَّهْطِ فَقَالَ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ." قَالُوا نَعَمْ. ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَى عَلِىٍّ وَالْعَبَّاسِ رضى الله عنهما فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ هَلْ تَعْلَمَانِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ." فَقَالاَ نَعَمْ. قَالَ فَإِنَّ اللَّهَ خَصَّ رَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم بِخَاصَّةٍ لَمْ يَخُصَّ بِهَا أَحَدًا مِنَ النَّاسِ فَقَالَ اللَّهُ تَعَالَى "(وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ وَلَكِنَّ اللَّهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلَى مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ)" وَكَانَ اللَّهُ أَفَاءَ عَلَى رَسُولِهِ بَنِى النَّضِيرِ فَوَاللَّهِ مَا اسْتَأْثَرَ بِهَا عَلَيْكُمْ وَلاَ أَخَذَهَا دُونَكُمْ فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَأْخُذُ مِنْهَا نَفَقَةَ سَنَةٍ أَوْ نَفَقَتَهُ وَنَفَقَةَ أَهْلِهِ سَنَةً وَيَجْعَلُ مَا بَقِىَ أُسْوَةَ الْمَالِ. ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَى أُولَئِكَ الرَّهْطِ فَقَالَ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ هَلْ تَعْلَمُونَ ذَلِكَ قَالُوا نَعَمْ. ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَى الْعَبَّاسِ وَعَلِىٍّ رضى الله عنهما فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ هَلْ تَعْلَمَانِ ذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ. فَلَمَّا تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ أَبُو بَكْرٍ أَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجِئْتَ أَنْتَ وَهَذَا إِلَى أَبِى بَكْرٍ تَطْلُبُ أَنْتَ مِيرَاثَكَ مِنِ ابْنِ أَخِيكَ وَيَطْلُبُ هَذَا مِيرَاثَ امْرَأَتِهِ مِنْ أَبِيهَا فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ رَحِمَهُ اللَّهُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ." وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُ لَصَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ فَوَلِيَهَا أَبُو بَكْرٍ فَلَمَّا تُوُفِّىَ أَبُو بَكْرٍ قُلْتُ أَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَوَلِىُّ أَبِى بَكْرٍ فَوَلِيتُهَا مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ أَلِيَهَا فَجِئْتَ أَنْتَ وَهَذَا وَأَنْتُمَا جَمِيعٌ وَأَمْرُكُمَا وَاحِدٌ فَسَأَلْتُمَانِيهَا فَقُلْتُ إِنْ شِئْتُمَا أَنْ أَدْفَعَهَا إِلَيْكُمَا عَلَى أَنَّ عَلَيْكُمَا عَهْدَ اللَّهِ أَنْ تَلِيَاهَا بِالَّذِى كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَلِيهَا فَأَخَذْتُمَاهَا مِنِّى عَلَى ذَلِكَ ثُمَّ جِئْتُمَانِى لأَقْضِىَ بَيْنَكُمَا بِغَيْرِ ذَلِكَ وَاللَّهِ لاَ أَقْضِى بَيْنَكُمَا بِغَيْرِ ذَلِكَ حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ فَإِنْ عَجَزْتُمَا عَنْهَا فَرُدَّاهَا إِلَىَّ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ إِنَّمَا سَأَلاَهُ أَنْ يَكُونَ يُصَيِّرُهُ بَيْنَهُمَا نِصْفَيْنِ لاَ أَنَّهُمَا جَهِلاَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ." فَإِنَّهُمَا كَانَا لاَ يَطْلُبَانِ إِلاَّ الصَّوَابَ. فَقَالَ عُمَرُ لاَ أُوقِعُ عَلَيْهِ اسْمَ الْقَسْمِ أَدَعُهُ عَلَى مَا هُوَ عَلَيْهِ.]
Tercemesi:
Hasan b. Ali ve Muhammed b. Yahya b. Faris -mana olarak-, o ikisine Bişr b. Ömer ez-Zehranî, ona Malik b. Enes ona da İbn Şihab, Malik b. Evs b. el-Hadesân'ın şöyle dediğini nakletmiştir:
"Hz. Ömer bir gün güneşin yükseldiği bir sırada bana haber gönderip çağırdı. Bunun üzerine yanına vardım ve kendisini doğrudan doğruya bir karyolanın ağaç kısmı üzerine oturmuş halde buldum. Yanına girince bana 'ey Malik, kavminden birkaç aile koşarak geldi. Ben de onlara (ganimet mallarından) bir şeyler verilmesini emrettim, bunları onlara sen bölüştürüver' dedi. Ben de 'bunu sen başka birisine emretseydin keşke' dedim. O sırada (Hz. Ömer'in hizmetçisi) Yerfa çıkageldi ve 'ey Müminlerin Emiri Osman b. Affan, Abdurrahman b. Avf, Zübeyir b. Avvam ve Sa'd b. Ebu Vakkas'ın yanınıza girmelerine izin verir misiniz?' dedi. Hz. Ömer de 'evet' deyip onlara izin verdi, onlar da girdiler. Sonra Yerfa tekrar geldi ve 'ey Müminlerin Emiri yanına Abbas ile Ali'nin girmelerine de izin verir misin?' dedi. Hz. Ömer 'evet' deyip onlara da izin verdi, onlar da girdiler."
"Biraz sonra Hz. Abbas 'ey Müminlerin Emiri benimle şu Ali arasında bir hüküm ver' dedi. Orada bulunanlardan biri de 'evet ey Müminlerin Emiri onlar arasında bir hüküm ver ve ikisine de merhametli ol' dedi. Malik b. Evs der ki: Bana öyle geldi ki Hz. Abbas'la Ali kendilerine şefaatçi olsunlar diye bunları (Osman, Abdurrahman, Zübeyir ve Sa'd'ı) önden göndermişlerdi. Hz. Ömer de 'acele etmeyin' dedi. Sonra o topluluğa dönüp şöyle dedi: Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum; Rasulullah'ın (sav) 'biz miras bırakmayız, bizim bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? Onlar da 'evet' dediler. Sonra Hz. Ali ile Abbas'a dönüp aynı şekilde sordu: Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına (söyleyiniz) siz, Rasulullah'ın (sav) 'biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? dedi. Onlar da 'evet' cevabını verdiler. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle dedi:"
"Şüphesiz ki Allah, Rasulüne, hiçbir kimseye vermediği bir özellik tahsis etti ve 'Allah’ın savaşsız olarak onlardan alıp Peygamberi’ne ganimet olarak verdiği mallara gelince, siz o malları elde etmek için ne at koşturdunuz, ne de deve! Fakat Allah peygamberlerini dilediği kimselerin üzerine gönderir de, zâlimlerin kalplerine korku salarak savaşa gerek kalmadan onları yenilgiye uğratır. Allah’ın her şeye gücü yeter' buyurdu. Allah Nadiroğullarının (mallarını) Rasulü'ne fey olarak verdi. Allah'a yemin olsun ki Hz. Peygamber (sav) bu malların paylaştırılmasında, kendini size tercih etmedi. Kendisi onları alıp da size vermemezlik de etmedi. Rasulullah (sav) bu mallardan bir senelik nafaka -yahut nafakasını ya da ailesinin bir senelik nafakasını- tereddüt raviye aittir.- alır, kalanı da (hazinedeki) mallar arasına koyardı. Sonra Hz. Ömer bu cemaate dönüp 'göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum. Bunu biliyor musunuz?' dedi. Onlar da 'evet' dediler. Sonra Hz. Abbas ile Ali'ye (ra) yönelip 'göğün ve yerin kendi izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum bunu biliyor musunuz?' dedi. Onlar da 'evet' cevabını verdiler. (Sonra Hz. Ömer konuşmasına şöyle devam etti:)"
"Rasulullah (sav) vefat edince Ebu Bekir (ra)'ben Rasulullah'ın halifesiyim' dedi. Bunun üzerine sen (ey Abbas) şu Ali ile birlikte Ebu Bekir'in huzuruna varıp kardeşinin oğlunun (yani Hz. Peygamber'den hissene düşecek olan) mirasını istedin. Bu da karısının (Fatıma'nın) mirasını babasından istiyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) de size şöyle dedi: Rasulullah (sav) 'biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır' buyurdu. Allah bilir ya Ebu Bekir doğru sözlüdür. Allah'ın emirlerine hakkıyla uyucudur. Doğru yoldadır ve hakka tabidir. Hz. Peygamberden kalan bu malların tasarrufu Ebu Bekir'e verildi. Ebu Bekir vefat edince de ben 'Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir'in halifesi benim' dedim ve Allah'ın dilediği ana kadar bu malların tasarrufuna yetkili oldum. Derken sen ve şu (Ali), ikinizin de işi bir olduğu halde beraberce gelip benden bu malları istediniz. Ben de 'eğer bu malları size vermemi istiyorsanız O malları Rasulullah'ın (sav) sarf ettiği yerlere sarf edeceğinize dair Allah'a söz vermeniz şartıyla (onları size verebilirim)' dedim. Bu şartlar altında bu malı benden aldınız. Sonra aranızda bunun dışında bir hüküm vermem için (kalkıp tekrar) bana geldiniz. Allah'a yemin olsun ki: Kıyamet kopuncaya kadar aranızda bundan başka bir hüküm vermem, eğer bu şartları yerine getirmekken aciz kalırsanız. Onları bana geri veriniz."
[Ebu Davud der ki: (Hz. Abbas'la Hz. Ali, Hz. Ömer'den) O malları ikisi arasında yarıya bölmesini (ve idare ve tasarruf hakkının kendilerine verilmesini) istediler. Yoksa onlar Peygamber'in (sav) "biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır" dediğini bilmiyor değillerdi. Onlar doğru olandan başka bir şey istemiyorlardı. Nitekim Hz. Ömer de 'ben bu mala taksim ismini koydurmam onu olduğu gibi bırakırım' (demek suretiyle bu duruma işaret etmiştir).]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 19, /689
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Avf ez-Zührî (Abdurrahman b. Avf b. Abduavf b. Abd b. el-Haris)
2. Ebu Said Malik b. Evs en-Nasrî (Malik b. Evs b. Hadesân b. Nasr b. Muaviye)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Muhammed Bişr b. Ömer ez-Zehraî (Bişr b. Ömer b. Hakem b. Ukbe)
6. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hz. Peygamber, mirası
Islah, Arabuluculuk, insanların arasını düzeltmek
Şefaat, şefaat
Yargı, hakemlik, bir olayı çözmek için
Bize Kuteybe b. Said, ona Abdulaziz b. Ebu Hâzim, ona Ebû Hazim, Sehl b. Sa'd'ın şöyle anlattığını rivayet etti: Medine'ye Mervan ailesinden bir kişi vali tayin edildi. (Bu zat) Sehl b. Sa'd'ı çağırarak Hz. Ali'ye sövmesini emretti. Sehl bunu kabul etmedi. Bunun üzerine vali ona; mademki ona sövmeyi kabul etmiyorsun Allah Ebu Türab'a lanet etsin de dedi. Sehl (araya) şunu ekledi: Ali Ebu Türab ismini çok severdi. Bu isimle çağrıldığı zaman sevinirdi. Bu sefer vali, o zaman bize ona Ebu Türab isminin verilme hikayesini anlat dedi. Sehl şöyle dedi: Rasulullah (sav) Fatıma'nın evine geldi. Ali'yi evde göremedi. Bunun üzerine kızına; "amca oğlun nerede" diye sordu. Fatıma, aramızda bir anlaşmazlık çıktı. Bana kızdı, gitti. Yanımda kaylûle de yapmadı diyerek cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) birine (Sehl'e); "Ali nerede bak" dedi. Adam Ali'nin mescitte uyuduğunu söyledi. Rasulullah (sav) Ali'nin yanına geldi. Ali uzanmış, elbisesi (rida) bir tarafa düşmüş, vücudu toprağa bulanmış bir halde idi. Rasulullah (sav) Ali'nin üzerindeki toprağı silmeye başladı ve "kalk Ebu Turab! Kalk Ebu Turab" diye seslendi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7339, M006229
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ - يَعْنِى ابْنَ أَبِى حَازِمٍ - عَنْ أَبِى حَازِمٍ عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ قَالَ اسْتُعْمِلَ عَلَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ مِنْ آلِ مَرْوَانَ - قَالَ - فَدَعَا سَهْلَ بْنَ سَعْدٍ فَأَمَرَهُ أَنْ يَشْتِمَ عَلِيًّا - قَالَ - فَأَبَى سَهْلٌ فَقَالَ لَهُ أَمَّا إِذْ أَبَيْتَ فَقُلْ لَعَنَ اللَّهُ أَبَا التُّرَابِ. فَقَالَ سَهْلٌ مَا كَانَ لِعَلِىٍّ اسْمٌ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ أَبِى التُّرَابِ وَإِنْ كَانَ لَيَفْرَحُ إِذَا دُعِىَ بِهَا. فَقَالَ لَهُ أَخْبِرْنَا عَنْ قِصَّتِهِ لِمَ سُمِّىَ أَبَا تُرَابٍ قَالَ جَاءَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْتَ فَاطِمَةَ فَلَمْ يَجِدْ عَلِيًّا فِى الْبَيْتِ فَقَالَ:
"أَيْنَ ابْنُ عَمِّكِ." فَقَالَتْ كَانَ بَيْنِى وَبَيْنَهُ شَىْءٌ فَغَاضَبَنِى فَخَرَجَ فَلَمْ يَقِلْ عِنْدِى فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لإِنْسَانٍ
"انْظُرْ أَيْنَ هُوَ" فَجَاءَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هُوَ فِى الْمَسْجِدِ رَاقِدٌ. فَجَاءَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ مُضْطَجِعٌ قَدْ سَقَطَ رِدَاؤُهُ عَنْ شِقِّهِ فَأَصَابَهُ تُرَابٌ فَجَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَمْسَحُهُ عَنْهُ وَيَقُولُ:
" قُمْ أَبَا التُّرَابِ قُمْ أَبَا التُّرَابِ."
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Abdulaziz b. Ebu Hâzim, ona Ebû Hazim, Sehl b. Sa'd'ın şöyle anlattığını rivayet etti: Medine'ye Mervan ailesinden bir kişi vali tayin edildi. (Bu zat) Sehl b. Sa'd'ı çağırarak Hz. Ali'ye sövmesini emretti. Sehl bunu kabul etmedi. Bunun üzerine vali ona; mademki ona sövmeyi kabul etmiyorsun Allah Ebu Türab'a lanet etsin de dedi. Sehl (araya) şunu ekledi: Ali Ebu Türab ismini çok severdi. Bu isimle çağrıldığı zaman sevinirdi. Bu sefer vali, o zaman bize ona Ebu Türab isminin verilme hikayesini anlat dedi. Sehl şöyle dedi: Rasulullah (sav) Fatıma'nın evine geldi. Ali'yi evde göremedi. Bunun üzerine kızına; "amca oğlun nerede" diye sordu. Fatıma, aramızda bir anlaşmazlık çıktı. Bana kızdı, gitti. Yanımda kaylûle de yapmadı diyerek cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) birine (Sehl'e); "Ali nerede bak" dedi. Adam Ali'nin mescitte uyuduğunu söyledi. Rasulullah (sav) Ali'nin yanına geldi. Ali uzanmış, elbisesi (rida) bir tarafa düşmüş, vücudu toprağa bulanmış bir halde idi. Rasulullah (sav) Ali'nin üzerindeki toprağı silmeye başladı ve "kalk Ebu Turab! Kalk Ebu Turab" diye seslendi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6229, /1008
Senetler:
1. Sehl b. Sa'd es-Sâidi (Sehl b. Sa'd b. Malik b. Halid b. Sa'lebe)
2. Ebû Hazim Seleme b. Dînar (Seleme b. Dînar)
3. Ebu Temmam Abdülaziz b. Ebu Hâzım el-Mahzûmî (Abdülaziz b. Seleme b. Dinar)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Kültürel hayat, İsim verme kültürü
Lanet, Lanetlemek,
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7324, M006217
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى التَّمِيمِىُّ وَأَبُو جَعْفَرٍ مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ وَعُبَيْدُ اللَّهِ الْقَوَارِيرِىُّ وَسُرَيْجُ بْنُ يُونُسَ كُلُّهُمْ عَنْ يُوسُفَ الْمَاجِشُونِ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ الصَّبَّاحِ - حَدَّثَنَا يُوسُفُ أَبُو سَلَمَةَ الْمَاجِشُونُ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُنْكَدِرِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِعَلِىٍّ
"أَنْتَ مِنِّى بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلاَّ أَنَّهُ لاَ نَبِىَّ بَعْدِى." قَالَ سَعِيدٌ فَأَحْبَبْتُ أَنْ أُشَافِهَ بِهَا سَعْدًا فَلَقِيتُ سَعْدًا فَحَدَّثْتُهُ بِمَا حَدَّثَنِى عَامِرٌ فَقَالَ أَنَا سَمِعْتُهُ. فَقُلْتُ آنْتَ سَمِعْتَهُ فَوَضَعَ إِصْبَعَيْهِ عَلَى أُذُنَيْهِ فَقَالَ نَعَمْ وَإِلاَّ فَاسْتَكَّتَا.
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî, Ebu Cafer Muhammed b. Sabbah, Ubeydullah el-Kavârîrî ve Süreyc b. Yunus, onlara Yusuf b. el-Macişun, ona Yusuf Ebu Seleme el-Macişun, ona Muhammed b. Münkedir, ona Said b. Müseyyeb, ona Amir b. Sa'd b. Ebu Vakkas, ona da babası şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) Ali'ye; "sen bana Musa'ya nisbetle Harun /erindesin. Şu kadar var ki, benden sonra Peygamber yoktur" buyurdu. Said demiş ki: Bunun üzerine ben bunu Sa'd'dan şifahen işitmeyi diledim ve Sa'd'la görüşerek bana Amir'in rivayet ettiğini kendisine anlattım. Bunu ben işittim dedi. Onu sen mi işittin diye sordum. İki parmağını kulaklarına koyarak; evet! Yoksa bunlar sağır olsunlar dedi.
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
أَنْتَ مِنِّى بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلاَّ أَنَّهُ لاَ نَبِىَّ بَعْدِى
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6217, /1006
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. İbn Ebu Vakkas Amir b. Sa'd el-Kuraşî (Amir b. Sa'd b. Malik b. Vüheyb)
3. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Münkedir el-Kuraşî (Muhammed b. Münkedir b. Abdullah b. Hüdeyr)
5. Ebu Seleme Meymun (Dinar) Macişun (Yusuf b. Yakub b. Dinar)
6. Ebu Haris Süreyc b. Yunus el-Merverrûzî (Süreyc b. Yunus b. İbrahim)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hadis Rivayeti
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Yönetim, halife, tayini ve seçimi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7325, M006218
Hadis:
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ عَنْ شُعْبَةَ ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَابْنُ بَشَّارٍ قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مُصْعَبِ بْنِ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ قَالَ خَلَّفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلِىَّ بْنَ أَبِى طَالِبٍ فِى غَزْوَةِ تَبُوكَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ تُخَلِّفُنِى فِى النِّسَاءِ وَالْصِّبْيَانِ فَقَالَ:
"أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّى بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى غَيْرَ أَنَّهُ لاَ نَبِىَّ بَعْدِى."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, onaGunder, Şube; (T)
Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Hakem, ona Mus'ab b. Sa'd b. Ebu Vakkas, ona da Sa'd b. Ebu Vakkas şöyle rivayet etti: Tebûk gazasında Rasulullah (sav) Ali b. Ebu Talib'i halife bıraktı. Ali; ya Rasulullah! Beni kadınlarla çocukların içinde halife mi bırakıyorsun dedi. Bunun üzerine; "benden Musa'ya nispetle Harun yerinde olmana razı değil misin? Şu kadar var ki, benden sonra Peygamber yoktur" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6218, /1006
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. Ebu Zürare Musab b. Sa'd ez-Zührî (Musab b. Sa'd b. Ebu Vakkas b. Üheyb)
3. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Peygamberler, son Peygamber
Siyer, Hz. Peygamber'in gazveleri
Yönetim, halife, tayini ve seçimi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7327, M006220
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادٍ - وَتَقَارَبَا فِى اللَّفْظِ - قَالاَ حَدَّثَنَا حَاتِمٌ - وَهُوَ ابْنُ إِسْمَاعِيلَ - عَنْ بُكَيْرِ بْنِ مِسْمَارٍ عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ أَمَرَ مُعَاوِيَةُ بْنُ أَبِى سُفْيَانَ سَعْدًا فَقَالَ مَا مَنَعَكَ أَنْ تَسُبَّ أَبَا التُّرَابِ فَقَالَ أَمَّا مَا ذَكَرْتُ ثَلاَثًا قَالَهُنَّ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَنْ أَسُبَّهُ لأَنْ تَكُونَ لِى وَاحِدَةٌ مِنْهُنَّ أَحَبُّ إِلَىَّ مِنْ حُمْرِ النَّعَمِ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ لَهُ خَلَّفَهُ فِى بَعْضِ مَغَازِيهِ فَقَالَ لَهُ عَلِىٌّ يَا رَسُولَ اللَّهِ خَلَّفْتَنِى مَعَ النِّسَاءِ وَالصِّبْيَانِ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّى بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلاَّ أَنَّهُ لاَ نُبُوَّةَ بَعْدِى." وَسَمِعْتُهُ يَقُولُ يَوْمَ خَيْبَرَ:
"لأُعْطِيَنَّ الرَّايَةَ رَجُلاً يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيُحِبُّهُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ." قَالَ فَتَطَاوَلْنَا لَهَا فَقَالَ:
"ادْعُوا لِى عَلِيًّا." فَأُتِىَ بِهِ أَرْمَدَ فَبَصَقَ فِى عَيْنِهِ وَدَفَعَ الرَّايَةَ إِلَيْهِ فَفَتَحَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ "(فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ)" دَعَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلِيًّا وَفَاطِمَةَ وَحَسَنًا وَحُسَيْنًا فَقَالَ:
"اللَّهُمَّ هَؤُلاَءِ أَهْلِى."
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said ve Muhammed b. Abbad, o ikisine Hatim (bu zat İbni İsmail'dir), ona Bükeyr b. Mismar, ona Amir b. Sa'd b. Ebu Vakkas, ona babası şöyle rivayet etti: Muaviye b. Ebu Süfyan Sa'd'a emir verdi ve Ebu Türab'a sövmekten seni ne menetti dedi. O da benim söyleyeceğim üç şey var ki; bunları onun için Rasulullah (sav) söylemiştir. Binâenaleyh ben ona asla sövemem. Bu üç şeyden birinin benim olması bence kızıl develerden daha makbuldür. Ben Rasulullah'ı (sav) gazalarından birinde onu yerine bıraktığı, Ali de ona ya Rasulullah! Beni kadın ve çocuklarla beraber mi bıraktın dediği zaman; "benden Musa'ya nisbetle Harun yerinde olmana razı değil misin? Şu kadar var ki, benden sonra Peygamberlik yoktur" buyururken işittim. Hayber gününde de "bu sancağı mutlaka Allah ve Rasulünü seven, Allah ve Rasulü de kendisini seven bir zata vereceğim" buyururken işittim. Biz sancak için hepimiz uzandık. Fakat O; "bana Ali'yi çağırın" buyurdu. Ali gözlerinden rahatsız olduğu halde getirildi. Rasulullah (sav) onun gözüne tükürdü ve sancağı kendisine verdi. Allah da ona fethi müyesser kıldı. Şu ayet; "de ki: Gelin, bizim ve sizin çocuklarınızı çağıralım" inince Rasulullah (sav) Ali'yi, Fatıma'yı ve Hasan'la Hüseyin'i çağırarak; "Allah'ım! Benim ailem bunlardır" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6220, /1006
Senetler:
()
Konular:
Ehl-i beyt
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7328, M006221
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ عَنْ شُعْبَةَ ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَابْنُ بَشَّارٍ قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ سَمِعْتُ إِبْرَاهِيمَ بْنَ سَعْدٍ عَنْ سَعْدٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ لِعَلِىٍّ
"أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّى بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Gunder, ona Şube; (T)
Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Sa'd b. İbrahim, ona da İbrahim b. Sa'd b. Sa'd Peygamber'den (sav) olmak üzere dinledim. Ali'ye; "bana Musa'ya nispetle Harun yerinde olmana razı değil misin" buyurd.u
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6221, /1006
Senetler:
()
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Yönetim, halife, tayini ve seçimi
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا حَاتِمٌ - يَعْنِى ابْنَ إِسْمَاعِيلَ - عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى عُبَيْدٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ الأَكْوَعِ قَالَ كَانَ عَلِىٌّ قَدْ تَخَلَّفَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى خَيْبَرَ وَكَانَ رَمِدًا فَقَالَ أَنَا أَتَخَلَّفُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَخَرَجَ عَلِىٌّ فَلَحِقَ بِالنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا كَانَ مَسَاءُ اللَّيْلَةِ الَّتِى فَتَحَهَا اللَّهُ فِى صَبَاحِهَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لأُعْطِيَنَّ الرَّايَةَ - أَوْ لَيَأْخُذَنَّ بِالرَّايَةِ - غَدًا رَجُلٌ يُحِبُّهُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَوْ قَالَ يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يَفْتَحُ اللَّهُ عَلَيْهِ." فَإِذَا نَحْنُ بِعَلِىٍّ وَمَا نَرْجُوهُ فَقَالُوا هَذَا عَلِىٌّ. فَأَعْطَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الرَّايَةَ فَفَتَحَ اللَّهُ عَلَيْهِ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7333, M006224
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا حَاتِمٌ - يَعْنِى ابْنَ إِسْمَاعِيلَ - عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى عُبَيْدٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ الأَكْوَعِ قَالَ كَانَ عَلِىٌّ قَدْ تَخَلَّفَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى خَيْبَرَ وَكَانَ رَمِدًا فَقَالَ أَنَا أَتَخَلَّفُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَخَرَجَ عَلِىٌّ فَلَحِقَ بِالنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا كَانَ مَسَاءُ اللَّيْلَةِ الَّتِى فَتَحَهَا اللَّهُ فِى صَبَاحِهَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لأُعْطِيَنَّ الرَّايَةَ - أَوْ لَيَأْخُذَنَّ بِالرَّايَةِ - غَدًا رَجُلٌ يُحِبُّهُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَوْ قَالَ يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يَفْتَحُ اللَّهُ عَلَيْهِ." فَإِذَا نَحْنُ بِعَلِىٍّ وَمَا نَرْجُوهُ فَقَالُوا هَذَا عَلِىٌّ. فَأَعْطَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الرَّايَةَ فَفَتَحَ اللَّهُ عَلَيْهِ.
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Hatim (yani İbn İsmail), ona Yezid b. Ebu Ubeyd, ona da Seleme b. Ekva şöyle rivayet etti: Hayber'de Ali, Peygamber'den (sav) geri kalmıştı. Gözleri ağırıyordu. Ben Rasulullah'tan (sav) geri mi kalacağım dedi. Ve Ali hemen yola fıkarak Peygamber 'e (sav) yetişti. Sabahında Allah'ın fethi müyesser kıldığı gecenin akşamı olunca Rasulullah (sav); "bu sancağı mutlaka vereceğim yahut bu sancağı yarın mutlaka Allah'ın ve Rasulünün sevdiği bir adam alacaktır. Veya Allah'ı ve Rasulünü seven bir adam alacaktır. Allah ona fethi müyesser kılacaktır" buyurdu. Bir de ne görelim, bu zat Ali imiş. Halbuki biz onu ummuyorduk. Ashab, işte Ali dediler. Rasulullah da (sav) sancağı ona verdi. Ve Allah fethi ona müyesser kıldı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6224, /1007
Senetler:
()
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Sevgi, Allah için sevmek
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ خُنَيْسٍ وَأَحْمَدُ بْنُ يُوسُفَ الأَزْدِىُّ قَالاَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِى أُوَيْسٍ حَدَّثَنِى سُلَيْمَانُ بْنُ بِلاَلٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ سُهَيْلِ بْنِ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ عَلَى جَبَلِ حِرَاءٍ فَتَحَرَّكَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"اسْكُنْ حِرَاءُ فَمَا عَلَيْكَ إِلاَّ نَبِىٌّ أَوْ صِدِّيقٌ أَوْ شَهِيدٌ." وَعَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ وَعُثْمَانُ وَعَلِىٌّ وَطَلْحَةُ وَالزُّبَيْرُ وَسَعْدُ بْنُ أَبِى وَقَّاصٍ (رضى الله عنهم).
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7361, M006248
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ خُنَيْسٍ وَأَحْمَدُ بْنُ يُوسُفَ الأَزْدِىُّ قَالاَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِى أُوَيْسٍ حَدَّثَنِى سُلَيْمَانُ بْنُ بِلاَلٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ سُهَيْلِ بْنِ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ عَلَى جَبَلِ حِرَاءٍ فَتَحَرَّكَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"اسْكُنْ حِرَاءُ فَمَا عَلَيْكَ إِلاَّ نَبِىٌّ أَوْ صِدِّيقٌ أَوْ شَهِيدٌ." وَعَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ وَعُثْمَانُ وَعَلِىٌّ وَطَلْحَةُ وَالزُّبَيْرُ وَسَعْدُ بْنُ أَبِى وَقَّاصٍ (رضى الله عنهم).
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Muhammed b. Yezid b. Huneys ve Ahmed b. Yusuf el-Ezdî, o ikisine İsmail b. Ebu Üveys, ona Süleyman b. Bilal, ona Yahya b. Said, ona Süheyl b. Ebu Sâlih, ona babası, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) Hira dağının üzerinde bulunuyormuş. Derken dağ sallanmış. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "sakin ol Hira! Senin üzerinde ancak bir Peygamber yahut sıddık yahut şehit bulunmaktadır" buyurdu. Dağın üzerinde Peygamber (sav) ile Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr ve Sa'd b. Ebu Vakkas (r.anhüm) bulunuyorlarmış.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6248, /1012
Senetler:
()
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hz. Peygamber, mucizeleri
KTB, ŞEHİT, ŞEHİTLİK
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28413, N004738
Hadis:
أَخْبَرَنِى مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ قَيْسِ بْنِ عُبَادٍ قَالَ انْطَلَقْتُ أَنَا وَالأَشْتَرُ إِلَى عَلِىٍّ رضى الله عنه فَقُلْنَا هَلْ عَهِدَ إِلَيْكَ نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم شَيْئًا لَمْ يَعْهَدْهُ إِلَى النَّاسِ عَامَّةً قَالَ لاَ إِلاَّ مَا كَانَ فِى كِتَابِى هَذَا . فَأَخْرَجَ كِتَابًا مِنْ قِرَابِ سَيْفِهِ فَإِذَا فِيهِ « الْمُؤْمِنُونَ تَكَافَأُ دِمَاؤُهُمْ وَهُمْ يَدٌ عَلَى مَنْ سِوَاهُمْ وَيَسْعَى بِذِمَّتِهِمْ أَدْنَاهُمْ أَلاَ لاَ يُقْتَلُ مُؤْمِنٌ بِكَافِرٍ وَلاَ ذُو عَهْدٍ بِعَهْدِهِ مَنْ أَحْدَثَ حَدَثًا فَعَلَى نَفْسِهِ أَوْ آوَى مُحْدِثًا فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلاَئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ » .
Tercemesi:
Kays b. Ubâde (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Eşter ile birlikte Ali’nin yanına giderek kendisine: “Rasûlullah (s.a.v)’in başkalarına söylemediği sadece sana söylediği bir şey var mı?” dedik. “Hayır sadece yazdığım şu şey var” dedi ve kılıcının kınından yazdığı şeyi çıkardı, orada şunlar yazılıydı: “Mü’minlerin kanları kısas ve diyetle müsavidir. Onlar düşmanlarına karşı tek vücut ve kuvvetlidirler, onlardan en aşağı durumda oranı bile düşmana eman verebilir. Dikkat edin! Kafire karşı Mü’min öldürülmez. Kafirlerden zimmî ve müstemen gibi Müslümanlarla anlaşması olan kimseler de öldürülmez. Kim bid’at çıkarırsa o kendisine eder kim de bir bid’at çıkaranı himaye ederse Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onun üzerine olsun.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Kasâme ve'l-kaved ve'd-diyât 9-10, /2394
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Kays b. Ubâd el-Kaysî (Kays b. Ubâd)
3. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
4. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
5. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
6. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
7. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Bidat, bidat ehlini barındırmak
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hadis, hadislerin yazılması
MÜSLÜMANLARIN BİRBİRLERİNE KARŞI ÖDEVLERİ
Sahife, Hz. Ali'nin sahifesi
Yargı, diyet
Yargı, Kısas
Zimmet Ehli, Hukuku