Giriş

Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası (Ebu Salih es-Semmân), ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Âdemoğlunun her biri için zinadan bir payı vardır." (Bu hadiste) Hz. Peygamber (sav) şunu da söylemiştir: "Eller zina eder. Onların zinası, tutmaktır. Ayaklar zina eder. Onların zinası, yürümektir. Ağız zina eder. Onun zinası da öpmektir."


Açıklama: Söz konusu mesele için bkz. D002152 numaralı hadis.

    Öneri Formu
12500 D002153 Ebu Davud, Nikah, 42, 43

Bize Muhammed b. Ubeyd, ona İbn Sevr, ona Mamer b. Raşid, ona da İbn Tâvus'un rivayet ettiğine göre İbn Abbas şöyle demiştir: Ebu Hureyre’nin Peygamber'den (sav) naklettiği hadisten, ‘lemem’ (küçük günah) kavramını daha iyi açıklayan başka bir söz görmedim: "Şüphesiz ki Allah, Âdemoğluna zinadan nasibini yazmıştır. Buna kesinlikle erişecektir. Binaenaleyh gözlerin zinası, bakmaktır. Dilin zinası, konuşmaktır. Nefis ise temenni eder ve şehvet duyar. Nihayet cinsel organı da ya onu tasdik eder ya da yalanlar."


    Öneri Formu
12499 D002152 Ebu Davud, Nikah, 42, 43

Ravi der ki: "Rasulullah (sav), bir gün özel bir meclis kurmuştu. O esnada Cebrâil (as) geldi, Hz. Peygamber'in (sav) önüne oturdu ve ellerini Rasulullah’ın (sav) dizlerinin üzerine koyarak 'Ey Allah’ın Rasulü! Bana İslâm'ın ne olduğunu haber ver' dedi. Rasulullah (sav) 'İslâm; yüzünü Allah’a teslim etmen ve 'Lâ ilâhe illâllâhu vahdehû lâ şerîke leh. Ve enne Muhammeden abduhû ve rasûluh - Allah’tan başka ilah yoktur, O’nun ortağı yoktur. Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.’ diye şehâdette bulunmandır' buyurdu. Cebrâil 'Eğer bunu yaparsam Müslüman olmuş olur muyum?' dedi. Rasulullah (sav) 'Evet, bunları yaparsan İslâm’a girmiş olursun' buyurdu. 'Cebrâil tekrar 'Ey Allah’ın Rasulü! İmanın ne olduğunu bana anlat' dedi. Rasulullah (sav) 'İmân; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman etmendir. Ölümün hak olduğuna, öldükten sonra dirilişe, cennet ve cehennemin varlığına, hesap gününe, mizana (amellerin tartılacağına) ve kaderin hayır ve şer yönüyle tamamına iman etmendir' buyurdu. Cebrâil 'Eğer bunu yaparsam Mümin olur muyum?' dedi. Rasulullah (sav) 'Evet, bunu yaparsan iman etmiş olursun' buyurdu. Cebrâil 'Ey Allah’ın Rasulü! Bana ihsanın ne olduğunu anlat' dedi. Rasulullah (sav) 'İhsan; Allah’a, O’nu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmesen de şüphesiz O seni görmektedir' buyurdu. Cebrâil 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyâmet ne zaman kopacak?' dedi. Rasulullah (sav) 'Subhânallah! (Bu) beş gaybî bilgidendir ki onları Allah’tan başka kimse bilemez' buyurdu ve 'Şüphesiz Allah, kıyamet saatinin ilmini kendinde tutar. Yağmuru O indirir. Rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir nefis yarın ne kazanacağını bilemez. Hiçbir can nerede öleceğini bilmez. Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.' [Lokmân, 31/34] ayetini okudu. Sonra 'Ama istersen sana kıyametin bazı alâmetlerini haber vereyim' buyurdu. Cebrâil 'Evet, ey Allah’ın Rasulü, anlat' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Cariyenin, efendisini doğurduğunu gördüğünde, koyun sahiplerinin (çobanların) yüksek binalar yapmakta birbirleriyle yarıştığını gördüğünde, baldırı çıplak, karnı aç ve muhtaç kimselerin toplumun önderleri olduğunu gördüğünde (bil ki kıyamet yaklaşmıştır). Cebrâil 'Ey Allah’ın Rasulü! Bu koyun sahipleri, yalın ayaklı, aç ve muhtaç insanlar kimlerdir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de 'Onlar Bedevilerdir' buyurdu."


    Öneri Formu
40993 HM002926 İbn Hanbel, I, 319

Bize Ahmed b. Muhammed b. Musa, ona Abdullah b. Mübârek, ona Leys b. Sa'd ve İbn Lehî'a, onlara Kays b. Haccâc;(T) Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Velîd, ona Leys b. Sa'd, ona Kays b. Haccâc, -mana aynı olmak üzere- ona Haneş es-San'ânî, ona da İbn Abbas 'Bir gün Rasulullah'ın (sav) terkisindeydim. Bana şöyle buyurdu' demiştir: "Delikanlı, sana (bazı) şeyler öğreteceğim: Allah'ın (hukukunu) koru ki Allah da seni gözetsin, Allah'ın (hukukunu) koru ki onu yardımını bulasın. İsteyeceğin zaman Allah'tan iste. Yardım dileyeceğin zaman Allah'tan dile. Bil ki, bütün ümmet, sana bir fayda sağlamak üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı faydayı verebilirler. Yine sana zarar vermek üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler ise kurumuştur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.]


    Öneri Formu
14416 T002516 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 59

Bize İshak b. İbrahim, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Hemmâm, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Her çocuk fıtrat üzere doğar, sonra anne ve babası onu Yahudi ya da Hristiyan yapar. Tıpkı hayvanların yavrularını meydana getirmesi gibi. Siz bazı organlarını koparıp eksik bırakmadığınız takdirde onlarda organ eksikliği bulur musunuz? Ashab 'Ey Allah'ın Rasulü, küçükken ölenler hakkında ne dersin?' dediler. Hz. Peygamber (sav) de 'Onların ne yapacaklarını Allah daha iyi bilir' buyurdu."


    Öneri Formu
24327 B006600 Buhari, Kader, 3

Bize Ahmed b. Muhammed b. Musa, ona Abdullah b. Mübârek, ona Leys b. Sa'd ve İbn Lehî'a, onlara Kays b. Haccâc;(T) Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Velîd, ona Leys b. Sa'd, ona Kays b. Haccâc, -mana aynı olmak üzere- ona Haneş es-San'ânî, ona da İbn Abbas 'Bir gün Rasulullah'ın (sav) terkisindeydim. Bana şöyle buyurdu' demiştir: "Delikanlı, sana (bazı) şeyler öğreteceğim: Allah'ın (hukukunu) koru ki Allah da seni gözetsin, Allah'ın (hukukunu) koru ki onu yardımını bulasın. İsteyeceğin zaman Allah'tan iste. Yardım dileyeceğin zaman Allah'tan dile. Bil ki, bütün ümmet, sana bir fayda sağlamak üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı faydayı verebilirler. Yine sana zarar vermek üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler ise kurumuştur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.]


    Öneri Formu
279338 T002516-2 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 59

Bize Ahmed b. Muhammed b. Musa, ona Abdullah b. Mübârek, ona Leys b. Sa'd ve İbn Lehî'a, onlara Kays b. Haccâc;(T) Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Velîd, ona Leys b. Sa'd, ona Kays b. Haccâc, -mana aynı olmak üzere- ona Haneş es-San'ânî, ona da İbn Abbas 'Bir gün Rasulullah'ın (sav) terkisindeydim. Bana şöyle buyurdu' demiştir: "Delikanlı, sana (bazı) şeyler öğreteceğim: Allah'ın (hukukunu) koru ki Allah da seni gözetsin, Allah'ın (hukukunu) koru ki onu yardımını bulasın. İsteyeceğin zaman Allah'tan iste. Yardım dileyeceğin zaman Allah'tan dile. Bil ki, bütün ümmet, sana bir fayda sağlamak üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı faydayı verebilirler. Yine sana zarar vermek üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler ise kurumuştur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.]


    Öneri Formu
279339 T002516-3 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 59

Bize Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Abdülhamîd b. Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattâb, ona Abdullah b. Abdullah b. el-Hâris b. Nevfel, ona da Abdullah b. Abbas (ra.) şöyle rivâyet etti: "Ömer b. el-Hattâb, Şam’a gitmek üzere yola çıkmıştı. Serğ mevkiine varınca, ordu komutanları Ebu Ubeyde b. Cerrâh ve arkadaşlarına rastladı. Kendisine Şam’da veba salgını başladığını haber verdiler. İbn Abbas, der ki: Hz. Ömer 'Bana ilk muhacirleri çağır' dedi. Hz. Ömer onlarla istişare etti. Onlara, Şam’da veba salgını baş gösterdiğini haber verdi (ne yapmak gerektiğini sordu). Onlar da konuyu tartıştılar. Bazıları 'Sen bir iş için yola çıktın, bundan geri dönmeni doğru bulmayız' derken, bazıları da 'Yanında insanların geri kalanı ve Rasulullah’ın ashabı var. Onları vebanın kucağına atmanı doğru bulmayız' dediler. Hz. Ömer 'Gidebilirsiniz' dedi. Sonra 'Bana Ensârı çağır' dedi. Gidip onları çağırdım. Onlarla da istişare etti. Onlar da Muhacirler gibi davrandılar ve onlar gibi tartıştılar. Hz. Ömer onlara 'Gidebilirsiniz' dedi. Sonra 'Bana, fetih muhacirlerinden burada bulunan Kureyş’in yaşlılarını çağır' dedi. Onları da çağırdım. Onlardan iki kişi bile ihtilafa düşmeden 'İnsanları geri çevirmeni, onları bu vebanın içine atmamanı uygun buluyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer, halka 'Ben, sabahleyin hayvanıma binip (dönüyorum). Siz de binin' dedi. Ebu Ubeyde b.Cerrâh 'Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?' dedi. Hz. Ömer de ona 'Keşke bunu, senden başka biri söyleseydi ey Ebu Ubeyde! Evet, Allah’ın kaderinden, Allah’ın kaderine kaçıyorum. Senin develerin, iki yakası bulunan bir vadiye inseler, vadinin bir yakası yeşil otlak, diğeri kıraç olsa, sürünü yeşil otlakta otlatınca da, kıraç yakada otlatınca da Allah’ın kaderiyle otlatmış olmaz mısın?' dedi. Bu sırada, bir ihtiyacından dolayı ortalıkta gözükmeyen, Abdurrahman b. Avf çıka geldi ve şöyle dedi: Bu konuda bende bir bilgi var. Ben Rasulullah’ın (sav) 'Bir yerde veba olduğunu işitirseniz, oraya girmeyin. Bulunduğunuz yerde veba çıkınca da, kaçmak amacıyla oradan çıkmayın' buyurduğunu işittim. Bunu üzerine Hz. Ömer, Allah’a hamd etti ve geri döndü."


    Öneri Formu
38544 MU001621 Muvatta, Câmi, 7

Bize Musa b. Abdüla'lâ el-Kaysî, ona Mu'temir b. Süleyman et-Teymî, ona babası (Süleyman b. Tarhan), ona Rakabe, ona Ebu İshak, ona Said b. Cübeyr, ona da Übey b. Ka'b'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Hz. Musa (as) kavminin içinde, onlara, 'Allah'ın günleri, nimetleri ve belala­rıdır' diyerek Allah'ın günlerini hatırlatıyorken bir ara 'Yeryüzünde benden daha hayırlı yahut daha bilgili bir kimse bilmiyorum' dedi. Bunun üzerine Allah kendisine 'Ben hayrı yahut hayrın kimde olduğunu ondan daha iyi bilirim. Gerçekten yeryüzünde bir zat var ki, o senden daha bilgilidir' buyurdu. Bunun üzerine Musa 'Ey Rabbim! Onu bana göster' dedi. Kendisine 'Azık olarak yanına tuzlu bir balık al. O zat senin balığı kaybedeceğin yerdedir' denildi. Bunun üzerine Hz. Musa ile hizmetçisi bir kayanın yanına varıncaya kadar yürü­düler. Sonra orada Musa'nın algısı körleşti ve genç Hizmetçisini orada kayanın yanında bırakarak (unutarak) yürüyüp gitti. Bu esnada balık kıpırdanmaya başladı ve suya girdi, ardında iz bırakarak kemer gibi bir boşluk oluşturdu. (Ravi) der ki: Bunun üzerine genç hizmetçi 'Allah'ın peygamberine yetişip durumu haber versem mi?' dedi, ancak bu kendisine unutturuldu. Kayayı geçtiklerinde Musa hizmetçisine 'Kahvaltımızı getir, bu yolculuğumuzda çok yorulduk' dedi. Halbuki kayayı geçene kadar başlarına bir zorluk gelmemişti. Genç olan biteni hatırladı ve 'Gördün mü? Ben kayaya geldiğimizde balığı (olan biteni sana söylemeyi) unuttum. Fakat bunu bana unutturan şeytandı. Balık da şaşılacak bir şekilde denizde yol bulup gitti' dedi. Bunun üzerine Musa 'İşte aradığımız buydu' dedi. Sonra izlerini takip ederek geriye döndüler, hizmetçisi ona balığın yerini gösterdi, Musa da 'Bana tarif edilen yer de tam burasıydı' dedi." "(Ravi) der ki: Musa Hızır'ı aramaya koyuldu ve onu sırt üstü yatmış ve bir örtüye bürünmüş halde buldu. Sonra da ona 'es-Selamu Aleyküm' dedi. Hızır da elbisesini yüzünden çekip (yüzünü açıp) ve 'Aleykümü's-Selam, sen de kimsin' dedi. 'Ben Musa'yım' dedi. Hızır 'hangi Musa' dedi. 'İsrail oğullarının Musa'sıyım' dedi. Hızır 'Seni (buraya) getiren nedir?' dedi. Musa 'Sana öğretilen özel bilgiden bana öğretmen için geldim' dedi. Hızır da ona 'Sen benimle birlikte olmaya sabredemezsin. İyice bilmediğin bir şeye nasıl sabredeceksin? Ben bir şey yaparım ama sen onu görünce buna sabredemezsin' dedi. Musa da ona 'İnşallah (Allah'ın izniyle) beni sabırlı bulacaksın. Sana hiçbir şeyde karşı gelmem' dedi. Bunun üzerine Hızır 'Eğer bana tabi olursan, ben sana sebebini açıklayana kadar, bana hiçbir şey sorma' dedi. Yola devam ettiler. Nihayet bir gemiye bindiler. Hızır gemide bir delik açtı. Bunu bilerek yapmıştı. Bunun üzerine Musa 'İçindekiler boğulsun diye mi gemiye delik açtın? Sen gerçekten yadırganacak bir iş yaptın' dedi. Hızır 'Ben sana, benimle birlikte olmaya güç yetiremezsin demedim mi?' dedi. Musa 'Unuttuğumdan dolayı beni sorumlu tutma. Bu işte bana güçlükte çıkarma' dedi. Yola devam ettiler. Nihayet oyun oynayan çocuklara rastladılar. Hızır hemen bunlardan birisinin yanına gitti ve onu öldürdü. O sırada Musa aniden korktu ve 'Kısas hakkı olmaksınız bir insanı mı öldürdün? Gerçekten yadırganacak bir iş yaptın' dedi." "Tam burada Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Allah'ın rahmeti bize ve Musa'nın üzerine olsun. Şayet acele etmeseydi şaşılacak şeyler görecekti. Fakat o arkadaşından utandı ve 'Bundan sonra sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlık yapma. Artık benim özür dileyecek durumum kalmadı' dedi. Şayet sabretseydi şaşılacak şeyler görecekti. (Ravi) der ki: Rasulullah (sav) bir peygamberden bahsedeceği zaman (duaya) önce kendisinden başlar ve 'Allah'ın rahmeti bize ve filanca kardeşimin üzerine olsun' derdi." "Yolculuğa devam ettiler. Nihayet cimri ve adi bir köy halkına geldiler. Kendilerine yiyecek vermesi için bütün meclisleri dolaştılar. Fakat hiçbiri onları misafir etmedi. Sonra Hızır yıkılmak üzere olan bir duvar gördü ve onu tamir etti. Bunun üzerine Musa 'İsteseydin bunun için bir ücret alırdın' dedi. Hızır da 'Artık bu, seninle benim aramdaki ayrılıktır' dedi ve elbisesinden tutarak şöyle dedi: Sana sabredemediğin şeylerin açıklamasını yapacağım. Gemiye gelince, o, geçimlerini denizden sağlayan bir takım yoksul kimselere aitti. Ben ona kasten bir miktar hasar vermek istedim. Çünkü güzergâhları üzerinde her sağlam gemiyi zorla gasp eden zalim bir kral vardı. Eğer sağlam görseydi gemiyi gasp edecekti. Delik olduğu için onu geçip gitti. Onlar da sonra tamir ettiler. Çocuğa gelince, yaratıldığında kafir olarak yaratılmıştı. Anne babası ise ona karşı (çok) merhametliydi. Çocuk büyüdüğünde, anne babasını azgınlığa ve küfre götürecekti. Bu sebeple biz, o çocuğun yerine, ondan daha faydalı ve merhametli bir çocuk vermesini istedik. Duvara gelince, duvar şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Altında da o çocuklara ait gömülü bir hazine bulunuyordu. Babaları da sâlih bir kişiydi. Böylece Rabbin o iki çocuğun olgunluk çağına ulaşıp kendilerine ait o hazineyi çıkarmalarını istedi. Bunların her biri Rabbinden birer rahmet tezahürüdür. Ben bunları kendiliğimden yapmış değilim. İşte sabretmeye tahammül gösteremediğin hâdiselerin iç yüzü bundan ibarettir."


    Öneri Formu
7237 M006165 Müslim, Fadâil, 172

Bize Yahya b. Mâlik, ona Zeyd b. Ebî Üneyse, ona Abdülhamîd b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattâb, ona Müslim b. Yesâr el-Cühenî şöyle rivâyet etmiştir: Ömer b. Hattâb’a "Hani Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine şâhit tutarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sormuştu. Onlar da “Evet, şâhitlik ederiz ki sen bizim Rabbimizsin” demişlerdi. Böyle yaptık ki kıyâmet günü “Doğrusu bizim bundan haberimiz yoktu!” demeyesiniz." [A’râf, 7/172] ayetinin manası sorulunca, bu ayet Rasulullah’a (sav) sorulduğunda O’nun şöyle buyurduğunu işittim' dedi: "Şüphesiz ki Allah Teâlâ Âdem'i yarattı. Sonra kudret eliyle sırtını sıvazlayıp ondan zürriyetini çıkardı ve 'Bunları cennet için yarattım, cennetliklerin amelini işleyecekler' dedi. Sonra yine Âdem'in sırtına dokunup ondan bir nesil daha çıkardı ve 'Bunları cehennem için yarattım. Cehennem ehlinin amelini işleyecekler' buyurdu. Bir adam 'Ey Allah’ın rasûlü! O zaman amelin ne yararı var?' deyince Hz. Peygamber 'Şüphesiz ki Allah, bir kulu cennetlik yaratınca ölünceye kadar ona cennet ehlinin amelini işletir ve bu sayede onu cennete sokar. Bir kulu da cehennem için yaratınca, ona da ölünceye kadar cehennem ehlinin amelini işletir ve bu sebeple onu cehenneme sokar' buyurdu."


    Öneri Formu
38550 MU001627 Muvatta, Kader, 1