Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Yahya (b. Said), ona Ubeydullah (b. Ömer), ona Nafi (Mevla İbn Ömer), ona da İbn Ömer (Abdullah b. Ömer) (ra) Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
" 'Bana söyleyin, Müslümana benzeyen ağaç hangisidir? O her zaman Rabbi'nin izniyle meyvelerini verir. Onun yaprakları da dökülmez.' İçime onun hurma ağacı olduğu düştü. Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir'in bulunduğu ve konuşmadığı bir ortamda ben konuşmayı uygun görmedim. Rasulullah da (sav): 'O hurma ağacıdır' buyurdu. Ben babamla çıktığında ona dedim ki: 'Ey babacığım! Ben onun hurma ağacı olduğunu bilmiştim.' Babam (Ömer b. Hattab) da: 'Seni bunu söylemekten alıkoyan neydi? Senin onu söylemiş olman, bana şu ve şundan daha sevimli olurdu' dedi. İbn Ömer de: 'Beni bundan alıkoyan senin ve Ebubekir'in konuşmadığınızı görmemdir. İşte bundan dolayı ben de sessiz kaldım' dedi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20813, B006144
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ حَدَّثَنِى نَافِعٌ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم :
" 'أَخْبِرُونِى بِشَجَرَةٍ مَثَلُهَا مَثَلُ الْمُسْلِمِ ، تُؤْتِى أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا ، وَلاَ تَحُتُّ وَرَقَهَا' فَوَقَعَ فِى نَفْسِى أَنَّهَا النَّخْلَةُ ، فَكَرِهْتُ أَنْ أَتَكَلَّمَ وَثَمَّ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ ، فَلَمَّا لَمْ يَتَكَلَّمَا قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم ' هِىَ النَّخْلَةُ ' فَلَمَّا خَرَجْتُ مَعَ أَبِى قُلْتُ يَا أَبَتَاهْ وَقَعَ فِى نَفْسِى أَنَّهَا النَّخْلَةُ . قَالَ مَا مَنَعَكَ أَنْ تَقُولَهَا لَوْ كُنْتَ قُلْتَهَا كَانَ أَحَبَّ إِلَىَّ مِنْ كَذَا وَكَذَا . قَالَ مَا مَنَعَنِى إِلاَّ أَنِّى لَمْ أَرَكَ وَلاَ أَبَا بَكْرٍ تَكَلَّمْتُمَا ، فَكَرِهْتُ ."
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Yahya (b. Said), ona Ubeydullah (b. Ömer), ona Nafi (Mevla İbn Ömer), ona da İbn Ömer (Abdullah b. Ömer) (ra) Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
" 'Bana söyleyin, Müslümana benzeyen ağaç hangisidir? O her zaman Rabbi'nin izniyle meyvelerini verir. Onun yaprakları da dökülmez.' İçime onun hurma ağacı olduğu düştü. Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir'in bulunduğu ve konuşmadığı bir ortamda ben konuşmayı uygun görmedim. Rasulullah da (sav): 'O hurma ağacıdır' buyurdu. Ben babamla çıktığında ona dedim ki: 'Ey babacığım! Ben onun hurma ağacı olduğunu bilmiştim.' Babam (Ömer b. Hattab) da: 'Seni bunu söylemekten alıkoyan neydi? Senin onu söylemiş olman, bana şu ve şundan daha sevimli olurdu' dedi. İbn Ömer de: 'Beni bundan alıkoyan senin ve Ebubekir'in konuşmadığınızı görmemdir. İşte bundan dolayı ben de sessiz kaldım' dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Edeb 89, 2/516
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ubeydullah b. Ömer el-Adevî (Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. Hattab)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Müslüman, mü'minin hurma ağacına benzemesi
Müslüman, vasıfları
Saygı, büyüklere karşı saygılı, küçüklere karşı şefkatli olmak
Yiyecekler, Hurma, İlgili Herşey
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Atâ b. Yezîd el-Leysî, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir:
"İnsanlar Peygamber’e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' diye sordular. Peygamber (sav) 'Bulutsuz bir havada güneşi görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. Sahabe 'Hayır, zorlanmıyoruz' dedi. 'Bulutsuz bir gecede dolunayı görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. 'Hayır, zorlanmıyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: İşte siz de kıyamet gününde Rabbinizi aynı şekilde (açık ve net olarak) göreceksiniz. Allah, insanları bir araya toplar ve 'Her kim bir şeye tapıyorduysa şimdi onu takip etsin' buyurur. Böylece aya tapanlar ayı, güneşe tapanlar güneşi, tağutlara tapanlar da tağutları takip eder. Bu şekilde herkes tapındığı şeye gider. Geriye sadece, içindeki münafıklarıyla birlikte bu ümmet kalır. Allah, onlara tanımadıkları bir surette gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Senden Allah’a sığınırız. Bu bizim yerimizdir, Aziz ve Celil Rabbimiz bize gelinceye kadar buradan ayrılmayız. O geldiğinde biz onu tanırız' derler. Sonra Allah, bildikleri surette onlara gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Evet, Sen Rabbimizsin' derler ve O’na tabi olurlar."
"Sonra cehennemin üzerine köprü (sırat) kurulur. (Ravi der ki:) Peygamber (sav) 'Ben, köprüden geçenlerin ilki olacağım' buyurdu. O gün peygamberlerin duası da 'Allah’ım selâmet ver, selâmet ver' olur. Köprünün üzerinde sa‘dân dikeni gibi kancalar bulunur. Siz Sa'd'an'ı gördünüz mü? (Ravi der ki:) Ashab 'Evet ey Allah’ın Rasulü' dediler. Hz Peygamber şöyle buyurdu: İşte O kancalar da ona benzer ama onların büyüklüğünü ancak Allah bilir. Bu kancalar, insanların amellerine göre onları kapar. İçlerinden bazıları ameliyle geçip gider bazıları da helak olur. Allah kullar arasında hükmünü verdikten sonra, kendisinden başka ilah olmadığına şehadet edenlerden, rahmet dilediği kimseleri ateşten çıkarmak diler ve meleklerine 'Onları çıkarın' diye emreder. Melekler, onları secde izlerinden tanır. Allah, Âdemoğlunun secde izlerini ateşe haram kılmıştır. Melekler onları, bedenleri yanmış, kömürleşmiş bir halde ateşten çıkarırlar. Üzerlerine hayat suyu dökülür ve tıpkı sel suyuyla taşınan tohumun yeşerdiği gibi yeniden canlanırlar. Sonra yüzü ateşe çevrilmiş bir adam kalır ve 'Ey Rabbim! Ateşin kokusu beni zehirledi, sıcaklığı yaktı. Yüzümü ateşten çevir' diye Allah’a dua eder durur. Allah 'Eğer bunu sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir misin?' buyurur. Adam 'İzzetine yemin ederim ki başka bir şey istemem' der. Allah da onun yüzünü ateşten çevirir. Sonra yine 'Ey Rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır' der. Allah 'Sen bana daha önce başka bir şey istemeyeceğine söz vermedin mi? Ey Âdemoğlu! Ne çabuk sözünden cayıyorsun' buyurur. Adam dua etmeye devam eder. Allah 'Eğer bunu da sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz verir misin?' buyurur. Adam 'Evet, izzetine yemin ederim, başka bir şey istemem' der. Allah, ondan söz ve yemin alır ve onu cennet kapısına yaklaştırır. Adam cennet kapısına yaklaşınca, cennet ona açılır. İçindekileri görünce, bir süre sessiz kalır. Sonra 'Ey Rabbim! Beni cennete al' der. Allah 'Sen bana başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin?’ buyurur. Adam: 'Ey Rabbim! Beni kullarının en bedbahtı kılma' diyerek Aziz ve Celil Allah'a yalvarmaya devam eder. Sonunda Allah Teâlâ ona rahmetiyle güler ve cennete girmesine izin verir. Cennete girdiğinde ona 'Şu nimetleri dile' denir, o da diler. Ona tekrar 'Şu nimetleri de dile' denir. O diledikçe temennileri çoğalır. Sonunda ona 'Bu nimetler ve bir o kadarı da senin olsun' denir"
Ebu Hüreyre’nin yanında oturan Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Hüreyre'nin "Bu nimetler senindir ve bir o kadarı da senin olacaktır" sözüne kadar, bu rivayetin hiçbir yerinde ona itiraz etmedi. Burada Ebu Saîd itiraz etti ve “Ben, Peygamber’in (sav) "Bu nimetler senindir ve on misli de senin olacaktır" buyurduğunu işittim” dedi. Ebu Hüreyre de “Ben de "Bir o kadarı da senin olacaktır" kısmını ezberledim.” dedi ve sonra şunu ekledi: "İşte bu adam, cennete en son girecek kimsedir."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
47661, HM007703
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِيِّ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ
قَالَ النَّاسُ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَلْ تُضَارُّونَ فِي الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ قَالُوا لَا يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ هَلْ تُضَارُّونَ فِي الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ لَيْسَ دُونَهُ سَحَابٌ فَقَالُوا لَا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ فَيَقُولُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ شَيْئًا فَيَتْبَعُهُ فَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الْقَمَرَ الْقَمَرَ وَمَنْ كَانَ يَعْبُدُ الشَّمْسَ الشَّمْسَ وَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الطَّوَاغِيتَ الطَّوَاغِيتَ وَتَبْقَى هَذِهِ الْأُمَّةُ فِيهَا مُنَافِقُوهَا فَيَأْتِيهِمْ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي غَيْرِ الصُّورَةِ الَّتِي تَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ فَيَقُولُونَ نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْكَ هَذَا مَكَانُنَا حَتَّى يَأْتِيَنَا رَبُّنَا فَإِذَا جَاءَ رَبُّنَا عَرَفْنَاهُ قَالَ فَيَأْتِيهِمْ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي الصُّورَةِ الَّتِي يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ فَيَقُولُونَ أَنْتَ رَبُّنَا فَيَتْبَعُونَهُ قَالَ وَيُضْرَبُ جِسْرٌ عَلَى جَهَنَّمَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَكُونُ أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُ وَدَعْوَى الرُّسُلِ يَوْمَئِذٍ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ وَبِهَا كَلَالِيبُ مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ هَلْ رَأَيْتُمْ شَوْكَ السَّعْدَانِ قَالُوا نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ فَإِنَّهَا مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ غَيْرَ أَنَّهُ لَا يَعْلَمُ قَدْرَ عِظَمِهَا إِلَّا اللَّهُ تَعَالَى فَتَخْطَفُ النَّاسَ بِأَعْمَالِهِمْ فَمِنْهُمْ الْمُوبَقُ بِعَمَلِهِ وَمِنْهُمْ الْمُخَرْدَلُ ثُمَّ يَنْجُو حَتَّى إِذَا فَرَغَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ وَأَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ مِنْ النَّارِ مَنْ أَرَادَ أَنْ يَرْحَمَ مِمَّنْ كَانَ يَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ أَمَرَ الْمَلَائِكَةَ أَنْ يُخْرِجُوهُمْ فَيَعْرِفُونَهُمْ بِعَلَامَةِ آثَارِ السُّجُودِ وَحَرَّمَ اللَّهُ عَلَى النَّارِ أَنْ تَأْكُلَ مِنْ ابْنِ آدَمَ أَثَرَ السُّجُودِ فَيُخْرِجُونَهُمْ قَدْ امْتُحِشُوا فَيُصَبُّ عَلَيْهِمْ مِنْ مَاءٍ يُقَالُ لَهُ مَاءُ الْحَيَاةِ فَيَنْبُتُونَ نَبَاتَ الْحِبَّةِ فِي حَمِيلِ السَّيْلِ وَيَبْقَى رَجُلٌ يُقْبِلُ بِوَجْهِهِ إِلَى النَّارِ فَيَقُولُ أَيْ رَبِّ قَدْ قَشَبَنِي رِيحُهَا وَأَحْرَقَنِي ذَكَاؤُهَا فَاصْرِفْ وَجْهِي عَنْ النَّارِ فَلَا يَزَالُ يَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَقُولَ فَلَعَلِّي إِنْ أَعْطَيْتُكَ ذَلِكَ أَنْ تَسْأَلَنِي غَيْرَهُ فَيَقُولُ لَا وَعِزَّتِكَ لَا أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ فَيَصْرِفُ وَجْهَهُ عَنْ النَّارِ فَيَقُولُ بَعْدَ ذَلِكَ يَا رَبِّ قَرِّبْنِي إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَيَقُولُ أَوَلَيْسَ قَدْ زَعَمْتَ أَنْ لَا تَسْأَلَنِي غَيْرَهُ وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ فَلَا يَزَالُ يَدْعُو حَتَّى يَقُولَ فَلَعَلِّي إِنْ أَعْطَيْتُكَ أَنْ تَسْأَلَنِي غَيْرَهُ فَيَقُولُ لَا وَعِزَّتِكَ لَا أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ وَيُعْطِي مِنْ عُهُودِهِ وَمَوَاثِيقِهِ أَنْ لَا يَسْأَلَ غَيْرَهُ فَيُقَرِّبُهُ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَإِذَا دَنَا مِنْهَا انْفَهَقَتْ لَهُ الْجَنَّةُ فَإِذَا رَأَى مَا فِيهَا مِنْ الْحِبَرَةِ وَالسُّرُورِ سَكَتَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ يَا رَبِّ أَدْخِلْنِي الْجَنَّةَ فَيَقُولُ أَوَلَيْسَ قَدْ زَعَمْتَ أَنْ لَا تَسْأَلَ غَيْرَهُ وَقَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لَا تَسْأَلَنِي غَيْرَهُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ لَا تَجْعَلْنِي أَشْقَى خَلْقِكَ فَلَا يَزَالُ يَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَضْحَكَ اللَّهُ فَإِذَا ضَحِكَ مِنْهُ أَذِنَ لَهُ بِالدُّخُولِ فِيهَا فَإِذَا أُدْخِلَ قِيلَ لَهُ تَمَنَّ مِنْ كَذَا فَيَتَمَنَّى ثُمَّ يُقَالُ تَمَنَّ مِنْ كَذَا فَيَتَمَنَّى حَتَّى تَنْقَطِعَ بِهِ الْأَمَانِيُّ فَيُقَالُ لَهُ هَذَا لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ قَالَ وَأَبُو سَعِيدٍ جَالِسٌ مَعَ أَبِي هُرَيْرَةَ وَلَا يُغَيِّرُ عَلَيْهِ شَيْئًا مِنْ قَوْلِهِ حَتَّى إِذَا انْتَهَى إِلَى قَوْلِهِ هَذَا لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ هَذَا لَكَ وَعَشَرَةُ أَمْثَالِهِ مَعَهُ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ حَفِظْتُ مِثْلُهُ مَعَهُ
قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَذَلِكَ الرَّجُلُ آخِرُ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولًا الْجَنَّةَ
Tercemesi:
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Atâ b. Yezîd el-Leysî, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir:
"İnsanlar Peygamber’e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' diye sordular. Peygamber (sav) 'Bulutsuz bir havada güneşi görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. Sahabe 'Hayır, zorlanmıyoruz' dedi. 'Bulutsuz bir gecede dolunayı görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. 'Hayır, zorlanmıyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: İşte siz de kıyamet gününde Rabbinizi aynı şekilde (açık ve net olarak) göreceksiniz. Allah, insanları bir araya toplar ve 'Her kim bir şeye tapıyorduysa şimdi onu takip etsin' buyurur. Böylece aya tapanlar ayı, güneşe tapanlar güneşi, tağutlara tapanlar da tağutları takip eder. Bu şekilde herkes tapındığı şeye gider. Geriye sadece, içindeki münafıklarıyla birlikte bu ümmet kalır. Allah, onlara tanımadıkları bir surette gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Senden Allah’a sığınırız. Bu bizim yerimizdir, Aziz ve Celil Rabbimiz bize gelinceye kadar buradan ayrılmayız. O geldiğinde biz onu tanırız' derler. Sonra Allah, bildikleri surette onlara gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Evet, Sen Rabbimizsin' derler ve O’na tabi olurlar."
"Sonra cehennemin üzerine köprü (sırat) kurulur. (Ravi der ki:) Peygamber (sav) 'Ben, köprüden geçenlerin ilki olacağım' buyurdu. O gün peygamberlerin duası da 'Allah’ım selâmet ver, selâmet ver' olur. Köprünün üzerinde sa‘dân dikeni gibi kancalar bulunur. Siz Sa'd'an'ı gördünüz mü? (Ravi der ki:) Ashab 'Evet ey Allah’ın Rasulü' dediler. Hz Peygamber şöyle buyurdu: İşte O kancalar da ona benzer ama onların büyüklüğünü ancak Allah bilir. Bu kancalar, insanların amellerine göre onları kapar. İçlerinden bazıları ameliyle geçip gider bazıları da helak olur. Allah kullar arasında hükmünü verdikten sonra, kendisinden başka ilah olmadığına şehadet edenlerden, rahmet dilediği kimseleri ateşten çıkarmak diler ve meleklerine 'Onları çıkarın' diye emreder. Melekler, onları secde izlerinden tanır. Allah, Âdemoğlunun secde izlerini ateşe haram kılmıştır. Melekler onları, bedenleri yanmış, kömürleşmiş bir halde ateşten çıkarırlar. Üzerlerine hayat suyu dökülür ve tıpkı sel suyuyla taşınan tohumun yeşerdiği gibi yeniden canlanırlar. Sonra yüzü ateşe çevrilmiş bir adam kalır ve 'Ey Rabbim! Ateşin kokusu beni zehirledi, sıcaklığı yaktı. Yüzümü ateşten çevir' diye Allah’a dua eder durur. Allah 'Eğer bunu sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir misin?' buyurur. Adam 'İzzetine yemin ederim ki başka bir şey istemem' der. Allah da onun yüzünü ateşten çevirir. Sonra yine 'Ey Rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır' der. Allah 'Sen bana daha önce başka bir şey istemeyeceğine söz vermedin mi? Ey Âdemoğlu! Ne çabuk sözünden cayıyorsun' buyurur. Adam dua etmeye devam eder. Allah 'Eğer bunu da sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz verir misin?' buyurur. Adam 'Evet, izzetine yemin ederim, başka bir şey istemem' der. Allah, ondan söz ve yemin alır ve onu cennet kapısına yaklaştırır. Adam cennet kapısına yaklaşınca, cennet ona açılır. İçindekileri görünce, bir süre sessiz kalır. Sonra 'Ey Rabbim! Beni cennete al' der. Allah 'Sen bana başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin?’ buyurur. Adam: 'Ey Rabbim! Beni kullarının en bedbahtı kılma' diyerek Aziz ve Celil Allah'a yalvarmaya devam eder. Sonunda Allah Teâlâ ona rahmetiyle güler ve cennete girmesine izin verir. Cennete girdiğinde ona 'Şu nimetleri dile' denir, o da diler. Ona tekrar 'Şu nimetleri de dile' denir. O diledikçe temennileri çoğalır. Sonunda ona 'Bu nimetler ve bir o kadarı da senin olsun' denir"
Ebu Hüreyre’nin yanında oturan Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Hüreyre'nin "Bu nimetler senindir ve bir o kadarı da senin olacaktır" sözüne kadar, bu rivayetin hiçbir yerinde ona itiraz etmedi. Burada Ebu Saîd itiraz etti ve “Ben, Peygamber’in (sav) "Bu nimetler senindir ve on misli de senin olacaktır" buyurduğunu işittim” dedi. Ebu Hüreyre de “Ben de "Bir o kadarı da senin olacaktır" kısmını ezberledim.” dedi ve sonra şunu ekledi: "İşte bu adam, cennete en son girecek kimsedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre 7703, 3/128
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Cennet, ilk ve son girecek mü'min
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
İman, Ahirete, Sırat köprüsü
Kafir, müşrik âhirette
Kelime-i tevhid, söyleyene cehennemin haram olması
Kıyamet, ahvali
KTB, İMAN
Münafık, Nifak / Münafık
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
Secde
Secde, alınlardaki secde izi
Tevhit, La ilahe illallah / kelime-i tevhidi söyleyen cennete girecektir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
148590, BS011755
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ وَأَبُو سَعِيدِ بْنُ أَبِى عَمْرٍو قَالاَ أَخْبَرَنَا أَبُو مُحَمَّدٍ : أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْمُزَنِىُّ أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنِى شُعَيْبُ بْنُ أَبِى حَمْزَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى سَالِمُ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- وَهُوَ قَائِمٌ عَلَى الْمِنْبَرِ يَقُولُ :« إِنَّمَا بَقَاؤُكُمْ فِيمَا سَلَفَ قَبْلَكُمْ مِنَ الأُمَمِ كَمَا بَيْنَ صَلاَةِ الْعَصْرِ إِلَى غُرُوبِ الشَّمْسِ أُعْطِىَ أَهْلُ التَّوْرَاةِ التَّوْرَاةَ فَعَمِلُوا بِهَا حَتَّى انْتَصَفَ النَّهَارُ ثُمَّ عَجَزُوا فَأُعْطُوا قِيرَاطًا قِيرَاطًا وَأُعْطِىَ أَهْلُ الإِنْجِيلِ الإِنْجِيلَ فَعَمِلُوا بِهِ حَتَّى صَلاَةِ الْعَصْرِ ثُمَّ عَجَزُوا فَأُعْطُوا قِيرَاطًا قِيرَاطًا ثُمَّ أُعْطِيتُمُ الْقُرْآنَ فَعَمِلْتُمْ بِهِ حَتَّى غُرُوبِ الشَّمْسِ فَأُعْطِيتُمْ قِيرَاطَيْنِ قِيرَاطَيْنِ فَقَالَ أَهْلُ التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ : رَبَّنَا هَؤُلاَءِ أَقَلُّ عَمَلاً وَأَكْثَرُ أَجْرًا فَقَالَ : هَلْ ظَلَمْتُكُمْ مِنْ أَجْرِكُمْ مِنْ شَىْءٍ قَالُوا : لاَ فَقَالَ : فَضْلِى أُوتِيهِ مَنْ أَشَاءُ ». رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ فِى الصَّحِيحِ عَنْ أَبِى الْيَمَانِ وَرَوَاهُ أَبُو مُوسَى الأَشْعَرِىُّ عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم- بِنَحْوٍ مِنْ رِوَايَةِ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ وَأَبْيَنَ مِنْهُ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, İcâre 11755, 12/118
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
6. Ebu Hasan Ali b. Muhammed el-Cekkanî (Ali b. Muhammed b. İsa)
7. Ebu Muhammed Ahmed b. Abdullah el-Muğaffeli (Ahmed b. Abdullah b. Muhammed b. Abdullah b. Bişr b. Muğaffel)
8. Ebu Said Muhammed b. Musa b. Şazan (Muhammed b. Musa b. Fadl b. Şâzân)
Konular:
Allah İnancı, adaleti
Bilgi, Bilgi ve Hurafeler
Ehl-i Kitap, Hz. Peygamber ve yahudiler
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Kazanç, Emeği ile geçinmek
Kazanç, Emek, ücret, işçiye verilmesi/bildirilmesi
Kıyamet, alametleri, zamanın yakınlaşması
Bize Hasan b. Musa, ona Züheyr, ona Süleyman et-Teymî, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir:
Ümmü Süleym Hz. Peygamber'in hanımları ile birlikte (bir seferde) iken, onların develerini (hızlı) süren kişiye Rasulullah (sav) "ey Enceşe! Cam şişeleri (nazik hanımların develerini) yavaş sür!" buyurdu.
Açıklama: Şeyhayn'ın şartlarına göre sahihtir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
76195, HM027657
Hadis:
حَدَّثَنَا حَسَنٌ يَعْنِي ابْنَ مُوسَى قَالَ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ عَنْ سُلَيْمَانَ التَّيْمِيِّ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أُمِّ سُلَيْمٍ أَنَّهَا كَانَتْ مَعَ نِسَاءِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُنَّ يَسُوقُ بِهِنَّ سَوَّاقٌ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيْ أَنْجَشَةُ رُوَيْدَكَ سَوْقَكَ بِالْقَوَارِيرِ
Tercemesi:
Bize Hasan b. Musa, ona Züheyr, ona Süleyman et-Teymî, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir:
Ümmü Süleym Hz. Peygamber'in hanımları ile birlikte (bir seferde) iken, onların develerini (hızlı) süren kişiye Rasulullah (sav) "ey Enceşe! Cam şişeleri (nazik hanımların develerini) yavaş sür!" buyurdu.
Açıklama:
Şeyhayn'ın şartlarına göre sahihtir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ümmü Süleym bt. Milhan 27657, 8/758
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Kadın, değeri ve konumu
Kadın, kadınlara iyi davranmak
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Said el-Eşec, o ikisine Veki', ona A'meş, ona Şa'bî, ona da Numan b. Beşir, Hz. Peygamber'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Mü'minler bir adam gibidir. Başı ağrısa cesedin diğer yerleri humma ve uykusuzlukla ona katılırlar."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9133, M006588
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَأَبُو سَعِيدٍ الأَشَجُّ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:
"الْمُؤْمِنُونَ كَرَجُلٍ وَاحِدٍ إِنِ اشْتَكَى رَأْسُهُ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالْحُمَّى وَالسَّهَرِ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Said el-Eşec, o ikisine Veki', ona A'meş, ona Şa'bî, ona da Numan b. Beşir, Hz. Peygamber'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Mü'minler bir adam gibidir. Başı ağrısa cesedin diğer yerleri humma ve uykusuzlukla ona katılırlar."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Birr ve's-sıla ve'l-edeb 6588, /1071
Senetler:
1. Numan b. Beşir el-Ensârî (Numan b. Beşir b. Sa'd b. Sa'lebe)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Said Abdullah b. Saîd el-Kindî (Abdullah b. Saîd b. Husayn b. Adî)
Konular:
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Ümmet, müslümanlar bir beden gibidir
Bize Haccâc, ona Şu'be, ona Sabit el-Bünâni, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) bir seferde iken hanımlarının develerini biri sürücü sürüyordu. Hanımları Hz. Peygamber'in (sav) önünden geçerken Allah Rasulü (sav) "yazıklar olsun sana ey Enceşe, cam şişelere (narin kadınlara) nezaketli ol (develerini yavaş sür)" buyurdu.
[Şu'be der ki: bu hadiste "biz onu bir deniz gibi bulduk" hadisinde olduğu gibi (mecaz) vardır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
60681, HM013127
Hadis:
حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ ثَابِتٍ الْبُنَانِيِّ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ فِي مَسِيرٍ لَهُ فَكَانَ حَادٍ يَحْدُو بِنِسَائِهِ أَوْ سَائِقٌ قَالَ فَكَانَ نِسَاؤُهُ يَتَقَدَّمْنَ بَيْنَ يَدَيْهِ فَقَالَ يَا أَنْجَشَةُ وَيْحَكَ ارْفُقْ بِالْقَوَارِيرِ قَالَ شُعْبَةُ هَذَا فِي الْحَدِيثِ مِنْ نَحْوِ قَوْلِهِ وَإِنْ وَجَدْنَاهُ لَبَحْرًا
Tercemesi:
Bize Haccâc, ona Şu'be, ona Sabit el-Bünâni, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) bir seferde iken hanımlarının develerini biri sürücü sürüyordu. Hanımları Hz. Peygamber'in (sav) önünden geçerken Allah Rasulü (sav) "yazıklar olsun sana ey Enceşe, cam şişelere (narin kadınlara) nezaketli ol (develerini yavaş sür)" buyurdu.
[Şu'be der ki: bu hadiste "biz onu bir deniz gibi bulduk" hadisinde olduğu gibi (mecaz) vardır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Enes b. Malik 13127, 4/522
Senetler:
()
Konular:
Eğlence, Şarkı, şarkıcılık, çalgı aletleri
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, hizmetçileri, köleleri
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Kadın, değeri ve konumu
Kadın, hak ve sorumlulukları
Kadın, kadınlara iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18965, T003119
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ شُعَيْبِ بْنِ الْحَبْحَابِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ: أُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِقِنَاعٍ عَلَيْهِ رُطَبٌ فَقَالَ « مَثَلُ كَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِى السَّمَاءِ تُؤْتِى أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا قَالَ: هِىَ النَّخْلَةُ ( وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الأَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ ) قَالَ هِىَ الْحَنْظَلُ » . قَالَ فَأَخْبَرْتُ بِذَلِكَ أَبَا الْعَالِيَةِ فَقَالَ: صَدَقَ وَأَحْسَنَ . حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ الْحَبْحَابِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ نَحْوَهُ بِمَعْنَاهُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ وَلَمْ يَذْكُرْ قَوْلَ أَبِى الْعَالِيَةِ وَهَذَا أَصَحُّ مِنْ حَدِيثِ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ . وَرَوَى غَيْرُ وَاحِدٍ مِثْلَ هَذَا مَوْقُوفًا وَلاَ نَعْلَمُ أَحَدًا رَفَعَهُ غَيْرَ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ وَرَوَاهُ مَعْمَرٌ وَحَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ وَغَيْرُ وَاحِدٍ وَلَمْ يَرْفَعُوهُ . حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ الضَّبِّىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ شُعَيْبِ بْنِ الْحَبْحَابِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ نَحْوَ حَدِيثِ قُتَيْبَةَ وَلَمْ يَرْفَعْهُ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Ebu Velid (Hişam b. Abdülmelik), ona Hammad b. Seleme, ona Şuayb b. Habhab, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivâyet etmiştir:
Rasulullah'a (sav) içinde taze hurma bulunan bir tabak hurma getirildi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir." (İbrahim, 14/24-25) ayetlerini okudu ve bu ağaç hurmadır. (Sonra) "Kötü sözün misali ise; yerden koparılmış, ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir." (İbrahim, 14/26) ayetini okudu ve şöyle buyurdu: "Bu Ebu Cehil karpuzudur."
Bu hadisi Ebu Âliye'ye aktardım da Rasulullah (sav) "Ne kadar doğru ve güzel söylemiştir" dedi.
Bize Kuteybe, ona Ebu Bekir b. Şuayb b. Habhab, ona babası (Şuayb b. Habhab), ona da Enes b. Mâlik mana olarak bu hadisin bir benzerini merfu olmaksızın rivayet etmiştir. Ebu Âliye'nin sözünü ise zikretmemiştir. Bu rivâyet Hammad b. Seleme'nin rivâyetinden daha sağlamdır. Pek çok râvî böylece mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Hammad b. Seleme'den başka merfu rivâyet eden kimse bilmiyoruz. Ma'mer, Hammad b. Zeyd ve pek çok kişi bu hadisi merfu olmaksızın rivâyet ediyorlar. Ahmed b. Abde ed-Dabbî, Hammad b. Zeyd vasıtasıyla Şuayb b. Habhab'tan, Enes'den, Kuteybe hadisinin bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 14, 5/295
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Salih Şuayb b. Habhab el-Ezdi (Şuayb b. Habhab)
3. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
4. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
5. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Hitabet, sözün gücü ve etkileyiciliği
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Söz, gözül sözün misali
Söz, yerinde ve yeterince olanı güzeldir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23903, B006482
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ بُرَيْدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِى مُوسَى قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَثَلِى وَمَثَلُ مَا بَعَثَنِى اللَّهُ كَمَثَلِ رَجُلٍ أَتَى قَوْمًا فَقَالَ رَأَيْتُ الْجَيْشَ بِعَيْنَىَّ ، وَإِنِّى أَنَا النَّذِيرُ الْعُرْيَانُ فَالنَّجَا النَّجَاءَ . فَأَطَاعَتْهُ طَائِفَةٌ فَأَدْلَجُوا عَلَى مَهْلِهِمْ فَنَجَوْا ، وَكَذَّبَتْهُ طَائِفَةٌ فَصَبَّحَهُمُ الْجَيْشُ فَاجْتَاحَهُمْ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Alâ, ona Ebu Üsâme, ona Büreyd b. Abdullah b. Ebu Bürde, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Mûsâ'nın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyudu:
"Benimle Allah’ın beni göndermesi misali, şu adamın misali gibidir: Bir adam bir kavme gelir ve şöyle der: 'Ben orduyu kendi gözlerimle gördüm. Ben, apaçık bir uyarıcıyım! (Hemen) kaçın, kaçının!' Bunun üzerine bir grup ona itaat eder, geceleyin yavaş yavaş yola çıkar ve kurtulur. Diğer bir grup ise onu yalanlar; sabah olunca ordu onlara ulaşır ve hepsini yok eder."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Rikâk 26, 2/574
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Peygamberler, Görevi, İşlevi, Misyonu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23908, B006483
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَنَّهُ حَدَّثَهُ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ:
"إِنَّمَا مَثَلِى وَمَثَلُ النَّاسِ كَمَثَلِ رَجُلٍ اسْتَوْقَدَ نَارًا ، فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ جَعَلَ الْفَرَاشُ وَهَذِهِ الدَّوَابُّ الَّتِى تَقَعُ فِى النَّارِ يَقَعْنَ فِيهَا ، فَجَعَلَ يَنْزِعُهُنَّ وَيَغْلِبْنَهُ فَيَقْتَحِمْنَ فِيهَا ، فَأَنَا آخُذُ بِحُجَزِكُمْ عَنِ النَّارِ ، وَأَنْتُمْ تَقْتَحِمُونَ فِيهَا."
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Benimle insanların durumu, şu adamın durumu gibidir: Bir adam bir ateş yakar. Ateş çevresini aydınlatınca, pervaneler ve ateşe düşen böcekler oraya doğru akın ederler. Adam onları oradan uzaklaştırmaya çalışır, fakat onlar onu geçerek ateşe atılırlar. İşte ben de sizi ateşten (cehennemden) uzaklaştırmak için kuşaklarınızdan tutuyorum, ama siz ısrarla ateşe atılıyorsunuz."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Rikâk 26, 2/575
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Peygamberler, Görevi, İşlevi, Misyonu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
157787, BS020485
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ بْنُ بِشْرَانَ بِبَغْدَادَ أَنْبَأَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مُحَمَّدٍ الصَّفَّارُ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنْصُورٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَالِمٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« النَّاسُ كَالإِبِلِ الْمِائَةِ لاَ يَجِدُ الرَّجُلُ فِيهَا رَاحِلَةً ». رَوَاهُ مُسْلِمٌ فِى الصَّحِيحِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ رَافِعٍ وَعَبْدِ بْنِ حُمَيْدٍ عَنْ عَبْدِ الرَّزَّاقِ وَأَخْرَجَهُ الْبُخَارِىُّ مِنْ وَجْهٍ آخَرَ عَنِ الزُّهْرِىِّ وَهَذَا الْحَدِيثُ قَدْ يَتَأَوَّلُ عَلَى أَنَّ النَّاسَ فِى أَحْكَامِ الدِّينِ سَوَاءٌ لاَ فَضْلَ فِيهَا لِشَرِيفٍ عَلَى مَشْرُوفٍ وَلاَ لِرَفِيعٍ مِنْهُمْ عَلَى وَضِيعٍ كَالإِبِلِ الْمِائَةِ لاَ تَكُونُ فِيهَا رَاحِلَةً وَهِىَ الذَّلُولُ الَّتِى تُرْحَلُ وَتُرْكَبُ وَجَاءَتْ فَاعِلَةً بِمَعْنَى مَفْعُولَةٍ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Edebü'l-kâdî 20485, 20/400
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Ebu Bekir Ahmed b. Mansur er-Ramâdî (Ahmed b. Mansur b. Seyyar b. Mübarek)
7. İsmail b. Muhammed es-Saffar (İsmail b. Muhammed b. İsmail b. Salih b. Abdurrahman)
8. Ali b. Muhammed el-Ümevi (Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Bişran)
Konular:
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
İnsan, İnsanlık
İnsan, iyi-kötü
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Yargı, Hakimlik
Yönetici, sorumlulukları