Öneri Formu
Hadis Id, No:
16567, T001116
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ عَنِ الْفَضْلِ بْنِ يَزِيدَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ أَبِى بُرْدَةَ بْنِ أَبِى مُوسَى عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "ثَلاَثَةٌ يُؤْتَوْنَ أَجْرَهُمْ مَرَّتَيْنِ عَبْدٌ أَدَّى حَقَّ اللَّهِ وَحَقَّ مَوَالِيهِ فَذَلِكَ يُؤْتَى أَجْرَهُ مَرَّتَيْنِ وَرَجُلٌ كَانَتْ عِنْدَهُ جَارِيَةٌ وَضِيئَةٌ فَأَدَّبَهَا فَأَحْسَنَ أَدَبَهَا ثُمَّ أَعْتَقَهَا ثُمَّ تَزَوَّجَهَا يَبْتَغِى بِذَلِكَ وَجْهَ اللَّهِ فَذَلِكَ يُؤْتَى أَجْرَهُ مَرَّتَيْنِ وَرَجُلٌ آمَنَ بِالْكِتَابِ الأَوَّلِ. ثُمَّ جَاءَ الْكِتَابُ الآخَرُ فَآمَنَ بِهِ. فَذَلِكَ يُؤْتَى أَجْرَهُ مَرَّتَيْنِ". حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ صَالِحِ بْنِ صَالِحٍ وَهُوَ ابْنُ حَىٍّ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِى مُوسَى عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَهُ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ أَبِى مُوسَى حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَأَبُو بُرْدَةَ بْنُ أَبِى مُوسَى اسْمُهُ عَامِرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ قَيْسٍ . وَرَوَى شُعْبَةُ وَسُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ صَالِحِ بْنِ صَالِحِ بْنِ حَىٍّ . وَصَالِحُ بْنُ صَالِحِ بْنِ حَىٍّ هُوَ وَالِدُ الْحَسَنِ بْنِ صَالِحِ بْنِ حَىٍّ .
Tercemesi:
Bize Hennad, ona Ali b. Müshir, ona Fadl b. Yezid, ona Şa'bî, ona Ebu Bürde b. Ebu Musa, ona da babası (Ebu Musa el-Eş'arî), Rasulullah'ın (sav) (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Üç kişi vardır ki onlara mükafatları iki kat olarak verilir:
1- Bir köle ki, hem Allah’a karşı kulluk görevlerini yerine getirir hem de efendisinin hakkını güzelce yerine getirirse karşılığı iki kat olarak verilir.
2- Güzel bir cariyesi bulunan kimse o cariyesini güzelce terbiye edip hürriyetine kavuşturur ve sonra da onunla evlenirse ve bu yaptığı işi de Allah rızası için yaparsa iki kat mükafat alır.
3- Önceki kitaba inanan sonra kendisine ulaşan diğer Kitab’a da inanan kimseye de mükafatı iki kat olarak verilir."
İbn Ebu Ömer, Sûfyân vasıtasıyla Salih b. Salih'den (İbn Hay), o da Şa'bi'den, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Musa'dan mana olarak bu hadisin benzerini bize rivayet etmiştir.
Ebu İsa (et-Tirmîzî), 'Ebu Musa'nın rivayet ettiği hadisi hasen sahihtir. Ebu Bürde b. Ebu Musa'nın ismi Âmir b. Abdullah b. Kays'tır. Şu'be ve Süfyân es Sevrî bu hadisi Salih b. Salih b. Hay'dan rivayet etmişlerdir. Salih b. Salih b. Hay, Hasan b. Salih b. Hay'ın babasıdır.' dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Nikah 25, 3/424
Senetler:
()
Konular:
Amel, ecri/mükafatı kat kat verilecek olan ameller
KTB, NİKAH
Nikah, kölenin
حدثنا أحمد بن عيسى قال حدثنا عبد الله بن وهب قال أخبرني هشام بن سعد عن زيد بن اسلم عن عطاء بن يسار عن أبى سعيد الخدري أنه : دخل على رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو موعوك عليه قطيفة فوضع يده عليه فوجد حرارتها فوق القطيفة فقال أبو سعيد ما أشد حماك يا رسول الله قال إنا كذلك يشتد علينا البلاء ويضاعف لنا الأجر فقال يا رسول الله أي الناس أشد بلاء قال الأنبياء ثم الصالحون وقد كان أحدهم يبتلى بالفقر حتى ما يجد إلا العباءة يجوبها فيلبسها ويبتلى بالقمل حتى يقتله ولأحدهم كان أشد فرحا بالبلاء من أحدكم بالعطاء
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164727, EM000510
Hadis:
حدثنا أحمد بن عيسى قال حدثنا عبد الله بن وهب قال أخبرني هشام بن سعد عن زيد بن اسلم عن عطاء بن يسار عن أبى سعيد الخدري أنه : دخل على رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو موعوك عليه قطيفة فوضع يده عليه فوجد حرارتها فوق القطيفة فقال أبو سعيد ما أشد حماك يا رسول الله قال إنا كذلك يشتد علينا البلاء ويضاعف لنا الأجر فقال يا رسول الله أي الناس أشد بلاء قال الأنبياء ثم الصالحون وقد كان أحدهم يبتلى بالفقر حتى ما يجد إلا العباءة يجوبها فيلبسها ويبتلى بالقمل حتى يقتله ولأحدهم كان أشد فرحا بالبلاء من أحدكم بالعطاء
Tercemesi:
Bize Ahmed b. İsa, ona Abdullah b. Vehb, ona Hişam b. Sa'd, ona Yezid b. Eslem, ona Ata b. Yesar, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir:
[Anlattığına göre Ebu Saîd] Rasulullah'ın (sav) yanına gitmişti. Rasulullah (sav) da ateşli hastalığa [sıtma] yakalanmış ve üzerinde kadife kumaş örtülmüştü. Elini örtünün üzerine üzerine koydu. Hastalığın ateşini kadife örtünün üzerinden hissetti ve Ebu Saîd (ra), 'Ey Allah'ın Resulü! Ateşin ne kadar yüksek, dedi. Hz. Peygamber (sav) de, "Biz Peygamberlerin hastalığı böyle şiddetli olur; mükâfatımız da ona göre kat kat olur." dedi. Bunun üzerine Ebu Saîd, 'Ey Allah'ın Resulü! Belaların en ağırı kime gelir?' diye sordu. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
Peygamberler, sonra salihler. Onlardan öyle kimse vardır ki, fakirlik ile imtihan edilmiş de bir hırkadan başka bir şey bulamamış, onu kesip giyinmişti. Onlardan bit ile imtihan olan da vardı, sonunda bit onu öldürürdü. Onlardan öylesi de vardı ki, sizden birinin hediyeye sevinmesinden daha çok maruz kaldığı belâya sevinirdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 510, /406
Senetler:
()
Konular:
Amel, ecri/mükafatı kat kat verilecek olan ameller
Hastalık, Hz. Peygamber, hastalığı
Peygamberler, ortak yönleri, koyun gütmek vb.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
209812, İHS000375
Hadis:
375 - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْحُسَيْنِ بْنِ مُكْرَمٍ بِالْبَصْرَةِ، قَالَ: حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيِّ بْنِ بَحْرٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ: حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ سِنَانٍ أَبُو سِنَانٍ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَجُلًا، قَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، إِنَّ الرَّجُلَ يَعْمَلُ الْعَمَلَ وَيُسِرُّهُ، فَإِذَا اطُّلِعَ عَلَيْهِ، سَرَّهُ؟، قَالَ: «لَهُ أَجْرَانِ: أَجْرُ السِّرِّ، وَأَجْرُ الْعَلَانِيَةِ»
قَالَ أَبُو حَاتِمٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: قَوْلُهُ «إِنَّ الرَّجُلَ يَعْمَلُ الْعَمَلَ وَيُسِرُّهُ، فَإِذَا اطُّلِعَ عَلَيْهِ سَرَّهُ» مَعْنَاهُ أَنَّهُ يَسُرُّهُ أَنَّ اللَّهَ وَفَّقَهُ لِذَلِكَ الْعَمَلِ، فَعَسَى يُسْتَنُّ بِهِ فِيهِ، فَإِذَا كَانَ كَذَلِكَ، كُتِبَ لَهُ أَجْرَانِ، وَإِذَا سَرَّهُ ذَلِكَ لِتَعْظِيمِ النَّاسِ إِيَّاهُ، أَوْ مَيْلِهِمْ إِلَيْهِ، كَانَ ذَلِكَ ضَرْبًا مِنَ الرِّيَاءِ، لَا يَكُونُ لَهُ أَجْرَانِ وَلَا أَجْرٌ وَاحِدٌ.
Tercemesi:
Bize Muhammed İbnu'l-Huseyn İbn Mukram, Basra'da haber verdi: Bize Amr İbn Alî İbn Bahr anlattı: Bize Ebû Dâvûd anlattı: Saîd İbn Sinân Ebû Sinân bize, Hubeyb İbn Ebû Sâbit'ten, o da Ebû Sâlih'ten, o da Ebû Hureyre'den anlattı:
Bir adam dedi ki: Ey Allâh'ın Elçisi, bir kişi bir işi gizlice yapıyor, ortaya çıkınca da bundan mutlu oluyor? Buyurdu ki: Onun için iki sevap vardır: Gizlice yapmanın sevabı ve açıkta yapmanın sevabı.
Ebû Hâtim (İbn Hibbân) (r.a.): 'Bir kişi bir işi gizlice yapıyor; ortaya çıkınca da bundan mutlu oluyor' sözü şu anlama gelir: O kişi, Allâh'ın kendisini bu işte başarılı kıldığına mutlu olur ve başkalarının da örnek alması ümidine kapılır, böyle olunca da kendisine iki sevap yazılır. Ancak bu durum, onu, insanların kendisini yüceltmesi ya da kendisine sempati duymaları açısından sevindirirse, bu gösteriş gibi bir şey olur; böyle olunca da değil iki sevap bir sevap bile yoktur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Birr ve'l-İhsan 375, 2/99
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Amel, açıkça yapmak
Amel, ecri/mükafatı kat kat verilecek olan ameller
Amel, gizli yapmak
İyilik, iyilik yapana kat kat karşılığı sevap olarak verilecektir
Bize Yahyâ b. Saîd, ona Hişâm ed-Destuvâî, ona Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona da Mâlik b. Sa'saa'nın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Kâbe’nin yanında, uyku ile uyanıklık arasında bir halde iken, üç kişiden biri iki adam arasında bana doğru geldi. Bana içi hikmet ve imanla doldurulmuş altından bir leğen getirildi. Sonra boğaz çukurundan karın boşluğunun sonuna kadar (göğsüm) yarıldı. Kalbim Zemzem suyu ile yıkandı, ardından hikmet ve imanla dolduruldu. Daha sonra katırdan küçük, merkepten büyük bir binek (Burâk) getirildi. Ben de Cebrâil (as) ile birlikte yola çıktım."
"Dünya semasına vardık. 'Kim bu?' diye soruldu. Cebrail 'Cebrail' dedi. 'Yanındaki kim?' denildi. 'Muhammed' dedi. 'Ona (peygamberlik görevi) gönderildi mi?' denildi. 'Evet' dedi. Bunun üzerine 'Hoş safa geldi' denildi. Burada Âdem'e (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey oğul ve peygamber' dedi. Sonra ikinci semaya çıktık. Yine aynı 'Kim bu?' diye soruldu. Cebrail 'Cebrail' dedi. 'Yanındaki kim?' denildi. Burada Yahya (as) ve İsa'ya (as) uğradım, selâm verdim. Onlar 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dediler. Sonra üçüncü semaya çıktık, aynı şekilde karşılandık. Orada Yusuf'a (as) uğradım, selâm verdim, o da 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dedi. Sonra dördüncü semaya çıktık, aynı şekilde karşılandık. Orada İdris' (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dedi. Sonra beşinci semaya çıktık, aynı şekilde karşılandık. Orada Harun'a (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dedi. Sonra altıncı semaya çıktık. Orada Mûsâ'ya (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dedi. Onu geçince ağladı. 'Niçin ağladın?' diye soruldu. Mûsâ 'Ey Rabbim! Benden sonra gönderdiğin bu gencin ümmetinden cennete girenler benim ümmetimden daha çok olacak' dedi. Sonra yedinci semaya çıktık. Orada İbrahim'e (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey oğul ve peygamber' dedi."
"Daha sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Cebrâil’e sordum, 'Bu, Beytü’l-Ma‘mûr’dur. Her gün orada yetmiş bin melek namaz kılar, oradan çıkınca bir daha dönmezler, kıyamete kadar onlara sıra gelmez' dedi. Sonra bana Sidretü’l-Müntehâ gösterildi. Bir de baktım ki onun meyveleri Hecer küplerine benziyor, yaprakları fil kulakları gibiydi. Dibinde ikisi gizli (batınî), ikisi açık (zâhirî) dört nehir vardı. Cebrail'e sordum 'Gizli olan ikisi cennettedir. Açık olan ikisi ise Fırat ve Nil’dir' dedi. Sonra bana elli vakit namaz farz kılındı. Mûsâ'ya (as) uğradım. 'Ne yaptın?' dedi. 'Bana elli vakit namaz farz kılındı' dedim. 'Ben insanları senden daha iyi bilirim. Ben İsrail oğulları ile bu konuda çok uğraştım. Senin ümmetin buna güç yetiremez. Rabbine dön, hafifletmesini iste' dedi. Ben de Rabbime döndüm, hafifletmesini istedim. Allah onu kırka indirdi. Tekrar Mûsâ’ya (as) uğradım, 'Ne yaptın?' dedi. 'Kırk vakit farz kılındı' dedim. Bana ilk dediğini dedi. Aziz ve Celil Allah'a döndüm, otuz vakte düşürdü. Tekrar Mûsâ’ya (as) döndüm, haber verdim. Yine bana ilk dediğini söyledi. Aziz ve Celil Allah'a döndüm, yirmi vakte düşürdü. Sonra on oldu. Sonra beş vakit oldu. Mûsâ’ya (as) döndüm, durumu söyledim. Yine aynı sözü söyledi. Ben de 'Artık Rabbime dönmekten utanıyorum' dedim. Bunun üzerine 'Ben farzımı yerine koydum, kullarıma hafiflettim. Bir iyiliğe on katı sevap vereceğim' diye nida edildi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
66749, HM017987
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ الدَّسْتُوَائِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ صَعْصَعَةَ
أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ بَيْنَا أَنَا عِنْدَ الْبَيْتِ بَيْنَ النَّائِمِ وَالْيَقْظَانِ إِذْ أَقْبَلَ أَحَدُ الثَّلَاثَةِ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ فَأُتِيتُ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مَلَأَهُ حِكْمَةً وَإِيمَانًا فَشُقَّ مِنْ النَّحْرِ إِلَى مَرَاقِي الْبَطْنِ فَغُسِلَ الْقَلْبُ بِمَاءِ زَمْزَمَ ثُمَّ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا ثُمَّ أُتِيتُ بِدَابَّةٍ دُونَ الْبَغْلِ وَفَوْقَ الْحِمَارِ ثُمَّ انْطَلَقْتُ مَعَ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلَام فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ وَنِعْمَ الْمَجِيءُ جَاءَ فَأَتَيْتُ عَلَى آدَمَ عَلَيْهِ السَّلَام فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ ابْنٍ وَنَبِيٍّ ثُمَّ أَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ فَمِثْلُ ذَلِكَ فَأَتَيْتُ عَلَى يَحْيَى وَعِيسَى عَلَيْهِمَا السَّلَام فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِمَا فَقَالَا مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِيٍّ ثُمَّ أَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّالِثَةَ فَمِثْلُ ذَلِكَ فَأَتَيْتُ عَلَى يُوسُفَ عَلَيْهِ السَّلَام فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِيٍّ ثُمَّ أَتَيْنَا السَّمَاءَ الرَّابِعَةَ فَمِثْلُ ذَلِكَ فَأَتَيْتُ عَلَى إِدْرِيسَ عَلَيْهِ السَّلَام فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِيٍّ ثُمَّ أَتَيْنَا السَّمَاءَ الْخَامِسَةَ فَمِثْلُ ذَلِكَ فَأَتَيْتُ عَلَى هَارُونَ عَلَيْهِ السَّلَام فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِيٍّ ثُمَّ أَتَيْنَا السَّمَاءَ السَّادِسَةَ فَمِثْلُ ذَلِكَ ثُمَّ أَتَيْتُ عَلَى مُوسَى عَلَيْهِ السَّلَام فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِيٍّ فَلَمَّا جَاوَزْتُهُ بَكَى قِيلَ مَا أَبْكَاكَ قَالَ يَا رَبِّ هَذَا الْغُلَامُ الَّذِي بَعَثْتَهُ بَعْدِي يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِهِ الْجَنَّةَ أَكْثَرُ وَأَفْضَلُ مِمَّا يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِي ثُمَّ أَتَيْنَا السَّمَاءَ السَّابِعَةَ فَمِثْلُ ذَلِكَ فَأَتَيْتُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ عَلَيْهِ السَّلَام فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ ابْنٍ وَنَبِيٍّ قَالَ ثُمَّ رُفِعَ إِلَيَّ الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلَام فَقَالَ هَذَا الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ يُصَلِّي فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ إِذَا خَرَجُوا مِنْهُ لَمْ يَعُودُوا فِيهِ آخِرَ مَا عَلَيْهِمْ قَالَ ثُمَّ رُفِعَتْ إِلَيَّ سِدْرَةُ الْمُنْتَهَى فَإِذَا نَبْقُهَا مِثْلُ قِلَالِ هَجَرَ وَإِذَا وَرَقُهَا مِثْلُ آذَانِ الْفِيَلَةِ وَإِذَا فِي أَصْلِهَا أَرْبَعَةُ أَنْهَارٍ نَهَرَانِ بَاطِنَانِ وَنَهَرَانِ ظَاهِرَانِ فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ أَمَّا الْبَاطِنَانِ فَفِي الْجَنَّةِ وَأَمَّا الظَّاهِرَانِ فَالْفُرَاتُ وَالنِّيلُ قَالَ ثُمَّ فُرِضَتْ عَلَيَّ خَمْسُونَ صَلَاةً فَأَتَيْتُ عَلَى مُوسَى عَلَيْهِ السَّلَام فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ فُرِضَتْ عَلَيَّ خَمْسُونَ صَلَاةً فَقَالَ إِنِّي أَعْلَمُ بِالنَّاسِ مِنْكَ إِنِّي عَالَجْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَشَدَّ الْمُعَالَجَةِ وَإِنَّ أُمَّتَكَ لَنْ يُطِيقُوا ذَلِكَ فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ أَنْ يُخَفِّفَ عَنْكَ قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَى رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ فَسَأَلْتُهُ أَنْ يُخَفِّفَ عَنِّي فَجَعَلَهَا أَرْبَعِينَ ثُمَّ رَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَأَتَيْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ جَعَلَهَا أَرْبَعِينَ فَقَالَ لِي مِثْلَ مَقَالَتِهِ الْأُولَى فَرَجَعْتُ إِلَى رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ فَجَعَلَهَا ثَلَاثِينَ فَأَتَيْتُ مُوسَى عَلَيْهِ السَّلَام فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ لِي مِثْلَ مَقَالَتِهِ الْأُولَى فَرَجَعْتُ إِلَى رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ فَجَعَلَهَا عِشْرِينَ ثُمَّ عَشْرَةً ثُمَّ خَمْسَةً فَأَتَيْتُ عَلَى مُوسَى فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ لِي مِثْلَ مَقَالَتِهِ الْأُولَى فَقُلْتُ إِنِّي أَسْتَحِي مِنْ رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ مِنْ كَمْ أَرْجِعُ إِلَيْهِ فَنُودِيَ أَنْ قَدْ أَمْضَيْتُ فَرِيضَتِي وَخَفَّفْتُ عَنْ عِبَادِي وَأَجْزِي بِالْحَسَنَةِ عَشْرَ أَمْثَالِهَا
Tercemesi:
Bize Yahyâ b. Saîd, ona Hişâm ed-Destuvâî, ona Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona da Mâlik b. Sa'saa'nın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Kâbe’nin yanında, uyku ile uyanıklık arasında bir halde iken, üç kişiden biri iki adam arasında bana doğru geldi. Bana içi hikmet ve imanla doldurulmuş altından bir leğen getirildi. Sonra boğaz çukurundan karın boşluğunun sonuna kadar (göğsüm) yarıldı. Kalbim Zemzem suyu ile yıkandı, ardından hikmet ve imanla dolduruldu. Daha sonra katırdan küçük, merkepten büyük bir binek (Burâk) getirildi. Ben de Cebrâil (as) ile birlikte yola çıktım."
"Dünya semasına vardık. 'Kim bu?' diye soruldu. Cebrail 'Cebrail' dedi. 'Yanındaki kim?' denildi. 'Muhammed' dedi. 'Ona (peygamberlik görevi) gönderildi mi?' denildi. 'Evet' dedi. Bunun üzerine 'Hoş safa geldi' denildi. Burada Âdem'e (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey oğul ve peygamber' dedi. Sonra ikinci semaya çıktık. Yine aynı 'Kim bu?' diye soruldu. Cebrail 'Cebrail' dedi. 'Yanındaki kim?' denildi. Burada Yahya (as) ve İsa'ya (as) uğradım, selâm verdim. Onlar 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dediler. Sonra üçüncü semaya çıktık, aynı şekilde karşılandık. Orada Yusuf'a (as) uğradım, selâm verdim, o da 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dedi. Sonra dördüncü semaya çıktık, aynı şekilde karşılandık. Orada İdris' (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dedi. Sonra beşinci semaya çıktık, aynı şekilde karşılandık. Orada Harun'a (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dedi. Sonra altıncı semaya çıktık. Orada Mûsâ'ya (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey kardeş ve peygamber' dedi. Onu geçince ağladı. 'Niçin ağladın?' diye soruldu. Mûsâ 'Ey Rabbim! Benden sonra gönderdiğin bu gencin ümmetinden cennete girenler benim ümmetimden daha çok olacak' dedi. Sonra yedinci semaya çıktık. Orada İbrahim'e (as) uğradım, selâm verdim. O da 'Hoş geldin, ey oğul ve peygamber' dedi."
"Daha sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Cebrâil’e sordum, 'Bu, Beytü’l-Ma‘mûr’dur. Her gün orada yetmiş bin melek namaz kılar, oradan çıkınca bir daha dönmezler, kıyamete kadar onlara sıra gelmez' dedi. Sonra bana Sidretü’l-Müntehâ gösterildi. Bir de baktım ki onun meyveleri Hecer küplerine benziyor, yaprakları fil kulakları gibiydi. Dibinde ikisi gizli (batınî), ikisi açık (zâhirî) dört nehir vardı. Cebrail'e sordum 'Gizli olan ikisi cennettedir. Açık olan ikisi ise Fırat ve Nil’dir' dedi. Sonra bana elli vakit namaz farz kılındı. Mûsâ'ya (as) uğradım. 'Ne yaptın?' dedi. 'Bana elli vakit namaz farz kılındı' dedim. 'Ben insanları senden daha iyi bilirim. Ben İsrail oğulları ile bu konuda çok uğraştım. Senin ümmetin buna güç yetiremez. Rabbine dön, hafifletmesini iste' dedi. Ben de Rabbime döndüm, hafifletmesini istedim. Allah onu kırka indirdi. Tekrar Mûsâ’ya (as) uğradım, 'Ne yaptın?' dedi. 'Kırk vakit farz kılındı' dedim. Bana ilk dediğini dedi. Aziz ve Celil Allah'a döndüm, otuz vakte düşürdü. Tekrar Mûsâ’ya (as) döndüm, haber verdim. Yine bana ilk dediğini söyledi. Aziz ve Celil Allah'a döndüm, yirmi vakte düşürdü. Sonra on oldu. Sonra beş vakit oldu. Mûsâ’ya (as) döndüm, durumu söyledim. Yine aynı sözü söyledi. Ben de 'Artık Rabbime dönmekten utanıyorum' dedim. Bunun üzerine 'Ben farzımı yerine koydum, kullarıma hafiflettim. Bir iyiliğe on katı sevap vereceğim' diye nida edildi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Malik b. Sa'sa' 17987, 6/120
Senetler:
()
Konular:
Amel, ecri/mükafatı kat kat verilecek olan ameller
Cennet, Nehirleri
Hz. Peygamber, Allah ile ilişkisi
Hz. Peygamber, Cebraille ilişkisi
Hz. Peygamber, göğsünün yarılması
Hz. Peygamber, risalet öncesi hayatı
Mirac,
Mirac, Sidretu'l-münteha
Namaz, elli vakitten beş vakte indirilmesi
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. Harun
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Peygamberler, Hz. İdris
Peygamberler, Hz. İsa
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Peygamberler, Hz. Yusuf
Sevap, sevap