443 Kayıt Bulundu.
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd. Hattâb b. Abdullah. b. Abdullah b. Haris b. Nevfel, ona da Abdullah b. Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Ömer b. Hattâb, Şam tarafına gitmek üzere yola çıkmıştı. Yolun bir kısmında Ebu Ubeyde b. Cerrah ve beraberindekilerle karşılaştı. Ona, Şam’da veba salgını başladığını haber verdiler. Ravi der ki: Bunun üzerine Hz. Ömer insanlara danıştı. Muhacirler ve Ensar, yola çıkılmış bir işten geri dönülmemesi gerektiğini savunarak ilerlemeyi önerdiler. Fetih günü Müslüman olanlar ise 'Allah’a sığınırız, böyle bir görüş beyan etmeyiz. Belâ yurdunu, selâmet yurduna tercih etmeyi doğru bulmayız' dediler O esnada Abdurrahman b. Avf orada değildi. Sonra geldi ve şöyle dedi: Bu konuda bilgi sahibiyim. Rasulullah'ı (sav) 'Bir yerde veba olduğunu işitirseniz oraya gitmeyin. Eğer bulunduğunuz yerde veba çıkarsa, ondan kaçarak oradan ayrılmayın' derken işittim. Bunun üzerine Hz. Ömer 'Yarın sabah bineklere binip yola çıkıyoruz' diye halka ilan etti. Ertesi sabah yola çıkıldığında, Ebu Ubeyde ona 'Ey Müminlerin Emîri! Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?' dedi. Hz. Ömer de 'Bunu başkası söyleseydi ey Ebu Ubeyde! Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz. Söylesene: Senin develerin olsa da iki yamacı olan bir vadiye insen. Bu yamaçlardan biri verimli, diğeri çorak olsa… Verimli olanı otlatsan bu Allah’ın kaderiyle değil mi? Çorak olanı otlatsan bu da Allah’ın kaderiyle değil mi?' dedi. Ebu Ubeyde 'Evet, öyledir' dedi. Hz. Ömer 'Peki kişi çorak yerde otlatıp, verimli olanı terk etse, bu bir eksiklik, bir acizlik olmaz mıydı?' Ebu Ubeyde 'Evet' dedi. Hz. Ömer 'Öyleyse yola devam' dedi. Sonra Medine’ye geri döndü ve 'Burası uygun bir durak ve güzel bir menzildir, inşallah' dedi." [Zührî der ki: Sâid b. Müseyyeb'in bana hebr verdiğine göre Hz. Ömer o gün halkı Serğ bölgesinden geri döndürmüştür.]
Bize Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Ubeydullah b. Ebu Bekir b. Enes, ona da Enes b. Malik'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah, rahimle ilgili olarak bir melek görevlendirmiştir. Bu melek (ceninin her aşamasında) 'Ey Rabbim! Bu, bir nutfedir'; 'Ey Rabbim! Bu, rahme tutunan katı bir pıhtıdır'; 'Ey Rabbim! Bu, bir çiğnem ettir' der. Nihayet Allah, o cenini yaratmayı murat ettiği vakit melek 'Ya Rabbi! Erkek mi? Ya Rabbi! Kız mı? Ya Rabbi! Bedbaht mı yoksa bahtiyar mı? Rızkı nedir? Eceli nedir?' diye sorar ve daha annesinin karnındayken belirtilen bu hususlar bu şekilde yazıya geçirilir."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: "احْرِصْ عَلَى مَا يَنْفَعُكَ وَاسْتَعِنْ بِاللَّهِ وَلاَ تَعْجِزْ"
Bize Ebu Tahir Ahmed b. Amr b. Serh, ona İbn Vehb, ona Amr b. Haris, ona Ebu Zübeyir el-Mekkî, ona da Amir b. Vasile şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Mesud “Şaki annesinin karnında şakî olandır. Said ise başkasından ibret alandır” dedi. Amir b. Vasile de Rasulullah'ın (sav) ashabından Huzeyfe b. Esîd el-Ğıfârî denilen bir zata gelerek İbn Mesud'un söylediğini ona nakletti. Bunun üzerine Huzeyfe “Bir adam amelsiz nasıl şaki olabilir” dedi. Bu kişi de ona “Sen buna şaşıyor musun? Ben Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim” dedi: "Nutfenin üzerinden kırk iki gece geçtiği zaman Allah ona bir melek gönderir. Melek ona suretini verir ve onun kulağını, gözünü, cildini, etini ve kemiklerini yaratır. Sonra 'Ya Rabbi! Erkek mi olacak, dişi mi' diye sorar. Rabbin dilediğini hüküm buyurur, melek de yazar. Sonra 'Ey Rabbim! Eceli ne olacak' der. Rabbin dilediğini söyler, melek yine yazar. Sonra 'Ey Rabbim rızkı ne olacak' der. Rabbin dilediği hükmü verir, melek de yazar. Sonra melek elinde bir sahife ile çıkar kendisine emredilene ne bir ilave yapabilir, ne de eksiltebilir."
Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Hişam b. Sa'd, ona Zeyd b. Eslem, ona babası, ona Ömer b. Hattab'ın söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:, "Hz.Musa (as) 'Ey Rabbim! Bize, bizi ve kendisini cennetten çıkaran Hz.Adem'i (as) göster dedi. Allah Teala ona Adem'i gösterdi. Hz. Musa, Adem'e 'Sen bizim babamız Adem'sin' dedi. Hz. Adem de 'Evet' dedi. Bunun üzerine Hz. Musa 'Sen, Allah'ın kendi ruhundan üflediği, bütün isimleri öğrettiği, meleklere secde etmelerini emredip de onların secde ettiği Adem'sin' dedi. Hz. Adem de 'Evet' dedi. Bunun üzerine Hz. Musa 'Bizi ve kendini cennetten çıkarmana seni sevk eden sebep nedir?' diye sordu. Hz. Adem 'Sen kimsin?' dedi. Hz. Musa kendini tanıttı. Bunun üzerine Hz. Adem 'Sen İsrail oğullarının peygamberlerinden, Allah'ın araya bir elçi koymaksızın kendisiyle perde arkasından konuştuğu kişi değil misin?' dedi. Hz. Musa da 'Evet' diyerek cevap verdi. Hz. Adem 'Sen bunun ben yaratılmadan önce Allah'ın kitabında daha önceden takdir edilmiş olduğuna dair (bilgiyi sana gelen vahiyler arasında) bulmadın mı?' dedi. Hz. Musa 'Evet' diyerek cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Adem 'Hal böyle iken hakkımda daha önceden Yüce Allah tarafından takdir edilmiş hükmü bulunan bir konuda mı beni kınıyorsun?' dedi. Rasullullah (sav) sözlerine devam ederek şöyle buyurdu: Adem, Musa'ya galip geldi. Adem Musa'ya galip geldi."
Bize Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Ebu İshâk, ona Ebu Ahvâs, ona da İbn Mesûd şöyle demiştir: "İki temel vardır: Biri Sünnet (hedy), diğeri kitap (kelam). Sözlerin en güzeli Allah’ın kelâmı, yolların en güzeli ise Muhammed’in (sav) yoludur. Dikkat edin! Haramlar ve bidatlerden sakının. Çünkü işlerin en şerlisi sonradan ortaya çıkanlardır. Her sonradan çıkarılan şey bidat, her bidat da sapıklıktır. Dikkat edin! Zaman geçtikçe kalpleriniz katılaşmasın. Bilesiniz ki, her gelecek şey yakındır. Uzak olan, hiç gelmeyecek olandır. Bilesiniz ki, bedbaht olan, annesinin karnında bedbaht olandır, bahtiyar olan ise başkasından ibret alandır. Dikkat edin! Sözlerin ve nakillerin en kötüsü yalan söz rivayetlerdir. Bilin ki, yalan, ne şaka ne de ciddî durumda caiz değildir. Biriniz çocuğuna bir şey vaat eder de yerine getirmezse, bu da yalandır. Şunu da bilin ki: Yalan, insanı günaha, günah da cehenneme götürür. Doğruluk, kişiyi iyiliğe, iyilik de cennete ulaştırır. Doğru söyleyen kimse için 'doğru söyledi ve iyi davrandı' denir, Yalancıya ise 'yalan söyledi ve günaha saptı' denir. Ben Rasulullah’ı (sav) 'Kul yalan söyleye söyleye, Allah katında kezzâb olarak yazılır. Doğru söyleye söyleye ise sıddîk olarak yazılır' buyururken işittim. Sonra Abdullah b. Mesûd 'Ada'dan (الْعَضَهْ) sakının. Ada (الْعَضَهْ) nedir biliyor musunuz? O gıybet ve laf taşımaktır."