Öneri Formu
Hadis Id, No:
18212, T001317
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ جَرِيرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَجُلاً تَقَاضَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَغْلَظَ لَهُ فَهَمَّ بِهِ أَصْحَابُهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « دَعُوهُ فَإِنَّ لِصَاحِبِ الْحَقِّ مَقَالاً » ثُمَّ قَالَ « اشْتَرُوا لَهُ بَعِيرًا فَأَعْطُوهُ إِيَّاهُ » . فَطَلَبُوهُ فَلَمْ يَجِدُوا إِلاَّ سِنًّا أَفْضَلَ مِنْ سِنِّهِ . فَقَالَ « اشْتَرُوهُ فَأَعْطُوهُ إِيَّاهُ فَإِنَّ خَيْرَكُمْ أَحْسَنُكُمْ قَضَاءً » . حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ نَحْوَهُ.{فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « دَعُوهُ فَإِنَّ لِصَاحِبِ الْحَقِّ مَقَالاً » ثُمَّ قَالَ « اشْتَرُوا لَهُ بَعِيرًا فَأَعْطُوهُ إِيَّاهُ » } قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Vehb b. Cerîr, ona Şu'be, ona Seleme b. Kuheyl, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre'nin (sa) naklettiğine göre bir adam ağır ve sert bir üslupla Rasulullah'tan (sav) borcunu ödemesini istemiş. Bunun üzerine sahâbe onun üzerine yürümüşler. Rasulullah (sav) da [onlara engel olup] "Karışmayın ona! Zira hak sahibinin/alacaklının konuşmaya hakkı var." buyurdu. Daha sonra da "Bir deve satın alıp ona verin." dedi. Onlar da öyle bir deve [yani adamın borç olarak verdiği devenin dengi bir deve] aradılar ancak daha büyük ve değerli bir deveden başkasını bulamadılar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Onu satın alıp ona verin. Şüphesiz en hayırlınız borcunu en güzel biçimde ödeyendir." buyurdu.
Tirmizî şöyle dedi: Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Seleme b. Kuheyl [aynı isnatla] bu hadisin benzerini nakletmiştir. Bu, hasen sahih bir hadistir.
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
إِنَّ لِصَاحِبِ الْحَقِّ مَقَال
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Buyû' 75, 3/608
Senetler:
()
Konular:
Borç, ödemek, en güzel şekilde
Hayırlı, en hayırlınız
حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ سَلَمَةَ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ كَانَ لِرَجُلٍ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم سِنٌّ مِنَ الإِبِلِ فَجَاءَهُ يَتَقَاضَاهُ فَقَالَ « أَعْطُوهُ » . فَطَلَبُوا سِنَّهُ فَلَمْ يَجِدُوا لَهُ إِلاَّ سِنًّا فَوْقَهَا . فَقَالَ « أَعْطُوهُ » . فَقَالَ أَوْفَيْتَنِى أَوْفَى اللَّهُ بِكَ . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ خِيَارَكُمْ أَحْسَنُكُمْ قَضَاءً » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16385, B002305
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ سَلَمَةَ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ كَانَ لِرَجُلٍ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم سِنٌّ مِنَ الإِبِلِ فَجَاءَهُ يَتَقَاضَاهُ فَقَالَ « أَعْطُوهُ » . فَطَلَبُوا سِنَّهُ فَلَمْ يَجِدُوا لَهُ إِلاَّ سِنًّا فَوْقَهَا . فَقَالَ « أَعْطُوهُ » . فَقَالَ أَوْفَيْتَنِى أَوْفَى اللَّهُ بِكَ . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ خِيَارَكُمْ أَحْسَنُكُمْ قَضَاءً » .
Tercemesi:
Bize Ebu Nuaym (Fadl b. Dükeyn el-Mülâi), ona Süfyan (es-Sevrî), ona Seleme (b. Küheyl el-Hadramî), ona da Ebu Seleme (b. Abdurrahman ez-Zuhrî) Ebu Hüreyre’nin şöyle anlattığını nakletti: Bir adamın Nebi (sav) üzerinde muayyen yaşta bir deve alacağı vardı. Bir gün o adam alacağını istemek üzere Peygamber'e (sav) geldi. Rasulullah (sav) orada bulunanlara hitaben “Bu adama devesini veriniz” buyurdu. Sahabiler onun devesi yaşında bir deve aradılar. Ancak onun devesinden daha değerli bir deve buldular. Bunun üzerine Peygamber (sav) “Bunu ona veriniz" buyurdu. Alacaklı adam “Sen bana alacağımı tam olarak verdin, Allah da sana bol versin” dedi. Bunun üzerine Nebi (sav) “Şüphesiz sizin en hayırlınız, borcunu en güzel şekilde ödeyenenizdir” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Vekâlet 5, 1/647
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Seleme b. Küheyl el-Hadramî (Seleme b. Küheyl b. Husayn)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Ebu Nuaym Fadl b. Dükeyn el-Mülâi (Fadl b. Amr b. Hammâd b. Züheyr b. Dirhem)
Konular:
Borç, ödemek, en güzel şekilde
Hayırlı, en hayırlınız
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ الْقَعْنَبِىُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"مَطْلُ الْغَنِىِّ ظُلْمٌ وَإِذَا أُتْبِعَ أَحَدُكُمْ عَلَى مَلِىءٍ فَلْيَتْبَعْ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22169, D003345
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ الْقَعْنَبِىُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"مَطْلُ الْغَنِىِّ ظُلْمٌ وَإِذَا أُتْبِعَ أَحَدُكُمْ عَلَى مَلِىءٍ فَلْيَتْبَعْ."
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme el-Ka'neb, ona Malik, ona Ebu Zinad, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin naklettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür. Biriniz, (alacağı) bir zengine havale edilirse kabul etsin."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Buyû' 10, /781
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Borç, borçlanmaya dikkat etmek
Borç, Hz. Peygamber borç konusunda çok hassas idi
Borç, ödemek, en güzel şekilde
Borç, ödeyebilecek kimseye havale
حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِىُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِى رَافِعٍ قَالَ اسْتَسْلَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَكْرًا فَجَاءَتْهُ إِبِلٌ مِنَ الصَّدَقَةِ فَأَمَرَنِى أَنْ أَقْضِىَ الرَّجُلَ بَكْرَهُ فَقُلْتُ لَمْ أَجِدْ فِى الإِبِلِ إِلاَّ جَمَلاً خِيَارًا رَبَاعِيًّا. فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"أَعْطِهِ إِيَّاهُ فَإِنَّ خِيَارَ النَّاسِ أَحْسَنُهُمْ قَضَاءً."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22171, D003346
Hadis:
حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِىُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِى رَافِعٍ قَالَ اسْتَسْلَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَكْرًا فَجَاءَتْهُ إِبِلٌ مِنَ الصَّدَقَةِ فَأَمَرَنِى أَنْ أَقْضِىَ الرَّجُلَ بَكْرَهُ فَقُلْتُ لَمْ أَجِدْ فِى الإِبِلِ إِلاَّ جَمَلاً خِيَارًا رَبَاعِيًّا. فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"أَعْطِهِ إِيَّاهُ فَإِنَّ خِيَارَ النَّاسِ أَحْسَنُهُمْ قَضَاءً."
Tercemesi:
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yesar, ona da Ebu Râfi'nin naklettiğine göre o şöyle demiştir: Rasulullah (sav) (bazı ihtiyaç sahipleri için bir adamdan) genç bir erkek deve ödünç aldı. (Bir süre sonra) zekât olarak verilen develer geldi. Bana adamdan alınan genç erkek deveyi ödememi emretti. Ben de bu sürünün içinde sadece altı yaşını doldurmuş alımlı develer var (genç bir deve yoktur) dedim. Bunun üzerine (Rasulullah -sav-)"onu ver o zaman. İnsanların en hayırlıları borcunu en güzel biçimde ödeyenlerdir" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Buyû' 11, /781
Senetler:
1. Ebu Râfi' el-Kıbtî (Eslem)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
3. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Borç, Hz. Peygamber borç konusunda çok hassas idi
Borç, ödemek, en güzel şekilde
Borç, öderken fazlasıyla ödemek
Borç, vermek/almak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
60916, HM009881
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ
كَانَ لِرَجُلٍ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَقٌّ فَأَغْلَظَ لَهُ فَهَمَّ بِهِ أَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَهُمْ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَإِنَّ لِصَاحِبِ الْحَقِّ مَقَالًا وَقَالَ لَهُمْ اشْتَرُوا لَهُ سِنًّا فَأَعْطُوهُ فَقَالُوا إِنَّا لَا نَجِدُ إِلَّا سِنًّا أَفْضَلَ مِنْ سِنِّهِ فَقَالَ اشْتَرُوا لَهُ فَأَعْطُوهُ فَقَالَ إِنَّ مِنْ خَيْرِكُمْ أَوْ خَيْرُكُمْ أَحْسَنَكُمْ قَضَاءً.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Cafer, ona Şube (b. Haccac), ona Seleme b. Küheyl, ona Ebu Seleme (b. Abdurrahman), ona da Ebu Hureyre şöyle haber vermiştir. Bir adamın Hz. Peygamber'den (sav) alacağı vardı. Bu alacağı için Hz. Peygamber'e (sav) kaba davrandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in (sav) ashabı da adamın yaptığından rahatsız oldular. Hz. Peygamber (sav) onlara şöyle dedi: "Hak sahibinin konuşmaya hakkı vardır. O adam için (alacağına karşılık) bir deve satın alın ve verin." Ashab (deve için baktıktan sonra) o adama verilecek deveden yaş olarak daha iyi bir deveyi ancak bulabiliyoruz deyince Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Sizin en hayırlınız borcunu en güzel şekilde ödeyeninizdir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre 9881, 3/598
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Seleme b. Küheyl el-Hadramî (Seleme b. Küheyl b. Husayn)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
Konular:
Borç, bir başkasının borcunu ödemek
Borç, ödemek, en güzel şekilde
Hayırlı, en hayırlınız
Hz. Peygamber, hoşlanmadığı şeye karşı tavrı
Hz. Peygamber, kızması
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271451, İM002423-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا شَبَابَةُ ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ قَالاَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ سَمِعْتُ أَبَا سَلَمَةَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ يُحَدِّثُ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ خَيْرَكُمْ - أَوْ مِنْ خَيْرِكُمْ - أَحَاسِنُكُمْ قَضَاءً » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Şebabe; (T) Bize Muhammed b. Beşşar, ona Muhammed b. Ca'fer, o ikisine Şu'be, ona Seleme b. Küheyl, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Şüphesiz sizin en hayırlınız borcunu en güzel şekilde verenlerinizdir. (Veya borcunu en güzel şekilde verenleriniz sizin en hayırlı olanlarınızdandır.)"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Sadakât 16, /388
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Seleme b. Küheyl el-Hadramî (Seleme b. Küheyl b. Husayn)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Borç, ödemek, en güzel şekilde
Borç, vermek/almak
Hayırlı, en hayırlınız
Bize İshak b. İbrahim, ona Ebu Usame, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Abdullah b. Zübeyir şöyle demiştir:
Cemel vakası günü savaş durunca Zübeyir b. Avvam beni çağırdı ve “Ey oğlum, bugün öldürülenler ya zalim ya da mazlumdur. Bana gelince bugün mazlum olarak öldürüleceğimi sanıyorum. En büyük endişelerimden birisi borcumdur. Borçlarımız mallarımızdan geriye bir şey bırakmayacak mı, ne dersin?” dedi ve “ey oğlum, malımı sat, borcumu öde” diye ekleyip malının üçte birini vasiyet etti. Bu üçte birin de üçte birini Abdullah'ın çocukları olan torunlarına vasiyet edip “borçlar ödendikten sonra malımızdan bir şey kalırsa üçte biri senin oğullarına aittir” dedi. Hişâm der ki: Abdullah b. Zübeyir'in çocuklarının bazısı yaşça Zübeyir'in oğulları olan Hubeyb ve Abbad'ın akranıydı. Zübeyir'in bu vasiyeti yaptığı gün dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı.
Abdullah der ki: Babam Zübeyir, borcunun ödenmesini bana vasiyet etmeye başladı ve “ey oğlum, eğer herhangi bir şekilde borç ödemekten aciz kalırsan, o zorluğa karşı Mevla'mdan yardım iste” dedi. Abdullah der ki: Vallahi ben babamın bu “Mevlâ'm” sözüyle ne kastettiğini bilemedim. Sonunda “babacığım, senin Mevla'n kimdir?” diye sordum. O da “Allah” dedi.
Abdullah der ki: Vallahi ben onun borcunu ödeme konusunda herhangi bir sıkıntıya düştüğümde “ey Zübeyir'in Mevlâ'sı, Zübeyir'in borcunu ödemede kolaylık ihsan et” diye dua ettim, akabinde Yüce Allah onun borcunu ödedi. Sonunda Zübeyir öldürüldü ve arkasında bazı araziler hariç, altın ve gümüş para bırakmadı. Gâbe bölgesinde bir arazi, Medine'de on bir ev, Basra'da iki ev, Kûfe'de bir ev ve Mısır'da da bir ev bırakmıştı.
Abdullah der ki: Zübeyir'in üzerindeki borç şu şekilde olmuştur: Bir kimse ona emanet bırakmak istediğinde Zübeyir, ona “hayır, emanet olarak değil, borç olarak bırak. Çünkü ben bu malın zayi olmasından korkarım” derdi. Zübeyir hayatı boyunca ne bir valilik, ne zekat toplama memurluğu, ne de başka bir idari görev yaptı. Sadece Rasulullah (sav), Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) ile cihada katılmıştır.
Abdullah b. Zübeyir der ki: Babamın borcunu hesapladım, iki milyon iki yüz bin dinar olduğunu gördüm. Hakim b. Hişâm ile karşılaşmıştım. Bana “ey kardeşimin oğlu, kardeşimin borcu ne kadardır?” diye sordu. Ravi dr ki: Abdullah ona borcun tamamını gizleyerek sadece “ yüz bin dinar” dedi. Bunun üzerine Hakim “Allah'a yemin ederim ki, sahip olduğun malın bunu ödeyebileceğini sanmıyorum” dedi. Ona “eğer bu borç iki yüz milyon iki yüz bin dinar ise, o zaman ne dersin” dedim. O da “buna gücünüzün yeteceğini sanmıyorum, eğer dara düşerseniz benden yardım isteyin” dedi.
Ravi der ki: Zübeyir, Gâbe'deki araziyi yüz yetmiş bine satın almıştı. Oğlu Abdullah ise bu araziyi bir milyon altı yüz bine sattı. Sonra ayağa kalktı ve “her kimin Zübeyir'de alacağı varsa, Gâbe'ye bizim yanımıza gelsin” dedi. Akabinde Abdullah b. Cafer b. Ebu Talib oraya geldi. Abdullah'ın, Zübeyir'den alacağı dört yüz bin dinar vardı. Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Eğer isterseniz bu dört yüz binlik alacağımı size bırakayım” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır” dedi. Abdullah “şayet borcunuzdan bir kısmını geri bırakmak isterseniz benimkini bırakabilirsiniz” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır, alacağını geri bırakma” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer “öyleyse bu araziden benim için bir parça kesin” dedi. Abdullah b. Zübeyir de ona hitaben “şuradan şuraya kadar olan parça senindir” dedi.
Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir, Gâbe arazisinin bir kısmını sattı da babası Zübeyir'in borcunu ödedi. Borcun hepsini tamamen ödedikten sonra Gâbe arazisinden dört buçuk pay kaldı. Abdullah b. Zübeyir akabinde Şam'a, Muaviye b. Ebu Sufyan'ın yanına geldi. Muaviye'nin yanında Amr b. Osman, Munzir b. Zübeyir ve İbn Zem'a bulunuyordu. Muaviye, Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Gâbe arazisine ne kadar değer biçildi?” dedi. Abdullah da “her hisse için yüz bin dinar” dedi Muaviye “geriye kaç pay kaldı?” Abdullah da "dört buçuk pay kaldı” dedi. Munzir b. Zübeyir “ben yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Amr b. Osman “Ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. İbn Zem'a “ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Bu sefer Muaviye “geriye ne kadar pay kaldı?” diye sordu. Abdullah da “bir buçuk pay kaldı” dedi. Muaviye de “ben de onu yüz elli bine satın aldım” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer kendi payını Muaviye'ye altı yüz bin karşılığında sattı.
Abdullah b. Zübeyir babasının borçlarını ödeyip bu borç işini bitirdiği zaman Zübeyir'in diğer oğulları kendisine “artık mirasımızı aramızda paylaştır” dediler. Bunun üzerine Abdullah “hayır, Allah'a yemin ederim ki, dört sene boyunca her hac mevsiminde 'Haberiniz olsun, Her kimin Zübeyir üzerinde alacağı bir hak varsa bize gelsin, o borcu ödeyelim' diye ilan etmedikçe, mirası aranızda paylaştırmam” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir her sene hac mevsiminde böyle ilan etmeye başladı. Nihayet dört yıl geçince mirası Zübeyir'in oğulları arasında paylaştırdı. Ravi der ki: Zübeyir öldüğü zaman arkasında dört eşini bırakmıştı. Babası Zübeyir'in vasiyeti olan üçte biri ayırdı. Geri kalan maldan her eşine bir milyon iki yüz bin dinar hisse düştü. Buna göre Zübeyir'in tüm serveti elli milyon iki yüz bindir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30097, B003129
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قُلْتُ لأَبِى أُسَامَةَ أَحَدَّثَكُمْ هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ قَالَ لَمَّا وَقَفَ الزُّبَيْرُ يَوْمَ الْجَمَلِ دَعَانِى ، فَقُمْتُ إِلَى جَنْبِهِ فَقَالَ يَا بُنَىِّ ، إِنَّهُ لاَ يُقْتَلُ الْيَوْمَ إِلاَّ ظَالِمٌ أَوْ مَظْلُومٌ ، وَإِنِّى لاَ أُرَانِى إِلاَّ سَأُقْتَلُ الْيَوْمَ مَظْلُومًا ، وَإِنَّ مِنْ أَكْبَرِ هَمِّى لَدَيْنِى ، أَفَتُرَى يُبْقِى دَيْنُنَا مِنْ مَالِنَا شَيْئًا فَقَالَ يَا بُنَىِّ بِعْ مَالَنَا فَاقْضِ دَيْنِى . وَأَوْصَى بِالثُّلُثِ ، وَثُلُثِهِ لِبَنِيهِ ، يَعْنِى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ يَقُولُ ثُلُثُ الثُّلُثِ ، فَإِنْ فَضَلَ مِنْ مَالِنَا فَضْلٌ بَعْدَ قَضَاءِ الدَّيْنِ شَىْءٌ فَثُلُثُهُ لِوَلَدِكَ . قَالَ هِشَامٌ وَكَانَ بَعْضُ وَلَدِ عَبْدِ اللَّهِ قَدْ وَازَى بَعْضَ بَنِى الزُّبَيْرِ خُبَيْبٌ وَعَبَّادٌ ، وَلَهُ يَوْمَئِذٍ تِسْعَةُ بَنِينَ وَتِسْعُ بَنَاتٍ . قَالَ عَبْدُ اللَّهِ فَجَعَلَ يُوصِينِى بِدَيْنِهِ وَيَقُولُ يَا بُنَىِّ ، إِنْ عَجَزْتَ عَنْهُ فِى شَىْءٍ فَاسْتَعِنْ عَلَيْهِ مَوْلاَىَ . قَالَ فَوَاللَّهِ مَا دَرَيْتُ مَا أَرَادَ حَتَّى قُلْتُ يَا أَبَتِ مَنْ مَوْلاَكَ قَالَ اللَّهُ . قَالَ فَوَاللَّهِ مَا وَقَعْتُ فِى كُرْبَةٍ مِنْ دَيْنِهِ إِلاَّ قُلْتُ يَا مَوْلَى الزُّبَيْرِ ، اقْضِ عَنْهُ دَيْنَهُ . فَيَقْضِيهِ ، فَقُتِلَ الزُّبَيْرُ - رضى الله عنه - وَلَمْ يَدَعْ دِينَارًا وَلاَ دِرْهَمًا ، إِلاَّ أَرَضِينَ مِنْهَا الْغَابَةُ ، وَإِحْدَى عَشْرَةَ دَارًا بِالْمَدِينَةِ ، وَدَارَيْنِ بِالْبَصْرَةِ ، وَدَارًا بِالْكُوفَةِ ، وَدَارًا بِمِصْرَ . قَالَ وَإِنَّمَا كَانَ دَيْنُهُ الَّذِى عَلَيْهِ أَنَّ الرَّجُلَ كَانَ يَأْتِيهِ بِالْمَالِ فَيَسْتَوْدِعُهُ إِيَّاهُ فَيَقُولُ الزُّبَيْرُ لاَ وَلَكِنَّهُ سَلَفٌ ، فَإِنِّى أَخْشَى عَلَيْهِ الضَّيْعَةَ ، وَمَا وَلِىَ إِمَارَةً قَطُّ وَلاَ جِبَايَةَ خَرَاجٍ وَلاَ شَيْئًا ، إِلاَّ أَنْ يَكُونَ فِى غَزْوَةٍ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَوْ مَعَ أَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ - رضى الله عنهم - قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الزُّبَيْرِ فَحَسَبْتُ مَا عَلَيْهِ مِنَ الدَّيْنِ فَوَجَدْتُهُ أَلْفَىْ أَلْفٍ وَمِائَتَىْ أَلْفٍ قَالَ فَلَقِىَ حَكِيمُ بْنُ حِزَامٍ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ فَقَالَ يَا ابْنَ أَخِى ، كَمْ عَلَى أَخِى مِنَ الدَّيْنِ فَكَتَمَهُ . فَقَالَ مِائَةُ أَلْفٍ . فَقَالَ حَكِيمٌ وَاللَّهِ مَا أُرَى أَمْوَالَكُمْ تَسَعُ لِهَذِهِ . فَقَالَ لَهُ عَبْدُ اللَّهِ أَفَرَأَيْتَكَ إِنْ كَانَتْ أَلْفَىْ أَلْفٍ وَمِائَتَىْ أَلْفٍ قَالَ مَا أُرَاكُمْ تُطِيقُونَ هَذَا ، فَإِنْ عَجَزْتُمْ عَنْ شَىْءٍ مِنْهُ فَاسْتَعِينُوا بِى . قَالَ وَكَانَ الزُّبَيْرُ اشْتَرَى الْغَابَةَ بِسَبْعِينَ وَمِائَةِ أَلْفٍ ، فَبَاعَهَا عَبْدُ اللَّهِ بِأَلْفِ أَلْفٍ وَسِتِّمِائَةِ أَلْفٍ ثُمَّ قَامَ فَقَالَ مَنْ كَانَ لَهُ عَلَى الزُّبَيْرِ حَقٌّ فَلْيُوَافِنَا بِالْغَابَةِ ، فَأَتَاهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ ، وَكَانَ لَهُ عَلَى الزُّبَيْرِ أَرْبَعُمِائَةِ أَلْفٍ فَقَالَ لِعَبْدِ اللَّهِ إِنْ شِئْتُمْ تَرَكْتُهَا لَكُمْ . قَالَ عَبْدُ اللَّهِ لاَ . قَالَ فَإِنْ شِئْتُمْ جَعَلْتُمُوهَا فِيمَا تُؤَخِّرُونَ إِنْ أَخَّرْتُمْ . فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ لاَ . قَالَ قَالَ فَاقْطَعُوا لِى قِطْعَةً . فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ لَكَ مِنْ هَا هُنَا إِلَى هَا هُنَا . قَالَ فَبَاعَ مِنْهَا فَقَضَى دَيْنَهُ فَأَوْفَاهُ ، وَبَقِىَ مِنْهَا أَرْبَعَةُ أَسْهُمٍ وَنِصْفٌ ، فَقَدِمَ عَلَى مُعَاوِيَةَ وَعِنْدَهُ عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ وَالْمُنْذِرُ بْنُ الزُّبَيْرِ وَابْنُ زَمْعَةَ فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ كَمْ قُوِّمَتِ الْغَابَةُ قَالَ كُلُّ سَهْمٍ مِائَةَ أَلْفٍ . قَالَ كَمْ بَقِىَ قَالَ أَرْبَعَةُ أَسْهُمٍ وَنِصْفٌ . قَالَ الْمُنْذِرُ بْنُ الزُّبَيْرِ قَدْ أَخَذْتُ سَهْمًا بِمِائَةِ أَلْفٍ . قَالَ عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ قَدْ أَخَذْتُ سَهْمًا بِمِائَةِ أَلْفٍ . وَقَالَ ابْنُ زَمْعَةَ قَدْ أَخَذْتُ سَهْمًا بِمِائَةِ أَلْفٍ . فَقَالَ مُعَاوِيَةُ كَمْ بَقِىَ فَقَالَ سَهْمٌ وَنِصْفٌ . قَالَ أَخَذْتُهُ بِخَمْسِينَ وَمِائَةِ أَلْفٍ . قَالَ وَبَاعَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ نَصِيبَهُ مِنْ مُعَاوِيَةَ بِسِتِّمِائَةِ أَلْفٍ ، فَلَمَّا فَرَغَ ابْنُ الزُّبَيْرِ مِنْ قَضَاءِ دَيْنِهِ قَالَ بَنُو الزُّبَيْرِ اقْسِمْ بَيْنَنَا مِيرَاثَنَا . قَالَ لاَ ، وَاللَّهِ لاَ أَقْسِمُ بَيْنَكُمْ حَتَّى أُنَادِىَ بِالْمَوْسِمِ أَرْبَعَ سِنِينَ أَلاَ مَنْ كَانَ لَهُ عَلَى الزُّبَيْرِ دَيْنٌ فَلْيَأْتِنَا فَلْنَقْضِهِ . قَالَ فَجَعَلَ كَلَّ سَنَةٍ يُنَادِى بِالْمَوْسِمِ ، فَلَمَّا مَضَى أَرْبَعُ سِنِينَ قَسَمَ بَيْنَهُمْ قَالَ فَكَانَ لِلزُّبَيْرِ أَرْبَعُ نِسْوَةٍ ، وَرَفَعَ الثُّلُثَ ، فَأَصَابَ كُلَّ امْرَأَةٍ أَلْفُ أَلْفٍ وَمِائَتَا أَلْفٍ ، فَجَمِيعُ مَالِهِ خَمْسُونَ أَلْفَ أَلْفٍ وَمِائَتَا أَلْفٍ .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Ebu Usame, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Abdullah b. Zübeyir şöyle demiştir:
Cemel vakası günü savaş durunca Zübeyir b. Avvam beni çağırdı ve “Ey oğlum, bugün öldürülenler ya zalim ya da mazlumdur. Bana gelince bugün mazlum olarak öldürüleceğimi sanıyorum. En büyük endişelerimden birisi borcumdur. Borçlarımız mallarımızdan geriye bir şey bırakmayacak mı, ne dersin?” dedi ve “ey oğlum, malımı sat, borcumu öde” diye ekleyip malının üçte birini vasiyet etti. Bu üçte birin de üçte birini Abdullah'ın çocukları olan torunlarına vasiyet edip “borçlar ödendikten sonra malımızdan bir şey kalırsa üçte biri senin oğullarına aittir” dedi. Hişâm der ki: Abdullah b. Zübeyir'in çocuklarının bazısı yaşça Zübeyir'in oğulları olan Hubeyb ve Abbad'ın akranıydı. Zübeyir'in bu vasiyeti yaptığı gün dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı.
Abdullah der ki: Babam Zübeyir, borcunun ödenmesini bana vasiyet etmeye başladı ve “ey oğlum, eğer herhangi bir şekilde borç ödemekten aciz kalırsan, o zorluğa karşı Mevla'mdan yardım iste” dedi. Abdullah der ki: Vallahi ben babamın bu “Mevlâ'm” sözüyle ne kastettiğini bilemedim. Sonunda “babacığım, senin Mevla'n kimdir?” diye sordum. O da “Allah” dedi.
Abdullah der ki: Vallahi ben onun borcunu ödeme konusunda herhangi bir sıkıntıya düştüğümde “ey Zübeyir'in Mevlâ'sı, Zübeyir'in borcunu ödemede kolaylık ihsan et” diye dua ettim, akabinde Yüce Allah onun borcunu ödedi. Sonunda Zübeyir öldürüldü ve arkasında bazı araziler hariç, altın ve gümüş para bırakmadı. Gâbe bölgesinde bir arazi, Medine'de on bir ev, Basra'da iki ev, Kûfe'de bir ev ve Mısır'da da bir ev bırakmıştı.
Abdullah der ki: Zübeyir'in üzerindeki borç şu şekilde olmuştur: Bir kimse ona emanet bırakmak istediğinde Zübeyir, ona “hayır, emanet olarak değil, borç olarak bırak. Çünkü ben bu malın zayi olmasından korkarım” derdi. Zübeyir hayatı boyunca ne bir valilik, ne zekat toplama memurluğu, ne de başka bir idari görev yaptı. Sadece Rasulullah (sav), Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) ile cihada katılmıştır.
Abdullah b. Zübeyir der ki: Babamın borcunu hesapladım, iki milyon iki yüz bin dinar olduğunu gördüm. Hakim b. Hişâm ile karşılaşmıştım. Bana “ey kardeşimin oğlu, kardeşimin borcu ne kadardır?” diye sordu. Ravi dr ki: Abdullah ona borcun tamamını gizleyerek sadece “ yüz bin dinar” dedi. Bunun üzerine Hakim “Allah'a yemin ederim ki, sahip olduğun malın bunu ödeyebileceğini sanmıyorum” dedi. Ona “eğer bu borç iki yüz milyon iki yüz bin dinar ise, o zaman ne dersin” dedim. O da “buna gücünüzün yeteceğini sanmıyorum, eğer dara düşerseniz benden yardım isteyin” dedi.
Ravi der ki: Zübeyir, Gâbe'deki araziyi yüz yetmiş bine satın almıştı. Oğlu Abdullah ise bu araziyi bir milyon altı yüz bine sattı. Sonra ayağa kalktı ve “her kimin Zübeyir'de alacağı varsa, Gâbe'ye bizim yanımıza gelsin” dedi. Akabinde Abdullah b. Cafer b. Ebu Talib oraya geldi. Abdullah'ın, Zübeyir'den alacağı dört yüz bin dinar vardı. Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Eğer isterseniz bu dört yüz binlik alacağımı size bırakayım” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır” dedi. Abdullah “şayet borcunuzdan bir kısmını geri bırakmak isterseniz benimkini bırakabilirsiniz” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır, alacağını geri bırakma” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer “öyleyse bu araziden benim için bir parça kesin” dedi. Abdullah b. Zübeyir de ona hitaben “şuradan şuraya kadar olan parça senindir” dedi.
Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir, Gâbe arazisinin bir kısmını sattı da babası Zübeyir'in borcunu ödedi. Borcun hepsini tamamen ödedikten sonra Gâbe arazisinden dört buçuk pay kaldı. Abdullah b. Zübeyir akabinde Şam'a, Muaviye b. Ebu Sufyan'ın yanına geldi. Muaviye'nin yanında Amr b. Osman, Munzir b. Zübeyir ve İbn Zem'a bulunuyordu. Muaviye, Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Gâbe arazisine ne kadar değer biçildi?” dedi. Abdullah da “her hisse için yüz bin dinar” dedi Muaviye “geriye kaç pay kaldı?” Abdullah da "dört buçuk pay kaldı” dedi. Munzir b. Zübeyir “ben yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Amr b. Osman “Ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. İbn Zem'a “ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Bu sefer Muaviye “geriye ne kadar pay kaldı?” diye sordu. Abdullah da “bir buçuk pay kaldı” dedi. Muaviye de “ben de onu yüz elli bine satın aldım” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer kendi payını Muaviye'ye altı yüz bin karşılığında sattı.
Abdullah b. Zübeyir babasının borçlarını ödeyip bu borç işini bitirdiği zaman Zübeyir'in diğer oğulları kendisine “artık mirasımızı aramızda paylaştır” dediler. Bunun üzerine Abdullah “hayır, Allah'a yemin ederim ki, dört sene boyunca her hac mevsiminde 'Haberiniz olsun, Her kimin Zübeyir üzerinde alacağı bir hak varsa bize gelsin, o borcu ödeyelim' diye ilan etmedikçe, mirası aranızda paylaştırmam” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir her sene hac mevsiminde böyle ilan etmeye başladı. Nihayet dört yıl geçince mirası Zübeyir'in oğulları arasında paylaştırdı. Ravi der ki: Zübeyir öldüğü zaman arkasında dört eşini bırakmıştı. Babası Zübeyir'in vasiyeti olan üçte biri ayırdı. Geri kalan maldan her eşine bir milyon iki yüz bin dinar hisse düştü. Buna göre Zübeyir'in tüm serveti elli milyon iki yüz bindir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 13, 1/820
Senetler:
1. Ebu Abdullah Zübeyr b. Avvâm el-Esedî (Zübeyr b. Avvâm b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza)
2. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
5. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Arazi, mülkiyet hukuku
Borç, ödemek, en güzel şekilde
Borç, Vasiyet, vasiyetin yerine getirilmesinden önce borcun ödenmesi
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Yönetim, yönetici olmada istekli olmamak
حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ الْجَحْدَرِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا الْجُرَيْرِىُّ عَنْ أَبِى نَضْرَةَ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ كُنَّا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى سَفَرٍ فَتَخَلَّفَ نَاضِحِى. وَسَاقَ الْحَدِيثَ وَقَالَ فِيهِ فَنَخَسَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ قَالَ لِى
"ارْكَبْ بِاسْمِ اللَّهِ."
وَزَادَ أَيْضًا قَالَ فَمَا زَالَ يَزِيدُنِى وَيَقُولُ "وَاللَّهُ يَغْفِرُ لَكَ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
961, M004102
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ الْجَحْدَرِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا الْجُرَيْرِىُّ عَنْ أَبِى نَضْرَةَ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ كُنَّا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى سَفَرٍ فَتَخَلَّفَ نَاضِحِى. وَسَاقَ الْحَدِيثَ وَقَالَ فِيهِ فَنَخَسَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ قَالَ لِى
"ارْكَبْ بِاسْمِ اللَّهِ."
وَزَادَ أَيْضًا قَالَ فَمَا زَالَ يَزِيدُنِى وَيَقُولُ "وَاللَّهُ يَغْفِرُ لَكَ."
Tercemesi:
Bize Ebu Kamil (Fudayl b. Hüseyin) el-Cahderî, ona Abdülvahid b. Ziyad (el-Abdî), ona (Said b. İyas) el-Cüreyrî, ona Ebu da Nadre (Münzir b. Malik el-Avfî), Cabir b. Abdullah (el-Ensarî)'nin şöyle anlattığını nakletti: Bir yolculukta Nebi (sav) ile bulunuyorduk. Derken benim devem geri kaldı. Ebu Nadre (Şa’bî'nin rivayet ettiği) hadisi zikretti. (Fakat Ebu Nadre) Rivayetinin bir kısmında Cabir'in; bunun üzerine Rasulullah (sav) deveyi dürttü ve bana; "besmele ile bin" dedi şeklindeki ifadesine yer verdi.
(Ebu Nadre bir de) Cabir şu ifadesini ekledi: Rasulullah (sav) (benden satın aldığı deve karşılığında) durmadan bana vereceği bedeli arttırıyor ve "Allah seni mağfiret buyursun" diyordu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Müsâkât ve'l-Müzâra 4102, /665
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Nadre Münzir b. Malik el-Avfî (Münzir b. Malik b. Kuta'a)
3. Ebu Mesud Said b. İyâs el-Cüreyrî (Said b. İyâs)
4. Ebu Bişr Abdülvahid b. Ziyad el-Abdî (Abdülvahid b. Ziyad)
5. Ebu Kamil Fudayl b. Hüseyin el-Cahderî (Fudayl b. Hüseyin b. Talha)
Konular:
Besmele, her işe besmele ile başlamak
Borç, ödemek, en güzel şekilde