52 Kayıt Bulundu.
Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî, ona Yezid b. Zürey', ona Hâlid el-Hazzâ, ona Ebu Ma'şer, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "(Hemen arkamda) sizden âkil ve toplumu yönlendiren kimseler dursunlar. Sonra onları takip edenler, ardından da onları takip eden dursunlar. İhtilafa düşmeyin ki, kalpleriniz de ihtilafa düşmesin. Çarşı-pazarın hengamesinden de sakının." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu konuda Übey b. Ka'b, Ebu Mesud, Ebu Said, Berâ ve Enes'ten de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir: İbn Mesud hadisi, hasen-sahih-garîb bir hadistir. Nebî (sav)'den rivayet edildiğine göre, Muhacir ve Ensâr'ın (sureleri) ezberlemek için hemen arkasında saf tutmaları kendisinin hoşuna giderdi. Ebu İsa şöyle demiştir: Halid el-Hazzâ, Halid b. Mihrân olup Ebu Menâzil diye künyelenir. Muhammed b. İsmail'den işittiğime göre Halid'in esasında kunduracılık yapmadığı, sadece bir kundurucanın yanında bulunduğundan bu mesleğe nispet edildiği söylenmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir: Ebu Ma'şer'in ismi ise Ziyâd b. Küleyb'dir.]
Bize Ali, ona Süfyan, ona Humeyd, ona da Enes (ra) şöyle demiştir: Abdurrahman b. Avf, Ensâr'dan bir kadınla evlenmişti, Peygamber (sav) kendisine "ona ne kadar mehir verdin?" diye sordu. Abdurrahman “altından bir çekirdek verdim” dedi. Humeyd der ki: Ben Enes'in şöyle dediğini işittim: Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman, Ensâr'ın yanında konakladılar. Abdurrahman b. Avf da Sa'd b. Rabî'ye konuk oldu. Sa'd ona “malımı seninle bölüşeyim, senin için iki eşimden birini (boşayıp) sana bırakayım” dedi. Abdurrahman ona “Allah, aileni ve malını sana mübarek eylesin” dedi. Ardından çarşıya çıkıp ticaret yaptı ve bir miktar keş ve yağ kazandı. Bu sırada Ebu Haysir'in kızıyla evlendi. Peygamber ona "bir koyunla da olsa düğün yemeği ver" buyurdu
Bize Hakem b. Nâfî', ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rac, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Ensar, Hz. Peygamber'e “hurma bahçelerini bizimle (muhacir) kardeşlerimiz arasında bölüştür” dediler. Hz. Peygamber (sav) "Hayır" dedi. Bunun üzerine Ensar, muhacirlere “bize işlerimizde yardımcı olun biz de hasadı sizinle paylaşalım” dedi. Muhacirler de “kabul ettik ve itaat ettik” dediler.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona da Enes İbn Mâlik (ra) şöyle demiştir: Muhacirler Mekke'den Medine'ye geldikleri zaman ellerinde hiçbir şeyleri yoktu. Ensâr ise Medine'de arazi ve akar sahibi idi. Ensâr, her sene mallarının yarı mahsulünü kendilerine vermek ve Ensâr'ın yerine bağ ve bahçe işlerini muhacirler yapmak şartıyla mallarını muhacirlere ortağa verdiler. Enes'in ve aynı zamanda Abdullah b. Ebu Talha'nın annesi olan Ümmü Süleym, Rasulullah'a birkaç hurma ağacı hediye etmişti. Hz. Peygamber (sav) de bu hurma ağaçlarını (mahsulünden faydalanmak üzere) Usâme b. Zeyd'in annesi olan cariyesi Ümmü Eymen'e vermişti. İbn Şihâb der ki: Enes ibn Mâlik bana şöyle haber verdi: Peygamber (sav) Hayber ahalisi ile savaşı bitirip Medine'ye döndüğü zaman, Muhacirler, meyvelerinden istifade etmek üzere Ensâr'ın kendilerine emanet verdiği bahçeleri Ensâr'a geri verdiler. Hz. Peygamber (sav) de Enes'in anasına, onun vaktiyle verdiği hurma ağaçlarını geri verdi ve Ümmü Eymen'e de onun yerine kendi bostanından bir kısmını verdi. Ahmed b. Şebîb der ki: Bize babam Şebîb, ona da Yunus bu hadisi rivayet etti ve rivayetinde " (مَكَانَهُنَّ مِنْ خَالِصِهِ) onun yerine malının hâlisinden" ifadesini kullandı.
Bize Muhammed, ona Mahled b. Yezîd, ona Amr b. Dînâr, ona da Câbir (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber’le (sav) birlikte bir gazveye çıkmıştık. Muhacirlerden bir grup da ona katılmış ve sayıları artmıştı. Muhacirler arasında sürekli şaka yapan bir adam vardı. Derken şakayla Ensar’dan birinin arkasına tokat attı. Ensârlı bu davranışa karşısında çok öfkelendi. Birbirleriyle didişmeye başladılar. Ensârlı “yetişin ey Ensâr”, muhacir “yetişin, ey muhacirler” diye bağırdı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) oraya çıktı ve "cahiliye ehline mahsus bu yardım çağrıları da neyin nesi?" dedi. Ardından "onların derdi neymiş?" diye sordu. Muhacir birinin, Ensâr'dan birine tokat attığı Hz. Peygamber’e bildirildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "bırakın bu pis cahiliye adetlerini" buyurdu. (bu olayı duyunca) Abdullah b. Übeyy b. Selûl “Bize karşı birbirlerini çağırdılar öyle mi, eğer Medine’ye dönersek, elbette aziz olan zelil olanı oradan çıkartacaktır” dedi. Hz. Ömer (ra), Abdullah için “ey Allah’ın Rasulü, şu pislik herifi neden öldürmüyoruz?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "İnsanlar, Peygamber ashabını öldürüyor diye konuşmasınlar diye" buyurdu.
Bize İsmail b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim) ona dedesi (İbrahim b. Abdurrahman b. Avf) şöyle demiştir: Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman Rasulullah (sav), Abdurrahman b. Avf ile Sa'd b. Rabî kardeş yaptı. Sa'd, Abdurrahman'a “ben mal yönünden Ensâr'ın en zenginiyim. Malımı ikiye böleyim. Benim iki eşim var. Bak, hangisi hoşuna giderse onun ismini bana söyle, ben onu boşayayım ve iddeti bitince onunla sen evlen” dedi. Abdurrahman da Sa'd'a “Allah aileni ve malını sana mübarek eylesin, çarşınız nerde?” dedi. Bunun üzerine ona Kaynuka oğulları çarşısını gösterdiler. Abdurrahman, çarşıdan her dönüşünde, beraberinde fazladan kazandığı yoğurt kurusu ve yağ ile döndü ve her sabah ticaret için o çarşıya gitmeye devam etti. Sonra bir gün (gerdeğe girenlere mahsus) safran sürmüş olarak, Hz. Peygamber'i (sav) ziyarete geldi. Peygamber (sav) "Bu halin nedir?" diye sordu. Abdurrahman “evlendim” dedi. Peygamber (sav) "eşine ne kadar mehir verdin?" dedi. Abdurrahman “altından bir çekirdek yahut bir çekirdek ağırlığında altın verdim” dedi. İbrahim (altının miktar konusunda) şüpheye düşmüştür.
İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.
ize Kuteybe, ona İsmail b. Cafer, ona Humeyd, ona da Enes (ra) şöyle demiştir: Abdurrahman b. Avf, Medine'ye bizim yanımıza geldi. Rasulullah (sav) onunla Sa'd b. Rabî' arasında kardeşlik akdi yaptı. Sa'd, çok zengin birisiydi. Abdurrahman'a “Ensâr, benim, onların en zengini olduğumu bilir. Malımı yarı yarıya seninle paylaşacağım. İki eşim var, bak, hangisini beğenirsen, onu boşayayım, iddeti bitince onunla evlenirsin” dedi. Abdurrahman, Sa'd'a “Allah ehlini sana mübarek eylesin” dedi. Abdurrahman o günlerde, yağ ve keş ticaretinden bir hayli kazanmış olarak çarşıdan döndü. Çok geçmeden Abdurrahman, sarı koku sürünmüş olduğu halde Rasulullah'ın yanına geldi. Rasulullah ona "senin bu hâlin nedir?" diye sordu. Abdurrahman “ben Ensâr'dan bir kadınla evlendim” dedi. Rasulullah (sav) "o kadına ne kadar mehir verdin?" dedi. Oda “altından bir çekirdek ağırlığı” yahut “altından bir çekirdek verdim” dedi. Bunun üzerine Rasulullah "bir koyunla da olsa düğün yemeği ver" buyurdu.
Açıklama: Anne, baba ve akrabanın geride bıraktıklarından her biri için yakın vârisler belirledik. Antlaşma yoluyla yakınlık bağı kurduğunuz kimselere de paylarını verin. Bilin ki Allah her şeyi görmektedir. (Nisa, 4/33)