143 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona Süfyân (es-Sevrî), ona Ebu İshâk, ona Nümeyr b. Ğarîb, ona da Âmir b. Mesud, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "En kolay elde edilen ganimet, kışın tutulan oruçtur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, mürsel bir hadistir. (Çünkü) Âmir b. Mesud, Hz. Peygamber'e (sav) yetişememiştir. Âmir, Şu'be ve (Süfyân) es-Sevrî'nin kendisinden rivayette bulundukları İbrahim b. Âmir el-Kuraşî'nin babasıdır.]
Açıklama: '' الْغَنِيمَةُ الْبَارِدَةُ'' ifadesinin, ''En kolay (elde edilen) ganimet'' şeklinde anlaşılabileceğine ilişkin bk. Mübârekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, III, 427.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, onlara İbn Mübârek, ona da Said b. Yezid bu isnadla [Hâlid b. Ebû İmrân>Haneş es-San'ânî>Fadâle b. Ubeyd] benzeri bir nakilde [Hayber günü on iki dinara üzerinde altın ve mücevher bulunan bir gerdanlık satın aldım. Onu çözünce içerisinde on iki dinardan daha fazlasını buldum. Rasulullah'a (sav) bunu söyleyince, 'Çözülmedikçe o gerdanlık satılmaz!' buyurdu.] bulunmuştur.
Açıklama: Hadiste paranın parayla alışverişi söz konusu olduğundan Hz. Peygamber (sav) bunun ribe'l-fazl (fazlalık faizi) olmaması için böyle buyurmuştur.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Yezid, ona babası (Abdullah b. Yezid), ona Hayve ve başka bir râvi, onlara Ebu Hânî el-Havlânî, ona Ebu Abdurrahman el-Hubulî, ona da Abdullah b. Amr, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Allah yolunda gaza eden müfreze ganimete nail olursa ahiretteki sevaplarının üçte ikisini peşin olarak almış olurlar. Onlar için (ahirette sevaplarının) üçte biri kalır. Eğer bir ganimet elde edemezlerse sevapları tam olarak (ahirete kalmış) olur.
Bize Ebu Velîd, ona Şu'be; (T) Bize Abdullah b. Muhammed, ona Vehb, ona Şu'be, ona Humeyd b. Hilal, ona da Abdullah b. Muğaffel (ra) şöyle söylemiştir: "Bizler Hayber kuşatmasındaydık. Bir insan, içinde yağ bulunan bir tulum attı. Ben onu almak için hemen ileri atıldım. Arkama döndüğümde birden Hz. Peygamber'i (sav) görünce utandım."
Bize Amr b. Osman el-Hımsî, Müemmel b. Fadl el-Harrânî, Ali b. Sehl er-Remlî ve Muhammed b. Musaffâ el-Hımsî, onlara Abdurrahman b. Hassan el-Kinânî, ona Müslim b. Haris b. Müslim et-Temimi, ona da babası (Haris b. Müslim), “Nebi'nin (sav) şöyle buyurdu” diyerek bir önceki hadisin bir benzerini "جِوَارٌ مِنْهَا" ifadesine kadar rivayet etmiş, ancak rivayetinde her iki cümleye de (akşam namazını bitirince ve sabah namazını bitirince cümlelerine) "hiçbir kimse ile konuşmadan" sözünü ilave etmiştir. Ravilerden Ali b. Sehl bu hadisi “Haris b. Müslim'in babası, Haris'e haber verdi ki...” sözleriyle rivayet ederken, Ali ve İbn Musaffa (Haris b. Müslim'in) şöyle rivayet etmişlerdir: "Rasulullah (sav) bizi bir seriyye ile göndermişti. Baskın yapılacak yere yaklaşınca ben atımı koşturup arkadaşlarımı geçtim. (Baskını gören) düşman askerleri, beni feryat sesleri ile karşıladılar. Ben de onlara 'Lâ ilahe illallah' sözüyle korununuz dedim. Onlar da bu kelimeyi söyleyip (Müslüman oldular, böylece hem canlarını hem de mallarını kurtardılar). Bunun üzerine arkadaşlarım 'Bizi ganimetten mahrum ettin, diye beni kınadılar. Rasulullah'ın (sav) huzuruna gelince de, benim yaptığımı anlattılar. Rasulullah (sav) beni çağırdı ve yaptığım işi beğenip 'Bil ki Allah, sana (Müslüman olan) o kimselerden her birine karşılık şu kadar sevap yazmıştır' dedi. [(Ravi) Abdurrahman rivayetinde, 'Hz. Peygamberin söylediği sevabın ne kadar olduğunu unuttum' demiştir.] Sonra Rasulullah (sav) bana 'bunu benden sonra da böyle davranman için sana bir vasiyet yazacağım' buyurdu ve dediği üzere bir vasiyet yazarak mühürleyip bana verdi, ardından bana şöyle dedi:..." Ravi hadisin devamını diğer raviler ile aynı manada aktardı. [İbn Musaffa der ki: Ben Haris b. Müslim b. Haris et-Temimi'yi babasından hadis rivayet ederken işittim.]
Bize Amr b. Osman el-Hımsî, Müemmel b. Fadl el-Harrânî, Ali b. Sehl er-Remlî ve Muhammed b. Musaffâ el-Hımsî, onlara Abdurrahman b. Hassan el-Kinânî, ona Müslim b. Haris b. Müslim et-Temimi, ona da babası (Haris b. Müslim), “Nebi'nin (sav) şöyle buyurdu” diyerek bir önceki hadisin bir benzerini "جِوَارٌ مِنْهَا" ifadesine kadar rivayet etmiş, ancak rivayetinde her iki cümleye de (akşam namazını bitirince ve sabah namazını bitirince cümlelerine) "hiçbir kimse ile konuşmadan" sözünü ilave etmiştir. Ravilerden Ali b. Sehl bu hadisi “Haris b. Müslim'in babası, Haris'e haber verdi ki...” sözleriyle rivayet ederken, Ali ve İbn Musaffa (Haris b. Müslim'in) şöyle rivayet etmişlerdir: "Rasulullah (sav) bizi bir seriyye ile göndermişti. Baskın yapılacak yere yaklaşınca ben atımı koşturup arkadaşlarımı geçtim. (Baskını gören) düşman askerleri, beni feryat sesleri ile karşıladılar. Ben de onlara 'Lâ ilahe illallah' sözüyle korununuz dedim. Onlar da bu kelimeyi söyleyip (Müslüman oldular, böylece hem canlarını hem de mallarını kurtardılar). Bunun üzerine arkadaşlarım 'Bizi ganimetten mahrum ettin, diye beni kınadılar. Rasulullah'ın (sav) huzuruna gelince de, benim yaptığımı anlattılar. Rasulullah (sav) beni çağırdı ve yaptığım işi beğenip 'Bil ki Allah, sana (Müslüman olan) o kimselerden her birine karşılık şu kadar sevap yazmıştır' dedi. [(Ravi) Abdurrahman rivayetinde, 'Hz. Peygamberin söylediği sevabın ne kadar olduğunu unuttum' demiştir.] Sonra Rasulullah (sav) bana 'bunu benden sonra da böyle davranman için sana bir vasiyet yazacağım' buyurdu ve dediği üzere bir vasiyet yazarak mühürleyip bana verdi, ardından bana şöyle dedi:..." Ravi hadisin devamını diğer raviler ile aynı manada aktardı. [İbn Musaffa der ki: Ben Haris b. Müslim b. Haris et-Temimi'yi babasından hadis rivayet ederken işittim.]
Bize Ebu Velîd, ona Şu'be; (T) Bize Abdullah b. Muhammed, ona Vehb, ona Şu'be, ona Humeyd b. Hilal, ona da Abdullah b. Muğaffel (ra) şöyle söylemiştir: "Bizler Hayber kuşatmasındaydık. Bir insan, içinde yağ bulunan bir tulum attı. Ben onu almak için hemen ileri atıldım. Arkama döndüğümde birden Hz. Peygamber'i (sav) görünce utandım."