467 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Velid, ona da Şu’be rivayet etti; (T) Bana Bişr, ona Muhammed, ona Şu’be, ona Süleyman, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah (ra) şöyle rivâyet etti: "İman eden ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar (En’am 6/82) meâlindeki ayet indiği zaman Rasululah’ın (sav) ashâbı, 'Hangimiz nefsine zulmetmedi ki?' dediler. Bunun üzerine 'Allah'a ortak koşmak şüphesiz büyük bir zulümdür' (Lokmân: 31/13) meâlindeki âyet nazil oldu.
Bize Humeydî, ona Süfyan, ona Zührî, ona Muhammed b. Cübeyr b. Mut’im, ona da babası (Cübeyr b. Mut’im) (ra) şöyle dedi: "Nebi’yi (sav) akşam namazında Tûr suresini okurken dinledim, “Acaba onlar bir yaratan olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendilerini bizzat kendileri mi yaratıyorlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Aslında onlar, Allah’ın varlığına gerçek anlamda inanmıyorlar. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa kâinatı yöneten onlar mı?” [Tûr, 52/35-37] ayetlerine varınca kalbim neredeyse uçacaktı." [Süfyan der ki: Bana Zührî, ona da Muhammed b. Cübeyr b. Mut’im'in aktardığı rivayette babasının “Ben Nebi’yi (sav) akşam namazında Tûr suresini okurken dinledim” dediğini işittim, ama onların bana dedikleri diğer eklemeleri duymadım.]
Bize Ebu Velid, ona da Şu’be rivayet etti; (T) Bana Bişr, ona Muhammed, ona Şu’be, ona Süleyman, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah (ra) şöyle rivâyet etti: "İman eden ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar (En’am 6/82) meâlindeki ayet indiği zaman Rasululah’ın (sav) ashâbı, 'Hangimiz nefsine zulmetmedi ki?' dediler. Bunun üzerine 'Allah'a ortak koşmak şüphesiz büyük bir zulümdür' (Lokmân: 31/13) meâlindeki âyet nazil oldu.
Bize Humeydî, ona Süfyan, ona Zührî, ona Muhammed b. Cübeyr b. Mut’im, ona da babası (Cübeyr b. Mut’im) (ra) şöyle dedi: "Nebi’yi (sav) akşam namazında Tûr suresini okurken dinledim, “Acaba onlar bir yaratan olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendilerini bizzat kendileri mi yaratıyorlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Aslında onlar, Allah’ın varlığına gerçek anlamda inanmıyorlar. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa kâinatı yöneten onlar mı?” [Tûr, 52/35-37] ayetlerine varınca kalbim neredeyse uçacaktı." [Süfyan der ki: Bana Zührî, ona da Muhammed b. Cübeyr b. Mut’im'in aktardığı rivayette babasının “Ben Nebi’yi (sav) akşam namazında Tûr suresini okurken dinledim” dediğini işittim, ama onların bana dedikleri diğer eklemeleri duymadım.]
Bize Abdullah b. Münir, ona Vehb b. Cerir ve Abdülmelik b. İbrahim, onlara Şu'be, ona Ubeydullah b. Ebu Bekir b. Enes, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'e büyük günahlar soruldu. Peygamber (sav) de “Allah'a şirk koşmak, ana-babaya isyan etmek, (haksız olarak) cana kıymak, yalancı şâhitlik yapmaktır” buyurdu." [Şu'be'den nakledilen bu rivayette, Gunder, Ebu Âmir, Behz ve Abdussamed, Vehb b. Cerîr'e mutâbaat etmişlerdir.]
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhar ile Gunder arasında inkıta vardır.
Bize Humeyd b. Mes'ade, ona Bişr b. Fadl, ona Cüreyrî, ona Abdurrahman b. Ebu Bekre, ona da babası (Ebu Bekre) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) “Size en büyük günahları haber vereyim mi?” diye sordu. Sahabe “Elbette ey Allah'ın resulü” dedi. Hz. Peygamber “Allah'a ortak koşmak, ana babaya kötülük etmek, yalancı şahitlik” buyurdu. Rasulullah bu sözleri o kadar tekrar etti ki “Keşke sükut buyursa” dedik." [Ebu İsa der ki: Bu hasen-sahîh bir hadistir. Bu konuda Abdullah b. Amr'dan da hadis rivayet edilmiştir.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Firas, ona eş-Şa'bî, ona Abdullah b. Amr'ın söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ortak koşmak, anne-babaya isyan etmek, cana kıymak" veya "yalan yere yemin etmek büyük günahlardandır." [Burada veya diyerek şüpheye düşen Ravi Şu'be'dir.]
(Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.
Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen, Kur'an'da Rabbinin birliğini yâdettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler.
Bize Behz, ona Eban b. Yezid el-Attâr, ona Katade, ona Said b. Müseyyeb ve İkrime, ona da İbn Abbas(ra) şöyle rivayet etmiştir: Aralarında Asar oğullarının kardeşi Eşecc'in de olduğu Abdülkays heyeti Rasulullah'a (sav) geldi. Heyettekiler dediler ki: Ey Allah'ın Nebîsi (sav)!, Biz Rabîa kabilesinin bir koluyuz. Seninle bizim aramızda Mudar kabilesinin kafirleri vardır. Bu sebeple bizler sana yalnızca haram aylarda gelebiliyoruz. Bize öyle bir şey söyle ki, yaptığımız zaman cennete girelim, kavmimizden geride kalanları da ona davet edelim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onlara dört şeyi emretti, onları dört şeyden de nehyetti. Onlara Allah'a ibadet etmeyi ve ona hiç bir şeyi ortak koşmamayı, Ramazan orucunu tutmayı, Kabe'yi haccetmeyi ve ganimetin beşte birini vermeyi emretti. Onlara hantem (şarap küpü), dübbâ (kurumuş kabaktan yapılan şarap testisi), nakîr (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan şarap fıçısı), ve müzeffet (içi ziftle kaplanmış şarap kabı) denilen kaplardan içmeyi da yasakladı. Bunun üzerine heyettekiler, 'Ey Allah'ın Rasulü! Ne ile içeceğiz' diye sordular. "Ağzı bağlanan deri su kaplarına tutunun (onlarla için)!" buyurdu.