471 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Ammar Hüseyin b. Hureys Ebu Ammar, ona Fadl b. Musa, ona Talha b. Yahya, ona da Ebu Bürde Ebu Musa el-Eşarî'den şunu rivayet etti: Ebu Musa, Ömer b. Hattab'a gelerek; es-Selâmüaleyküm! Ben Abdullah b. Kays'ım dedi. Fakat Ömer ona izin vermedi. Yine es-Selâmü aleyküm! Ben Ebû Musa'yım. es-Selâmü aleyküm! Ben Eş'ari'yim dedi. Sonra çekti gitti. Ömer, onu bana geri getirin, onu bana geri getirin dedi. Bunun üzerine Ebu Musa geri geldi. Ömer, ey Ebu Musa! Seni geri çeviren ne oldu? Biz meşguldük dedi. Ebu Musa, ben Hz. Peygamber'in; "izin üç defa istenir. İzin verilirse (gir), izin verilmezse de geri dön" dediğini duydum dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer, ya bana bununla alakalı şahit getirirsin ya da ben yapacağımı bilirim dedi. Ebu Musa oradan ayrıldı. Ömer, eğer şahit bulursa, onu akşam vakti minberin yanında bulursunuz. Şahit bulamazsa, onu orada bulamazsınız dedi. Akşam olunca onu minberin yanında buldular. Ömer, ey Ebu Musa! Ne yaptın, şahit buldun mu dedi. Ebu Musa; evet, Übey b. Ka'b'ı buldum dedi. Hz. Ömer,o adil birisidir. Ey Ebu Tufeyl! Bu ne diyor dedi. Übey, ben Hz. Peygamber'in bunu söylediğini duydum. Ey Hattaboğlu! Sakın Hz. Peygamber'in ashabına zorluk çıkarma dedi. Ömer, sübhanallah! Ben sadece duyduğum bir şeyin aslının olup olmadığını öğrenmek istedim dedi.
Açıklama: Hz. Ömer, hadîs naklinde hadîsçiler için tesebbüt yolunu açmıştır. O titizlik göstererek Hz. Peygamber hayatayken işitmediği bir hadisi rivayet edenlerden şahit getirmeyi talep etmiştir. Böylece hadisin dindeki önemini ortaya koymuştur.
Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Ebu Mesleme, ona Ebu Nadre, ona Ebu Said; (T) Bize Ahmed b. Hasan b. Hirâş, ona Şebâbe, ona Şube, ona el-Cüreyrî ve Said b. Yezid, onlara da Ebu Nadre bu hadisi Ebu Said el-Hudrî rivayet etti. Bu senedlerle gelen rivayet Bişr b. Mufaddal'ın Ebu Seleme'den naklettiği rivayetin manasındadır.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ebu Asım; (T) Bize Hüseyin b. Hurays, ona Nadr b. Şümeyl, o ikisine de İbn Cüreyc bu isnadla hadisin benzerini rivayet etti. Nadr'ın hadisinde beni ondan, pazarlarda ticaret alıkoydu cümlesini zikretmedi.
Bize Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Eban, ona Ali b. Haşim, ona da Talha b. Yahya (M005633 numaralı) hadisin senediyle rivayet etti. Ancak bu senedle gelen rivayette şunlar yer almaktadır: "Ömer, ey Ebu Münzir! Sen bunu Hz. Peygamber'den mi duydun diye sordu. O da evet. Ey Hattaboğlu, Hz. Peygamber'in ashabına zorluk çıkarma dedi." [Fakat ravi Talha b. Yahya, Ömer'in sübhanallah demesini ve sonrasını zikretmedi.]
Bize Muhammed b. Râfi' (el-Kuşeyrî) ve Abd b. Humeyd (el-Keşşî), ona (İbn Râfi'e) Abdürrezzak (b. Hemmâm), ona da İbn Cüreyc’in (el-Mekkî) rivayet ettiğine göre Abdullah b. Ebu Müleyke (el-Kuraşî) şöyle demiştir: Osman b. Affân’ın bir kızı Mekke’de vefat etti. Bizler de cenazeye katılmak için gelmiştik. (Abdullah) b. Ömer ve (Abdullah) b. Abbas da gelmişti ve ben de o ikisinin arasında oturuyordum. Ben, onlardan birinin yanına varıp oturmuş, ardından da diğeri gelmiş, yanıma oturmuştu. [Yani böylelikle aralarına oturmuştum.] Abdullah b. Ömer, karşısında duran Amr b. Osman’a; “Cenazede ağlamayı men etmeyecek misin? Zira Rasulullah (sav); ‘Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona ağlaması sebebiyle azap görür.’ buyuruyor.” bedi. Bunun üzerine (Abdullah) b. Abbas; “Ömer de bu hadisin bir kısmını söylerdi.” dedi ve anlatmaya koyuldu: “Ömer’le birlikte Mekke’den ayrılarak yola çıkmıştım. Beydâ denilen yere vardığımızda baktım ki bir kervan, bir ağacın altında duruyor! Ömer dedi ki; ‘Git, bak bakalım. Bu kervandakiler kimlermiş?’ (Gidip) baktım ki Suheyb! Hemen (gelip) Ömer’e haber verdim. ‘Onu, bana çağır.’ dedi. Suheyb’in yanına döndüm ve ‘Kalk, mü’minlerin emirine katıl.’ dedim. [Gel zaman, git zaman] bilahare Ömer vurulunca Suheyb ağlayarak ve ‘Vah kardeşim! Vah arkadaşım!’ diyerek geldi. Bunun üzerine Ömer; ‘Ey Suheyb! Rasulullah (sav); ‘Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona olan bazı ağlamaları sebebiyle azap görür.’ buyurmuşken bana mı ağlıyorsun?’ dedi.” (Abdullah) b. Abbas sözlerine şöyle devam etti: “Ömer vefat edince bu rivayeti, Hz. Âişe’ye anlattım. Buna karşılık Hz. Âişe dedi ki; ‘Allah, Ömer’e rahmet etsin. Hayır. Vallahi, Rasulullah (sav); ‘Şüphesiz Allah, bir kimsenin ağlaması sebebiyle mümine azap eder.’ buyurmadı. Fakat; ‘Şüphesiz Allah, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle kafirin azabını artırır.’ buyurdu.’ Hz. Âişe ayrıca; ‘Size Kur’an yeter; ‘Hiçbir günahkâr nefis, bir başkasının günahını yüklenmez.’ (En’am, 6/164) dedi.” Ravi diyor ki; “Bu noktada (Abdullah) b. Abbas şöyle dedi: ‘Güldüren ve ağlatan ancak Allah’tır.” Ravi (Abdullah) b. Ebu Müleyke şöyle dedi: “Vallahi, [bu durum karşısında] (Abdullah) b. Ömer hiçbir şey söylemedi.”
Bize Abdullah b. Abdülvehhab, ona Halid b. Haris, ona Süfyân, ona Vâsıl el-Ahdeb, ona da Ebu Vail şöyle söylemiştir: Ben, Şeybe'ye geldim (T); Bize Kabîsa, ona Süfyân, ona Vâsıl, ona da Ebu Vail şöyle söylemiştir: Kabe'nin içinde bir sedir üzerinde Şeybe ile birlikte oturmuştum. Şeybe bana dedi ki, şu kürsüye Ömer b. Hattab (ra) da oturmuştu. Konuşma arasında bana, 'Kabe içinde altın, gümüş, ne kadar kıymetli eşya varsa bunların hiçbirini bırakmayıp, hepsini fakirlere taksim edeyim diye düşünmüşümdür' demişti. Ben de, 'Ey Müminlerin Emiri! Senin iki arkadaşın Rasulullah ile Ebu Bekir bu işi yapmadılar' dedim. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: 'Onlar mürüvvet sahibi iki kamil insandı. Ben de onlara uyarım.'
Bize Abdullah b. Abdülvehhab, ona Halid b. Haris, ona Süfyân, ona Vâsıl el-Ahdeb, ona da Ebu Vail şöyle söylemiştir: Ben, Şeybe'ye geldim (T); Bize Kabîsa, ona Süfyân, ona Vâsıl, ona da Ebu Vail şöyle söylemiştir: Kabe'nin içinde bir sedir üzerinde Şeybe ile birlikte oturmuştum. Şeybe bana dedi ki, şu kürsüye Ömer b. Hattab (ra) da oturmuştu. Konuşma arasında bana, 'Kabe içinde altın, gümüş, ne kadar kıymetli eşya varsa bunların hiçbirini bırakmayıp, hepsini fakirlere taksim edeyim diye düşünmüşümdür' demişti. Ben de, 'Ey Müminlerin Emiri! Senin iki arkadaşın Rasulullah ile Ebu Bekir bu işi yapmadılar' dedim. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: 'Onlar mürüvvet sahibi iki kamil insandı. Ben de onlara uyarım.'
Bize Abdullah b. Saîd, ona Ebu Üsâme, ona Ubeydullah, ona da Nâfi şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Abdullah ve Sâlim, Haccâc’ın İbn Zübeyir’i muhasara ettiği sırada, ama İbn Zübeyir öldürülmeden önceki gecelerden birinde İbn Ömer ile konuşmuş ve “Bu sene hac etmesen sana zararı olmaz. Çünkü senin Beyt’e ulaşmanın engelleneceğinden korkuyoruz” dediler. Abdullah b. Ömer “Bizler Rasulullah (sav) ile birlikte umre yapmak üzere çıktık. Kureyş kâfirleri bizim Beytullah’a ulaşmamıza engel oldular. Bunun üzerine Rasulullah (sav) beraberindeki hediyelik kurbanlıkları kesti, başını tıraş etti, sonra geri döndü. Ben de sizleri bir umre yapmayı niyet ettiğime şahit tutuyorum. Eğer Beytullah’a ulaşmama engel olunmazsa tavaf ederim. Eğer Beytullah’a ulaşmam engellenirse Rasulullah’ın (sav) ben de kendisi ile birlikte iken yaptığının aynısını yaparım” diyerek Zu’l-Huleyfe’den umre niyeti ile ihrama girdi, sonra yola koyuldu, arkasından “Her ikisinin (umre ile haccın) durumu birdir. Sizleri umrem ile birlikte bir hac yapmaya da niyet ettiğime şahit tutarım” dedi. Nâfi der ki: Her ikisi için bir tavaf ve bir sa’y yaptı. Sonra da (Kurban Bayramı birinci günü) olan Nahr günü gelip hediyelik kurbanlığını kesinceye kadar da ihramdan çıkmadı. Ayrıca o “Her kim umre ve haccı bir arada yapmak isteğiyle her ikisi için de niyet edip ihrama girecek olursa Nahr (Kurban Bayramı birinci) günü her ikisinin ihramından çıkacağı vakte kadar ihramdan çıkmasın” derdi.
Bize Yakub, ona babası, ona İbn İshak, ona da İbn Ayyâş'ın azadlı kölesi Ziyâd b. Ebu Ziyâd şöyle rivayet etmiştir: "Medine valisi Hişam b. İsmail insanlara öğle namazını kıldırdıktan sonra, Ömer'le birlikte namazdan doğruca hastalığa yakalanan Amr b. Abdullah b. Ebu Talha'yı ziyarete geçtik. Yanına varınca hiç oturmadan ayakta durumunu sorup oradan ayrıldık. Daha sonra evi, Ebu Talha'nın evinin bitişiğinde olan Enes b. Malik'in evine uğradık. Biraz oturunca Enes’in cariyesi geldi ve 'Namaz vakti geldi, ey Ebu Hamza!' dedi. Biz 'Allah sana acısın! Hangi namaz bu?' deyince, Enes 'İkindi namazı' diye cevap verdi. 'Öğleyi daha şimdi kıldık' dediğimizde, Enes 'Siz, namazı ya unuttuğunuz veya size unutturulduğu için ilk vaktinde kılmamışsınız. Ben Rasulullah'ı (sav), şehadet ve orta parmağını birleştirerek 'Ben işte şu ikisi gibi kıyametin bize (yakın) olduğu bir zamanda gönderildim' derken duymuşumdur dedi."
Bize Muhammed b. Bekkâr b. er-Reyyân ve Süreyc b. Yunus, -lafız Süreyc’e aittir-, o ikisine İsmail b. Cafer, ona Musa b. Ukbe, ona Salim b. Abdullah b. Ömer, ona babasının rivayet ettiğine göre; "Hz. Peygamber (sav) Zülhuleyfe’de vadinin iç tarafında istirahat ettiği esnada, birileri gelerek ona: "Sen gerçekten mübarek bir Bathâ’dasın." denilmiştir. Musa dedi ki: Salim de Abdullah’ın vaktiyle mescitte, devesini çöktürdüğü yerde develerimizi çöktürmemizi sağladı. Abdullah bunu yaparak Rasulullah'ın (sav) istirahate çekildiği yeri isabet ettirmek istiyordu. Burası ise vadinin iç tarafındaki mescidin aşağısındadır. Onunla kıble arasında ortada bir yerdedir."