1049 Kayıt Bulundu.
Bize Hasan b. Ali el-Hallâl, ona Arim, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Yezid b. Husayfe, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Sevban, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mescitte alışveriş yapan birini görürseniz 'Allah ticaretine kazanç vermesin' deyin. Yitik malını mescitte ilan ederek arayıp soran birini gördüğünüzde 'İnşallah bulamazsın!' deyin. Ebu İsa et-Tirmîzî şöyle dedi: Ebu Hüreyre'nin hadisi hasen-garibtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup mescitlerde alışverişi hoş karşılamazlar. Bu aynı zamanda Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Rahuye'nin görüşüdür. Bazı ilim adamları mescitlerde alışverişe ruhsat vermişlerdir.
Bize Muhammed b. Abullah er-Rüzzi ve İbrahim b. Halid Ebu Sevr el-Kelbî -mana ile-, onlara Abdulvehhab (Muhammed, Abdulvehhab b. Ata dedi), ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) zamanında fayda ve zararını kavrayamayacak kadar akli dengesi zayıf bir adam alışveriş yapıyordu. Ailesi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek, Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kişinin alışveriş yapmasını kısıtla. Çünkü o akli dengesi zayıf olarak alışveriş yapmaktadır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. O kişi ise Ey Allah'ın Peygamberi! Alışveriş yapmadan duramam dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "eğer alışverişi terk edemiyorsan alış-veriş sırasında aldatma yok de" buyurdu. [Ebu Sevr Said'den an rivayet lafzıyla nakletmiştir.]
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: أَكْذَبُ النَّاسِ الصَّبَّاغُونَ وَالصَّوَّاغُونَ
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Atâ b. Ebu Rabâh, ona da Cabir b. Abdullah (ra) Rasulullah'ın (sav) fetih yılında Mekke'de şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Şüphesiz Allah ve Rasulü şarap, leş, domuz ve putların satışını haram kıldı." Kendisine “ey Allah'ın Rasulü, leş yağları konusunda ne dersin? Onlarla gemiler boyanıyor, deriler yağlanıyor, insanlar aydınlanıyor” diye soruldu. Rasulullah da (sav): "Hayır, o da haramdır" buyurdu. Daha sonra Rasulullah (sav) şöyle devam etti: "Allah, Yahudileri kahretsin! Allah onlara leşlerin iç yağlarını yasakladığı zaman, onu erittiler sonra satıp parasını yediler." Ebu Asım der ki: Bize Abdulhamid, ona Yezid, ona da Atâ, ona da Cabir (ra) bu hadisi Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Dahhâk b. Mahled arasında inkita vardır
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Atâ b. Ebu Rabâh, ona da Cabir b. Abdullah (ra) Rasulullah'ın (sav) fetih yılında Mekke'de şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Şüphesiz Allah ve Rasulü şarap, leş, domuz ve putların satışını haram kıldı." Kendisine “ey Allah'ın Rasulü, leş yağları konusunda ne dersin? Onlarla gemiler boyanıyor, deriler yağlanıyor, insanlar aydınlanıyor” diye soruldu. Rasulullah da (sav): "Hayır, o da haramdır" buyurdu. Daha sonra Rasulullah (sav) şöyle devam etti: "Allah, Yahudileri kahretsin! Allah onlara leşlerin iç yağlarını yasakladığı zaman, onu erittiler sonra satıp parasını yediler." Ebu Asım der ki: Bize Abdulhamid, ona Yezid, ona da Atâ, ona da Cabir (ra) bu hadisi Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Übeydullah, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (ra) şöyle demiştir: Cahiliye döneminde insanlar, dişi deveyi, "habelu'l-habele" olarak satarlardı. İbn Ömer der ki: habelu'l-habele; bir deveyi satarken, onun doğuracağı dişi yavrusunun doğuracağı yavruya varıncaya kadar satmak demektir. Peygamber (sav) bu tarz satışı yasakladı.
Bana Yahya, ona Malik, ona Muhammed b. Yahya b. Hebbân ve Ebu Zinâd, onlara A'rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) Mülâmese ve münâbeze yoluyla yapılan alış verişleri yasakladı. Murabaha Yoluyla (Kar Koyarak) Şatış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre, bu konuda üzerinde ittifak edilen husus şudur: Bir kimse bir beldeden aldığı kumaşı, başka bir beldeye getirip orada murabaha ile (kârla) satarken komisyon ve ambalaj ücretleri ile kendi masraflarını ve dükkân kirasını, alış fiyatına ilâve ederek hesaplayamaz. Fakat nakliye ücretini alış fiyatına ilâve edebilir. Yalnız bunda bir kâr aramaz, kârsız olarak ilâve eder. Ancak satıcı, kendisiyle pazarlık yapan kimseye bütün bu masrafları bildirir, o da bunu öğrendikten sonra hepsinin üzerine satıcıya kâr verirse bunda bir mahzur yoktur. İmam Malik der ki: Yıkama, dikme, boyama ve benzeri şeyler kumaşla aynı konumdadır. Kumaşta hesaba katıldığı gibi, bunda da kâr hesaba katılır. Eğer satıcı kumaşı satar, bunlardan hiçbir şey açıklamazsa kâr da hesaba katamaz. Bu durumda kumaş elden çıkmış ise, taşıma kirası fiyatından sayılır. Ama bu kira üzerine kâr eklenemez. Eğer (eklenmişse ve) kumaş daha henüz elden çıkmamış ise, aralarındaki alış veriş feshedilir. Ancak kendi aralarında gönüllü olarak anlaşırlarsa, o zaman alış verişleri geçerli olur. İmam Malik der ki: Bir kimse, altın veya gümüşle, mesela on dirhemin bir dinar olduğu bir günde, bir mal satın alarak başka bir beldeye getirip veyahut satın aldığı yerde, satacağı günün rayici üzerinden murabaha ile sattığında, eğer o malı dirhem ile satın almış, dinar ile satmış ise veyahut dinar ile almış, dirhem ile satmış ise ve mal da henüz elinden çıkmamış ise müşteri muhayyerdir. Dilerse alır, dilerse bırakır. Eğer mal satıcının elinden çıkmış ise, satın almış olduğu fiyat üzerinden müşteriye kalır ve o fiyattan, müşterinin kendisine verdiği oranda kâr hesaplanır. İmam Malik derki: Bir kimse, kendisine yüz dinara mal olan bir malı yüzde 10 kârla satsa, sonra bu malın kendisine doksan dinara mal olduğunu anlasa ve mal da elinden çıkmış bulunsa muhayyer olur. İsterse malın, kendisinden teslim alındığı günkü kıymetini alır. Ancak, malın kıymeti ilk satışta kararlaştırılan fiyattan fazla olursa, bu fiyattan fazlasını alamaz. Bu da yüz on dinar eder. İsterse de doksan dinar üzerinden kendisine kâr takdir edilir. Ancak malın kararlaştırılan fiyatı satıldığı günkü kıymetinden aşağı olursa satıcı kararlaştırdıkları fiyat ile ana parasını ve kârını almak arasında muhayyer olur ki bu da doksan dinar eder. İmam Malik der ki: Bir kimse murabaha ile bir mal satsa ve bu mal “bana yüz dinara mal oldu” dese, sonra da bu malın yüz yirmi dinara mal olduğu anlaşılsa, müşteri muhayyer olur. İster satıcıya malın teslim aldığı günkü kıymetini öder, isterse de ona verdiği kâr üzerinden neye ulaşırsa onu öder. Ancak bu, malı satın aldığı fiyattan daha aşağı olursa, o takdirde malın sahibine kararlaştırdıkları fiyattan daha noksan veremez. Çünkü baştan bu fiyata razı olmuştu. Mal sahibi ise, daha fazla talep etmektedir. Aynı zamanda, müşterinin elinde, bu konuda fatura üzerindeki fiyatı düşüreceğine dair satıcı aleyhinde herhangi bir delil de yoktur. Fatura Üzerinden Satış Konusu: İmam Malik der ki: Bize göre durum şudur: Bir kaç kişi ortak olarak bir mal, meselâ bir bez veya ince kumaş satın alır, bunu duyan bir kimse, onlardan birine “Filancadan satın aldığın kumaşın vasfını ve durumunu öğrendim. Senin hissene şu kadar kâr versem bana satar mısın?” dediğinde, diğeri de “evet” derse, sonra o kişi, kârı verip onun yerine geçip, diğerlerine ortak olduktan sonra mala bakınca, kalitesiz görüp pahalı bulsa bile, belirli vasıflar ve fatura üzerinden satın almış ise, bu alış veriş kendisi için kesinleşmiştir. Muhayyerliği de yoktur. İmam Malik der ki: Bir kimseye bir kaç çeşit kumaş gelip de alıcılar yanına toplandığında onlara faturasını okuyarak “her balyada şu kadar Basra çarşafı, şu kadar Sabur çarşafı var, ölçüsü de şu kadardır” der, kumaşın cins ve çeşitlerini onlara açıklar ve “bu vasıflar üzere benden alınız” der, onlar da kendilerine anlatılan vasıflar üzere balyaları alırlar, sonra açınca pahalı bulurlar ve pişman olurlarsa bile, eğer satılan şey faturaya uygun ise buna uymaları lâzımdır, cayamazlar. Bu usul, insanların tatbik ettiği muamelelerdendir. Mal faturaya uygun olup, aykırı bir durum bulunmadığı zaman, aralarında bunu caiz görüyorlar.
Bize Muhammed b. Abullah er-Rüzzi ve İbrahim b. Halid Ebu Sevr el-Kelbî -mana ile-, onlara Abdulvehhab (Muhammed, Abdulvehhab b. Ata dedi), ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) zamanında fayda ve zararını kavrayamayacak kadar akli dengesi zayıf bir adam alışveriş yapıyordu. Ailesi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek, Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kişinin alışveriş yapmasını kısıtla. Çünkü o akli dengesi zayıf olarak alışveriş yapmaktadır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. O kişi ise Ey Allah'ın Peygamberi! Alışveriş yapmadan duramam dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "eğer alışverişi terk edemiyorsan alış-veriş sırasında aldatma yok de" buyurdu. [Ebu Sevr Said'den an rivayet lafzıyla nakletmiştir.]
Bize Muhammed b. Abullah er-Rüzzi ve İbrahim b. Halid Ebu Sevr el-Kelbî -mana ile-, onlara Abdulvehhab (Muhammed, Abdulvehhab b. Ata dedi), ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) zamanında fayda ve zararını kavrayamayacak kadar akli dengesi zayıf bir adam alışveriş yapıyordu. Ailesi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek, Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kişinin alışveriş yapmasını kısıtla. Çünkü o akli dengesi zayıf olarak alışveriş yapmaktadır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. O kişi ise Ey Allah'ın Peygamberi! Alışveriş yapmadan duramam dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "eğer alışverişi terk edemiyorsan alış-veriş sırasında aldatma yok de" buyurdu. [Ebu Sevr Said'den an rivayet lafzıyla nakletmiştir.]