113 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Abdullah, ona Velîd b. Müslim, ona Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir, ona Rabîa b. Yezîd, ona Ebu Kebşe es-Selûlî, ona da Ensar'dan bir sahabi olan Sehl b. el-Hanzaliyye şöyle demiştir: "Uyeyne ve Akra, Rasulullah’tan (sav) bir şey talep ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav), Muaviye’ye bu konuda bir yazı yazmasını emretti. Muaviye yazıyı yazdı, Rasulullah da onu (kapatıp) mühürledi, sonra da yazının o ikisine verilmesini emretti. Uyeyne yazıya bakıp 'Bunda ne var?' diye sordu. Hz. peygamber (sav) 'Sana emrettiğim şey var' buyurdu. Bunun üzerine Uyeyne yazıyı aldı, öptü ve sarığının içine yerleştirdi. O, iki kişiden daha olgun, daha basiretli olanıydı. Akra ise 'içinde ne olduğunu bilmediğim bir kâğıt mı taşıyayım? Sanki bu, Mutalammis’in mektubu gibi!' dedi. Muaviye bu sözlerini Hz. Peygamber'e aktardı." "Sonra Rasulullah (sav) bir ihtiyacı için dışarı çıktı. Sabah erken bir vakitte mescidin kapısında çökmüş bir deveye rastladı. Akşam vakti yine oradan geçtiğinde devenin hâlâ orada aynı şekilde durduğunu gördü ve 'bu devenin sahibi nerede?' diye sordu. Arandı ama bulunamadı. Bunun üzerine Rasulullah 'Şu hayvanlar konusunda Allah’tan korkun! Onlara sağlıklıyken binin, semizken binin!' dedi, sonra biraz kızgın bir şekilde 'Kim, geçimini sağlayacak kadar malı varken yine de (fakirmiş gibi) istemeye devam ederse, cehennem ateşinden kor ateşleri toplamış olur. buyurdu. Ashab 'ey Allah’ın Rasulü, kişiyi geçindiren nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber 'de 'Kendisini sabah doyuran ya da akşam doyuran şey' buyurdu.”"
Açıklama: Mutalammis, Câhiliye döneminde içinde ölüm fermanı olan bir mektubu taşıyarak kandırılmış meşhur bir kişidir.
Bize Süveyd, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona da Urve b. Zübeyir ve İbn Müseyyeb, onlara da Hakîm b. Hizam şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) den dünyalık istedim bana verdi, sonra yine istedim, yine bana verdi, sonra yine istedim, yine verdi ve sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Dünya malı tatlı ve yemyeşildir. Her kim bu dünyalığı tok gözlü olarak elde ederse kendisi için hayırlı ve bereketli kılınır. Kim de aç gözlü olarak alırsa kendisi için bereketli kılınmaz ve o kişi yiyip te doymayan kimse gibi olur. Veren el, alan elden daima hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “Ey Allah’ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki dünyadan ayrılıncaya kadar kimseden bir şey istemeyeceğim” dedim. Sonra Ebu Bekir ganimetten payını vermek için Hakîm'i çağırırdı, fakat Hakîm kabul etmezdi. Sonra Ömer de ganimetten payını vermek için Hakîm'i çağırdı, onu da kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer “Ey Müslümanlar topluluğu! Ben sizleri şahit tutarım ki ganimetten kendi payını ona teklif ediyorum, fakat o bunu almaya yanaşmıyor” dedi Hakîm, Rasulullah’tan (sav) sonra, kendisi vefat edinceye kadar halktan kimsenin malından bir şey istemedi. Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Bize Süveyd, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona da Urve b. Zübeyr ve İbn Müseyyeb, Hakîm b. Hizam’ın şöyle anlattığını rivayet etmiştir: Rasulullah'tan (sav) dünyalık istedim bana verdi, sonra yine istedim, yine verdi, sonra yine istedim, yine verdi ve sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Dünya malı tatlı ve yeşildir. Her kim bu dünyalığı tok gözlü olarak elde ederse kendisi için hayırlı ve bereketli kılınır. Kim de aç gözlü olarak alırsa kendisi için bereketli kılınmaz ve o kişi yiyip de doymayan kimse gibi olur. Veren el, alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “Ey Allah’ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki dünyadan ayrılıncaya kadar kimseden bir şey istemeyeceğim.” Sonra Ebu Bekir Halife olduğunda ganimetten payını (atâ) vermek üzere Hakîm'i çağırdı, fakat Hakîm kabul etmedi. Sonra Ömer payını vermek üzere onu çağırdı, onu da kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Ey Müslümanlar topluluğu! Ben sizleri şahit tutarım ki ganimetten payını kendisine sundum, fakat o bunu almaya yanaşmıyor.” Hakîm, Rasulullah’tan (sav) sonra ve kendisi vefat edinceye kadar halktan kimsenin malından bir şey istemedi. Tirmizî: Bu hadis sahihtir.